Metaneti dillendiren bir soykırım
yoksa ötenazi yapılası acıların kıran kırana mücadelesi mi yufka yüreğin sağlam
duruşundaki eklemlerimin de sızladığı bir ön koşul belki de, mihenk taşı
olmuşluğun hacminde bir yangın ki akla zarar; hitabesi acıların yine vakur
sezilerimde yandan çarklı bir özdeyişin kısa mesafe özlemleri.
Sonların baş yaptığı belki başını
unuttuğum hikayenin isimsiz kahramanı iken yazdığım her şiir, evet, ben de
kendi halinde bir mevtayım buz tutmuş yüreklere yağarken mevsimin ilk karı, beyhude
bir özdeyişim hanım hanımcık hayallerimde nefrete yok yerim ömürlük hikayemde.
Sevgiden medet bulduğun ikramı boca
ettiğim şekerlik yine ihbar ettiğim tuz bastığım yaralarım ve sitemkâr
şarkılardan ben de alırken ağzımın payını.
Günlük güneşlikti gün geçen Pazar ve
devirdik koca yılı, dayandık kapısına son haftanın da izi silinmeyecek belli ki
ömür boyu.
Hegemonyası asude gölgemin, laf-ı
güzaf, her cümlemin perde arkası.
İbretle seyretmekteyim âlemi; âlem ki
ne âlem hani.
Senlik benlik deyişler almış başını
gidiyor yine güzergâhımda bir arpa boyu ilerlemediğim kadar izahı yok bunca
yorgun güftenin, adımla müsemma bir şiir daha mı yazmalıyım çağırmadan ismimi
kaderin yorgun elleri?
Gözlerimde ne nem ne yas.
Gönlümde orta yaşlı bir mizaç belki
gençliğin izahı ancak çocuklukta saklı ya da görücüye çıkan cahil cümlelerim:
ne minnet ederim aleme ne de şikayet dilimde.
Zamanla yerdik yerildik aşkla da
epridik. Hicazı mı ömürlük kaygıların yine kol kanat gerdiği rahmetin bir
delici imge aslına biat ya da yan gelmiş yatmışlığı sersem hecelerin bir başına
da ne para ederler ne pul arka arkaya dizilmedikçe ve serpmedikçe yüreğimin
küllerini, bam teline bassalar ne olacak ki ya da biteviye örselensem kim hesap
soracak zalimden olmasa da olur hani sevgisi âlemin ben ki cüret edip sevmeye
bunca insanı üstelik yansız seyrüseferinde yüreğimin kimliğimi ihbar ettiğim
kadar yalnızlık abidesiyim şehrin.
İlahı Gücün seyrinde, kozlarını
oynasın bakalım zalim ile iblis ve saf tutsun elinden geldiğince, masumiyet
yaftalanırken de şerh tutsun zulüm elbet basireti bağlanacak bir gün gelip
geçen acıların da tozunu dumana katacak iyiliğin ve umudun iyimser gücü.
Sonlanan bir mersiye daha.
Zaman aşımına uğramayan acılarım da
el vermişken hayal gücümde yenik düştüğüm ihbarıdır geceyi sonlandırıp güne
asıldığım beylik bir söylemle ışığa tutunduğum ve aşka tutulduğum.
Nifak sokan bir gölgeyi buyur etmeden
gönül bahçeme elbet uydurukçu imgeler satır başı yapacak koynuna girmeden
yıldızlar ay’ın masumiyetinde ışıyan bir zümre adeta iç içe geçen kuytuların
hoyrat kimliğinde, afaki bir iz düşümü kıyasıya solan gülün de güncesi gün
ışığına hasret, kavrulurken Aralık’ın soğuğunda bir bir inci taneleri masum ve
narin güncenin şerh düştüğü her kelimede.
Şimdi satır başı yapmak adına terk
ediyorum zemini ve şehri.
Çok da umurundaydı hani şehrin ve
sakinlerinin?
Biteviye palazlanmış gönlün arka
bahçesine ekmişken yarına dair bir hutbeyi de dillendirirken gönül gözünde,
açık işte penceresi ruhumun hele ki o kesif sessizliğine aldırmadan elimde donan
umutlara kötüyü ve acıyı kondurmadan, yok yakınken uğurlamalı acıyı, uğursuzu
ve eski yılı.
Donmadan kanı umutların.
Asılı kaldığımız kadar askıntıyız
işte yarınlara.
Şehir ve şiir ölmeden, ölen bir
senenin acısı değil mutluluğu düştü yüreğime ve tüm insanlığa umut ve güzellik
sunsun diye, Rabbimin izniyle gelsin yeni yıl.
Adı yeni.
İçi engin.
Gözlerinin feri ışıl ışıl.
İnsanlık için ve umudun ve çocukların
ve masumiyetin yeni neferi, 2019’a merhaba…