Sonbahar geldi montlar piyasaya çıktı.
Şimdilik ince montlar ile idare ediyoruz da kış iyice bastırınca kalın
montlarda çıkar yakında, kafaya da bir bere, kışı kazasız belasız atlatırız
sonrasında... Montların kimisi düğmeli, kimisi de fermuarlı haliyle... Düğme
ile kim uğraşacak ki varsın fermuarlı olsun... Cırt cırt çekeriz fermuarı, yola
revan oluruz...
Bizim İsmail Abi mesaiyi bitirmiş montu
elinde damladı dükkana. Gündüz normal sıcaklıkta olan havada birden yıldırım
hızıyla soğuyuverdi... Eee tabi biz de verdik veriştirdik havalara... Haaa
havaların umurunda oldu mu, olmadı tabi ki... ''Giy İsmail Abi şu montunu böyle
gitme kış zaten kapı da bir de seni dert etmeyelim başımızda bu kadar dert
varken.'' Giyecek giymeye de düşünüyor, ne zaman giysem diye... ''Tamam
Ahmet'im hemen giyiyorum, soğuk soğuk, soğuğa kabadayılık olmaz.'' Bende de laf
çok İsmail Abi'ye ''Olmaz abi kabadayılığı bırak normal dayılık da olmaz.''
gülüştük azar azar karşılıklı...
İsmail Abi montu sırtına geçirdi, elini
fermuara attı, fermuar bir türlü yerine girmiyor... Akşam akşam başa bela bir
fermuar... İsmail Abi'de oflamaya puflamaya başladı ''Abi nasıl takamıyorsun ya
şu küçücük zamazingoyu?'' hala uğraşıyor kızarıyor, bozarıyor... ''Takmaya
takarım da uğraştırıyor işte Ahmet'im.'' Takar takar bilirim. Şimdi adama ''Sen
geçenlerde altı ay fermuar takma kursuna gidip oradan da sertifika almamış
mıydın?'' diyeceğim, o da olmayacak, ayıp kaçacak. Adam zaten fermuarı
takamadım diye burnundan soluyor, iyisi mi susayım...
Mont şu çift taraflı montlardan. Ön
tarafı mavi, arka tarafı beyaz. Döndüm ''İsmail Abi bir de ters çevir öyle
dene, belki öbür tarafını çevirince fermuarda takılmaz.'' İsmail Abi dediğimi
yaptı yapmasına da yine de netice yok, Hatice hiç yok zaten... Adam müzmin
bekar, o sebeple şeyttiydim.
''İsmail Abi biraaz yağlasak belki kayar
gider, ne dersin?'' Bir keresinde böyle bir şeye şahit olmuştum da oradan
aklımda kalmış. ''Deneyelim mi bilmem ki Ahmet'im?'' Denemekten bir şey
çıkmazsa bile denemiş oluruz en azından... Beş altı dakika geçti bir adım
ilerleme yok biz de ... ''Deneyelim Abi bence ne kaybederiz?'' Denemeye
başlarız biraz makine yağı damlatalım. Ortamı yumuşatmam lazım. ''İsmail Abi
dünyada ki ilk fermuar sıkışması olayı ne zaman ve nerede gerçekleşti biliyor
musun?'' İsmail Abi bu soru karşısında şoke olur eşekten düşmüş karpuza döner.
Bana bir bakış fırlatır ki ağzını dahi açmadan o bakışın içinde ''Ulan senin
Allah cezanı versin ben randevuma geç kalıyorum sen de saçma sapan espriler
yapıp kafamı iğfal ediyorsun.'' Cümlesi, ağzını açmadığı halde benim tarafımdan
anlaşılmıştır...