1
DÜN VE BUGÜN KOMŞULUK İLİŞKİLERİMİZ
Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş Gazetesi 31
Ağustos 2021
……………………………………………..
Bugün siz değerli okurlarıma çocukluk
yıllarımdan bir kesit sunacağım. Belki günümüz insanlarının yaşantılarında
inşallah bir farklılık olur diye
düşünüyorum.
1950 yıllarının başında ve benim
çocukluk yıllarımda, rahmetli babam Halaf Ayaz anne annemi ve biz 6 kardeşi
köyde rençberlik ederek geçimlerimizi sağladığı yıllarda. Daha sonra
bağ-fıstık-sulu tarlamız oldu. Fakat o ayrı bir konudur.
Babam, Komşularımızdan Hasan Kont,
Mustafa Taşkıran güz vakti ev içeri girimi derlerdi o mevsime. Bunlar Eski Şıra
Hanından birer teneke 18 Kğ. don üzüm Pekmez alırlardı. Bir gün
babam ile Hasan Kont pekmez almak için yine Eski Şıra Hanına giderler.
Bunlar geçimlerini zorluklar içinde kazanan insanlardır. Giderler ama, Mustafa Taşkıran uzun süredir
hastanede yatıyor, bir iğne bir iplik kalmış diyorlar. Yani çok zayıflamış
anlamında. Yanlarında Mustafa Taşkıran yoktur. Bunların hepsi rahmetli oldular,
Allah rahmet etsin. Babam yüzünü Hasan
Konta çevirerek “Komşu bu pekmezi her zaman biz üçümüz alırdık. Fakat komşumuz
Mustafa Taşkıran hastanede hasta yatağında yatıyor. Benim üzerimde param var.
Ben bir teneke de Mustafa Taşkırana alıp evine indireceğim. İyileşirde
hastaneden çıkıp, paramı verirse alırım. Veremez ise helal hoş olsun” diyerek,
bir teneke de alıp Mustafa Taşkıranın evine indiriyor. Allah sağlık verdi
Mustafa Taşkıran amca hastaneden çıktı ve uzun süre yaşadı. Babamın parasını da
ödedi. Fakat yıllarca babama “Halaf ben
hastanede yatarken eşim Nuriye yanıma gelip de Halaf Edem bize bir teneke
pekmez getirdi” deyince, bu söz sanki bana güç verdi derdi. Bu olay geçimlerini
zor kazandıkları bir devirdi. Şunu da diyebilirim çok zaman bir paket tütünü
almaya paralarının olmadığı bir zamandı. Öyle zamanlar artık, bir daha gelmez
inşallah diyorum. Mahallemizde bir Zelluh Teyze vardı. (Zeliha Kont) Kendi
çocuklarının annesi değil, bütün mahalle çocuklarının annesiydi. Bir Leyla Abla
vardı, (Leyla Düver Kont) İnanın adlarını anarken gözlerim yaşarıyor. Bir insan
ancak o kadar insan olabilirdi. Yoksulluk içinde büyüyen insanlar, yürekli,
yiğit ve bonkör olurlar. Ellerindeki yarım ekmeği yoksul insanlarla
paylaşırlar. Ben Yakacık Köyünün değerlerini tarihe taşımak istiyorum ama,
gücüm yetmiyor. Lütfen beni bağışlayınız.
Bir de bu günlere dönelim. Yukarıda
doğup büyüdüğüm Yakacık Köyünden söz ettim. Tam 49 yıldır Gaziantep’in Karakabir,
Saçaklı, İnönü, Düztepe, Kolejtepe, Konak gibi bir çok mahallelerinde tam 35
yılımı yaşadım. 2007 yılından buyana, Şahinbey’e Bağlı 7 Tepe Mahallesinde Ayaz Apartmanında ikamet etmekteyim.
Apartmanda büyüklü küçüklü tam 30 aile ikamet etmektedir. Bunların 11 tanesi ev
sahibidir, değerleri kiracı. Komşuluk ilişkilerimizi ne sen sor, nede ben
söyleyelim. Yer ve mekan mı değişti? Yoksa insanlar mı değişti? Bilemiyorum. Herkesin
yokluk içinde yaşamla mücadele ettikleri günlerdeki, sevgiyi, saygıyı günümüzde
görmeye hasret kaldım. Ama inanıyorum Yakacık Köyünün görgü kuralları gençlerimize
de yansımıştır. Adım gibi inanıyorum. Şunu söylemeden geçemeyeceğim. Atilla
Karaduman bir gün Rahmetli Erol Yücelin Haber Gazetesinde çay içip sohbet
ederken,”Erol Kentli, fakat köylü kafalıdır. Ama sen köylüsün ama, köylü kafalı
değilsin” demişti. Köyden kente taşınan, tahsilden, terbiyeden, edepten
nasibini almayan, bazı köylülerin de azizliğini burada anlatmak çok zor. Ancak
Allah islah eylesin diyorum. Başka da
diyecek söz bulamıyorum.
Saygıdeğer okurlarım. Beni unutmayın,
sizler ile yeniden buluşalım. Hoşça ve dostça kalınız.