... dün de ziyaretine geldim bitanem. Uyandırmamak için başında ne kadar bekledim bilmiyorum. Uyanacağından birazcık umudum olsaydı sonsuza kadar beklerdim. Ama sen sonsuzluk uykusundaydın. Uyanmayacağını bildiğim halde, çaresizce, umutsuzca….. sadece bekledim.

         Yinede kıyamadım. Rahatsız ederim diye senin için Allah’a yalvardım, dualarımı kabul etmesi için ne kadar gözyaşı döktüm, ağladım. Ama ağlamamın sel olup akmasına, hatta gözyaşı değilde gönül kanı oluşuna bile aldırmadan... Amacım senin gül bahçelerinden bir bahçede olman içindi, çabam buydu… Yinede kıyamadın bitanem. Gözünden kan yerine yüreğimden parçalar kopsada sana kıyamadım. Öylesine uyuyordun ki… toprağın bana seni ilk koyduğumuz gün gibi sımsıcak geldi. Oradan ayrılmak gelmedi içimden. “hadi git artık, kavuşana kadar gelme” diyordun sanki de, ben sadece seni kırmamak için o anlık ayrıldım yanından. Aslında yanından ayrılsamda sen yinede benimleydin. Ayrılırken başucundaki karanfil sana olan aşkıma ağladı, umutsuzca boynunu büktü. O karanfile bile umut vermek için kendisini gözümden akan kan ile suladım adeta… üzülmesin o büyük aşkımıza diye içimde patlayan çığlığı karanfiline sessizce anlattım. “Sende şahit ol güzel kokulu gül, menekşe… yarimin mekânınıda o enfez kokunuzla doldurun…” diye adeta yalvardım. Ama çare yoktu. Sana kıyamadım bitanem…

         Seninle birlikte senden ayrıldıktan sonra dolaştığımız yerlere gittim. Ablamın bahçesi şahitti bu büyük aşa… su içtiğimiz isimsisz çeşmenin boğazına sarılmış olan metal tas ta parmaklarıyın izi vardı. Meyvesini kopartırken yere düşürdüğün elmanın yaprağı sanki hâlâ düştüğü yerdeydi. Sen yoktun ama aslında yanımdaydın, o mini mini ellerini tuttum. Yine toprak kokan tenin adeta burnumun direğini sızlattı, o duyunca dünyaları veresim gelen ılık fısıltın geldi kulağıma. “Seni seviyorum…” diyordun. Seni rahatsız etmemek için yine fısıltı halinde dudaklarım kıpırdadı. “Bende seni aşkım… bende seni seviyorum. Hemde öylesine seviyorum ki her zaman senin beni sevdiğinden dahada fazla.” Sana kıyamadım… gölgesinde serinlediğimiz o çınar vardıya hani. İşte önümüzde. Yüzü asıktı. Rüzgârda sallanan yapraklarını sanki bir tokat gibi suratıma vuruyordu. Sanki “hani senin aşık olduğun kıymetlin, neden yalnızsın diye bağırıyor, hesap soruyor gibiydi.” Cevabım o kadar kısık olduki, “işte yanımda” dedim, yanımda olmayan seni göstererek… birden gölgesini üzerimden çekti… güneş ne kadarda sıcaktı. Sanki bedenim eriyecek kadar sıcak… ama aslında ellerim buz kesmişti…

         “Bak aşkım üzerinde ve önünde resim çektirdiğimiz taş köprü karşımızda” diye fısıldadın kulağıma… fısıldadın sadece. Neden fısıldadın aşkım… ama ben senin fısıltına bile aşığım, bunu biliyorsun. Ben asla sana kıyamam. Sadece rahatsız etmemek için bütün çabam… Ama sen neden sessizce sokuldun yanıma, nefesini içimde hissedercesine… Taş köprüye geldiğimde üzerinden geçilemeyecek kadar harap olduğunu gördüm. Yaklaştıkça sanki biraz daha harap oluyordu… Biliyorum bana kızgındı. Sana olan büyük aşkın o bile farkındaydı. Seninle üzerinde yürürken sanki altımızda daha kavi, daha sıkı bir hal alıyordu. Şimdi ise sen yoksun diye benim geçmeme adeta müsaade etmiyordu… Altında Kızılırmak çoşmuştu adeta… Beklide sana kavuşmanın yolu, kendimi delirmiş olan Kızılırmağın kollarına bırakmaktı. İşin sonunda sana kavuşmak vardı. Ama bu seferde Yaratandan korktum. Kızarda seni bir daha göremem diye…

         Bir serin rüzgâr içimi serinletir gibi oldu. Gözlerimi açtım… evet gözlerimi açtım ama sen yoktun. Beni artık hayallerimde bile yalnız bıraktığını anladım. Bir kez daha yüreğimin kanadığını fark ettim. Aslında sen gideli yüreğim her geçen an biraz daha fazla kanıyor biliyormusun bitanem… biraz daha kanıyor. Şimdi ben seni o derin uykunla baş başa bırakıyorum bitanem. Ama yine geleceğim… yine… yine… taaaa ki sana kavuşacağım güne kadar. Şimdilik sen rahat uyu sevgilim… hasretinle yanıp tükenmeden sana kavuşacağım günü erkene almak için hayattan elimi ayağımı çekmek üzereyim. Çünkü seni çoooook özledim bitanem… çok özledim…

 

                                                                           02.07.2013      Siyah & Beyaz

( Unutamadım... başlıklı yazı gocha71 tarafından 13.08.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.