Sapantaşı- 4
O yıllarda, zamanın dilini, köyü, köylüğü anlamadan bizim
hayatımızı anlamak, anlamlandırmak çok kolay olmaz. Bu anlamda bir
parantez açarak çocukluğuma düşen köyü anlatmalıyım biraz.
Yatağında
güneşi hiç görmemiş bir çocuk olarak yaşadım o yılları... Akşamdan yarın
hiçbir işimiz yok diye uzun uzun hesaplar yapardım; biraz uyurum, belki
dinlenirim diye. Asla mümkün olmazdı... Terbiye sistemimiz gereği çokta
şikayetçi olamazdık. Büyüyünce sormuştum babama;"Baba bizi neden
uyutmadın diye?". Aynen şöyle demişti; "insan uyumamalı, uyku ölüm
halidir, hiçbir şey yapamıyorsan duvara bir çöp sokmalısın." Babamın
hayat ve iktisat anlayışı buydu. Köyde bulunduğum sürece hep bu
anlayışla sürdü hayatımız.
Kışın sabah namazı öncesi kalkılır,
hayvanlar yemlenir ve sulanır. Biz çocuklar okul yolunu, bir kısmı
medresenin yolunu, yaşlılar konak odaların yurt tutardı..Kadınlara günboyu
cebelleşmek düşer ve ancak akşam karanlığıyla huzur bulurdular. Uzun kış
geceleri çocuklara masal anlatmakta onların işiydi. Hikayeler hep
kahramanı dev olan hikayeler olurdu ve kavuşamayan, acılar çektiren aşk
hikayeleri. Arasıra murada erenlerde olurdu. Konak odalarının ise başat
konusu seferberlik hikayeleri olurdu. Yemen, Rus işgali, tehcir günleri
bolca anlatılırdı. Arasıra; Kur`an, ilmihal, Hz.Ali cenkleri...
Baharla
birlik, bütün köy sanki ayağa kalkardı...Uzun kışı atlatan hayvan
sürüleri yola koyulurdu. İneğinden, koyunundan, koşum hayvanlarından,
çokça sürüler çıkardı yeşeren yamaçlara... En önemlisi tohum atılırdı
toprağa; tohum demek birazda hayat demekti. Bir velvele alırdı hem köy
içini, hem araziyi.. Köyüm oldukça şanslı bir köydü. 1938 de telefonu
tanımış. 1951 de traktörü. Okulu oldukça erken açılmış ve benim
çocukluğumda yenilenmişti. Bir camisi ve Ermeni kilisesi mevcuttu.
Elbette kilise atıldı. Çoruh Nehri`nin bir kolu araziyi bölerek
geçtiğinden arazinin büyük bölümü suluydu. Sulama kanalları devlet
tarafından atmışlı yıllarda yapılmıştı. Kendine yeten ve ürettiklerini
dışarıya satan. Gerçekte mesut ve mutlu bir köydü. Nedense benim
yüreğime dar gelmişti. Hayatı köyden yaşamayı hiç kabullenemedim. Gurbet
dönüşü gidişlerimde kısa bir süre takılır ve şehrin yolunu tutardım.
Babam birgün çok kızmış olacak ki, özlemişte demem mümkün;"Oğlum şu
dizini bir kır oturda yüzünü görelim !" dedi. Tabi ki bunun ne demek
olduğunu çocuklarım olunca anlayacaktım.
Köy her yerde, yüreği
olan bir yerdir. Bir dünyadır köy aslında. Bir ülke gibi hisseder
kendini ve problemlerine bu ciddiyetle bakar. Köyü ve köylüyü
küçümsememeli...Geçmişte varolan bu köyler, bir bir göçe kurban
gittiler. Benim köyüm yine de göçe en çok direnenlerden. Hala benim
zamanımda ki nüfusunu korumasından anlaşılıyor...Bütün toplumumuzun
geçmişi biraz köy ve köylüdür değil mi ? Onun için önemsiyorum.
Gerçekse, bu kadar köyü ülkenin taşıyamayacağı gerçeği...Uzun yıllar
köylü nüfusun yüksekliği ülkeyi yormuştu.. Şimdi yüzde yirmilere
düştüğünü okuyoruz.
Devam edecek...
(
Sapantaşı- 4 başlıklı yazı
HayrettinYazcı tarafından
8.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.