İhbar etmeliyim
öncelikle gölge yetilerimi ve devre dışı aklımı ve bin bir nazla sunumunda
yüreğin eşlik eden o teamülü de sırtlamalıyım: Önce boş boğaz bir imde esir
düşen duyguları akabinde miladi takvimin hangi zamanı ise hicri varlığımın kem
gözlere sunumundan muaf tutma talebimi geri çevirmemişken Tanrı.
Aslında boykot ettiğim o
mimarı yine yürek terennümünde bağdaş kurmuş kırık bir hezeyan iken yine
makberim, o saf tuttuğum tümcelerle olan dostluğum. Pekişen zaman iklimlerinin
revnak sancılarında yok olmaksa yenileşen ve cebelleşen sayısız varsayım: Hani
olmazın oluru bir yanıt iken payıma düşen yine cevabın muhatabı bir soru peyda
olmamışken gönlümün pınarlarında.
Sebat ettiğim ama
mütereddit bir yorgunluk iken hâsıl olan ansızın ve gök gürültülerinin
eşliğinde iklimsiz bir sağanak ben yüreğin küpeştesinde evreni izlerken ve
mimlenmişken gölgem, boyutsuzluğumun coşkusu kadar da kılcalı damarlarımdaki
kelime belirteçlerinin.
İbaret olduğum.
İbraz ettiğim.
Ama ikna edemezken
evreni…
Saf tutarken hem de tüm
saflığımla malzeme olurken haris benliklere. Çıktığım yolda hangi duygu ise
sürüncemede batılı bir hezeyanın münevver bir selam iken yine gözlerimin
parıldadığı hem de kem küm etmeden sevmeyi milat bellemişken tüm sakıncaları
yine bertaraf eden ömürsüz tümcelerin ölümlü serkeş tınısını da görmezden gelip
varsıl bir kehanette yerleşik tüm sızımı da gözüme soka soka itiraf ettiğim
hele ki güncemin ritüelinde bağnaz bir yoksunluk iken hak ettiklerimin hiçbir
karşılığının olmaması…
Seyrindeyim iç âlemimin
ama asla da muhatap değilim haricimde gelişen kaygılarını insanların
içselleştirsem de etliyi sütlüye karışmamayı meziyet bellemiş yine de onca
tahakkümü sırtlanıp bir köşede gayri Müslim bir realitede tüm insanlığımı pay
ederken cümle âlem şerefine kadeh tokuştururken belki de gölgeli bir nefreti
telaşla sunma gayretine nail olup bir demde densiz bir kelamla mabedime çomak
sokmayı görev bellemiş.
Tutarsız tüm coşkularım
ve mesnetsiz ithamlardan uzak durdukça gayri ihtiyari bir tabuymuşçasına sevdayı
da eksik etmezken düşkün ve yorgun yürekten bir nebze de olsa serzeniş etmeden
ve katıla katıla gülerken tüm münferit gözyaşlarımı da görmezden gelip.
İki cihan bir araya
gelse de terennümlerimin hesabını sadece Yaradan’a beyan ederim hele ki iç
sesimden nükseden o tınıda müşfik bir kelamı da baş tacı etmişken yedi düvenim.
Bir gün doğumu ve yeni
bir tecelli.
Bir ölüm ve anılası
rahmetlik sevinçlerimiz derken gıyabında hoş tutulmasak da tutarsız bir dizgide
son rötuşları tüm taslak metnin her kelamı da sindirip muteber bir yordama ile
izah etmeye çalışırken evrenin mahrem bildirgesinde biz faniler tüm yozlaşmayı
yine birbirimize mal ederken.
Tınısından başka tinsel
varlığı iken raks eden aşk’ın.
Solundan başka hiçbir
hazinesi olmayan yine o iç ses ki tufan bilmek yangını ve sürç-ü lisan edip
tezahür eden yadsımazlığı da boykot edip bin bir rengi pembe ile ilah kılmak
yine umudun senfonisinde.