Sapantaşı- 7
O yıllarda hayatın dozu henüz kaçmamıştı. Geçimlikler kıkkanaat
olarak sürüp gitmekteydi... Harçlıklarımız imbiklerden geçirilerek
verilirdi. Bu aslında genel bir durumdu. O yıllar savurgan hiçbir
arkadaş tanımadım. Anadolu`nun dörtbir yanından kopup gelmiştik ama,
sahiden bizbize benziyorduk...
Birgün okulun bahçesinde toplanın
dediler; koşar adım toplandık. Okul müdürü rolünü oynayan baş muavin on
günlük bir tatilimizin olduğunu söyledi. Ardından hepiniz gideceksiniz,
burada yemek çıkmayacak. Tatil ne güzel değil mi ? Kulağa nasılda hoş
geliyor. Gelin görün ki bizi sevindirmesi gereken tatil üzmüştü, hem de
çok... Çok yakın zamanda gelmiştik ve harçlıklarımız bitmek üzereydi. Bu
zamansız yolculuğa çıkmak küçük bir felaketti !... Derdimizi kimseye de
anlatamazdık. Bunun psikolojik imkanı henüz kurulmamıştı.
Ertesi
gün zoraki yola çıktık. Cebimde atmış lira para vardı. Aksaray-Ankara
arası beş liraydı. Bilet almaya giderken yolda on lira buldum. Öğlen
saati Ankara`daydım. Memlekete gitmek üzere bilet aldım. Cebimde sadece
beş lira kalmıştı.
Sayın yolcular geldik dediler. Uykulu gözlerle
indik; nereye, nasıl geldik diye düşünürken araba bizi bırakıp, çekip
gitti ! Ardından baka kaldık... Yazıhanecilere meramımızı anlatmak için
çaba sarfettimse de, eşlik eden olmadı. Ne yapabilirdim deyip, cebimi
kontrol ediyim derken beş lirayı çekince cebimde iki parça oldu ! Yakın
bir kazada lokantacılık yapan bir arkadaşım vardı. Onun yanına gitmeyi
düşledim. Hem karnımı doyurur, hem de harçlığımı alabilirdim. Onaltı
kişilik bir minibüse bindim. Ücretler denilince yüzüm kızarmaya başladı
çoktan ! İki parça halinde beş lirayı uzattım. Adam yüzüme baktı
baktı..Koy cebine dedi ! Ben kar gibi erimekteydim !...İkindi saatleri
anılan ilçeye ulaştım, lokantayı buldum. Camında ne yazsa beyenirsiniz.
"Bu işyeri kapanmıştır, kiralıktır ! " Sahiden dizlerimin bağı çözüldü.
Tam kırk saattir açtım ama, yolum henüz bitmemişti. Kestirmeden yakın
bir nahyeye gitmek geldi aklıma, tanıyıp bildiğimden değil, öyle
düşlüyorum. Yine iki parça beş lirayı uzatarak, aynı sancıları çekerek
akşam karanlığı nahye`ye ulaştım. Memleketime gitmenin en kısa yolu,
orman içinden giden yolda otostop yapmak dediler. Yolun kenarına çıktım.
Bir austin kamyon geldi. El kaldırıp bindim. Artık kalbim dayanamıyordu
! Adama param olmadığını açıkça söyledim. Olsun dedi, bu yol zaten
yalnız çekilmez. Ne denli mutluydum bilemezsiniz... Gecenin saat onikisi
beni şehre ulaştıracak yolayrımına gelmiştim. Elektirik yok ve zifiri
karanlıktı. Birşey sormak için bile Allah kulu yoktu ! Anayolun kıyısını
kestim. Şoför, otobüslerin bu saatlerde geçebileceğini söyledi. Şoförle
yollarımız çoktan ayrılmıştı. Bu an korkuyu dinlerken, bir kadın
çığlığı ve ardından hüngür hüngür ağlama sesi geldi. Sese doğru
yöneldim. Dağın yamacında seksen yaşlarında bir kadın. Korkma teyze
diyerek yanına yaklaştım ve yolcu olduğumu söyledim. Ağlamayı kesti,
kendisinin de benimle aynıyere gitmek istediğini, çocuğu tarafından
kapıya atıldığını söyledi. Elele tutuşup yamacı indik. Gerçekten bir
otobüs geldi ve el kaldırıp bindik. Teyzeyi ileri gönderip, kendim arka
koltukta kaldım. Teyze ağır işitiyordu ve ben muavinden fiyatı öyrenip,
teyzeden iki katını isteyerek bu sıkıntımı atlatmak istiyordum. Allah
biliyor ya, şehre inince mutlaka ödeyecektim. Açıkça söylesem teyzenin
güveni sarsılacak, her şey karmakarışık olacaktı. Bunu göze alamadım ve
kendi seçtiğim yöntemle muavinin istediği paranın iki katını teyzeden
istedim. Bel kuşağını açtı, çıkınından parayı çıkarıp bana verdi.
Dünyalar benim olmuştu. Ah be teyze seni Allah mı gönderdi diye iç
geçirmedim değil !...
Artık şehirdeydik ve saat gecenin üçüydü ve
ben hala açtım. Teyze, bir taksi tutarak onu evine götürmemi istedi.
Aynen öyle yaptım. Bir taksi tutup teyzeyi evine bıraktım ve olup biteni
teyzeye açıkça anlattım. Yarın parasını getireceğimi söyledimse de
teyze Allah`a salarak beni yola vurdu. Şehirde bırakıp gittiğim
arkadaşlarım vardı. Sabah ışıklarıyla kapılarını çaldım ve ayağa
kaldırdım. Sobanın üzerinde ne olsa beyenirsiniz. Kuru fasülye ve pilav !
Deymeyin keyfime...Hepsi iyi de, anlarsınız; ceptelefonum yoktu ki
!...Sanki diğeri varmış gibi...
Not:Bu gerçek anıyı neden yazdım?
Bugün de aynı sıkıntıları yaşayan gençler, öğrenciler elbette var. Bu
Türkiye`nin-Ülkemizin yoksulluktan biraz da olsa varsıllığa geçiş
yaptığı dönemin hikayesidir. O yıllarda küçük bir toplum kesiminin
dışında hayatlar kırkkanaatti ! Bunu şimdi ki gençlerin büyük kısmının
anlaması zor.
Hayrettin YAZICI
(
Sapantaşı- 7 başlıklı yazı
HayrettinYazcı tarafından
12.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.