KELEŞOĞLU HİKAYESİ


Ahmet AYAZ

Gaziantep Güneş Gazetesi 29 Şubat 20016

…………………………………………….

 

        1950 li yılların başında Barak'da bir  Keleşoğlu adında birisi yaşarmış. Keleşoğlunun hiç kimsesi yoktur. Fakat çok sevilen birisiymiş. Keleşoğlu'nu Barak Ağaları Odalarında yedirir,  içirir, üstünü başını  kendileri alırlar, odalarda bunu öfkelendirip kendi kendilerini küfür ettirir gülerlermiş. Fakat Keleşoğlu her yerde her zaman küfür etmezmiş. Ancak yerini ve zamanını bulduğu zaman taşı gediğine indirirmiş.

       Bir gün Nizip’in Orul Köyünde (Hacı TOPÇU) Cebir Hacı’nın odasında otururken, Cebir  Hacı “Oğlum Keleş, Gel senin ile bilmece oynayalım” demiş. Keleş- “Nasıl bir bilmece ağa” Deyince,

Cebir Hacı “Oğlum Keleş bizim azap hastalandı, Çift süren yoktur. Sana bir bilmece soracağım. Bilir isen, seni bir hafta pekmez ile besleyeceğim,  bilmez isen, yine pekmez ile besleyeceğim ama, yövmiye ile azap iyileşinceye kadar. Çift süreceksin”deyince, odada oturanler “Oğlum keleş vallahi bu teklif çok güzel, bu teklifi kabul et  derler. Keleş sorar.  “Doğruyu kaç cevapta bilmeliyim” Cebir Hacı “Üç cevapta bilmelisin”  Der. “O zaman sor ağa” der. Cebir Hacı

Sorusunu sorar “En kötü insan kim” der.

Keleşoğlu “Arkasını işletenler” der.

Cebir Hacı bilemedin oğlum der.

Keleşoğlu “Anasını.. bacısını, karısını  geceliğe verip para kazanan insanlar” der

Cebir Hacı “Oğlum Keleş, yine bilemedin” der.

Keleşoğlu “Hırsız ile yalancı” deyince,

Cebir Hacı “Bir cevap  da fazla söyledin ama, ne yazık ki, yine bilemedin”” der.

Keleşoğlu “ Ozaman Ağa doğruyu sen söyle de, öğrenelim” deyince,

Cebir Hacı “Oğlum keleş, en kötü insan iyi ile kötüyü ayırt edemeyenler” der.

       Saygıdeğer okurlarım; Ben iyi ile kötüyü en ince ayrıntıları ile seçmeye çalışan bir insanım. Öldükten sonra hep iyilikler ile anılmak isterim. Tıpkı, Rahmetli  Cemil Cahit GÜZELBEY ve Mehmet SAĞLAM gibi.

       Benim  sevmediğim bir kimse yoktur. Ancak çok sevdiklerim var. Onların da sayıları küçümsenecek kadar az değildir. Burada onlardan ayrı ayrı söz etmek mümkün değil. Tatar asıllı  Prf. Dr. Ramilya Yarallune başta olmak üzere, bir çok edebiyatçı  ve bilim adamlarının, hakkımda yaptıkları incelemelerde ve tez konularında,  hep güzel şeyler ile anıldım. Ama yine  de yazılarıma gerekli  özeni gösteriyorum.

      Burada saygıdeğer okuyucularımın affına sığınarak şunu söylemek isterim. Neyzan  Tevfik “Boka bok deme, boklar  ar eyler. Katresi bokun üstüne düşse, boku berbat  eyler” diyor.  Bokun üstüne düşseler, boku berbat edecek kadar  fitne ile fesatlar var. Bir dostumu geçmişte yanılgıya düşürdüler. Beni de  yeteri kadar üzdüler. Yıllar sonra ikinci defa yanılgıya, yine düşürdüler. Rahmetli  babam Halaf Ayaz, “yaptığın fiili bir hareket, maddi veya manevi bir   kazanç getirmeli derdi. Acaba bu fesatlığı yapanların kazancı ne oluyor diye çok düşünüyorum. Ayrıca o  üzdükleri dostuma  ne  kazandırdılar? Kendileri ne kazandılar? Bunu çok merak ediyorum. 

( Keleşoğlu Hikayesi başlıklı yazı Ahmet AYAZ tarafından 29.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.