Televizyonun icadı 1930 lu yıllara denk gelir. Bize ise altmışlı yılların
sonu ve yetmişli yılların başında gelmiştir... Daha öncesinde insanlar radyo
ile haber alma yoluna gidiyorlardı... Türkiye çok partili parlamenter sisteme
geçince, 1946 ve 1950 yıllarında yapılan seçimleri halkımız hep radyodan takip
etmiştir...
Bizler ilkokula başladığımızda televizyonda, radyo da hayatımızın bir parçası
olmuştu... Eski bir radyomuz vardı, ön tarafında Avrupa'nın bir çok şehrinin
isimleri olurdu... Bratsilava, Varşova, Prag, Viyana, Madrid gibi... O zamanlar
televizyonlardan maç nakli olmazdı, bütün birinci lig maçlarını radyodan takip
ederdi futbol hastaları...
Ve tabi arkası yarınları nasıl es geçeriz. Radyo Tiyatrosunun hızlı takipçileri
vardı... Sabah kuşağında belli saatlerde yayınlanır, hanımlar hem ev işlerini
yapar hem de radyo tiyatrosunu dinlerlerdi... Bölüm bölüm olur, ertesi gün
devam ederdi... Gece masalları, nasıl unutur onları o tarihte bizim yaşımızda olan
çocuklar. Çakılırdık adeta radyonun başına...
Doksanlı yıllardan sonra özel radyolar ve özel televizyonlar yayın hayatına
başlayınca TRT haliyle biraz geri plana itilse de yine de yayın hayatımızın
temel direklerinden birisidir TRT Radyo ve Televizyonları... Spikerlerin akıcı
ve duru Türkçesi her zaman TRT'yi bir adım önde götürüyor. Zaman zaman
dinlediğim bazı özel radyo ve televizyonlarda adeta dili katleden konuşmacılara
da şahit olunca insan, TRT Radyo ve Televizyonlarının kıymetini daha iyi anlıyor...
Gece yastığa başınızı koyarken, yanınıza da ufak transistörlü bir radyo alıp
kulaklığı da kulağınıza taktınız mı güzel de bir müzik kanalı bulup bayağı
gevşeyebilirsiniz... Bu gün yüzlerce radyo kanalı her türlü yayını serbestçe
yapmakta ve ülkemizin kültürüne katkı yapmaktadır. Radyolu günler geçmişte de
güzeldi, şimdilerde de ülkemizi ve dünyayı şenlendiriyor...