Eşref-i Mahlukat Özelliğimizi Kaybetmeden…

KAZIM ÖZTÜRK

ÖZTÜRKÇE

[email protected] 

[email protected]  

[email protected]

semazen.net         

 

 EŞREF-İ MAHLUKAT ÖZELLİĞİMİZİ KAYBETMEDEN…

 

 “Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık.” (İsra/ 70)

 

Bunlar genel fıtrî özelliklerimizden ve kutsal ilkeler, elçiler bunların ıslahı, iyileştirilmesi için var. İyilik bir iddia değil bir davranıştır; mesele onu doğallaştırmaktır. Bu da evvelâ birey olmaktan geçer.

 

"Tevrat'la yükümlü kılındıkları halde, bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler, sırtlarına kitap yüklenmiş eşekler gibidir..." (Cum'a/ 5)
         Rabbimiz diyor ki; "Eğer benim emir ve direktiflerime uymazsanız, ne kadar çok kitap yazsanız, ne kadar çok konferans verseniz, ne kadar şiiriniz olsa, ağzınız ne kadar da çok güzel laf etse... sırtına kitap yüklenmiş eşekten farkınız olmaz".
         Bunu hayatın her alanına uygulayabiliriz. Bu hatırlatma, sadece Tevrat yükümlülerine has değil. İlahi kitaplara sahip olup da gereğini yapmayan, kutsal kitapların içindekileri hayatına uygulamayan herkesi içine alır.
           Kur'an'da; "Niçin yapmadığınızı söylersiniz?" uyarısı vardır. İman, amel-i salihle birlikte zikredilir. Amel olmayan imanın yararı olmayacağı belirtilir. Şu ifade bunu en güzel şekilde açıklamaktadır:
         "Allah, sizin suretlerinize değil, siretlerinize (Gidişatınıza, hal ve hareketlerinize) bakar".
         İbadetler; davranışlarımızı düzeltmek, yanlışlarımıza çeki düzen vermek, güzel ahlak sahibi olmak içindir. Sevgili peygamberimiz:
         "Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" buyurur. Kur'an Peygamberimizi;
"Muhakkak sen, en güzel ahlak üzeresin" diyerek övmektedir.
         Demek oluyor ki; çok kitaba sahip olmak, çok mala malik olmak, en yüksek makamlarda bulunmak... övünç vesilesi değildir ve olmamalıdır. "El ne der" değil, "Allah ne der", "ele güne karşı" sözü yerine, "Allah'ın rızasına yönelik" iş yapmak önemlidir.
          Sosyal medyada; "tanınmış kişi" yazmanın hiç bir geçerliliği yoktur. Eğer, gönüllere girebiliyorsak, dilara olabiliyorsak, tüm insanları; "Allah'ın yarattığı değerli bir varlık" olarak görebiliyorsak işte o zaman eşref-i mahlukat vasfını muhafaza etmiş oluruz.

 

 Yunus der ki;

 “Elif okuduk ötürü,

Pazar eyledik götürür

Yaratılanı hoş gördük,

Yaratandan ötürü”

 

 “Ey insanlar dikkat ediniz! Rabbiniz tektir. Arabın, Arap olmayana, Arap olmayanın Arab’a, siyahın kırmızıya, kırmızının siyaha, takvadan öte, hiçbir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah Teala katında en üstününüz, Allah Teala’dan en çok korkanınızdır.” (Hz. Muhammed- sav)

 Sevgiyi içine yerleştiren insan; ailesine, yakın çevreye ve her tarafa bunu yayar. Dolayısıyla bu insanda; hoşgörü, sabır, güler yüz, samimiyet ve empati duyguları gelişir. 

Kainat, sevgiyle cennet olur. Sevgi; insanın gönlünü, evini, çevresini, işini, aşını, bakışını gülistan yapar.

Seven sevilir. Sayan sayılır. Allah bunun için; “Sizin duanız olmasa Allah size ne diye değer versin” derken bu anlatılır. Tasavvuf dilinde buna; “MAKAM-I MAHMUD” adı verilir.

“sevdim”, “seviyorum” demek kolay, ama sevilmek, sevgiye layık olmak zordur. Güzel konuşan, güzel iş yapan, herkesle ilgileneni herkes sever.

“Sevgide temizlik şarttır” desem ne dersiniz? Gerçekten, temizlik olmadan sevgi olmaz. İç alemi kötülüklerle dolu, fitne fücur olan kimse temiz değildir. O yüzden;  “Önce can, sonra canan” sözü bunu anlatmak için yerinde bir sözdür. İçi dışı bir olmayan, insanları sevemez. Bırakın insanları; tabiatı, çevreyi, hayvanları ve dolayısıyla ALLAH’ı sevmez.   

Sevgi; ilahî sevgi, insanî sevgi, erotik sevgi diye farklı gruplara ayrılabilir. İnsanın olgun özelliklere, güçsüz ve zayıf insanlara, hayvanlara olan sevgisi bu alt grupları oluşturur. (SEVGİ DEMETLERİ/Kazım Öztürk)

Hülasa; sana bir şey sorulursa doğrusunu söylemek, senden bir şey isteyene en güzel şekilde ihsanda bulunmak, kim olursa olsun herkese karşı dilimizi iyi kullanmak insanlık görevimizdir. 
( Eşref-i Mahlukat Özelliğimizi Kaybetmeden… başlıklı yazı Öztürkçe tarafından 15.03.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.