Hayatı b/ölen bir sağanak her
damlanın aksinde şarlatan bir gölgeye rast gelip restleştiğim düzenek.
Makul olsun olmasın…
Mustarip olmanın da bir ölçütü yok
iken.
Kopacak kıyamet alametleri irili
ufaklı başlıklarla kendini resmettirmişken.
Bol cepten sevdiğim yılların ardından
cebimden taşan hayal kırıklıkları ve içimdeki izdihamı gidermek adına ve de
hayatım çeki düzen verme isteğimi sonlandırmamakla yükümlü bir cümleye kayıtsız
dalıp da içimdeki meşki dillendirdiğim.
Öncemi yok sayamasam da lanet okuduğum
günlüğüm tıpkı günü dünde bırakıp kendime okuduğum lanete bir yenisinin
eklendiği bu anlamda kendimi sevmenin yolunun başkalarını sevmek ve inanmaktan
geçtiğine dair kendimi kandırdığım.
Hiçbir sevgi karşılıksız kalmıyor
lakin siz yine de beklenti sahibi olmayın ve en iyi ihtimalle sizden nefret
edenler hanesine yeni çentikler ekleniyor. Bu, bu gün de böyle ve dün de hep
böyleydi hele ki yarın mizaçlı bir akımsa içinizden geçip sayfalara taşan bilin
ki sevginizin de kaleminizin de mürekkebi az sonra tümden sayfaya hatta tüm
hayatınıza dağılacak üstüne üstük yeni sıfatlar eklenecek isminizin başına
üstelik kulağınızı tırmalayan fısıltılardan ayyuka çıkıp da üstelik.
Destur edindiğim elbette karşımda kim
olursa olsun, ilk etapta saygı duyduğum ve gitgide artan bir sevgi desibeli
üstelik cinsiyetsiz, kimliksiz ve makamı ne olursa olsun elbette yaşına da
hürmeten gitgide ivme kazanan bir itibar yüklediğim.
Geri dönümü var ya da yok.
Aslında fazlasıyla hicveden bir
tedirginlik saklıyken havada ne de olsa kimden nasıl bir karşılık alacağınızın
asla garantisi yok ve her ihtimalde yere serilebilir de içinizdeki iyi niyet
katsayısı ve siz yeniden ve defalarca kendinize yüklenip bilfiil kendinizi
yargılarken asla da kolay değil hani kabullenmeniz daha doğrusu birilerinin
sizi kabullenmesi ya da kabullenmiş gözükseler de her an nakavt olacağınızın da
göstergesi iken havanın ağırlığı.
Bir suç dökümü elbet kendimi ihbar
ettiğim ve itibar görmekten men ettiğim ne de olsa hayal dolu belleğim ve
karmaşık ruhumda izdiham sonucu yenildiğim ve yanıldığım kadar bir o kadar
suçluyorum kendimi.
Bu gün aklıma takılan o olasılık ve
ben kendime yüklenirken bir arkadaşımın vurguladığı üzere:
‘’Sadece eyvallah, deyip sen de
uymalısın düzene.’’
İyi de içime sinmeyen
haletiruhiyemdeki kopukluk ve aidiyet duygumu nasıl yok sayacağım?
Daha doğrusu yok sayılmanın tam da
ortasında yok sayamadığım acılarla ve mutsuzlukla örtüşürken mutlu olma hakkım
da elimden alınmışken…
Girift olan düşünceler ve duygu durum
bozukluğu yaşayanları nasıl görmezden gelip de kabul görmemenin verdiği o
ağırlıkla yükümü hafifletmem de beklenmesin hani benden.
Sözcükler çok kaba saba ithamlarla
özdeşleşmişken ve kimlik kaygım değil de insanlığımla egemen olmak istediğim
bir düzlemde insancıl bir içgüdü ile de insanlara tüm iyi niyetimle yaklaşıp…
Bu bağlamda kendimden uzaklaştığım ve
yazma dürtümün bazen ivme kazanıp bazen de ivme kaybettiği ya da yalın bir
deyişle neye denk düştüğümün de izahı yok iken elbette başkalarının gözünde.
Daha yeni çimento dökülmüş bir kaldırımda
patavatsızca yürümek isteğim elbette ayak izimin çıktığı o kaldırımda yüz göz
olmadan insanlarla iletişime geçmenin tek yolu iken yazmak.
Yazıp da yaşamanın şevkine vardığım.
Aslında bir aldatı ile yüzleşip
nihayetinde yaptığım hiçbir şeyin de işe yaramadığını görmek ötesinde
insanlığımla biçimlenen kalemimden bana yansıtılanlar.
Bir sevincin kursağımda kaldığı
ötesinde emeğin iz düşüm sadece boş bir çuval gibi hissettiğim aslında
çuvalımdan taşan duygu v heyecanımla bir şiir olmak kadar da insana mutluluk
veren hiçbir duygunun olmadığı.
Şiar edindiğim üstelik kendimi bildim
bileli ve neye elimi attımsa geri dönümü hayal kırıklığı olan ve hiçlik
mekanizmasının çarkları bir ömür biteviye beni ve hayallerimi öğütürken üstelik
övündüğüm kadar hayallerimle bir resmi yazıya döktüğüm ya da her insanı bir
resim gibi gördüğüm ve rengimi kimi zaman ben bile tayin edemezken en azından
billur yüreğimle çıktığım katlarında maneviyatın bir şekilde Rabbime içimi
döktüğüm.
İnsanların da şahitliğinde üstelik.
Yazma kaygım aslında çalınmış yaşama
sevincime eşlik ederken ve pür-neşe olmanın tek yolu duygularımı da bir bir
dile getirip bir şiir olmanın da hiçbir sakıncası olmadığını kabullenmişken.
Elbet başka insanların neyi
kabullendiği ya da kabul görüp görmememde hangi etken dolayısıyla saf dışı
ediliyorsam ve neyse benim kabul görmeme imkân sağlayan.
Bir alışveriş sağanağı ve ben
ıslanmayı seçmişken delişmen ruhumla da ıslatmak insanları diğer deyişle
insanlara ve sevgiye olan açlığımın iz düşümü tıpkı yıllar evvel can dostuma
haykırdığım üzere:
‘’İnsan/sızım ben.’’
Hem de hiç olmadığı kadar yoksa
durduk yere asla yazmayı şerh düşmezdim son yedi yılıma.