Geçim endişesi ile (fakirlik korkusuyla) çocuklarınızı öldürüp canına kıymayın. Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.” İsra, 31


Günlerden pazar. Öğlen namazını müteakip, bir şehit namazının kılınışını izliyorum televizyondan. İmamın arkasında devlet büyükleri, en arkasında kadınlar sıralanmışlar. ilk bakışta alışageldiğimiz bir cenaze namazı gibi görünüyor. fakat bu şehit olan 2 askerin cenazesi ile yanında da o güne denk gelmiş diğer cenazeler ile birlikte hiyerarşik olarak halkın bir kopyası gibi izlenim veriyor, Herkeste aynı üzüntü var. Bundan iyi bir birlik beraberlik mesajı verilebilir mi? 


Şehit asker, birde vasiyet yazmış. borçlarını söylemiş, eğer ölürse kendi maaşından ödensin diye. yazıyla helalleşmiş tüm Türkiye ile… Yani tüm  kul haklarından muaf olmuş. Kim bu şehide hakkım helal olmasın der ki? Allah tüm şehitlerimize gani gani rahmet eylesin, Amin…


Şu an itibariyle, ister kabul edelim ister etmeyelim, tüm Müslüman devletlerinde terörist faaliyetler devam etmektedir. Niçin bir Hristiyan ülkesinde bizim yaşadıklarımız gibi bir terör faaliyeti veya savaş  olmaz ki? Bir tek Hristiyan öldürülmez ya da bir Yahudi? Müslüman ülkelerinde, kendi hak ve özgürlüğünü elde edecek kabiliyet mi yok ki, kendini ileri toplum olarak gören Hristiyan ülkeleri deccal gibi Müslüman halkın üzerinde eli, sözüm ona adaleti getireceklerini savunarak, çökmektedirler. Müslüman halklar neden bu süper güçlerden korkmaktadırlar ya da onların yaşam biçimine özenmektedirler… Neden denizi aşarak AB ye sığınmak için ölümü göze almaktadırlar, neden? AB bedava mı yiyecek, içecek ve barınma hakkı verecek? Göç etmek zorunda kaldıkları vatanlarına göz dikip, yerle bir eden teröristlerin arkasında olan yine onlar değil mi?


Üzerine bombalar atılırken, elinde silahlarla rastgele ateş eden canileri görünce ölümden korkuyla kaçmaya çalışmaları, sadece kime iman ettiklerini bilmeyen, Allah'tan geldik yine Allah'a döneceğiz bilinci yaşamayan zavallı cahillerin bu davranışı yalnızca beyinlerinde hala yer eden küçücük imanın da ölmesiyle açıklanabilir. Ha bugün ha yarın öleceğiz, Ölümden kim kaçabilir ki… Ama ölürken, kime iman ettiğinin bilinciyle ölümden korkmayan ve kalbini tamamen saran imanın gücüyle zalime karşı dik duran bir ruhaniyeti hissetmek önemlidir. eğer kişi, bu dünyada Allah'ın varlığını hissetmiyorsa, Allah gibi hissettiği haşa liderine, şeyhine tabi olmuşsa bu korkuların olması ne kadar doğaldır, Dünya yaşamına bağlanmışlık da devam edecektir. 


Çocuklar yetiştirilirken, varsa yoksa dünyada sanki ebedi kalınacakmış gibi bir eğitimden geçiriliyor. Çocuğun büyüdüğünde yaşadığı hayatın lüks bir yaşamı garanti altına alacak şekilde motivasyonu sağlanıyor. Dünya hayatı sadece bir ömür süren ve ölünce elimizden gidecek biz zaman dilimidir. Oysa, İslam inancına göre dünya geçici ve her yaşanan bir sınav ve acı doludur. Dünyada karşılaştığımız her şey, bizi Allah'a götürmek için rahmet olarak verilmiş ve bu yolda terbiye edici bir sınavdır. Dünyaya bağlandığımız anda ortaya çıkan terör, savaş ve afetler şu mesajı verir: "Öleceksin ve Allah'a döneceksin. Eğer hala ölümü tatmadıysan aklını başın al ve yaratıcıya gerçek kul ol, yoksa ona kul olmadan ölecek ve zarara uğrayanlardan olacaksın…"


Her ne kadar çok acı verse de bu tür olaylar, bizim bir an düşünüp aklımızı başımıza almamız, ilahı mesajı bu şekilde yorumlamamızla ileriyi görmemizi gerektiriyor. Rızık derdinden, ölümün kederinden korkmayalım, Yaratıcıyı gerçekten aşkla anlayalım, kulluğumuzu da… Ölen inşaallah, bu şehidin mektubundan anladığımız kadarı ile; Allah’ın razı olduğu yolda, salih bir amelin gayesiyle toplumsal refahın geri getirilmesi şuuruyla, Allah’ın adaletini tesis etmek üzere şehit olarak öldü, Ona acırken biz nasıl öleceğiz i düşünüp kendimize acısak ve kendi aynamızdan nasıl göründüğümüzü tespit edip, kendimizi düzeltmenin yolunu bulsak daha iyi olmaz mı? Bir olup, kardeş olup, senli  benliği bırakıp tek yürekle teröre ve zalime karşı durursak, o yok olmaz mı, azıcık düşünsek ve duyarlı olsak ne olur? Kim bilir bu acılar, gelecekte refah ve huzur dolu bir Türkiye'nin görüntüsünü hazırlıyor,tıpkı baharın kış hallerini terk etmesine benzeyerek... Kısacası, her şeyde bir hayır vardır.  


Saffet Kuramaz  

( İşimizde Hayrın-şerrin Ne Olduğunu Kim Bilebilir Ki başlıklı yazı safdeha tarafından 21.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.