İmkânsızlık ve çaresizlik zamanla esaretine sokarken korkuyorum belki de aynada aksimi görememe adına. Her şey öylesine yalın ve akıcı iken nasıl oldu da olayların akışı bu boyuta geldi aklım almıyor. Yansımam ne kadar net ise zihnim de aynı ölçüde parlak ve plan program dâhilindeydi. Gidişat haricimde sürüklüyor bir oraya bir buraya. Şüpheye düşüyorum zaman zaman hatta kendimden bile. Tanıdığımı sandığım her şey ve herkes iyice alabora oldu.

 

Şüphenin eş güdümlü yoldaşı algıda seçicilik. Çok ince bir çizgi var altıncı hissimin beni sürüklediği ile şüphe denen mefhum arasında. Şüphe kelimesini lügatimden sileli çok oldu zira eminim artık tüm duygularımdan her ne kadar ara sıra sapsam da ana yoldan. Tali yollar imdadıma yetişiyor derken yine kaldığım yerden devam ediyorum.

 

Yenilgi ve yanılgı arasındaki ayırım ise tarafımca çözümlenmeyi bekleyen ayrı bir soru işareti. Tek bir harf dışında özdeş iki kelime ama dağlar kadar da fark var anlamları arasında. Ne ne ölçüde yenilgi olarak telaffuz edilebilir ki. Cevabı basit aslında. Genel kabul görmüş ne varsa ve tam zıttı başarısızlığın bir göstergesi değil mi. Malum, günümüzde her şeyin ve herkesin rakamsal bir telaffuzu var. Doğum tarihinden tutun okuldaki not çizelgesi ve akabinde maaş bordrosu. Haneler ve rakamlar büyüdükçe başarı oranı da aynı paralelde bir seyir izlemekte. Yenilgiyi hayal kırıklığı ile de eşleştirmek olası ama kimin nezdinde ya da neye göre olabilir ki bu hayal kırıklığı. Belki de duygusal bağlamda ya da düşüncedeki bir çarpıklık kabul görmeme ihtimaline bağlı olarak.

 

Rakamlar ve insanlar…

 

İnsanlar ve sözcükler…

 

Sözcükler ve tüm o mecazi açılım kişinin ne demek istediği ile ilintili olarak.

 

Belki de kişinin niyeti ya da asli amacı ki zikretmezken gizli saklı kelimeler arasına gizlenmiş olan. Kısaca sizinle ilgili ne düşündüğü. Akabinde gelişen hayal kırıklığı ve yaşanan o depresif süreç. Bir de güven denen mefhumu da eklediniz mi iyice çıkmaza giren ikili ilişkiler.

 

Uzman olmanın ötesinde insan sarrafı olmak belki de gereken yine de neyin ya da kimin garantisini verebilirsiniz ki… Hep belirsizlik hep kaos ve size geri dönümü. Hele ki kişiliğiniz ve mizacınız biraz kırılgan ve hassas oldu mu omzunuza binen yük daha da fazla. Bu olayın psikolojik ve sosyal boyutu ve manevi boyutuna değinirsek yükümüz oldukça hafifleyecek. En azından manevi enerjimizin bize yansıttığı her daim gönül ferahlığı ve vicdanımızın için için haykırdığı. İlahi Gücün varlığı ve kudreti duyumsandıkça aydınlık daha muhafazalı ve uzun süreli hatta sonsuza tekabül eden bir uzantıda.

 

İstediğiniz kadar irdeleyin kuramları ve ciltlerce fasikül ve kitap okuyun. Eşlik etmesi gereken gönül gözünüz kapalı olduğu sürece ne aydınlığa çıkmak olası ne de manevi doyuma ulaşmak. Zira istekler ve arzular kısaca nefsimizin bitimsiz talepleri her daim bizi zora sokmakta. Bu değil mi mutsuz kılan, bu değil mi iradeye ket vuran ve bu değil mi yaşama sevincimizi körelten ve basiretsiz yarınlara uzanan yolda karşımıza sürekli engel çıkartan. Beşeri ihtiraslardan tutun maddi anlamda yaşanan doyumsuzluk ve ardı arkası kesilmeyen onca şey. En kelimesi ile nitelendirilmiş onca güdü: En zengin, en güzel, en konforlu, en büyük… Kısaca her daim yoldan çıkma ihtimali ve bizler kimliklerimizi unutup birbirimizi öteleyip ruhları örselemişken.

 

Ummanlar kadar engin bir âlemin biz fani kulları gözümüzü karartmış. Bu demek değil ki her şeyi boş verip hiçbir çaba göstermeden düzeneğe dâhil olacağız. Bilakis emek ve azim bağlamında elimizden geleni fazlasıyla yapıp hakkını vereceğiz içinde bulunduğumuz koşullara uyum sağlayıp daha iyiye yönelmek adına ama ne yazık ki bunu yaparken pek çok öğretiyi ve manevi değeri de yadsıyıp kendimize dahi zarar vermekteyiz. Ötesinde yakınımızda uzağımızda kim varsa bizle ister direkt ister endirekt etkileşimde bulunsun. Sonuçta enerjilerimiz bir şekilde birbirine transfer olup hayat ışığını da bir şekilde etkilemekte. Bir şekilde karşılığı bize yansımakta gerek yaptıklarımızın gerekse niyetlerimizin. Açılım itibariyle korunaklı dünyalarımızı hem koruyup kollamaya devam edeceğiz hem de birbirimizi koruyup kollayacağız. Gerek bireysel anlamda gerekse sosyal boyutta.

 

Ne şahsımın ne de bir diğerinin yaşadığı ve yaşayası olaylar irdelediklerim. Tamamen genele yöneltilmiş bir uzantısı günümüz gerçeklerinin ve zaten belli bir noktada başlayıp genele yayılan üstelik insanlık tarihinin başlangıcından bu yana.

 

Zenginliğin boyutu bir o kadar göreceli ama şu da bir gerçek ki önce gönül zenginliği üstelik ömür boyu ve günden güne daha da nitelikli bir varsayım eşliğinde. Döngünün seyri ne kadar yanıltıcı ve müphem olsa da sıkı sıkıya bağlı olmamız gereken değerler gerek kanıksanmış gerekse bulmakla, keşfetmekle mükellef olduğumuz. Biraz derviş ruhlu bir benlik belki de gereken ya da göçebe bir ruhun boyutlar arası yolculuğu her ne kadar günümüz koşulları itibariyle zor olsa da. Belki bir ironi ya da çok uç bir hayal herkesin vakıf olması istemi ama en azından bir umut; yarınların daha güzel ve yaşanılır olması açısından. Ne çıkar denemekten…

 

 

( Yenilgi Ve Yanılgı başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 4.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu