KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
semazen.net
Sevgililer sevgilisi Hz. Peygamber efendimiz de: “Tedbir gibi akıllılık yoktur”, “Beş şey
gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin; İhtiyarlık gelmeden gençliğin,
fakirlik gelmeden zenginliğin, hastalık gelmeden sağlığın, meşguliyet gelmeden
boş vaktin, ölüm gelmeden hayatın”, “İnsanlar iki şeyde aldanıyor; sağlık ve
boş vakit”, “Münafığın alameti üçtür, konuştuğu zaman yalan söyler, emanete
ihanet eder, verdiği sözde durmaz”, “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba
çekin” buyurur.
Yüce kitabımızdaki emir ve yasaklar; farzdır yani ibadettir. Nasıl
ki beşeri yasalara uyulmayınca müeyyideyle başbaşa kalınıyorsa, bundan daha
önemli olan ilahi yasalara uyulmayınca da müeyyide üzerimizden eksik olmuyor.
Mesela suyu israf ettiğimiz zaman; susuz kalmak, bu yüzden hayatımızın
hastalıklarla ve ölümle sonuçlanacağı gibi sert bir müeyyide bizi beklemektedir. Ekmek israf
deildiği zaman, açlık kapımızı çalar. Sadece bununla kalsa iyi, Rabbimiz
yaptığımız bütün işlerin hesabını bizden soracak.
Bu hayat, bu vücut bize emanettir. Günü gelince emaneti sahibine
teslim edeceğiz. Bize ait, bizim malımız olan yalnızca; yiyip tükettiğimiz,
giyip eskittiğimizdir. Hiçbir kimse mezara kefenden başka bir şey götürmez.
Aslında kefen de herkese nasip olmaz.
Öyleyse top yekun tasarruf etmek zorundayız. Bu tasarrufun önce
kamudan başlaması lazım. Zira kamuda akla hayale gelmedik israf söz konusu.
Kamu yani devlet kurumları ve devlet adamları tasarrufta örnek olur da halkımız
bunu görürse “Örnekler göze hitabeder” anlayışıyla ister istemez halk,
tasarrufa yönelecektir. Eğer enflasyon varsa-ki elbette, enflasyon milletin
belini büküyor- bunun en önemli sebebi israftır.
Milleti israfa sürükleyen hastalıklar; “El ne der”, “Onun var
benimn niye olmasın”, “bana ne, beni ilgilendirmez, ben maaşımı alıyorum ya,
paşalar gibi yaşarım, yer içerim, kimse bana karışmaz”…
Her birimiz memleket gemisi içindeyiz. Eğer memleket gemisi batarsa,
üst kattakiler de alt kattakiler de batar. O zaman: bana ne, batarsa alt
kattakiler batar, ben üst kattayım, bana bir şey olmaz diyebilir miyiz?
Ailelerimizin, huzurlu, mutlu olmasını istiyorsak tasarrufa önem
vermek zorundayız. İhtiyacımızın dışında harcamaya yönelmemeliyiz. Batıdan bize
hayır gelmedi gelmiyor ve gelmeyecek. Başımıza gelen bütün badirelerin sebebi
Batı taklitçiğimizdir. Toplumumuza; “moda” diye uyduruk ve kıytırık bir
uygulama soktu, içinden çıkılması mümkün olmamaktadır!
Eğer aklımızı kullanmazsak hem dünyada hem de ahirette zor durumda
kalırız. Öncelikle dünyada zorda kalırız ki kalmaktayızda zaten. İşte en açık
örneği enflasyon. İşte hayat pahalılığı. Herkes ayağını yorganına göre uzatsa,
herkes ihtiyacı olanı, zorunlu olanı alıp kullansa, pahalıya, gösterişe, lükse
kaçmasa ne enflasyon kalır ne sıkıntı. Her lüks bir israftır. Her israf bizleri
sıkıntıya sokan hayatımızı zehir eden zakkumdur.
Kaybettik!
Hoş kahveler
içtik, dost hanesinden,
Telve dilde
kaldı, nazı kaybettik,
Muhabbete
daldık, şahanesinden,
Dost mazide
kaldı, özü kaybettik!
Çok yakılar
sardık, dert gitsin diye,
Merhemlerden
sürdük, berkitsin diye,
Onulmaz yarayı,
terk etsin diye,
Güzel
temenniyi, sözü kaybettik!
Eğlendik ve güldük, safiyane hep,
Canana göz olduk,
sahiyane hep,
Ahbaba can
bulduk, dahiyane hep,
Sabırlarımızı,
nazı kaybettik!
Gülmeyi kâr
kıldık, mutlu gün için,
Maskeyi yar
bildik, kutlu gün için,
Dostla bahar
bulduk, tatlı gün için,
Sevinç tasa
oldu, bizi kaybettik!
Kalp sevgiyi
sildi, tekliyor şimdi,
Sevgi rafta
kaldı, bekliyor şimdi,
Nadide yerinde
saklıyor şimdi,
Hasretler
içinde, sizi kaybettik!