Ben kendime

Yalanlar söyledim

Sonra ben o kendimden

Onları dinledim.

Dinledim.

Dinledim.

(Özdemir Asaf)

 

Ahengi çoktandır nazarımda iken tınısı da farklı seyretmekte. Adını asla bilmediğim meşum bir duygunun tam da kıyısındayım. Müphem varlıklar öylesine nazarı dikkatimi celp ediyor ki bu sefer de kendimden şüpheye düşüyorum.

 

Tırnaklarımın içi toprak ve kil dolu. Belli ki bir öncesi var bu yaşanmışlığın farklı bir uzantısı yaşanmamama ihtimaline rağmen ve hiç de hayra alamet değil.

 

Biraz serkeş biraz asi ve bir o kadar korkusuzum. Ne öncesi ne sonrası sadece an itibariyle şekilden şekle giren içimdeki o gizil BEN. İzbelerde saklanmış diğer yarım ve bu sayede kemale ereceğim…

 

Rüya gördüğümü kim söyledi. Rüya melekesi sonsuzluğa karışalı çok olmuşken…

 

Açık kitap misali her satırım, her cümlem kayıt altında hem de ilk günden beri. Mutat olduğu üzere başım dik yürüyorum ne de olsa güneşin kızıyım bir o kadar geceye meftun ne de olsa o iki yarım değil mi beni tümleyen. Aydınlık yanım pür-i pak ve korkularım bir o kadar gizli ve terk edilmiş o kız çocuğunun itiraftan kaçındığı ne varsa yetisi dışında ara sıra ataklarımı çığırından çıkartan.

 

Bir öfke nöbeti belki de ana eşlik eden o tanınmazlıkta el yordamıyla ve canhıraş telaşla sökmeye çalışırken ‘’aşk dilini’’ sökemezken içimdeki seni.

 

Sökebildiğim ne varsa aşka dair.

Farklı alabildiğine…

Gecenin izbelerinde,

Mısralar seni söyler

Sen fısıldarken aykırı ve aynı şarkıyı…

 

Islık eşliğinde dilimde o şarkı. Kelimeleri çapraşık, güftesi unutulmuş bir o kadar sitemkâr ve adsız. Kesik baş gibi gidip geliyorum o karanlık yolda sürüklerken bacaklarımı. Çömelmek dizlerimin üstüne ve yumulmak düşlere yumarken gözlerimi.

 

Biraz müteessir miyim ne… Ne de olsa doğamda var. Aykırı olduğumu bilsem de ayıplanmanın nasıl da uzağındayım en az senin uzağında olduğum kadar tüm yarımların yarım bırakılmışlığı oyarken gözlerimi.

 

Kara, isli geceye nazire edercesine.

Nasıl bir cendere Tanrım…

Ne çok zanna kapılmışım da ancak ayrımındayım.

Ne tesadüfü ne de fuzuli.

Ne tek bir emsali var ne de öncesi.

 

Altı üstü kendini bilmez bir dürtü. Silik hatta izafi ama tek gerçeğim…

 

Alıp başını gitmekte hayat beni görmezden gelip. Nasıl olur da görmezden gelirim terk edilmişliğimi terk etmenin nasıl bir külfet olduğunu bilmezden gelip… Nasıl yadsırım varlığımı çoktan aza meyletmişken. Oysa bir bir hibe etmiştim tüm korkularımı. İpotekli ruhum artık nazarında ne ise… Fazlasıyla kırılgan ve çıplak feyiz alınası şu döngünün tam da merkezinde. Dağlanacağı kadar dağlanmış bir yürek artık neye tahammül edebilir ki… Yine de mümkün mü kayıtsız kalmak seçenekler sınırlı olsa da.

 

Ne acizim ne bedbin. Ama biliyorum ki eşiğindeyim anın ve hakikatin her ne kadar gizlense de. Tek çare kaybetmemek adına kaybolmak da olsa elimde iyileştirici reçete tüm o ahkâm kesenlere rağmen.

 

Depreşen hüzün de cabası. Fazlasıyla tedirgin ve bir o kadar yoldan çıkmış ne sona varan ne başa dönen…

 

Beni bundan böyle

Beklese beklese

Hüzün bekler,

Çağırsa çağırsa

Hüzün.

Neden mi?
Neden olacak…

O kadar gezilip görüldü ki…

Hep ben bir şeyden,

Bir yerden

Bir kimseden uzaktayım

Ve kendimden.

Ölüm beklemez beni…

Çünkü ben gene de

Bir şeye,

Bir yere

Ya da kimseye giderken de

Kendimden uzakta olacağım.

İşte

Bunun adı hüzündür.

(Özdemir Asaf)

( Uzaktayım başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 31.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu