1
Kirli nüansı karanlığın izbelerden
kaçışı
Erteleyen yürek sesine biat
Düşüp de karanlığa
İçtiğimiz gözlerimizle
Şifa niyetine aydınlığı.
Karambolda zamanın dünkü mizacı
Yanılsama yüklü belki de
Gidip gelmelerin kıvancı.
Örtüp saklıyı
Şerh düştüğümüz
İçimizde kalan sırları,
Serlerle değil
Sevgiyle yıkadık evreni boydan boya
Sev dediğimize yüklenip
Sevilmeyi talep ettiğimiz
Hele ki Allah aşkına
Dönüp de suretimizi
Sonsuzluğa meal bildiğimiz
Bir de denmedik ne ise
Sadece ilahı aşkın
Rahmeti kana kana içip
Dünden kopup anda saklı
O titrek ışığı.
Z’aman yasını tutuyor dünde saklı
umudun şerh düştüğü yarını da basıyor bağrına.
Edebiyle yaşıyor mısralar, kıvancıyla
aşk tutuşuyor; bir namede saklı iştiyak diriliyor aşkın rahmetine biat bir
satıra düşüyor yolu kalemin bir de yatır niyetine gölgeleri topluyor ruhun
rahmeti yine en deli imtiyazda söz öbeklerinde kına yakılıyor ağıtın minvali
hangi şiirse ve hangi yalnız düş ise düşüp de gözlerimden niyazımda buyur
ettiğim asrın alameti.
Hazzın ne şevkinde ne de umurunda
aslında insanı dağıtan da insan: belki beşeri gizemlerinde ünlem niyetine
sokulduğumuz kabirlerde bizler gün yüzü görmeden göçüp gidenlere methiyeler
dizerken…
Tutuşan gönülde bir buse niyetine
kondurduğumuz her name.
Aslımıza uzak mı yoksa hüznün
kıvrımlarında hazır ol’a duran yüreğin kıtaları?
Yorgunluğun miadı mı doldu yoksa
sevgilinin nazarında bir yetim şarkı mıyız da infilak eden gök kubbede esir
kaldık aşkın rahmetine uzak kalamadığımız satırlarda bir mizansen uğruna
bocalarken aşkın nazire yaptığı bülbül benzeri deyişlerde top yekûn
serildiğimiz…
Suskunluğumu talep ederken tahliye
ediliyor sözlükteki tüm saklı ve edepli kelimeler.
Boyumun ölçüsünü almışken suskunluk
nasıl ki mizacın izdüşümü, benlik bir deyişten sıyrılıp beylik bir söylemden de
imtina edip belirsizliğe dair bir tümce tünemişken aklımın balyalarında saklı o
gizeme… muhalif olduğum yine maruzat bellediğim yine kendimle kıyasıya kapışıp
bir türeviymişçesine evrenin, son bir darbe alıyorum madem geçmişimdeki saklı hayaletlerden…
demeyi de imtina edip sözünü yüreğimin balla kesiyorum ve anlık bir rötuş ile
gazabını ve ihanetini kötülüğün sonlandırıyorum kısa süreliğine olsa bile.
Tümlendiğimin resmi belki de
yarılanan ömürde ben bir çeyrek daha uzatırım gayesi ile ömürlük şikâyetlerimden
sıyrılıp baş koyduğum sevgi muharebesi.
Annemin teyakkuzları belki de yine
ana yüreğinde neye tekabül ediyorsa evlatları…
Dost meclisinde bir kuram mı yoksa
kural mı sırlarımıza ortak ettiklerimiz?
Hakkın rahmetinde sual olmaz demenin
verdiği bir hidayet menşeli inanılmaz bir güç yine peyda olan ben gözümü
açtığım her yeni gün yeni bir milat bellerken.
Ömürlük hezeyanlardan muzdarip
olduğum kadar yine aslıma ihanet etmenin de vebali… evet, zaman zaman şüpheye
düştüğüm benliğin işgali yine benlik düzenekte beylik bir kıyımdan arda kalan
ve son methiye: ne kendime dair ne de laf olsun diye sarf ettiğim.
İzdiham nedeni ne çok duygu.
İkbal derdi ne çok umut ve hayal
yükü.
Gönülden süzülenlere gözden süzülenler
iken eşlik eden.
Yüreğin mealini sunmaksa her şiirimde
bir doku telaffuzu ile bir yürek teneffüsü yine vebali de sırları da evrene
intikal eden.
Surelerden işliyorum maneviyatın
hacmini; büyüyen o kartopunda ben bazen sıcak su ile eriyorum aslında beşeri
gazabın bir uzantısı her meylettiğim güzelliği ansızın kaptırırken belki de
yüreğin intihali yine son deyip de başa aldığım bir ömürlük yaşamı tek bir
yazıya yığma telaşım.
Suretlerin devinimi.
Asılsızlığın iz düşümü.
Sözcüklerin vebali.
Kem bir göz değil de kem bir zihniyet
yine kendime muhalif iken.
Galeyana gelenlerden uzak durma
meselesi belki de yalnızlığın iz düştüğü hilalde ben kayan bir yıldızdan geride
kalan üç beş toz bulutu iken.
Derli toplu kimliğin sunumu iken
edepli cümleler.
Edebin açılımı iken sessizlik ve
görünürde kabullendiğim ama kabul görmeyi de yürekten dilediğim.
Şimdimin mealini yazarken dünüm de
kurcalıyor yine aklımda hangi handikap varsa ben asla taviz vermemek adına
kimliğimden bir sureyi kerelerce yazarken yürek tahtama.
Emsalsiz bir hoşnutluk gerisi. Hakkın
nezdinde neye tekabül ettiğimizin merakı değil de endişe duymamız gereken yine ihlâs
yüklü yüreklerden olma temennimiz bir o kadar hidayetin sancağına asılı
kalmamız.
Gönülden gönle kurulan köprüler yine
aslına biat ve tüm kötülüklere inat.
Şimdinin de gücü yarına ulaşma
amacımız mı yoksa kaygılarımız mı bizi bize uzak kılan belki bir o kadar yakın…
Zaman tükenirken diriliyorum.
Hacmindeyim, kovuğundayım sevginin ve
aşkın rahvan kıyamında ben asla kıyıma uğradığıma inanmazken…
Bir med-cezir etkisi yapıyor kimi
söylem kimi beyan kimi insan. Kulaçladığım rahmeti özümseyip ansızın şerh
düşüyorum hayata belki de düştüğüm boşluğa yükleniyorum yine türevi hüznün kimi
zaman umuda delalet ederken.
Sevdiklerimden uzak kılındığım.
Belki sessizce sevdiklerim.
Sessizce nefret edilebilen bir insan
ihtimalini yok sayıp…
Aciz kimliğin hangi yüzündeyim? Ya da
umurunda mıyım birilerinin… demekten tensiye edip devam ediyorum yoluma.
Dünden çıktığım yola ve bu yüzden bir
türlü varamadığım o kayıp yaka yine arayı açtıklarım belki de aramın açıldığı
mutluluk denen düzenek ve hicvinde ömrün, ben beyit tadında hayatlara
özenirken.
Bir şairin kimliğine yakın
hissettiğim ve şair ruhların deryalara denk düşen titrinde kaptı kaçtı bir
masal da değil iken yaşamak denen o süreç.
Sözcüklerin dayatmasıyım.
Deyişlerin aşığıyım.
Kalemin sunumundayım ya da beni bana
sunma amacı ile insanlarla kurduğum iletişimden yana mutluluğun en tepe
noktasında yine bir kelamdan nasiplenip bir rüyadan uyanmamak adına.
Gözlerim açık gördüğüm bir rüya ve
her kapadığımda tüten o yanık kokusu yine içimin beyitlerini bir silgi ile
silme ihtimaline karşı gözlerimi aralıksız açık tuttuğum.
Serzenişte bulunduğum insanlar var ne
de olsa dostun dosta nazı geçiyor.
Bazen kayıp düştüğüm o şiirsel zemin
belki uyanmamak adına belki de dış uyarıcılarla gerçek hayata döndüğüm belki de
bir kıstas ve hüviyetimi tescil ettirdiğim bir mecra, bir yansıma ama asla bir
yanılsama değil.
Deli gücü var kalemin tüm günü çuvala
koyduğum.
Beylik bir deyişle söndürüldüğüm
ömürlük heyecanlarımı hala diri tutmak adına dingin hüviyetime sığındığım lakin
erişemediğim o huzur katsayısı.
Sanırım meleklerin derin uykusunda
benim nöbette olan.
Benim, yazan.
Benim, günahlarımı bir bir tahliye
eden.
Benim, sevgiye şerh düşen bazense
meleklerimi kanatlarından dürtüp, yazma sırası sizde, diyen.
Normale konuşlu kim ise yine aslıma
ihanet etmenin zorluğu ile tıknefes koşan bir varlık gecenin isine, zikrine ve
zifirine yenik düşmeden bilakis şevkin doruğunda, aşkın uzamında ve yüreğin de
sancağını dört elle kavramış.
Bir türeviyim önceki hayatımın.
Bir nüansım belki de dünlük mecramda
unuttuklarımı sonsuza kadar hatırlamamaya ant içtiğim.
Annemin dedikleri gün gibi ortada ve
affettiklerim lakin tarafınca gazabına uğrayıp da bir türlü kötü yüreklerinden
kim ise beni asla tahliye etmeyen ve etmeyecek olan.
Yeni sunumlar…
Yeni insanlar…
Gözlerimden yana dertliyim ve
kulaklarımdan yana ne de olsa algılarım beni bana yorgun kılan ve
duyumsadıklarım ile İlahi Gücün varlığına itaat etmekten mutluluk ve kıvanç
duymanın ötesinde İlahi Aşkın da doruğuna çıkmaz üzere olduğum.
Zaman yalıyor dünü de maziyi de.
Aşk yalpalatıyor insanı ve daha çok
seviyorsunuz ve daha’sını da talep ederken evrenden, siz sadece kulluğunuzu
iştigal ediyorsunuz söz konusu sevgi, rahmet ve aşk iken yine inancın
kıvancında Yaratandan ötürü yaratılana daha da bağlanıyorsunuz.
Tutuşan ilahi dürtüler.
Mecazi bir firarsınız belki de.
Yalayan nefsi ama yanmayan nefsin
ateşi çünkü söndüren de sizsiniz hele ki tüm gücünüzle evrene ve İlahi Aşka
tabi olduğunuza kani iseniz.
Ölü imgelerden medet uman bu anlamda
yürek sesinden hallice faydalanıp yürek yürek çarpan bir hayat belki bir abdal
belki tükenişin son merhalesinde küllerinden yeni hikâyeler yazan yine sevginin
katsayısını her halükarda sunduğunuzun da beyanı yine kalemin yaz dediğine biat
ve inatla severken tüm sevilmeme ihtimalini de yok sayıp.