1 Hazal Yağmurları
 
 
 
 
Violinlere dokundurduğum hüznün yansımalarında

hürriyetimi arşe bırakıyordum sen giderken

uzaktan yankılanan sesine ses vererek

perdelerini, erguvani hüzünlere dolandırırdım ‘’golha’’

D/inle golha…

 

karanlığa mum dikiyordum sonra

bakışlarındaki sürgün  cemreye karşı

bir yanım yanık

bir yanım üveyik suslarda

sessiz bir medceziri ağırlıyorum

beyaz sayfaya

renksiz, ruhsuz yalnızlıklar  topluyorum  kırık yelkovanda

     mısraların cebine,

elimi attıkça

hazal, hüznünü  derûna çekiyordu ahirim dibe vurdukça.

 

kalbimi arardım o an, avuçlarındaki benlerde

dökülen mısraların peşinde sürüklenirdim durmadan

uhrevi sancılarımı, göz kapaklarına bağışlıyordum

senden habersiz

senden zamansız

adımızı sayıklıyordum hazan yağmurlarına

 

hiç bir söz ısıtmıyor yüreğimi

ellerim de soğuk zaten

dudağımın sus hali, yüreğimde k/özlenen bir mevsimden

damarları çekiliyor tenimin

saçlarıma değmiyor gecenin zifir hali

kar misali zülüfüm

bu gittikçe üzerime kapanan sızıya alıştım da

düşlerimin titrekliği sarsıyor bedenimi

müzmin bakıyorum nicedir

kapanmıyor kirpiğim martısız kıyılara

sıcacık imbat s/eslerini özlüyorum nasılda

zamana b/ölüyorum  vakitsiz iç çekişlerimi

seher uyanışlarında.

 

sessizliğe sesleniyordu yalnızlığın esiri

  karayel esintisini unutarak koynunda

  duvar arkasında  kelepçeli, yalın duruşuyla

  aşkın berduşluğuna yakınıyordu isli bulutlar

ben, zamanı

gözlerim kapalı yüzdürürken bakışlarından

 

ebabil kuşlarından kalma

yitik sevdanın ağır masumiyetiyle

bir kelebek, karşı kıyıdaki penceremize

ecel rengini çalıyordu

   ve sahildeki martılarla, deniz

   inatla sesleniyordu haliç’te

   masallarda şavkını  asan düşlerimize 

 

 

düğümlenmişti yüreğim sensizliğe tövbe ederken

acemi bir suskunluğu pay edip yürek sofrasına

kadeh kadeh hüzüne yeminler içiyorken ay ışığı altında

sen sürüyordum, elimde olmadan kalemin kurşununa

yârenlik, yıldızlar küskün nasılsa

sır vermez yakamozlar

hançer bakarken bana

 

sâkiler çoktan yol almıştı oysa

kalp ağrılarının gebe kaldığı sayfalara

yakamozlar, dalgalara sır verip

adımızı yazdırıyordu denizin altında

yüzdürdüğümüz kağıttan gemilerle

ben üşüyordum yine…

 

şimdi ,buz tutuyor kederim

   efkâra kandiller d/üşüyor

güneş dokunurken tenine

ılık bir düşe, sen sayıyorum yine

aynalar sır dökedursun

adını gözlerime   kazıyorum

ölesiye sendeyim golha

 

bu dilimin sus hali alnıma

mısralar düşülmüş ya çizik çizik evvelden

acıyla esrik içim

biliyorum

sussa da yüreğimdeki revnak

susuzluğumu gideremiyor

öykünsem de ardı sıra hüzünle

Sesim dövünse de dalgalarda zılgıtla…

dile nefes sürdükçe

yar düşer sol yanıma

inceden ince

yol alır kervanlar

aşkımızı kaybettiğimiz ellere

bir cüzzam ateşin altında…

 “golha” sızıldanıyordu kemanla

  zul bakıyor ay ışığı yâdına

 

yıldızlar düğümlenen hıçkırıklarla

ağlaya dursun kemanın âsi sesine

ben,

bahara cemreler serpiyorum

çekiyorum gözlerini gözlerimden

yüreğimin dilini çözemesen de

bir tek sana yazarım aşkın halini golha

 

ve hala ,o'nu sev diyor kalemimin al yanaklı zifiri…

 

                                                                                                                                           

Hazal Karadağ

( Hazal Yağmurları başlıklı yazı Hazal Karadağ tarafından 20.10.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.