Buharlaşmanın verdiği etki midir nedir bu denli sıkıntı yaratan sıkıcı ve sıkıntılı bir mağlubiyetin tezahürü ile.

 

Mağlubiyet… Kime göre, yoksa galibiyet mi telaffuz etmem gereken kelime tarafların henüz sıradanlığını yadsıyamadığı.

 

Uzun zaman oldu. Zaman da ayrıca göreceli varlığımın var ya da yok olması arasında giden o ibre gibi.

 

Bazen savrulduğum noktada sıkışıp kalmam bile ayrı bir hava veriyor soluduğum ve nefes almaya çalıştığım o ortamda. Bazen kesiliyor nefesim: Ölmekle eş değer, ötesi yok. Bilmez miyim. Adeta bir oksijen tüpüne bağlıymışçasına izafi bir karanlık üzerime üzerime gelen. Yankısı bile duyulmazken hatta tek bir çağrışım yapmaz iken tepkisiz mefhumların verdiği o çaresizlik. Mefhum ya da insan ne de olsa her birimiz birer mefhum ya da nesne değil miyiz birbirimizin gözünde. Ola ki belirtili bir nesne ola ki dolaylı bir tümleç dilbilgisi kurallarına riayet etmeye çalışan.

 

Gizli özne olduğum gün gibi aşikâr belli belirsiz anlam karmaşası yarattığım o devrik cümlelerde.

 

Yanıt almak istediğimi de nereden çıkardınız. Zira görebiliyorum her birinizin belleğindeki yerleşik resmimi. İsimleri de tanıyorum artık düşünceleri de okuyabiliyorum. Her ne kadar kafamdan ve içimden geçenler çoğunuzun nazarında yer işgal etmese de. Yoksa işgal altında mı benliğim?

 

Cevabı o denli muğlâk ki. Bir sürü ikilem ile kuşatılmışken mümkün mü yenik ve yoz düşüngeçlerin içerdiği anlamın tarafımca kabullenilmemesi.

 

Gece ayrı hissettiklerim ve gün ağarırken daldığım uyku sonrası ayrı bir dünya kapana kıstıran beni. Ne anlamı varsa hissettiklerimin iki saat sonra değişme ihtimali ile yüzleşmem gerektiği.

 

Nem oranı çok yüksek. Bulutlar yağmur yüklü biraz benim gibi. Yağdı yağacak. Hatta başladı bile. Yok yok, anlamı yok bu sağanağın. İstem dışı ve bir o kadar yüzleşmem gereken gerçekleri bağnaz bir çağrışımla bana taşıyan.

 

Kopamadığım o mazi bir o kadar ket vurmuşken anıma. Yarınlarıma asla engel de değil üstelik. Tam tersi hatalarımı görüp bir o kadar değerli kılıyorum anımı.

 

Yanımda o kadar çok insan var ki. Ve bir o kadar uzağımdakiler, olması gerekenden yakın olanlar…

 

Yüzümde şaşkın bir ifade ile izliyorum bir yandan: Tepkisiz suretler sırnaşmakta birbirine. Gülsem mi ağlasam mı. Beklentileri gün gibi aşikâr en az tarafımca ümit arz eden ne varsa kabullendiğim.

 

Seyri de değişmiyor hızı da zamanın. Ve ayrımsız eş güdümlü bir devinim ile yol alıyor görüp göreceğim kadarıyla.

 

Kime inansam ki ya da hangi seçeneği işaretlesem. Yanlışlar doğruyu götürdü mü sil baştan. Gücüm var ya da yok bu da mevzu bahis değil ama ucundan tutmam gereken bir hayat var haricimde hükmeden.

 

Pekişirken tüm menfaatler sırra kadem bastı işte sebep arz eden tüm o bahaneler. Ne de olsa tükenmez bu muğlâk gerekçeler. Sonuçta herkes ama herkes haklı ve de önem arz etmekte. Er ya da geç çözeceğime emin olduğum bir liste var elimde. Ve her yeni eklentilerle aydınlığa kavuşmayı bekleyen en az şahsım kadar.

 

Gülümsemek asla zor değil lakin sınırların her ihlal edilişinde kilitleniyor o dipsiz ve uçsuz bucaksız zihniyet. Beklemek mecburiyetindeyim her ne kadar süreç yıpratıcı olsa da. Ve değerlendirmek anımı hem de tereddütsüz sonuçta mesul olduğum ve ifa etmem gereken bir görevim var. Adım sanım ve taşıdığım kimlik her ne kadar çoğunun gözünde kayıp bir nesne olarak anlamsız bir anlam bulsam da, tek önem arz eden kendi gözümde taşıdığım o aidiyet duygusu çoktan kabullendiğim…

 

 

 

( Gülümsemek Asla Zor Değil başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 3.08.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.