Arınmış mıydın öncesinde kinden, nefretten ve o heyula düşler mi yapışmıştı yakana da görmezden geldin...

 

Görmezden geldim önceleri sığınağım kapısız bir mağara doğduğum günden bu yana ve bitimsiz bir kış uykusu benimki esir alan. Kim bilir belki de esir düşmemek adına o meşum duygulara, yakalanmamak tayfuna, boraya. Savrulacağım kadar savrulmuşum, aşınmış yürek hatta yıpranma payı bedelli bedelsiz muafiyeti dahi uzak ve kıldan ince iken boynum.

 

Karışık binlerce imge el ele vermiş hükmederlerken sivrildi aralarından en yücesi, dokundu çok uzaklardan. Hadi, tahmin et adını. Unutulmuş bir köşede onca acı istiflenmiş boydan boya düşmüşken yüzükoyun.

 

Kıpırtılar çıkmadan ayyuka çekip gitmeliyim buralardan, o eski kabuğum kim bilir nasıl bir özlemle anıyordur birlikteliğimizi yalnızlığın kıskacında ve gözden uzak.

 

Karışık bir kafa benimki kancaları birbirinden bağımsız milyonlarca düşünce. Kıdemli düşleri de ekledin mi sorma gitsin. Ya o duygu devinimine ne demeli. Yitip gitmiş nicesi ben hala sıkı sıkı tutunmuşken o halata kanarken ellerim, yanarken gözlerim...

 

Kıbleyi mesken tuttum. Aşk belledim her duyguyu. Elde var hüzün.

 

Başımı dik tuttum kendimi bildim bileli. Kim bilir belki de sessizliğim bu yüzdendir yeter ki düşmesin diye başım öne. Nasıl da düşkünümdür haysiyetime hatta ötesi, kırılganlığın getirdiği bir zaruret belki de bir zafiyet kimine göre.

 

Cebelleşmediğimi kim söyledi kendimle ya da sevmediğimi gizli saklı olsam da gizli saklı olsa da o rehavet ulaşamamanın verdiği depresif bir hasasiyet hükümsüz kılarken mantığımı. Her nasılsa devre dışı zihin yetisiz varlığımın anlamsız kavgası ile bir yerlere varamazken.

 

Hep çıktım yola keşke geri dönmeseydim dedim her defasında. Varmayı tercih etmişken rotasından çıkan o yörünge… Ne bir tercih ne bir istem öngörüsüz, tarafsız bir mecburiyet sadece…

 

Sözlerinden bihaber olduğum nice şarkı güftesini yeniden yazdığım ve tüm o koyultulmuş heceler, dizeler dem vururken sevdadan girizgâhı adeta bir sır perdesi.

 

Hep başladım, nihayete eremezken o döngü müdahil olduğum.

 

Gerçek nedir, söylesene. Yalan nedir hani dillere pelesenk olmuş ruhun süzgecinden asla geçememiş.

 

Eleğimi eleseydim keşke vakti zamanında belki yoldaş olurdum yeni düşlere. Hala aynı noktada olmayı bile kar sayardım hâlbuki hep geri yürüyorum belki de doğduğum güne özlemdir o bebek masumiyeti korumakla mükellef olduğuma inandığım.

 

Çekidüzen vermeli şu zihnimin koridorlarına el ele yürümeli tüm muhalif veriler ile çözüme odaklı. Tam bir kaos, o keşif duygusu ve tezat veriler eşleşirken zihnimin basamaklarındaki hayalet suretler kara deliğin bir adım uzağında iç içe geçmişken.

 

Hep sustum öncesinde ve şimdi yazıyorum kim bilir kaç yaz geçti üzerinden. Ortak bir sanrı belki de yolumun kesiştiği ya da o inanç muhafaza ettiğim mutluluğa doğru yürüdüğüm yolda karşılaşma ümidi taşıdığım.

 

Ne çok dönüm noktası oldu ömrü hayatımda yoksa o da mı bir sanrıydı. Ama şu bir gerçek ki kelimelerle boğuşmak külfetini aldı hayatın omuzlarımdan. Beden ve beyin arasında bir ikilem imiş meğer yaşadığım. Ki seçimim hep ikisi arasında gidip gelmiştir ama beynimim kıvrımları mutlu etmiştir bana ben olduğumu hissettirirken.

 

Dengeler korunmalı değil mi ve o statüko belirsiz olsa da.

 

Uzakları yakın, yakını kavuşulası ve olmazı olur eden bir efsun adeta. Büyük konuşmamalıymışım vakti zamanında bak nasıl da tükürdüğümü afiyetle yalıyorum. Formülü ne ola ki hayatın... Bilmez miyim bir kez yolum düştü nasıl olsa.

 

Kızgınlığım geçti artık sadece o incinmişlik fazlasıyla canımı yakan ve o adlandıramadığım kesif sessizlik.

 

Kocaman bir ayraç tam ortasından bölerken o hikâyeyi sonu henüz yazılmamış ve ana odaklı bir yandan ihtimalleri ve birliktelikleri mütemadiyen tehir eden.

 

Çiseleyen bir yağmurdun öncesinde, fırtınaya denk gelen kifayetsizliğimin izdüşümünde tehir ettim umudu ve aşkı. İsmimin gölgesinde bir hiçlik boşluğuma denk düşen.

 

Faniliğimle ve tüm eksilerimle çarpıp böldüm sayıları ardından eşleştirdim kelimelerle. Yitip gitti her biri kaybolmamak adına.

 

Türevi boşluktu o hazin hikâyenin, kahramanı gömülü ve eserekli haletiruhiyesi ile ifşa ederken kederli dizeleri içinde nice bilinmezlik saklı.

 

Mütereddit bir ruh hali altı üstü; fazlasıyla baskın bir o kadar mutlakıyetçi zihin tabi tutulurken o ayrımların farkındalığına çoktan esir almışken hücrelerimi çaresizlik. Dışı süslü içi derviş hatta ayarı kaymış ihtimalleri hala göz ardı edemezken. Ne de olsa her bir duygu hali varlığımızdan bir izlek değil mi yadsıyamayacağımız ölçüde üstelik.

 

Şairin eylediği gibi ömür kendini bildi bileli:

 

‘’Kâğıt yanar, derviş yanar, şiirler yanar…’’

 

 

( Aşk Belledim Her Duyguyu... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 10.03.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.