Düş yakasındayım mevsimin ve düşlerle
ördüğüm sadakat yüklü saçlarım ve seçimlerim ve ben aynı zamanda aşkın
izotopuyum sancılı bir aşk benimki belki de semazen yüreğimde saklı iken
nidaları günün ve geçkin şarkılar ve bir köşede unutulmuş geçkin kadınlar ve
anılar.
Hamt ettiğim her şeyin ibaresi.
Kimileri ise sesleniyor birilerinin
ardından:
‘’İyi halt ettin.’’
Amiyane tabirlerden uzak kalsam da
kıvranıyor içimde sözcükler ve argo hükümler veriyor insanlar.
‘’Olacağı buydu. Hak etmişti ölümü.’’
Birileri birilerinin sırtını
sıvazlıyor ya da arkasından gıybet yapıyor bense gözlerimi dikmişim ufka
istikrarla bekliyor ve seviyorum: kimi sevdiğimse meçhul ve gaipten gelen bir
coşku ve iç sesim müşküle düşüyor dış ses ise meşgule veriyor.
Bir ç/ağrı ise yüreğimi titreten.
Bir akıbet ise olması muhtemel.
Bense günü ütülüyorum ve de
duygularımı ve birilerine en çok da hemcinslerime benzemek geçiyor aklımdan
hatta bir ara deniyorum ve yüzüme gözüme bulaştırıyorum.
Bu, ben olamam.
Kendime duyduğum saygı ve de sevgi çerçevesinde
pes ediyorum ve pas vermediğim duygularımı yekten seriyorum boş beyaz sayfaya
ve boş gözlerle etrafıma bakınıyorum derken yaşlar boşalıyor ve başımı
yaslıyorum annemim göğsüne.
Hüznün müptelasıyım bir de aşkın…
Aşkın evreleri:
Geçmiş zaman olur ki…
İçime esen rüzgâr:
‘’Ya, şimdi?’’
Bazen yoyo gibi gidip geliyorum
bazense domino taşları gibi duygularım ve birbiri ile etkileşim halinde derken
sekiyorum bir nörondan diğerine sözüm ona günde bilmem kaç milyar nöronun
ölmesi gerekirken ben atıl beynimi devreye sokuyorum ve beyin fırtınası ile
anında yüzlerce cümle de duygu geçiyor aklımdan ve illa ki alt yazı geçmeliyim.
Üniversite yıllarıma gidiyorum ve son
sınıftayım elbet yeni bir hayatın başındayım da ve elimden gelenin azını
yapıyorum sonunda derece ile bitiyor okulum ve Bingo.
Haletiruhiyem ve duygu şemam: sadece
boş vereceğim bir hayatın güzergâhı da değil belki de asla unutamayacağım zor
yılların sadece birkaç senesi ve ilk girdiğim sınavdan alnımın akıyla çıkıp
özel bir bankanın ‘’uzman yardımcılığı’’ sınavından aldığım yüksek derece ile
devasa bir plazada işe başlama arifesinde iken ve babamın gidişine ayların
kaldığı hatta günleri sayılı iken ve babam, yoğun bakımda hayat mücadelesi
verirken ben aralıksız uyuyorum yatağımda ve uyuttuğum hayallerim ve elimden
kaçan iş ve kariyer fırsatlarım.
Bir es vereceksem eğer burada.
Asılı kaldığım darağacından sözüm ona
kurtuluyorum ve babasız hayatımda yeni bir düşe kucak açıyorum.
Yeni bir ben olma ihtimali ise asla
aklıma geliyor ve görevlerimi ifa ediyorum bir bir.
Ben bir görev insanıyım:
Toplumsal hukuk ve baskı ve örf ve de
adet çerçevesinde…
İş hayatına sözüm ona hızlı bir giriş
yapıyorum bir de eve gelen görücüleri kovuyorum ve göçmen kuşlara özenip öcünü
alıyorum dünün hayattan.
Sancılı bir vaveyla.
Sevdalı bir yürek oysaki içime
kapandığım kadar dış sesle de muhatap olmadığım.
Racon kestiğim yıllar ve de uyruğu
olmayan acılar.
Uçuşa geçtiğim.
Bankadan sektiğim okul yolu ve oradan
sektiğim sessizlik derken gözlerimi kırpıştırıp ışınlandığım Edebiyat dünyası.
Sessiz sıradan bir okur iken sessiz
sıradan bir yazar olmak adına bıkmadan usanmadan yazdığım şu son sekiz-dokuz
sene zarfında kendime ve dünyaya yazdığım ucu yanık mektuplar ve kıyısından
köşesinden nasiplendiğim mutluluk bazense başa aldığım bir film karesi iken
mutluluk ve çölde açan çiçek misali susuzluğumu kalemin mürekkebi ile
giderdiğim…
Bir öz veri.
Bir ön yargı.
Belki de hayatımın ön sözü.
Son söze odaklanmışken kimi zaman
biliyor ve istiyorum da için için elbet numune gölgeler ve numerik iddialar ile
çorap söküğü gibi gelen cümleler bazen öylesine damardan yakıyor ki içimi ve
içerlediğim hayatta dışlanmanın verdiği hicap da değil artık bilakis istikrarla
ve hiç olmadığım kadar severken en çok da sevgiyi severken ve ruhumdaki
delişmen rüzgârla da el sıkışmışken…
Ve evet, ben bir rüzgârım üstelik bu
güne kadar hiç esmediği kadar coşkulu ve de yüreği ferahlatan üstelik uçuşan
saçlarımda saklı iken kelebekler ve her kelebek benim öz çocuğum gibi
bellemişken öz cümlelerimi de yüreğime bir bir asarken belki de görünende öte
çılgın ve coşkulu olmama sebebiyet veren ve bunu anlatmak yerine esmeyi
seçtiğim en azından kalemimin rüzgârına denk düşen cümlelerle eşleşmişken tüm
benliğim…