1
VECİHİ HÜRKUŞ
(1896-1969)
Ahmet AYAZ
Bir süre sonra Harbiye'de eskrim ve resim hocası olan
amcası Ahmed Şekür Bey'in yanına sığınmışlar, sonra da annesi ve
kardeşleriyle Üsküdar'a yerleşmişler. Üç kardeşin ortancası olan Vecihi
çok canlı ve hareketli bir çocuktu. İlkokulu Bebek'te okudu, Üsküdar'da
Füyuzati Osmaniye Rüştiye'sinde ve Üsküdar Paşakapısı İdadi'sinde
okudu, sanata olan ilgisinden Tophane Sanat Okulu'na geçti ve bu
mektebi bitirdi.
1912'de Balkan Harbi'ne eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey'in
yanında gönüllü olarak katıldı. Edirne'ye giren kuvvetler içinde yer
aldı. Balkan Harbi sonunda İstanbul Ordu Kumandanlığı tarafından Beykoz
Serviburun'daki esir kampına kumandan oldu.
Tayyareci olmak istiyordu. Yaşı küçük olduğundan makinist
mektebine aldılar. Tayyare Makinist Mektebi'nden Küçük
Zabit (Gedikli/Astsubay) olarak mezun oldu. Makinist
olarak Birinci Dünya Savaşı'nda Bağdat cephesine gönderildi. Orada 2
Şubat 1916 tarihinde bir uçak kazasında yaralanarak İstanbul'a döndü.
Yeşilköy'deki Tayyare Mektebi'ne girerek tayyareci oldu.
Pilot olarak ilk uçuşu 21 Mayıs 1916 tarihindedir. 15 Kasım 1916
tarihinde tayyarecilik tahsilini bitirerek pilot diplomasını aldı.
1917 sonbaharında Kafkas Cephesi'ne, 7. Tayyare Bölüğü'ne
atandı. Orada bir Rus uçağı düşürerek Kafkas Cephesi'nde uçak düşüren
ilk tayyareci oldu.
8 Ekim 1917 günü bir hava savaşında yaralanarak düşünce,
Rus'lara esir olmadan önce uçağını teslim etmemek için yaktı. Esir
olarak Hazar Denizi'ndeki Nargin Adası'na gönderildi. Azeri Türklerinin
yardımı ile adadan yüzerek kaçtı. Nargin Adası’nın karşısındaki Bakü,
Rus işgali altında olduğundan, savaşa katılmayan İran’da karaya
çıktılar. Birlikte kaçtığı istihkâm Teğmeni Salih Bey ile 2,5 ayda yaya
olarak Süleymaniye üzerinden Musul’a geldiler.
İstanbul'a geldiğinde savaşın sonları idi. Başkent
İstanbul Hava Müdafaa Bölüğü'ne tayin oldu. Vecihi Bey İstanbul hava
müdafaasına katıldı. İstanbul işgal edilince esaretten dönen askerlerin
arasında gizlice Harem'den kalkan bir gemiyle Mudanya'ya, oradan Bursa
ve Eskişehir üzerinden Konya’ya giderek Kurtuluş Savaşı'na katılmıştır.
Kurtuluş Savaşı'nda Vecihi Hürkuş, “Sivil Pilot”tur.
Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan, İzmir /
Seydiköy Hava Meydanını işgal eden tayyareci olmuş, TBMM'den üç defa
takdirname alarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazanmıştır.
Kurtuluş Savaşı içinde Akşehir'de Jandarma Komutanı Ratıp
Bey'in kızı Hadiye Hanım'la evlendi. İzmir'de Gönül, İstanbul'a
döndüklerinde de Sevim isimli iki kızı olmuştur.
Savaş sonrası İzmir'de Seydiköy'de açılan tayyare okulunda
yeni tayyarecileri eğitime başlamış, tam o sırada 1923 yılı başlarında
İzmit mıntıkası Tayyare bölüğüne atanmış. Üç ay sonra İzmir'de Binbaşı
Fazıl'ın eğitim uçuşu sırasında düşüp ölmesiyle yeniden İzmir'e
çağrılmış, kara ve deniz okulunda öğretmenliğinden başka fen işleri ile
de uğraşmış. Savaşta çekilen yoklukların giderilmesi amacıyla
havacılığı millileştirme düşünceleri başlamıştı.
Edirne'ye yanlışlıkla inen bir yolcu tayyaresini almaya
görevlendirilmiş. Hizmet karşılığı bu uçağa “Vecihi” adının verilmesi,
1919'dan beri uçak projeleri yapan Hürkuş'ta uçak inşa etmek düşüncesini
yeniden canlandırmıştır.
Ganimet olarak Yunanlılardan ellerine geçen pek çok
motordan yararlanarak projesini hazırlayıp ilk uçağı Vecihi K VI'yı
imal etmiştir. Uçağı için uçuş müsaadesi istemiş, uçabilirlik
sertifikası için bir teknik heyet oluşturulmuş, ancak teknik heyetin
içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel
bulunmadığından gecikmiştir. Sonunda teknik heyetten birinin
"Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz, uçağına güveniyorsan atla,
uç, bizi de kurtar" sözü üzerine Hürkuş, 28 Ocak 1925'de
uçağı Vecihi K VI ile ilk uçuşunu yapar.
İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca, istifa ederek
hava kuvvetlerinden ayrılıp Ankara'ya gider ve kurulmakta olan Türk
Tayyare Cemiyeti'ne (T.T.C.) katılır. T.T.C. Fen şubesini organize
etmekle görevlendirilir. Gazi Mustafa Kemal'in "İstikbal
göklerdedir..." yönermesiyle havacı bir kuşak yetiştirmek için
kurulan Türk Tayyare Cemiyeti, halkın bağışları ile yaşayan bir kuruluş
olacaktı. Bunun için bir okul açmak, milli bir hava sanayi kurmak amacındaydı.
Hürkuş, yaptığı uçağını geri alıp, T.T.C.'nin bağış toplama
faaliyetlerinde kullanarak halka havacılık sevgisini aşılamak istiyordu
ama uçağını geri almayı başaramadı.
Bağış toplamak için bir madalya tüzüğü hazırlandı. Bağışa
göre bronz, gümüş, altın ve elmaslı madalya verilecek, 10.000 TL
bağışlayanın adı da alınacak uçağa ad olarak verilecekti. Türk Tayyare
Cemiyetine ilk yardım Ceyhan ilçesinden gelmiş, 10.000 TL telgrafla
bağışlanmış, alınan ilk uçağa da Ceyhan adı verilmiştir.
Hürkuş'un uçakla yurtiçi bağış gezileri de bu uçakla
başlamıştır.
Bu arada Avrupa havacılığının incelemek için bir heyetle
Hürkuş, ikinci kez Avrupa'ya gider. Almanya'da Junkers ve Rohrbach uçak
fabrikalarını ziyaret ederler. Bu fabrikalar Türkiye'de anonim şirket
halinde tayyare fabrikası kurmak fikrindeydiler. Fransa'da da Breguet,
Potez, Hanriot gibi birçok fabrikaları ziyaret etmişler, Hürkuş da bu
fabrikaların uçaklarıyla tecrübe uçuşları yapmış, Potez 25 tipindeki
rekor tayyaresiyle akrobasi uçuşundan sonra fabrika tarafından Atlantik
Okyanus geçiş uçuşu yapması için teklif yapılmış, fakat Fransız Aero
Kulübü'nün baskısı ile teklif suya düşmüştür.
Türkiye'ye dönüşte 19 Ekim 1925'de Tayyare Cemiyeti
Yönetim Kurulu istifa etmiş, cemiyetin tasarı ve projeleri suya düşmüş,
elindeki tayyare, vasıta ve elemanları hava kuvvetlerine verilerek
havacılıkla ilgisi kesilmiş oluyordu. Hürkuş'un da tekrar hava
kuvvetlerinde görev alması istenince istifa etmiştir.
Milli Savunma Bakanlığı, Kayseri'de Tayyare Onarım ve
Motor Anonim Şirketi (TOMTAŞ) adında bir fabrika kurmak için anlaşır.
Hürkuş, TOMTAŞ'ın teklifini kabul ederek Almanya'ya gider. Hürkuş,
Almanya'da Junkers A.20 tayyarelerinde bazı noksanlıklar bulur, onların
düzeltilmesi ile Junkers A.35'lerin yapımını da üstlenir.
18 Temmuz 1926'da telgrafla memlekete çağrılır, Junkers
A.35'in satın alınması için tecrübe uçuşu istenir. Junkers bu uçuşun
özellikle Hürkuş tarafından yapılmasını, uçağının zamanın en modern ve
yüksek ateş kudretinde iki kişilik av tayyaresi, savaşta her tarafa
ateş saçabilme gücü olduğunun kanıtlanması için Fransızların gözde
uçağı Nieuport Delage ile savaşını ister. 1 Ağustos 1926 da temsili
savaş yapılır, savaşı Junkers A.35 ile Hürkuş kazanır.
Hürkuş yurda döndükten sonra, TOMTAŞ emrinde biri 14
kişilik 3 motorlu Junkers G.24, diğeri altı kişilik tek motorlu Junkers
F.13 yolcu tayyareleriyle Ankara - Kayseri arasında ulaşım uçuşları
yapar. Tarih 1927'dir. Hürkuş'un bu uçuşlarının, yurdumuzda ilk hava
yolları uçuşları olduğu düşünülebilir.
Hürkuş, TOMTAŞ'a, Junkers A.35'in kanatlarına benzin
depoları ilavesi ile havada kalma süresini uzatarak Ankara-Tahran
uçuşunu direkt yaparak, İran devletine uçağı göstermek ve hükümetimizin
rızasıyla devletimizin ihtiyacından fazlasının yabancı devletlere de
satılabilmesi fikrini açmış. Bu yapılırsa hem devletimiz şereflenecek,
hem de TOMTAŞ'a büyük faydası sağlayacaktı. O sırada henüz TOMTAŞ
fabrikası teşekkül etmemiş ve Junkers A.35 tayyaresi de TOMTAŞ'a
devredilmemiş olduğundan bu uçuşu reddedilmişti.
16 Eylül 1926 tarihinde Türkiye'de ilk paraşüt gösterisi
Ankara'da yapıldı. Vecihi Hürkuş'un kullandığı Junkers F–13
uçağından Alman paraşütçü Heinke'nin 700 m irtifadan yaptığı 178.
atlayışı Gazi Mustafa Kemal ve Ankaralılar izlediler.
Milli havacılığımız için güzel bir başlangıç olan TOMTAŞ
ne yazık ki 1928 yılına kadar çalışmalarına devam edebildi. Kötü
yönetimi yüzünden 1928'de iflas etmiş, daha doğrusu iflas
ettirilmiştir.
Hürkuş 1925'de Kurtuluş Savaşı öncesi İstanbul'da iken
sevdiği, Mustafa Kemal'in yanına Anadolu'ya geçtiği için ailesi
tarafından kendisine verilmeyen İhsan Hanım'la anlaşmış, eşinden
ayrılarak onunla evlenmiş ve 1927'de Perran isimli bir kızı daha
doğmuştur.
Bir yıllık aradan sonra Hürkuş, Türk Hava Kurumu'ndaki
eski görev yeri olan Teknik Şubeye döner.
1930 yılı Sanayi Kongresi Ankara'da toplanmış, Halkevi'nde de Yerli Mallar Sergisi açılmıştır. Hürkuş burada yerli malı uçaklarının resim ve maketleri ile üstten kanatlı kapalı kabinli Vecihi K-XI tipi uçak modelinin minyatürünü sergiler ve büyük ilgi görür. Kurumda boş durmaz, yeni uçak model ve tiplerini tasarlamaya devam eder.
1930 yılı yıllık iznini iki ay ücretsiz olarak uzatıp
Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, üç ay içinde ilk Türk
sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi XIV uçağını inşa etmiştir.
İlk uçuşunu 16 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık
ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Uçak iki kişilik, tek motorlu
spor ve eğitim uçağıdır. Uçağı ile birlikte uçarak Ankara'ya dönmüş,
Ankara üzerinde bir gösteri yapmış, Başbakan İsmet İnönü ve bazı
komutanlar tarafından uçağı incelenerek tebrik edilmiş. Uçabilirlik
sertifikası verilmesi için İktisat Bakanlığı'na müracaat ederek müsaade
istemiştir.
14 Ekim 1930'da, "Tayyarenin teknik vasıflarını
tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir"
cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan
girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla
Çekoslovakya'ya gönderilmesi için müsaade almıştır. Uçak Ankara’da
sökülmüş, Demiryolu vagonları ile Haydarpaşa’ya, Sirkeci’den de Prag’a
gönderilmiştir.
Hürkuş, 6 Aralık 1930'da Prag'a geldiğinde henüz tayyare
gelmemişti. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce Çek
diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri
ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her
türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolü tamamlanmıştır.
Hürkuş 23 Nisan 1931'de Çekoslovakyalı yetkililer
tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde
"Yaşasın Türk Tayyareciliği" yazılı bir pankartla
onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır.
25 Nisan 1931'de Çekoslovakya'dan uçarak Türkiye'ye gelmek
için yola
çıkıp
5 Mayıs 1931'de Türkiye'ye gelmiştir. Hürkuş, uçağının atıl kalmaması
için Posta İdaresi ile çeşitli görüşmelerde bulunur. İlk kurulmak
istenen posta hattı Ankara-Erzurum ile Ankara-İstanbul arasında
düşünülür.
Bu arada Türk Hava Kurumu yeni bir turne planlar.
Ankara'dan başlayan uçuş Aksaray, Konya, Manavgat, Antalya, Fethiye,
Muğla, Aydın, Denizli, Uşak, Eskişehir, Adapazarı, İzmit ve Yeşilköy'de
tamamlanır. Uçuş büyük bir başarıyla tamamlanmıştır. Kurum şubeleri
bağışlarla zenginleşmiştir, ama 3 Kasım 1931 tarihli telgrafla büyük
yardımcısı makinisti Hamit'in işine son verilir Hürkuş'a ödenen uçuş
tazminatı kesilerek Vecihi XIV uçağı uçuştan men edilir. Bundan sonraki
uçuşların Milli Savunma Bakanlığı tarafından verilecek uçakla
gerçekleştirileceği bildirilir. Bu durum Hürkuş'un kurum'dan tekrar
ayrılmasına neden olur.
Gezileri sırasında gençlikte oluşturduğu uçma sevgisi ile
bir havacılık okulu açmayı düşünür. 21 Nisan 1932'de İlk Türk Sivil
Havacılık Okulu'nu kurar. İkisi kız olmak üzere 12 öğrenci kaydolur. 27
Eylül 1932'de eğitim ve öğretime başlanır. Okulun gayesi Türk
gençliğini havacılığa alıştırmak, tayyareci kuşaklar yetiştirerek
Türkiye Cumhuriyeti hava ordusunun yedek gücü olmaktı.
Okulun motorlu ve motorsuz iki şubesi vardı. Eğitim teorik
ve uygulamalı olarak yapılıyordu. Büyük bir atölyesi vardı. Kalamış'ta
bir hangar ve uçuş alanı olarak kullandıkları küçük bir sahası, bir de
Fikirtepesi'nde uçuş alanları vardı.
İlk 12 öğrenci Sait, Tevfik, Muammer, Abdurrahman, Salih,
Osman, Rıza, Hikmet, Hüseyin, Kenan, Eribe ve Türkiye’nin ilk kadın
pilotu olan Bedriye (Gökmen) idi. Öğrencilerin eğitim sırasında hiçbir
kazası olmamıştır. Zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların,
örneğin Tekel İdaresi'nin ve İş Bankası'nın reklâmlarını yapmış, bazı
vatansever yetkili kuruluşların da yardımları olmuştur.
Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5.000 TL vermiş,
böylece 1933'de adı "Nuri Bey" olan “Vecihi XVI” kapalı kabin
uçağı yapılmıştır.
Aynı yıl tek satıhlı “Vecihi XV” uçağını da inşa etmişler
ve 30 Ağustos 1933'de iki Vecihi XIV, iki tane Vecihi XV ve Nuri Bey
Vecihi XVI uçakları ile öğrencileri, İstanbul göklerinde gösteri uçuşu
yapmışlar. Okulda, bir de “Vecihi SK-X” adlı, uçak motoru ile çalışan
deniz botu yapılmıştır.
Öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan, Muammer Öniz,
Osman Kandemir, ilk kadın tayyarecimiz Bedriye Gökmen ve kızı (yeğeni)
Eribe yalnız uçmayı başarmışlardır. Vecihi Sivil Tayyare Okulu parasal
sorunlardan ve yetiştirdiği öğrencilerin diplomalarına denklik
verdirememiş olmasından kapanmıştır.
1935 yılı başlarında Türk Hava Kurumu Başkanı Fuat Bulca,
çağrılı olarak Rusya'ya gider. Orada sivil havacılığın durumunu görür
ve dönüşünde Atatürk'e anlatır. Atatürk, gezdiği her yerde kendisini
havadan saygıyla izleyen, gazetelerdeki yazılardan izlediği Hürkuş
hakkında da Fuat Bey'den bilgi ister. Aldığı cevaplar karşısında Büyük
Atamız: "Ya, öyle mi? O halde Türk Kuşu namı ile yeni bir çalışma
yolu açın ve Vecihi'den faydalanın!" emrini verir.
Hürkuş Ankara'ya çağrılır. O da uçağına atlayarak
Ankara'ya gelir. Hürkuş bu durumdan çok sevinçlidir. Türk Kuşu'nda
yapılması düşünülenler, onun gerçekleştirmek istediği şeylerdir.
Başöğretmen olarak amatör gençleri çalıştırmak, Etimesgut
hangarlarını yapmak, yaz kampı için uçuş sahası İnönü'nün bulunması ve
okulunda yetiştirdiği öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan ve
Muammer Öniz'in Rusya'ya eğitime gönderilmesi onun mutluluğu
olur. Ne yazık ki 29 Ekim 1936'da yeğeni Eribe'nin paraşütünün
açılmaması nedeniyle düşmesi ve 30 Ekim 1936 günü şehit olması onu çok
üzmüştür.
Türk Hava Kurumu, 1937 sonbaharında mühendislik eğitimi
için Hürkuş'u Almanya'ya gönderir. Vecihi Hürkuş, Weimar Mühendislik
Mektebi’ne ihtisas sınıfından başlatılmış, bir buçuk yıl sonra da mezun
olmuştur. 27 Şubat 1939'da Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını
almıştır. Türkiye'ye döndüğünde Bayındırlık Bakanlığına başvurarak,
"Tayyare Mühendisliği Ruhsatnamesini" almak istedi. Ancak
yetkililer, "iki yılda mühendis olunmaz" diye bir gerekçe ile
kabul etmemişlerdir.
Mühendisliğini Danıştay kararı ile kabul ettirir. Türk
Hava Kurumu'nda da yönetim değişmiş, vazifeleri başkalarına
verilmiştir. O günkü koşullarda teknik imkânın olmadığı Van'a tayin
edilir. Bunun üzerine istifa ederek kurumdan ayrılır.
1942 Yılında “Vecihi Havada” kitabını yayınlar. Bu
kitabında, 1915-1925 yılları arasında Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş
Savaşı ve Cumhuriyetin ilk döneminde yaşadıklarını, ilk uçağını nasıl
yaptığını anlatır.
Havacılıktan uzun bir ayrılıktan sonra 1947'de Kanatlılar
Birliği'ni kurdu. Gençlerin büyük ilgi gösterdiği bir kuruluş oldu.
1948'de Türk Hava Kurumu'ndan Magister tipi bir öğrenim
uçağı temin ettiler. Kızı Gönül'ün Yazı İşleri Müdürü olduğu
"Kanatlılar" adlı aylık bir dergiyi, 12 sayı çıkarttılar.
Büyük çoğunluğu üniversite öğrencileri olan Kanatlılar Birliği fazla
yaşayamadı.
1951'de beş arkadaşıyla birlikte havadan zirai ilaçlama
yapmak üzere "Türk Kanadı" adı ile bir şirket kurmuş, Sait
Bayav ve Muammer Öniz'le İngiltere'ye giderek Auster MK-V tipi üç uçak
almışlar. Türkiye'ye döndükten sonra ortaklar arasında çıkan
anlaşmazlık üzerine Hürkuş, haklarından vazgeçerek şirketten ayrılır.
1952'de Paro mamasının reklâmını yapmak için tekrar İngiltere'ye
giderek Percival Proctor V tipi dört kişilik hafif turist tipi tayyare
alır. Bu tayyare ile değişik müesseselerin reklâmını yaptı. Paro bebek
maması, Puro sabunu gibi gıda ve malzemeleri ufak kâğıt paraşütlerle
uçaktan dağıtarak, kanatlarına taktığı patiskalar üzerine banka
isimlerini yazarak reklâmcılık yaptı.
6 Ağustos 1954'de “40. Hizmet Yılı”nı kutlamak için
Yeşilköy Uluslararası Havaalanı'nın salonunda "Türk Havacılar
Bayramı" adıyla bir jübile yapıldı.
29 Kasım 1954'de Hürkuş Hava Yolları'nı kurdu. Türk Hava
Yolları'nın seferden kaldırdığı uçaklardan sekiz tayyare Ziraat
Bankası'ndan kredi ile satın alınmıştı. Bir takım güçlüklerle uğraşarak
hava yollarının sefer yapmadığı yerlere seferler koyarak, izin
vermediklerinde gazete taşıyarak çalışmak istedi, ama kazalar,
kaçırılmalar, sabotajlar sonunda Hürkuş Hava Yolları'nın uçakları uçuştan
men edildi.
Buna rağmen elinde kalan son uçağını (TC-ERK) da Maden
Tetkik Arama Enstitüsü'nün emrinde kullanarak Güney Doğu Anadolu'da
toryum, uranyum ve fosfat arayarak zor doğa koşullarında çalıştı.
Hayatının sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlandırılmış,
uçamayacak duruma düşürülen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların
faizleri borcuna eklenmiş, icra takipleri, davalar neden ile vatana
hizmet tertibinden kendisine bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz
konmuştur.
Ankara'da anılarını yazarken, beyin kanamasından komaya
girdi. Gözleri ve kalbi göklerde olan Vecihi Hürkuş, insanların aya
ayak basmak üzere dünyadan ayrıldığı gün olan 16 Temmuz 1969 tarihinde
Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu.
Ankara, Cebeci Asri Mezarlığı'nda defnedildi.
Ahmet AYAZ