Ölüm bile üzerinden zaman geçince eskir
Geçmeyecek diye yanıp tutuştuğumuz acılar eskir

Aşklar eskir, gidenler, eskir, dönenler eskir…

 

         Eskidendi çok eskiden. Ben çok küçükken… Dedem sağ iken ve akrabalara küsmemişken. Sevgiyle kelimeler dökerken idi. Sobalar yanardı. Yürekler değil… Kalabalık olurdu odalar, oturacak yer bulamaz, annemizin kucağında otururduk yahut babamızın, biraz dayı, biraz da teyze… Ama en çok dedemizin kucağında otururduk. Bilirdik çünkü dedemizin kucağında en çok kim oturursa o alırdı şekerleri. Harçlıklar bizi zengin ederdi. Ta ki annemiz

“yavrum sen bana ver, sen kaybedersin

diyene kadar. Çocukken bayramların şekerden ibaret olduğunu sanırdık. Ve tabi ki bize verilen o harçlıklarla severdik bayramı. En güzeli bayramlık mevzusuydu. Yeni yeni kıyafetler alınırdı, kırmızı pabuçlar ve… E nihayetinde hep sevgi vardı. İnsanlar hep gülüyordu bizim çocukluğumuzda. Ya da hepsi aynıydı da biz sadece çocuk olduğumuzdan anlayamıyorduk bazı şeyleri… Ben dayımın kızlarıyla küserken bir şekerle sonradan barışabiliyorduk. Dedem alırdı bir bacağına beni diğer bacağına kuzenlerimi. Barıştırırdı bizi… Sonra biz yine oyunlar oynar ve şeker toplardık. Kış vakitlerinde sokağa çok çıkamazdık soğuk diye, apartman komşularıyla idare ederdik. Bayram gelince çok sevinirdim hem de nasıl. Önce evdekilerle bayramlaşma merasimi yapılırdı. Akşamdan bayramlıklarımı yatağımın başucuna koyardım. Ki yapılan hazırlıkları unutmamak gerek. Tatlılar, sarmalar, güler yüzler… Hepsi eski bayramlarda kalmış. Şimdi bayram alışverişine bile gitmiyoruz. Samimi söylüyorum ben de “eski bayramlar” diye inleyen yaş serüvenine erkenden katıldım. Eski bayramlarda aile birey sayısı çok fazlaydı öyle olurdu ki yetiştiremezdik ziyaretleri… Dedenin evinden yemek yenildikten sonra gidilirdi. Onların şekerleri her bayram aynıydı. Çocukluk ya, başka şekerler isterdik hep. Dedem;

yavrum bu en kalitesi”         derdi.

Ama çocuklar kaliteyi bilmezdi. Sadece şeker isterdi. Onlar sadece güler ve mutlu olurdu...

         Babam çok büyüktü benim. Şeker bir tane alıp bırakıyordu. Hayret ediyordum o şekerleri nasıl olur da almaz diye. Ama o da çok tatlı yiyordu. Hem de her gittiğimiz evde. Sonra midesini bozuyor pişman oluyordu. Ama yine de evimize gelenimiz eksik olmuyordu. Bayramlarda bayram yaşıyorduk. Art arda ziller çalıyordu, aranıp haber veriliyordu. "Evde misiniz size uğrayacağız" diye.

        Genelde ilk gün büyükleri gezer ikinci ve üçüncü gelen misafirleri ağırlardık. Sonra sakinleşince misafirler komşuların ziyaretine giderdik. Derken bayramlar böyle geçiyordu hep… Sonra ben git gide büyümeye başladım. Birkaç bayram daha böyle geçti. Dedem vardı. Sonra insanlar dünyalık hallerinin ruhani sevgilerini kaybettiler. Ne olduysa bizim bayramda gittiğimiz ev sayısı azaldı. "

Anne – Baba şuraya gitmeyecek miyiz?" diye sorduğumda, bana cevap veren çok olmuyordu… Kimseyi de aramadılar. Olur olmadık zamanlarda hep birbirlerini kırdılar. Yüreklere hançer bağladılar, evlerin kapılarına da kilit vurdular. Artık kapıları çalmıyordu kimsenin, bayram gelse bile kimse umursamıyordu. Ben de umursamıyordum. Dedem yoktu artık… Elini öpebileceğim dizinde oturacağım bir dedem vardı bayramlarımı şeker yapan, o da yok artık. O olmayınca aile düzenini kuran kimse de olmuyor. O varken kimse kimsesizlikten şikâyetçi değildi. Şimdi o gidince bayramlarda gitti. Büyükler hep der ‘eski bayramlar, eski bayramlar".

Anlam veremezdim küçükken ne vardı bu eski bayramlarda…
Ne yokmuş ki? Öyle ki sevgi varmış, insanlık varmış, birlik beraberlik varmış. Şimdi gözlerim yollarda hep eve gelecek misafirleri beklerim. Küçükken olduğu gibi ben bayramları çok severim. Büyüyorduk küçük küçük… Bayram vakti geliyordu. Bayram namazına gidiyordu babam, dedem… Biliyor musunuz ben büyüdükçe bayram şekerinin aile olduğunu anladım. Hem de en kalitesinden. Ama insanlar ruhani işlerden vazgeçtikçe maneviyatlarından sıyrılıyor ve katılaşıyor. Körleşiyor duyguları, korkuluklar giyiyorlar, yanlarına kimse yaklaşamıyor… Derken Bayram geldi. Arife gününde yolumu gözleyen dedemin mezarına gittim. Küçükken bana verdiği şekerlerden alıp toprağını öptüm. “Bayramın Mübarek Olsun Dedem” dedim. Ama o beni dizine almadı. Diğer torunları da yoktu. Kimse yoktu aileden. Yıkılmıştı bayramlarımız. Fatihasını okudum dedeme. Eğer biliyorlarsa içimizi, halimizi, kemikleri sızlıyordur dedemin. Çünkü varlığında başlamış insanların acı acı katılaşması, yokluğunda zaten fırsatçıların neyse…


Bir Bayram Sabahı hayallerim sadece birlik beraberlik olması yönündeydi. Arayıp sormasa da artık kimseler bayramı bayram gibi yaşayanlara selam olsun. Ve ben bayramı küçükken yaşadım. Eskidi şimdi bayramlar, hatıralar… Eskide kaldı… Yeni olan tek şey hiçbir çocuk bayramda şekerleri ağız tadıyla yiyemeyecek… Ama isterdim kaliteli şekerlerimin bayramlarda eksik olmamasını. Şeker gibi insanları kaybettiğim için bayram gelmedi bana, bayramı yaşatalım çocuklara. En azından rol yapalım bu defa. Bayramlar böyle olur ama biz insanlar hep kaybettikten sonra anlarız, siz kaybetmeyin diyelim onlara…

 

    Her halükarda güzel bayramların hatırına, bayramınız bayram olsun dostlar. Eskimeyin olur mu?

 

Ufak bir ekleme;

Gün gün yaşar insan.

Bir gün mutlu…

Bir gün hüzünlü…

Bir gün sinirli…

Bir gün şaşkın…

Bir gün aşık…

Bir gün hasret kalır belki de günlere...

 

E nihayetinde insan günlerce kendi ile yaşar.

Lakin burukluk var içerimde. Çünkü eski bayramlar yok. Sen eski bayramları bilmezsin demeyin. Benim küçüklüğümde çalacak kapı çoktu. Harçlıklarım vardı. Şekerlerimi koyduğum çantam bir de.

Kapımızı çalan da çoktu. Şimdi bayramın ilk günü telefonum çalıyor sadece. Onlarca mesaj... Uzaktakine gönlüm razı ama yakındakine kırgın…  Kırıklıklarımı kimse toplamadı. Çünkü biliyorlardı topladıkları an can kırıklıkları ellerine batacaktı. Neyse ki bir kaç bayram böyle idare ettik.

 

 Eksik bir şeyler var. Birileri EKSİK. Birileri YOK.

En çok da sevgi yok, merhamet yok, saygı yok, hürmet yok...

Dünyanın misafiri insanlık yok. İnsanlık olmayınca da, evlerin kapısını çalan yok.

 

Siz yinede hiç bir şey olmamış gibi davranın. Ailenizdeki ufaklıklar duymasın bunları.

 Dediğim gibi; her halükarda güzel bayramların hatırına, bayramınız bayram olsun dostlar. Eskimeyin olur mu?

Bayramı, "Bayram" gibi yaşamanız dileğiyle...


İyi bayramlar...



Gökçe ÜSTÜNDAĞ

( Eski Bayramları Anlatıyor başlıklı yazı G ö k ç é ! tarafından 18.08.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.