MEYHANEDEN  MESCİDE

               Ahmet Ayaz

Gaziantep Ekspres Gazetesi 29  Mayıs 2018

……………………………………………..

       Saygıdeğer okurlarım, bugün size 2005 tarihinde yayımladığım  “Elveda İstanbul” adlı öykü kitabımdan aldığım  “Meyhaneden Mescide” adlı bir öyküyü anlatacağım. Yalınız bu öykü gerçekten alınmıştır. Bu mübarek ramazan ayında, bu öyküyü yayınlamaya ihtiyaç duydum. Şimdi bu öyküyü  sizlerle beraber paylaşalım diyorum. Bakalım okuyunca ne diyeceksiniz ?

       yayınlayacağım. Davut ile Durdu iki teyze çocuklarıdır.İkisinin de babaları Kurtuluş Savaşında öldü..İkiside babalarını hiç görmemişler.Çünkü,babaları Kurtuluş Savaşına gittikten sonra doğmuşlar.Durdu’nun kendisinden önce doğan kardeşleri ölmüşler.O sebepten bunun da adını Durdu koyarsak belki durur demişler annesiyle teyzesi.
Davut ile Durdu’nun anneleri ile teyzelerinden başka yaşayan bir büyükleri de yoktur.Fakat anneleri ile teyzelerinin evleri de yan yanyana. Bunlar birlikte oturup birlikte kalkarlar.Yemeleri içmeleri birlikte.Arada sırada da bunları birbirleriyle evlendirmekten söz edince,Davut’la Durdu birbirinin gözleri içine bakıp gülümserken, bu düşünce beyinlerine yerleşmeye başladı. Bu defa geçen zaman içinde Durdu,süslenip büyüyen on altı yaşında bir kız oldu. Davut’ta on altı yaşında oldukça tutarlı bir berber kalfası oldu. Fakat Davut’un sesi de çok güzel. Ayrıca da çaldığı tambur eşliğinde düğünlere katılıyor, para kazanıyor. Davut,boyunun posunun ve sesinin güzelliği ile Maraş’ta bütün genç kızların ilgisini üzerine toplamaya başladı. Durdu ne zaman evleneceğiz? Demeye başladı. Fakat Davut’ta Durdu’da bu konuyu annelerine teyzelerine açamıyorlar. Çünkü açacak yaşda değiller. Bu defa bunlar kendi kendilerine karı koca olup evden kaçtılar. Aradan yıllar geçti, Davut Maraş’ın güzel bir semtine çok güzel bir berber dükkanı açtı. Gündüzleri berber dükkanında berberlik ediyor, geceleri de bir barda Nurettin Gürses adı altında tambur çalıp şarkı söylüyor.Davut böylece gününü gün ederken normalin üstünde para kazanıyor.Bir Pazar günü berber dükkanında çalıp söylerken,Davut’un güzel sesini Maraş’ın Müftüsü durup dinledi. Müftü dinledikten sonra kendi kendine,”Vay Allah’ım kudretine hiçbir kimsenin gücü yetmez.Delikanlıda ne ses var! Bu sesi Kuran okurken,ezan okurken, Cuma selası verirken kullanmalı bu delikanlı”dedi. .Aradan zaman geçmeden bir gün Müftü Efendi Davut’un dükkanına geldi.”Yavrum Davut,bir bana uğrar mısın?”deyince, Davut birdenbire afalladı,”Allah Allah! Ben rüyamı gördüm?”dedi. ”Yahu gecelerin geç saatlerine kadar barlarda alkol kullanarak,elindeki tamburuyla şarkı türkü söyleyen bir sarhoşla koskoca Maraş Müftüsünün ne işi olabilir?”diyerek,derin bir düşünceye daldı. Daha sonra Müftü Efendi Davut’un peşini bırakmadı ve yanına getirtmeyi başardı. Davut,Müftü Efendinin odasına girdi. ”Emrin için geldim hocam!”dedi. Müftü; “Seni şu camiye müezzin yapmak istiyorum”deyince,Davut” Beni sen iyi tanımıyorsun hocam. Ben içki içip barlarda şarkı türkü söylüyorum,haberin var mı?”deyince, Müftü Efendi cevap veridi. ”Hepsinden de haberim var, bırakırsın ne olacak!”dedi. .Davut,”Müezzin dediğin namaz kılmalı”dedi. Müftü,”namaza başlamak çok zor bir iş değil! Bir abdest alır namazını kılarsın”dedi. Davut,Hocam müezzin Kur’an-ı Kerim okumasını da bilmeli değil mi?”deyince,Müftü Efendi cevap verdi. ”Yavrum o da kolay,sen o çaldığın tamburdan ne sesler çıkarıyorsun da Kur’an-ı Kerim’imi öğrenemeyeceksin.Sana on beş günde okuturum İnşallah!”deyince,”Davut, Berber dükkanını kime vereyim?”deyince,”Berber dükkanını kimseye verme! Bir berber kalfası tut,artan vaktini orada kullanırsın”deyince Davut hemen harekete geçti ve en yakın zaman içinde Müftü Efendi ile ilişkilerini sürdürüp,namaza başlar,Kur’an-ı Kerim’i bütün makamlarıyla öğrenip ve müezzinlik görevini en güzel bir şekilde devam ettirdi. Her şey güzel,her şey yerli yerinde iken, bir gün birisi Müftü Efendiyi Diyanet İşlerine şikayet etmiş. .Müftü Efendi,hiçbir şey bilmeyen ve barlarda şarkı türkü söyleyen bir sarhoştan rüşvet para alarak camiye müezzin yaptı diye.Diyanet İşleri,iki müfettiş gönderdi. Müfettişler geldiler ve müezzin Davut Efendiyi Müftülüğe çağırdılar. Müfettişler Davut Efendiye dönerek, .”Davut Efendi,camiye müezzin olmak için Müftü Efendiye rüşvet para verdiğiniz ve müezzinlikte yetersiz olduğunuz şikayet konusudur. Bu sebepten soruşturmaya geldik.”deyince Davut müezzin” Para olarak farzı misal bir küp altın verdiğimi kabul edin.Yetersiz olduğuma gelince,gelmişken bir sınav yapın,yeterli isem işime devam ederim,yetersiz isem görevi bırakıp giderim”deyince, önce ezan okuttular,sonra Kur’an-ı Kerim’i eline almadan “Hangi makamdan?”dedi. O zaman müfettişler Müftü Efendiye dönerek,“makamdamı biliyor?”deyince,Müftü Efendi cevap verdi.“Hem de ezber okur,siz söyleyin makamı”dedi.Davut müezzin bir makamdan Kur’an-ı Kerim’i ezbere okudu. Müfettişler dikkatle dinledikten sonra,soru sormaya gerek kalmadı deyip teşekkür edip gittiler.Davut müezzin,Diyanette en küçük bir unvan olmasına rağmen,din görevlilerine en güzel bir örnek olacak şekilde temsil ederek,görevini tamamladı ve emekli oldu. Maraş Müftüsü Davut müezzini meyhaneden mescide taşıdı. Kendisinden Adostça  kalınız.Allah razı olsun diyen insanların sayıları belli değil. 

( Meyhaneden Mescide başlıklı yazı Ahmet AYAZ tarafından 28.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.