Düş ertesi yeni bir güne yelken açarken nasıl da umutla dolar insanın ruhu. Ruh, gönül ya da yürek ne derseniz deyin. Bizi biz yapan değil mi her bir katman. Kısaca benliğimiz, bütünümüz, eşkalimiz, kimliğimiz ve taşıdığımız hangi vasıfsa bize dair.

 

Yudumlarken hayat denen şifalı suyu ara sıra canımızın yanmaması muhtemel mi hadi itiraf edin. Kim bilir hangimiz nasıl da boyundurluğu altındayız sayısız bilinmezin ve engelin.

 

Kiminin bedensel iç çekişleri kiminin çalkantılı ruhu kiminin bitmek bilmez istekleri hem de konu ne olursa olsun ve söz konusu her kim ise.

 

Ara sıra su aldı mı bindiğimiz tekne hadi uğraş dur batmamak adına. Gerçi her an alabora olma ihtimalimiz var ama bir de ek olarak aldığımız darbeler şiddetlendi mi seyreylin.

 

Umutsuzluğa kapılmak öyle olası ki kendimizi kaptırmış giderken. Hele ki gardımız da düştü mü halimiz içler acısı.

 

Bazen burnumuzun ucunu görmekten aciziz. Keza ara sıra yaşarım kendimde bu eksikliği. Ne zamanki yoğunlaşmışsam gündelik telaşa ya da odaklanmışsam baz aldığım her ne ise kendimi dahi unutur kapılırım rüzgara. Rüzgara kapılmak mı yoksa esintinin eşliğinde yol almak mı?

 

Bu da zor bir ihtimal diğer yönden. Farkında dahi olmadan kim bilir nasıl değişiyor yörüngemiz da biz neden sonra vakıf oluyoruz. Hele ki uydusu olduk mu haricimizdekilerin iyice akıl baştan gidiyor.

 

Tabii ki bunlar tamamen olayların gidişatı ve bizim hissiyatımızla ilintili. Mantık çerçevesinde hiç de kayda değer değil bu ihtimaller ama unutmamalıyız ki; biz insanlar her ne kadar aklımızla hareket etsek de eninde sonunda devreye duygularımızı bir şekilde sokuyoruz.

 

Sayısız menfi ve müspet duygunun esiri kalbimiz. Bir diğer yandan da kalbimizin nezdinde aldığımız doğru ya da yanlış ne kadar karar varsa aldığımız. Nice imkansızlık hüküm sürerken nerde sıkıntı, dert varsa gelir bir şekilde bizi bulur. Bu yüzden olabildiğince cesur ve atılgan olmalıyız. Ve bir o kadar da sabırlı ve inançlı.

 

Ne var ki kişilikle bire bir ilintili bir durum burada söz konusu olan.

 

İçe dönük bir yapının asla girişken olması söz konusu değil. Asla da asla dememeli zira her birimiz sürekli bir evrim geçirmekteyiz. Kimimiz bunun farkında olmasa da her yeni gün ve tanıdığımız her yeni insan ve yeni öğretiler hep buna yol açmakta.

 

Diğer yandan sosyal ilişkileri ağır basan onca insan. Kısaca tam bir kaos insan denen varlığın gelişimi ve gidişatı. Zaten bu da tespiti mümkün olmayan ve olasılıklar dahilinde yaşanan ve yaşanacak olan uzun bir süreç.

 

Varlığımız yaratıldığımız ilk günden beri süregelen komplike bir sistem: Beden, ruh ve yürek eşliğinde. Ve sonuç itibariyle bizi biz yapan tüm değerler ve etkileşim halinde bulunduklarımız: Sayısız faktör gidişatımızı belirleyen ve sayısız bilinmez önümüzü belirleyen ama diğer yandan da tahmini bile mümkün olmayan.

 

Sayısız olgu sayısız insan ve eşsiz bir evren gizem dolu.

 

Anlam olmak kadar yüce bir duygu olabilir mi en az nazarında sevginin çoğalmak kadar. Çoğalmak tekilden çoğula seyreden bir yol ara ara tümsekli.

 

Belki de anlaşılmak adına verilen afaki mücadele. Ve bir o kadar sevmek nefrete inat, sevgisizliğe inat. Sevginin de çölde su arayışı kadar imkansız olduğu gün gibi aşikar. Kıstası ne olabilir diye düşünmek de ayrıca anlamsız bir mücadele cevabını bulmak adına. Zira insan şüpheye düşüyor zaman zaman. Sevgisizliğin tokat gibi çarpan acısı o kadar yürek burkmakta ki. Bu yüzden de nabza göre şerbet vermek gibi gereksiz bir dürtü hasıl oluyor yalan yanlış. Yalan yanlış tahminler belki de paralel giden bir diğer anlamsız uğraş.

 

Ve hayatın ta kendisi; bizi sunulmuşken bir armağan bazen açmaktan korktuğumuz ama vazgeçemediğimiz. Kim nasıl böyle bir yanılgıda bulunabilir ki?

 

 

( Yudumlarken başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 18.07.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.