Her kime baksam, makam peşinde, güç peşinde… Böylece bir garanti sağlayacak, uşakları olacak, saraylar içinde yaşayacaklar. O öyle bir yaşam ki, o güç , makam ve parayla insanlara istediğini yaptıracak, kulları olacak. O kullar ki, önüne atılan azıcık kemikle, yöneticisinin, besleyecisinin emrine itaat edecek ve şükür içinde yaşayacak ve onu verene isyanda etmeyecek. Verenin ölmesi durumunda ne olacağını düşünmeden, gününü kurtarıp teselli ile her türlü rezil yaşamaya katlanacak.  Vereni ölse, hali perişan ve kendini mahvedecek, kölesi olacağı yeni bir kişiyi bulamayacaktır.

Bu senaryo elbette ama öylesi gerçekçidir. Mesela Milletvekili, bakan olmuş, holding sahibi olmuş kişiler o gücü elde ettiklerinde, onun kapısını çalan seçmenlerine-marabalarına, kendi ekibinde çalışmasını bir lütuf şeklinde verirken, kendi sözünden çıkması durumunda alaşağı edeceğini ayan beyan dile getirir. Bu kulluğu istekle ve tavizlerle kabul edecek onlarcası, binlercesi mevcutturda…  bu kabuller içinde, o kulluğu kabul edenlerin, şaibeli yönetimlerinden dolayı, yolsuzluğa karıştıkları ve hapiste yattıklarına geçmişte hep şahit de olmuşuzdur. Yalancı tanrıları olanların, sonu hep hüsranla sonuçlanmış ve Ebu Leheb gibi, kimsenin onu anmadığı, aramadığı ve sormadığı acınacak  bir ölümle dünyadan ayrıldıklarına bu toplum şahit olmuştur. 

Ebu Leheb gibiler, gerçek tanrının Allah olduğunu bilirler, onun yolunun gerçek ve kabulu gerektiğine de inanırlar ancak, sahibi oldukları azgın nefisleri ile de sahibi oldukları güçten vazgeçmek istemezler. Mason teşkilatlarına dindar insanları da kabul ederler bu yüzden. Onlar alnını secdeye koyarken, ibadeti Allah’a değil, sahip oldukları teşkilatın gizli emelleri için yaparlar. o ibadetin ruhu yoktur sadece şekildir. İnsanlar onları gördüklerinde dindar olduklarını ve peşinden gitmeyi canı gönülden kabul ederler. O, onlar için doğruyu bilendir, okumuştur ve ne yaparsa doğruyu yapandır. O toplumun cahil seviyesi, kul olmaya alışmıştır. Onlardan hangisi acı çektirirse ona köle olurlar böylece. 

Refah seviyesi yüksek toplumlarda, okuma seviyesi yüksektir. Denizde güneşlenirken bir kitap okumayı ihmal etmezler. Eğer bir ülkeye gideceklerse, orada nasıl bir tatil yapacağı konusunda araştırma ve planda yaparlar.   Bu yüzden başkasına muhtaç duymaz ve bir tanrı ya da kurtarıcı aramazlar. O toplumalarda yönetenlerle sıradan halkın bir farkı yoktur. Daha çok ateistliği-dinsizliği kabul ederler bu yüzden. Öldükten sonra yok olacaklarına inanırlar ve dünyayı bir cennet kabul edip, keyfini çıkarmaya gayret ederler. Bu bir yaşam tarzıdır ve ne istiyorlarsa yaşadıkları için de saygı duymuşumdur. Neysen o olmalısındır felsefesidir bu.

Benim oldukça iyi bir bölümden mezun olup da, kendi durumumdaki kişilerin makam ve mevki sahibi olduklarını gören iş yerinde çalıştıklarım, yakın dostlarım ve akrabalarım, açıkça çok söylemeselerde aptal olduğumu ya da beceriksiz olduğumu, bir baltaya sahip olamadığımı düşünürler.  İşin özünü anlayamazlar. İşin özü ben Rabbimden, kendisinin seveceği ve razı olacağı yolları umut ettim-istedim, onun layık gördüğü ulvi makamı istedim. Benim inancım neyin sahibiysem öldükten sonra hesabını vereceğim bir ahiret inancıdır. Mesela, işimden dolayı yurt dışına gideceksem ve bu geziye liyakat olarak layık değilsem, başkası gitmeliyse, 80 milyon Türk halkına karşı haksızlık yapacağımı düşünür ve bu düşünceden kendimi geri durdurum. İçimdeki nefis, her ne kadar bu geziyi istese de, ahireti düşündüğümde unutuveririm bu düşünceyi ve en sonunda Rabbime teslim olurum. Rızkımı Allah’ın verdiğine ve onun istediği şekilde bir gezinin olacağını düşünürüm. Paramı alırım cebime, giderim yurt dışına, eğer gitmek istiyorsam. bunu bir nimet gibi görenler, ağzından su akar gibi isteyenler için şeytanın gizli oyunlarını görememektir bu. O şeytan yalnızca cahilleri kandırabilir. 

Bu yazıyı okuyan değerli dostlar, mutluluk çok parada, güçte veya saraylarda yaşamakla kazanılmıyor. Her şeyin bedeli var bu dünyada ve yaşadığımız dünya, Allah tarafından sevgi görmemiş, aksine lanetlenmiştir. Kul için dünyanın her şeyi bir sınav meydanıdır. Ya o sınava yenik düşüp, amelimizi mahvedeceğiz ya da Allah’ın istediği dosdoğru yolu tercih edip, güçlü ve güzel bir amelle ölünce Allah’ın huzuruna böylece ereceğiz. Seçim kulun elinde… Peygamber efendimizin amcaları olan ,Ya Ebu Leheb’in şeytani yolu ya da Hz Hamza’nın Allah yolundaki şehadet yolu tercihimiz olacaktır.

Saffet Kuramaz 

( Bu Oyunu Çözmek Gerekiyor başlıklı yazı safdeha tarafından 19.03.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.