Muğlaksa gölgeler

Metazori olmayan bir sevdanın telaşı kadar

Yaşadığım ne ki ömür

Yetmeyecek belli ki bunca masalı anlatmaya

Yaşadığımdan öte

Yaşattığım binlerce hayal

Aşkla iştigal

Belki de yarınlara mahal

Verecek bir gizin perde arkası

Saydam ruhun son sızlanması

Arzı endam edecek yeniden benlik

Körü körüne yaşamak ne ki?

Yalnızlığın güftesi saklı

İken hecelerimde.

 

Hazanın rakkasesi ömrün son bakiyesi: bazen aşka ırak bazen aşka tuzak ve yetim diyezlerin yanan sessizliğin derinliği hem sızan geceye hem sızan bedenim oysaki ruh da yürek de teyakkuzda: aşkın pamuk ipliğine tutunan özlemi hasreti en çok da mazinin küllerinden yeniden doğma isteği ve şerh düştüm geceye aşkın ve umudun kalan kırıntılarından doğacağım yeniden ve ön sözü olacak şiirlerim yeni hayatımda tavaf ettiğim kadar evreni özet geçeceğim yanan İlahi Ateşe elbet dualarım seninle, bayım.

 

Aşka kulp takansa bir rüzgâr.

 

Edimlerde saklı gidip gelmeler.

 

Adına ister hayat de istersen kader.

 

Tanıklığında meleklerin tanımsız bir kıtayım ben bölükbaşı hüzün ve aşkın da sırdaşı ve ayracı iken özlemle dolu öznem artık gizlemediğim gizlenmediğim şerh düştüğüm alfabem…

 

Sinemde esinti bayım bense müptelasıyım aşkın ve kor hecelerden dizi dizi inciler saklı hayata bağlandığım o pamuk ipliğinde.

 

Kopan ansızın.

 

Koptu kopacak kıyamet.

 

Bense esaretinde umudun ve ruhum tek tabanca sevdiğim ömrün yalın yolu öncemde pembe ve dümdüz sonlara gelmişken kaygan bir zemin rengi kâh gri kâh siyah boyadığımsa ruhumu mavi badanayla.

 

Bir bandaj bazen yapışan şiirin hikâyesine.

 

Bazense balyalarca umut ve kar tanesi gecenin sönük ferinde ilerlediğim telaşla ve sicimle bağlanmış sözcüklerim kabrime ve işte yeniden doğduğumun da müjdecisi iken kalemle sektiğim kaldırımlar sek sek oynadığım çocukluğum bazense savsaklandığım her halükarda gülümsediğim her halükarda hıçkırıklara boğulduğum belki de küt kesimi hecelerin ve prenses edasıyla s/üzüldüğüm cümleler iken aciz varlığımı şahlanan bir dünyaya dönüştüren.

 

Şah damarımla baş başa geçen bir ömür.

 

Daha da yakınlaştığım Rabbim bazense görmediğim nice detay meğerse nasıl da körmüşüm ben bir ömür ve işte o kördüğüm içimde saklı dolanmışken elim ayağıma dönenmişken eksenimde uydusu olduğum duyguların beni prototip bir canlı olmaktan alıkoyduğu ve alıkonduğum hayaller gerçeklerin çeperinde dahi kurduğum hayaller ve geçkin bir ömrü değil gel geç aşklara serzenişte bulunduğum ve öykündüğüm tek öykü iken saklı çocukluğumda beni bana sunan.

 

Yılmadan severken, bayım.

 

Yıl dönümü belki de ömrün nerede ise her gece karambole gitmenin de bir adım sonrası karanlıktan aydınlığa geçtiğim zarif bir zamirle bazense emir kiplerine itaat ettiğim elbet alt belleğimde saklı bir duayen bir umut bir tebessüm saklı ruhun her zerresinde zerre de kuşku duymadığım insanlığın öyküsü saklı adeta yaşayan her bir yürekte…

 

Şairin sabaha erip de kurduğu cümleler ve dizelerin aldığı intikam kederden ve hayattan bazen kaynakçası hayallerin bazense içindeki elem yüklü rüzgârı ihbar eden…

 

‘’Sabah uyanırsın karanlıktır

Ezan yağmurda dağılır

Kuş yağar bulutlardan

Yaşlılar öldü

Gençler yaşlanıyor

Bebekler doğacak

Her an kendini yenilemektedir

Yeryüzünde insan…’’(A. İlhan)

 

İstişarede bulunduğum gecenin kılavuzu yukarıda saklı bulutlar ve sönmeyen İlahi Ateş aşkın da rozeti takılı hümayunu iken evrenin aşkın da hükümranlığında seken kör bir kurşun gibi ve işte kör noktasıyım evrenin bazen balçığa saplandığım bazense yanlışa düştüğüm ve tekerlemelerden doğdu insan ve şiir…

 

Her renk benim öykümü anlatır, bayım.

 

Her sensizlikse bir şiire denk ve sessizliğin miadı doldu işte iç sesin şakıyan hecelerine serptiğim yıldız tozları gibi ve gözlerim çakmak çakmak unutulmuşluğun hikâyesini yazıyorum, bayım ve unutmamak adına mıh gibi saplıyorum kalemi bakir beyaz kâğıda…

 

Şafağı attı rüzgârın.

 

Sökün etti evren ve cebren ve hile ile aldatıcı tuzaklar kuran iblisin kuyusu kazıldı da kendi elleriyle.

 

Bense bir düş çukurunda buldum kendimi.

 

Tam da bitecekken hikâye…

 

Oysaki daha yeni başlıyor hayat ve gece:

 

Bir geceye koca hayatı sığdırdığım bir yüreğe de evreni ve kayıtsızlığının gölgesinde ruhum huzura kavuştu bayım en çok da hiçliğin bir mertebesi iken tepeye dikili gözlerim ve dik alası yalnızlığın elbet kaleme aldığım her şiir…

 

Düşlerime yatırdım umudu ve şiiri akşamdan kalma bir telaşla aşkın izdivacı idi yarınlara düşkün özlem ve inadın savruk nidalarıyla…

 

Örselenmiş sözcükler zincir yaptığım

Öpüp de başıma koyduğum

Nimetin kokusu ve adağı aşkın

Kırıntılarında saklı bir telaş

Bense kör bir şair ya da kaçkın bir seyyah

Alfabeden firar eden harflerin istilası

Gel gör ki;

Otuzuncusu olmalıyım hayatın

Söylemeye doyamadığım binlerce cümlenin de feryadı

Bazen fetva vermenin öznel tınısı

Aşkı haykıran bir güruh

Körebe oynayan zamanın da fıtratı

 


( Yalnızlığın Güftesi Hecelerde Saklı başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.12.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.