1
KUR’AN,
AKTİF MÜSLÜMAN İSTER!
“Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağın tepesine indirseydik, sen onu Allah
korkusundan başını eğip paramparça olduğunu görürdün. Biz bu misalleri
insanlara veriyoruz ki, etraflıca düşünüp gerekli dersi alsınlar.” (Haşr /21)
“Doğrudan Kur’andan alarak ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı”
(M.Akif Ersoy)
“Sakın,
Allah’la beraber başka ilahlara yalvarma!” (Şuara/213)
“Kendilerine
hainlik edenleri savunma! Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günahkârı sevmez!”
(Nisa/107)
“Ey
iman edenler! Kendilerine Allah’ın gazap ettiği, kabirlerdeki kâfirlerin ümit
kestikleri gibi tamamen âhiretten ümitlerini kesmiş bir toplumu dost
edinmeyin.” (Mümtehine/ 13)
“Onlar,
ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler
de, Allah nurunu tamamlayacaktır!” (Saff/8)
“Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş
de ancak O’nadır.” (Nur/42)
“(ey muhammed!) rabbinin yoluna; hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en
güzel şekilde mücadele et….”(
nahl/125)
“ey iman
edenler! eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve
kardeşlerinizi
bile dost edinmeyin. içinizden kim onları dost edinirse, işte
onlar,
zalimlerin ta kendileridir.” (tevbe/23)
“allah nurunu
ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; fakat
allah, kafirler istemeseler de, nurunu tamamlayacaktır.” (saff/9)
“ey iman edenler! mallarınız ve çocuklarınız, sizi
allah’ı anmaktan, allah’la birlikte olmaktan alıkoymasın! …”(münafikun/9 )
“ey iman edenler! siz başbaşa gizlice
konuştuğunuz zaman; günah, düşmanlık ve
peygambere isyanı konuşmayın. iyilik ve
takvayı konuşun ve huzuruna toplanacağınız
allah’a karşı gelmekten sakının.”(mücadele/9)
“allah’a ve âhiret gününe iman eden hiç bir topluluğun, babaları, oğulları,
kardeşleri yahut kendi soy-sopları
olsalar bile, allah’a ve
peygamberine düşman olan
kimselere sevgi beslediğini göremezsin…”(mücadele/22)
“peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de yasak ettiyse ondan vazgeçin…”(haşr/7)
İbrahim’leri yetiştirmeyen toplumlar,
Nemrut’ların sayısının çoğalmasına sebep olurlar!
Peygamberlerin yaptıkları- peygamberlik görevi dışında- her insanın
yapacağı şeyler değil mi? Onlar da, etten, kemikten yaratılmış bir kul, bir
insan değil miydi? Onların da-abese suresinde geçen- hataları olmadı mı? Bunlar
bize bir şeyler anlatmalıdır. Hz. İbrahim ve diğer Peygamberlerin hayatını
yalnızca hikaye okur gibi değil, ders almak için, en azından nefis mücadelemizi
onlar gibi yapmamız gerektiği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
İnsanların birtakım gerçekleri göz ardı etmek ve bunun sonucunda
kendilerini avutmak için kullandıkları bazı savunma mekanizmaları vardır.
Bunlardan biri ve belki de en etkilisi insanın "kendi kendini
kandırması"dır. Bunun için Kur’an; “kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye
atmayınız” buyurur.
Yüce rabbimiz, biz kullarına
yol gösterici olarak indirdiği mübarek Kuran'da, insanın yaratılış amacını
bildirmiştir. Bu amaç, insanın kendisini yaratan ve yaşatan yüce Rabbimiz'e
kulluk etmesidir. Allah bu amacı şöyle bildirir:
“Cinleri ve insanları yalnızca bana
ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat suresi, 56)
Buna rağmen bazı insanlar bu
var olma amacını unutarak, başka amaçlar edinebilmektedir. Allah'ı razı etmek
için yapmaları gereken ibadet ve güzel davranışları hatırladıklarındaysa, bu
sorumluluktan kaçmak ya da hatalı olduklarını bildikleri halde vicdanlarını
rahatlatmak için kendilerini türlü telkin ve bahanelerle kandırma yoluna
giderler. İnsanlar hangi bahanelerle kendilerini kandırırlar?
İnsanların kendi kendilerini kandırma bahaneleri, aslında şeytanın onları
Allah'ın yolundan döndürebilmek, Allah'ın emrettiği ibadetleri yerine
getirmelerine ve Kur’an'da bildirilen üstün ahlakı yaşamalarına engel olmak için
kullandığı telkinlerdir. İşte şeytanın bu telkinlerinin etkisinde kalmış
insanların tutumlarından bazı örnekler:
"haberim yoktu,
bilmiyordum" diyebileceğini zannedenler. Her insan Allah'ın varlığını,
yaratılış amacını, O'na nasıl kulluk etmesi gerektiğini düşünüp anlayabilecek
bir bilince ve vicdana sahiptir. Nitekim kendileri için en hayati olan bu
konuları düşünmeyen insanlar, menfaatleriyle ilgili bir konuyu gayet iyi
düşünüp hesaplayabilirler. Örnek olarak, ticari bir iş söz konusu olduğunda
paralarını nasıl değerlendireceklerini çok iyi bilirler; bu konudaki her
aşamayı ayrıntısıyla düşünürler. Veya kendi çıkarlarının olduğu işlerdeki en
zor problemlerin üstesinden gelebilirler; her detay için ayrı bir tedbir
düşünebilirler.
Ahirette
"düşünemedim", "akıl edemedim" gibi mazeretler -Allah'ın
dilemesi dışında- kabul görmeyecektir. Allah Kuran'da insanları, hesap gününün
"zalimlere kendi mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün..."
olduğuna dair uyarmıştır. (Mümin suresi, 52)
Bazı insanlar sürekli olarak
içinde bulundukları şartları bahane ederler. Okul yıllarında ayrı, iş hayatında
ayrı, evlenince, çocukları olunca ayrı bahaneler ileri sürerler. Din ahlakını
yaşamaya samimi niyetleri olmadığı için çeşitli konuları ibadetlerini yerine
getirmelerine engel olarak görürler. Öne sürdükleri engellerden en başta
gelenleri de müsait zamanlarının olmaması ve şartların uygun olmaması
iddiasıdır.
Oysa günlük hayatları içinde
insanlar pek çok işe rahatlıkla zaman ayırırlar. Özellikle bir çıkarları söz
konusu olduğunda, gerekirse başka isteklerinden fedakârlık eder, ama yine de o
iş için gereken zamanı ayarlarlar. Ancak insanların geneline bakıldığında
ibadetler konusunda aynı kararlılığı göstermedikleri görülür.
"Namaz kılmak istiyorum, ama
hiç zaman bulamıyorum", "işlerim çok yoğun, ibadete vakit
ayıramıyorum" gibi veya "öfkelenmek istemiyorum, ama ortam çok
stresli", “şartlar beni böyle davranmaya zorladı” benzeri bahaneler öne
süren pek çok kişi görmüşsünüzdür. Bu insanlar genellikle Kuran ahlakını yaşama
konusunda samimiyetsiz bir yaklaşım içindedirler. Allah, dünyada kendilerini
kandırarak, öne sürdükleri mazeretlerin kabul edileceğini zanneden ve bu yüzden
ibadetlerini yerine getirmeyen veya sürekli erteleyen insanların ahirette
karşılaşacağı durumu bize şöyle bildirmiştir:
“İnsana o gün, önceden takdim
ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir. Hayır; insan, kendi nefsine
karşı bir basirettir. Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.” (Kıyame/ 13-15)