Bir  asır  evveldi, kapkaraydı  bütün  âfâk

Alınan  her  nefesle  yaklaşıyordu  şafak


Güneş  sönmüştü, süzülüyordu  damla  damla

Gece  doğuyordu  ayın  yüzündeki  gamla


Yerle  gök  son  def’a  birbirine  kavuşmuştu

Çanakkale! Bu; sana  hüsrân, kâfire  muştu


Geliyor  karşına  kânla  beslenen  ordular

Daha  dün, kân  emmek  için  yeşeriyordular


Siz  ey  kâfirler! Siz  ki, kânsız  yeşermişsiniz

Siz  ki, kâna  kanan, ne  la’net  beşermişsiniz


Şimdi  kuşattınız  İslâm’ ın  son  kalesini

Kuşattınız  vatanın  gülünü, lâlesini


Bir  zamânlar, güle  lâleye  kokan  bu  vatan

Şimdi  karakışa  teslim  olmuş  her  bir  hattan


Nasıl  başlamıştı, nasıl  bitiyor! Çok  yazık!

Kâfirler  öz  vatana  çakmak  istiyor  kazık


Siz  durun! Daha  görmediniz  gerçek  tokadı

İşte  böyle  bir  harbin  yok  tasvîri, yok  adı


Çanakkale! Güften  tam  bir  mechûl, besten  hüzzâm

Seni  inletmekte  la’net  olası  bir  cüzzâm


En  batına  doğuyor  batıdan  da  batılı

Sen  Hakk’ ı  temsil  ediyorsun, onlar  bâtılı


Yağıyor  bir  damlaya  kâinatın  her  kavmi

Öldürmek  onların  iftârı, kân  içmek  savmi


Bu  ne  cenktir  ey  Rabb, bu  ne  istîlâdır  hayret!

Bir  devlet  bin  devlete  karşı  ediyor  gayret


Artık  sarılmış  dört  kol, kuşatılmış  her  taraf

Sanki  vatanın  salâhı  edilmiş  bertaraf


Kuşatma  başlıyor  hem  denizden  hem  karadan

Onlar  için  dost, şeytan; bizim  için  Yaradan


Çanakkale  bir  mahşer, insânlar  fırka  fırka

Boğaza  giydirilmiş  hâss  demirden  bir  hırka


Gemilerin  boyu  sanki  arş-ı  a’lâ  kadar

Silahları  hep  ölüme  karşı  alâkadar


Tüfekler  volkan  gibi, mermiler  şâha  kalkmış

Ey  yüce  Hâlık, bunlar  ne  insâfsız  bir  halkmış


Bu  Cennet  vatanın  boğazına  sine  sine

Cehennem  saçıyorlar  mehmedin  sînesine


Öyle  bir  boğaz  ki, boğaza  kân  kusturmakta

Denizleri  kurutup  rüzgârı  susturmakta


Hayır, hayır! Yağmur  değil, mermidir  bu  yağan

Her  mermi  şehâdet  için  eşsiz  bir  armağan


Top  yağıyor! Bir  sefer… İki  sefer… Üç  sefer…

Bir  avuç  toprağa  düşüyor  yüzlerce  nefer


Bu  ne  büyük  bir  nefer  ki, kefeni  çiğ  idi

Göğün  gözyaşları  guslediyor  bu  yiğidi


Ey  son  Resûl! İşte, yolunda  ölen  cömerdin

Şimdi  yaşasaydın  onu  elinle  gömerdin


O  ki, sâdece  senin  kucağında  gülendi

Âh, yine  yıkılıyor  dağlardan  da  bülendi


Hilâlin  doğması  için  güneşler  batıyor

Kâinatın  kalbi  Çanakkale’ de  atıyor


Çanakkale! İşte, yedi  düvel  senden  ürktü

Çanakkale! Askerin  en  hakîkî  bir  Türk'tü


Batıya  gece, doğuya  şafaktır  bu  zafer

Senin  yanında  kalendekiler  de  muzaffer


Seninle  kurtuldu  İslâmiyet’ in  salâhı

Sen  ki, memnûn  ettin  Peygamber’ i  ve  Allah’ ı


Mehmedim, tarih  yazdın, tarih  seni  yazamaz

Cenazen  için  göklerde  kılınıyor  namaz


Tâbutunu  taşıyor  elden  ele  melekler

Sen  yere  sığmazsın, senin  mezârın  felekler


Ay  mezârına  mermer, güneşse  mezâr  sengin

Bir  duâ  gibi  okunuyor  dillerde  cengin


Yıldızlar  nûrlu  türbene  uğraya  uğraya

Nûr  dileniyorlar  yüzlerindeki  tuğraya


Mehmedim! Çanakkale’ de  gördüğün  helak  ki

Seni  sevdiğin  Yâr’ ine  ediyor  telakkî


O’ nun  izni  ile  kölendir  hûrî  ve  gılmân

O’ nun  lütfudur, artık  nefsini  mes’ûd  kılman


Seni  şehîd  edenler  yeryüzünde  bir  devse

Senin  yüce  Sâhib’ in  de  sâhibdir  Firdevse


Sen, O’ nun  güzîde  bir  dostusun, habîbisin

Sen, göklerin  mahzûnu; yerlerin  tabîbisin


Çanakkale, sen  yaralı, askerin  yaralı

Gün  yüzü  görmedin  bu  karanlığa  varalı


Bugün  şafak  attı, gün  doğmak  üzere  mâdem

Öyleyse  nerede  bu  güneşten  nûrlu  kadem


Nerede  dünyanın  ışık  kaynağı  o  burcu

Daha  dün, daha  dün  kokuyordu  burcu  burcu


Hani  baharın  yüzü, hani, nerede  güller

Artık  bülbüllerin  gözyaşı, yanmaktan  güler


Çanakkale! Sen  ki, sabâhı  aralamıştın

Karanlığı  vurup  geceyi  yaralamıştın


Heyhât, gel  de  bir  bak  şimdi  düştüğümüz  hâle

Sen  bittin  ama  nârın  bitmiyor  Çanakkale!  

( Bitmeyen Efsâne Çanakkale başlıklı yazı ALİ B. tarafından 9.03.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.