Çöllerde susuz kalmış boş bir kuyuyum sarnıcı inanılmaz bir devinim ile baş döndüren.

 

Kıdemli bir yalnızlık kadar olası belki de hiçlikten vara uzanan yoldaki şu ketumluğum.

 

Hiç aldanmayın sessizliğimin kabullenilmişliğini. Ben neyi kabul ettim sanırsınız da suskunluğum buna namzet ola…

 

Affola Tanrım hem de binlerce kez. Sanma ki hicap etmekteyim sanma ki isyandır ruhuma pelesenk olmuş tüm bu itirazlarım. Ne gelirse senden kabulüm. Kabulüm acısı da tatlısı da payıma düşen.

 

Sırra kadem bastım bir kere.

 

Bir kere dahi yoldan çıkmamış şu benlik israflarda artık.

 

Tüketmişken ömrü, tükenmişken tüketilmenin bilincinde ve çaresizliğinde kifayetsiz çırpınışların.

 

Makbul olabildiğimce her ne kadar makbul gözükmesem de rızkına razı olmazların kıstırılmışlığında. Razı iken şu benlik razı gelemedim işte.

 

Rızamda her şey onca sitemkâr sanılar nöbet tutarken başucumda.

 

Olup olmamak kadar asli vazife nasıl oluyor da çıkabilmekte yörüngeden. Bir gök taşı kadar istikameti belirsiz ve anlamsız iken güneşin aydınlığı dahi ısıtamazken ve eritemezken buzdağı kütlelerini tek bir yıldıza dahi razıyım yeter ki ışığı düşsün önüme. Kayıp gitse de yakalarım ucundan. Kayıp gitsem de yine bulurum yolumu. Sayısız kez sapmış olsam da tali yollara yine çıkmadım mı düzlüğe. Belki de umutvari çırpınışlarımdır ekmeğine yağ sürdüklerimi bu kadar bencil ve duyarsız yapan. Huzursuz ruhlar değil mi ahengi bozan ve onlar değil mi seyrini çarpıtan umutların. Tahammülsüzlükleri ile kıvranmaktalar bağnaz yokluklularında var oldukları yanılgısına düşmüşlerken.

 

İzbelerde tüm gölgeler karanlığın neferleri. Titrek bir mum ışığı dahi rahatsız ederken haz etmemekteler ne semadan ne ruhani olgulardan. Sadece birkaç kelime pelesenk olmuş dillerine incitmenin verdiği haz ile. Makbul ise karanlık neden güneş her gün doğmakta.

 

Dolaylı ve yalancı aşklara meyletmişler beşeri bir zafiyeti esirgemez iken.

 

Başlar çoktan ayak olmuş ve derken tüm ayaklar baş. Selamı da kelamı da esirgemek şöyle dursun nasıl da yadırgarlar yalını ve gerçeği kırık tuğlalarla inşa ettiklerini sansalar da dünyalarını her an yıkılmaya meyilli. Bir tül inceliğinde oysa benim dünyam rüzgârın savurduğu ama açık vermediğim. Ardında istifli tüm duygular bilinmezliğin rehaveti nüksederken gün ve gece. Yine de olası mı hicap etmek. Aynalar boy boy etrafımda kesişirken sayısız ben sayısız yanımla: Her daim çocuk, her daim oyunbaz bazen neşeli ve inkâr etmezken aslını.

 

Görmediğimi mi sanırsınız o sitemlerin varlığını. Varlığından haz etmeyen kim varsa ancak karalar ve karanlığa boğma telaşı güder kendi gölgelerinden dahi korkarken.

 

Vakıfım bedel ödeyenlerin hibe ettiklerini ruhlarından nasıl mustarip olup da bin bir çekince ile geri durduklarına. Bu yüzden korkmuyorum hiç birinden.

 

Ne karamsar ne kötümser her ne kadar fazlasıyla iyimser olmasam da. Sadece kabullenmek kabul görmemişliğime rağmen. Belki de duygularını israf etmekten kaçmalarıdır bunca nefrete ve sevgisizliğe iten. Ne tuhaf oysa. Keşke menfaat gütmediklerinin haricindekileri de sevmeye teşebbüs etseler. Nasıl nasıl mutlu olacaklar oysa. Şımarık egolar bitimsiz arzuları ile bunca külfet yüklemişken mücbir sebeplerle hala inkârındalar aşkın ve itirafında tüm o yalanların gerçek olduğu kanısının.

 

( Korkmuyorum başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 12/24/2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu