Ateşimi  yazıyorum  denize

Sözlerim  dalga, gözlerimse  sâhil

Yanık  dalgalar  çarpar  bendenize

Deniz  ateşime  oluyor  dâhil

 

Karanlık, gündüze  işlenmiş  desen

Tüm  yıldızlar  kaybetmiş  yollarını

Güneşi  söndürmüş  çöllerde  esen

Ay, gündüze  uzatmış  kollarını

 

Arş, en  batıdan  doğmuş  sise, pusa

Görmek  göremiyor  iki  gözümü

Arzdaki  bulutlar  kân  kusa  kusa

Sessizliğe  gömdü  her  bir  sözümü

 

Ateşler  ki, ısınmıyor  nicedir

Çöller  dondu  Cehennemin  koynunda

Alevlerin  döktüğü  yaşlar  nedir

Her  damla  yaş, bir  alevin  boynunda

 

Sönmeleri  unuttu  kurak  sular

Sular  susuz, sular  suya  susamış

Gözyaşları  beni  ateşe  bular

Ben  yanık  bir  neyim, gözyaşım  kamış

 

Rüzgâr  konuyor  kırılmış  dallara

Gökyüzünden  sökülmüş  yersiz  kökler

Zehir  dökülmüş  çöldeki  ballara

Yer, yerle  bir; yere  kök  salmış  gökler

 

Esmiyor  artık, durmuş  sessiz  kuşlar

Çiçeklerde  açıyor  tek  tek  diken

Virânemde  sürünüyor  baykuşlar

Karıncalardır  şu  inciri  diken

 

Soluğumu  omuzlayamaz  dağlar

Bir  solukta  toz  olup  uçar  göğe

Dağların  karı  boğazımı  dağlar

Dilim  ve  damağım  hep  dûçar  göğe

 

Alçaklar, yedi  kat  gökten  de  yüksek

Karşımdaki, bir  adımlık  uçurum

Şu  yamaçların  boynunu  bir  büksek

Bitmiş  köprülerde  düzelir  durum

 

Yakınlık, uzağın  ardından  uzak

Uzaklık, uzaktan  yakına  düşmüş

Gözümle  gördüklerim  kör  bir  tuzak

Ölümle  yaşadıklarımsa  düşmüş

 

Yüz  binlerce  asrı  sırtlanmış  ânlar

Akrebe  zehir  geçiyor  yelkovan

Çiçekler  solunca  açmayı  anlar

Sivrisineklerle  dolmakta  kovan

 

Bebeklerin  saçlarına  ak  düşmüş

Beşiklerde  yatıyor  eşsiz  devler

Temizlik  temizlikten  ırâk  düşmüş

Çamurlarla  temizleniyor  evler

 

Timsahların  gözlerinde  gözyaşı

Ceylanların  ağzında  insân  eti

Kuru  otlardır  aslanların  aşı

Kuzu  bilmiyor  kurda  merhameti

 

Şeytan  yüzüyor  Cennetin  koyunda

İsyâna  durmuş  yerdeki  melekler

Zerre  gülümseme  yok  bu  oyunda

Yer  ağlayınca  gülüyor  felekler

 

Ayyuka  ulaştı  kuyunun  dibi

Şelâle, yerin  altında  durulmuş

Köpüklerdir  şu  denizin  sâhibi

Dalgalar  alınlarından  vurulmuş

 

Duvarlar  açık, pencereler  delik

Kapılar  bir  tel  saç  ile  kapalı

Çatı  bir  kilim, yere  döşemelik

Baca  beyazlaşmış  duman  yapalı

 

Yanmakta  elmas, başköşede  kömür

Yosunlar  daha  değerli  altından

Rüzgârla  kırılıyor  taştan  ömür

Yağmur  yükseliyor  yerin  altından

 

İpek  kumaşlar  biliyor  kılıcı

Pamuk  kesiği, bıçaktan  da  beter

Demir, üstünden  siliyor  kılıcı

Boş  kütük  dağ  taşımak  için  yeter

 

Gündüz  avına  çıkmış  yarasalar

İnci  çöplükte, başa  konmuş  sedef

Bataktaki  yâkûtu  arasalar

Anlarlar, avlanmak  yegâne  hedef

 

Gül  yaprağıyla  öldürüyor  silah

Sonsuz  bir  hayât  saçıyor  kurşunlar

Uçurumun  kenarındaki  ilâh

Tek  nefesiyle  toprağı  kurşunlar

 

Sözcükler  hep  dilsizlerin  dilinde

Boş  sessizliği  dinliyor  kulaklar

Halkın  gömüldüğü   hayât  ilinde

Ölümü  hiç  iletmiyor  ulaklar

 

Var  olmayı  çoktan  unutmuş  varlık

Yokluk, sâhibi  olmuş  her  bir  varın

Fezâdan  dahi  geçemez  bu  darlık

Geçmiş  günlerde  yaşanıyor  yarın

 

Durmak, sanki  gökte  yürümek  gibi

Koşuyorum  bir  adım  atamadan

Dalda  katmer  katmer  çürümek  gibi

Ölüyorum  toprakta  yatamadan

 

Gözlerim  sarıp  duruyor  ezeli

Geçmiş  ebedi  yazmakta  kalemim

Gözyaşının  kıyısında  gezeli

Kabrini  suya  kazmakta  kalemim

 

 

 

 

( Kör Ayna başlıklı yazı ALİ B. tarafından 18.05.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.