Öfkeli namert isyanlar yine gölgelerin müridi şaha kalkmış bir imde takılı aklın tefrikası: kâh nidaları yitik kâh sancısı derin o yalıtılmış karanlıkta en şefkatli dokunuşunu nasiplendiğim kaderden kedere uzanan yolda sayısız varsayımları inceden eleyip dokuduğum…

 

Gömmelerin şahı aslında tüm rahvan cümleler ve hayallerimi tahttan indiren süklüm püklüm bir sefillik.

 

Tehditvari yoksunluğuna kulp taktığım, sırlı aynalara sır yüklediğim, makbersiz düğünlerde yalın ayak koşan sancılı gelinin müebbede çarptırıldığı hayalleri.

 

Kokan ama çarpmayan ya da çarpıp çarpıp kapıları yüz üstü bırakıldığım ve her nasılsa bir bir nasiplendiğime değen kem gözler: sıradan sırasızlığı ya da sırasız bir ölümü devirirken ardı ardına zimmetli yüreklerde konuşlanmış nefret denen iki büklüm eden o giriftte bir dinleyip bin söylendiğim ve devrik bir rotayı mesken edindiğim imtiyaz sahipleri…

 

Yoksun tutulmak yoksunlara sığınıp yokluğunla terbiye edildiğim.

 

İfratı yalandan bir mecra, sonrasızlığım belli ki öncesizlikten mustarip, an bildiğim ise ansızın isyan bayrağımı diktiğim o kurak yalnızlık.

 

Balmumundan siyam ikizi gölgem ve hayli mütereddit yine de aşk’a düşkün bir kelle çoktan uçurulmuş kör yetilerini bilemekten aciz bir eşrafın tantanasında sırlarla yoğrulmuş gizemli perçemi gizsiz ve solgun yüzümün.

 

Yüzsüz mağlubiyetler kazanım odaklı ve haksızlığı mağlup kılmaktansa kılı kırk yaran o silsilesi söz mağduru inkılâplara doyamazken gönül ve hayli gönülsüz iz süren tayfası şu yorgun imlerin: Tedirgin lehçemde, bilinmedik bir makamda ve bilindik bir isyanda mağdur kılınası yine münafık bir kelamdansa sessiz bir rota, küllendiğim yüklendiğim döşediğim yüreğin boykotu tüm sevgi simsarlarını tek kalemde yok saydığım ve sayıldığım yine de gücümün toz kondurmaz dirayeti her nasılsa istifli her nasılsa nankör ve her nasılsa sinsi bir tedirginliği de lav ettiğim.

 

Dilsizliği belki de gocunulası hele ki sihrini yitirmiş.

 

Bir kıyımda kök salan nefret.

 

Bir kıyamda aşk’a hürmet eden.

 

Bir meblağı yok sayıp sıfırı tüketen benliğin kaypak döngüde yitip giden dengi belki de menfi bir tahayyülü yok sayıp irade dışı bir istemde peyda olan.

 

Sona odaklı olmasa da yarına kucak açmış belki de yarınsız dünlerin sancılı var oluş kaygısı oysa izbe bir gönülde konuşlu ne ola ki?

 

Tırlatan ve tıngır mıngır yokuş aşağı.

 

Yoksunluğu giyinmekten haz etmemekse teamül edilesi doya doya içtiğim hiçlik mertebem. Varlığımı şartsız şurtsuz heba ettiğim dölünde sevgiyi dünyaya sunmayı meşgale edinen üç beş kelam yine sondan bir önce kırık tezahürünü de kırılgan bir gönle meşk eyleyen.

 

Sorunsuz olmaksa hâşâ!

 

Sorumlu olmaksa eyvallah!

 

Yükümlü olmaktansa yüksünmeyi alt eden.

 

Hükümranlığında Tanrı’nın yine tüm canlıların şerrinden sadece O’na sığınan…

 

Anamın dualarında saklı tuttuğu onca dilek ve nur yüzünde bakmaya kıyamadığım kısık bir terennüm.

 

Sınandıkça sınamayı tehir etmiş.

 

Nefreti soluyan bir eşrafı yok saymış.

 

Sevginin cüppesini mademki giyinmiş beyhude bir sırrım, sırlarımla gömülmeye ant etmiş.

 

Görgüsüz ifşasında beşerin mutluluk konduran kelebek gülüşlerimi resmeden bir tahayyülün nakşında saklı tuttuğum bir buseyi dahi kondurmaya kıyamazken ve her nasılsa bin bir töhmetle yargılanmayı sindiremezken.

 

İzler, izler ve kayıp rotam.

 

Raks eden gölgeleri kucaklayan diri yanım.

 

Ölümlü kıyamında evrenin alt ettiğim bin bir rücu bir bilinmezin indinde bilindik bir makamda söylemeyi reddettiğim sayısız yalan ve başıbozuk bir düzende diri/l diri/l yanmayı göze almışken.

 

Söz konusu ifratı bile yoksunluk sayarken hele ki sevdayı yüreğe gömen bir Leyla’dan ödünç aldığım yalnızlık.

 

Kara görünmeden yüzmeyi bildiğim enginliğin deviniminde adsız bir rotada ve bilinmedik bir meyyalde en içli terennüm yâd ettiğimden öte yarın bellediğim yine de öncesizliğin sükûtunda yanmayı arz ettiğim bir benlik, beylik bir tümcenin arayışında yoldaş bir kelamda ısrarcı şu makberin tereddütsüz işgali belki de hak etmediğim bir riyaya düşmüşken yolum hem de tereddütsüz savunmayı celp ettiğim bir boyutta adımlarımı sıklaştırdığım…

 

 

 

 

( Kelebek Gülüşlerim... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 30.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.