İLAHİ… BAĞIŞLARMISIN?
İlahi…!
Yalnız kaldım. Su yumuşaklığında kaldı kalbim… bir damla düştü zamandan. Kirlendim… dağıldı kelimelerim. Aşkından bir tek geriye senden gizleyemeyeceğim. Zaaflarım kaldı. GÜNAH ÇIKARDIM HER AN BİR SONRAKİ AN SUÇ İŞLEMEMEK İÇİN. Cesaretim şeytana taş çıkarttı. Bilemezdim şehir bana ihanet edecek… ve ben yine yalnız kaldım. Taş yumuşaklığında kaldı kalbim.
İlahi…!
Meleklerin kapısını çalmadığı tek ev benim (mi) kaldı. Gölgesi üstüme düşmediği mahşeri kalabalıklarda (nasıl oldu da)kayboldum. Güneş ışığını yeryüzünden mi çekti; yoksa gecelerin, kötü gündüzün masum çocuğu geri mi geldi? Kim geldi İlahi…?
İftar sofralarına susam taneleri şuh düşümce, beyaz iplik siyah ipliği çözünce , tende cana “düş” düşünce; kim gelir?.. kim gider?.. neyin peşine düşer?.. bilemeyince… yalnız kaldım yine. Bağışlarmısın?
Hangi savaştan arta kaldı bu yüz? Hangi zayıf yanlarından tutunup savruldu bu yürek? Herkes bilmese de sen biliyorsun. Sen söylersen bu yüz çekilir her şeyden. Utanır, kıvrılır, çenesi çığlık atıp intihar eder. Örter misin?
İlahi…!
Yeniden başlarsak yol verirmisin? Yolda ihanet üzerine lekeler bırakan sözler bulursak, ayet ayet bize tekrar inen kitap verirmisin? Elçilere zeval veren ahitlerimiz bizi tenhalarda yoklarsa eğer, bizi sure sure yayılan şehirlere vardırırmısın? Yoksa… yoksa İlahi bizi bize bırakarak mı cezalandırırsın?
Yalnız kaldım. Saçlarımı kavrayıp yerlerde sürüklese de geçmişim… ağlarsam, bağışlarmısın? Yoksa beni tel tel zaaflarımla örermisin.?
“Ramazana erdirdin ise bizi, bizden ümidini kesmemişsin dersek” eğer; bizi bir kez daha sever ve bağışlarmısın? Bayram namazını şeytana kıldırtmadan “son bu sefer son” dersek; tevbe edersek, Bizi seninle kalmak için yalnızlaştırırmısın?
Siyah & Beyaz