Yeni Yıl Sana Da Güzellikler Getirsin, Sevgili Hafız...




Beni s/üzen herkese müteşekkirim yoksa nasıl anlardım ben bu yolculuğun bu denli ulvi ve özel olduğunu.

Göğün tentesine kondum az evvel ve kuş b/akışı tavaf ettim yerküreyi.

İşim olmasa da yeryüzü ile…

Mademki tek yüzüm de var benim.

Tekdüze addedilse de hayatım bilin ki ben bir seyyah yolcuyum içimin kabrinde yolculuk yapan bir münzevi bir derviş:

Sevgi ekip hüzün b/içtiğim varsa yoksa yerlisi duyguların yabancı yüzlere bakıp da servetim diyebileceğim insan izleklerinde saklı tüm kırıklarım.

Kırgınlığımı geçtim.

Kırlaşmaya başlayan saçlarıma ve içimdeki iyi niyete de kefilim madem.

Hazzın eşiği addedilen ömür bense hüznün beşiğinde:

Tıngır mıngır sallarken annemi…

Önce ölümle kesişti yolum sonra Rabbimle…

Düş(eş)im kalemim ve yağan rahmetin içtenliğinde Allah katında açan bir çiçek olma ayrıcalığı ile şakıyorum şimdi de bülbül kimliğimle.

Esen hoyrat rüzgâr.

Şeşi beş iklim:

Kar yağacak diye beklerken bir ömür her yılbaşında ve hali hazırda tutuklu bir nöbetçiyim ruhumun ıssızlığında yağan kara da sadece ben şahit iken.

Kısa kestim, sevgili hafız ve düş küremde uçuşan kar zerreciklerinden bir tutam şiir yazıp az sonra göndereceğim başucuna yeter ki ben gelene değin ölme ve bekle.

Ölüm.

Sık telaffuz ettim bu eskiyen senede ne de olsa aylarım yoğun bakım ünitesinin kapısında annemden gelecek iyi haberi beklerken ne çok insan yitip gitti.

Elimi tutan hasta yakınları…

Yaşlarımı silen.

Yasıma eşlik eden.

Keza ben de.

Sırf kendim için dua ettimse namerdim:

Dualarda buluştuğum onca yabancı insan ve isyanlarda yakınlarım bense bir Anka…

Küllerimde saklı bir gülüm mademki ve de annemin biricik Gül’ü ki…

Sadece annem ve yakınlarım beni Gül diye çağırır bir de sevmeyenler hele ki benden de nefret etti mi birileri durduk yere ve işte Yıldız demeyi ne de çok severler.

İsyan değil.

Belki infilak ettiğim.

364 günün hatırına teslim bayrağımı çektiğim kaderim.

Senenin na’şının ardından asla rahmet filan da okumayacağım giden yıla.

Bir de yılan gibi sokanlar koynumda beslediğim.

Hüznü besteleyebilirim:

Hem de en alasından en asilinden:

Ne de olsa sessizlikle imtihan oldum ben bir ömür ve mademki verilen en büyük tepki idi sessizlik.

Af ola, hafız:

Sen benden bilme yine de demem o ki:

54 senelik hayatımda hep suskun mazlum rolü düşmüşken payıma bir de demezler mi?

‘’Ne efendi kız.’’

Eskidendi o, sevgili hafız.

Ne efendi kaldı şimdi ne de İstanbul hanımı.

Elbet ayrıştırmak filan değil benimki sadece asil bir İstanbul kadınının yanında büyümüşken ben asaleti ve sevmeyi rahmetli babaannemden öğrendim.

Kaç kuşaksa aidiyetimiz İstanbul’a ve hep de sızlanırım bir köyüm yok diye elbet:

Tüm köyler uzaktaki tüm köyler benim köyüm.

Şehri İstanbul ise ruh ikizim nasıl da benzeşiyoruz sevdalı şehirle.

İki yakası ne zaman bir araya geldi ki?

Ya, benim iki yakam?

Bakmayın siz diplomalarımın sayısına ben bir ömrü hep arayışla geçirdim.

Çalıştığım bankalarda olsun öğretmenlik yaptığım eğitim kurumlarında olsun:

Hep cenneti aradım.

Elbette iş arkadaşlarım da birer Huri ya da melek.

Ve akıl melekelerimi korumak adına her birinden istifa ettim:

Sevgili Didem Madak, seni anmadan geçemem ne de güzel demiştin oysa:

‘’Canım sıkıldığında istifa ederim.’’

En çok kendimden istifa etmekle iştigalim son zamanlarda.

Kendimden kaçtığım.

Kendimden uzaklaştığım.

Eh, be hafız:

Birilerini ve insanları seve seve sıra gelmedi ki bana.

Ve yeni yılda kaybolmuşluğumu sonlandıracağım.

İki el bir baş için madem.

Ve de o şiirde okuduğum gibi:

Benim tek bir elim var.

Şimdimle yarın arasına bir köprü kuruyorum bu yazımla.

Sevgiyle tüm iyi niyetimle insanlara yaklaşırken itilmek şöyle bir yana kendimden şüphe ettim bir ömür.

Nöbetçi melekler gibi.

Sev.

Say.

Değer ver.

Rabbim korusun diye de başkaları için dua et…

Eh, be hafız insan hiç mi iyi şeyler dilemez kendi için?

Kendimsiz kalmayı da bir ara kafama sokmuşken.

Bir yere gittiğim filan yok:

Artık kendimle uzlaşmanın vaktidir hatta çoktan gelmişken de vakti.

Ve işte altına imzamı attığım bu akit:

Ön sözüm hep sevgi olmuşken kuramadığım insan ilişkilerinde.

Bir öncesi saygı ve de.

En azından kendime duyduğum saygıyı asla yitirmedim ve işte şimdi tam sırası kendimi sevmenin…

Kaybolsam da.

Kaybetsem de.

Ama ben de varım bu hayatta.

Ben de varım bu oyunda ve elim açık yüreğim açık alnım açık.

Son kozum değil ilk kozum iken Sevgi.

Bahşede yüce Huda mademki.

Çok şey de istememişken hayattan ve de insanlardan.

Dilbaz.

Oyunbaz.

Sözcüklerin de nazına düşkünlüğüm.

Nazımla niyazımla ben de varım bu hayatta:

İster sevin ister sevmeyin…

Mademki sizleri sevmek için izin istemedim ve işte şimdi de izin istemiyorum kendimi sevmek adına.

Birilerinin burnu K/af dağında iken.

Bense başkaları adına dahi Allah’tan af dilerken.

Kimsenin affına filan da sığınmıyorum çünkü yanlış bir şey yapmıyorum.

İçimdeki sevgi pınarı.

Soluklandığım kalemim.

Sevgili hafız, yeni yıl sana da güzellikler getirsin.

Yeniden görüşmek adına yeni yılda…

Mutlu yıllar dilerim cümleten.

 


( Yeni Yıl Sana Da Güzellikler Getirsin, Sevgili Hafız... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 30.12.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu