16 Kasım 2013 Cumartesi

 

            Gece 23 gibi Hulki Ali’nin evine geldi. Lamba yakmadan mutfakta yere oturup konuşmaya başladılar.

-Dün gece olanları duydun mu Hulki?

-Duydum Ali Bey. Sapanca’da bir depoya baskın yapılmış. Kayıt dışı dövizlere el konulmuş. Paraların camiaya ait olduğu söyleniyor. Karabulut sabah aceleyle bir yere gitmiş, öfkeli geri dönmüş. Hem camia yanlısı hem muhalifi iş adamlarına operasyon beklemek lazım.

-Mali operasyon mu diyorsun?

-Her türlü operasyona hazırlıklı olmak lazım Ali Bey. Tahminim Karaşahinler ve Caner Çaylı öncelikli hedef.

-Bu kanıya nasıl vardın?

-Para götürenler dışında Sapanca’daki depoyu bilen yoktur diye düşünüyorum Ali Bey. Caner Çaylı camiadan uzaklaştı bildiğim kadarıyla. Karaşahinler zaten her zaman soğuklardı. Camia yıllardır yurt dışına döviz transfer ediyor. İlk defa parasına el konuldu. Camia birilerine mesaj vermek zorunda.

-Suphi ve Bedrettin’i araştırıyor musun?

            Hulki sinir bozucu güldü.

-Suphi sabah sinir krizi geçirmiş diye duydum Ali Bey. Sapanca’da parasının olmadığını düşünmek mantıksız olur. Bedrettin haraç işlerine hız kesmeden devam ediyor. Sanıyorum bir süreliğine adamlarını peşinizden çekti ama çok sürmez. Suphi’nin parası Bedrettin’i harekete geçirir. 

-Suphi’nin başka hangi işleri var Hulki?

-Suphi’nin asıl işi oto hırsızlığı ama sonunda para olan her türlü işe gözü kapalı girer Ali Bey. Aklınıza gelecek her türlü iş.

-Tinerciler?

            Hulki biraz düşündü.

-Tam zamanını hatırlamıyorum ama öyle bir laf geçti. Tinercilere bir eylem yaptırdığı ve güzel para kazandığını duydum. İki askere saldırmışlar.

            Ali’nin benzi sapsarı oldu. Sesi titredi.

-Bu eylem hakkında ayrıntılı bilgi istiyorum Hulki. Kime, neden saldırmışlar?

-Araştırırım Ali Bey. Bu saldırı hakkındaki ayrıntılı bilgi olsa olsa Piç Rıza’da vardır.

-Her şeyi bilmek istiyorum. Suphi’nin adamı Piç Rıza hakkında neler biliyorsun?

-Piç Rıza Suphi’nin en eski adamı. Suphi’nin parasını tırtıklar. Suphi’nin tüm bağlantılarını Rıza sağlar.

-Rıza’yı sorgulamam lazım Hulki. Gizlice.

-Ben çağırırsam Rıza gelmez.

-Takıldığı mekanları bul. Bana haber ver.

-Ayarlamaya çalışırım Ali Bey. Başka bir emriniz?

-Yok Hulki. Kendini öldürtme. Harçlığın var mı?

-Hallederim Ali Bey. İyi geceler.

 

18 Kasım 2013 Pazartesi

 

            Ali’nin hayatı yaklaşık 2,5 aydır aynı rutinlik içinde geçiyordu. Cumartesi Pazar dahil her sabah altı buçuk yedi arası uyanıyor, duşun ardından saat sekize doğru Karaşahin sitesinin önünde, saat sekiz buçuktan sonra Karaşahin Holding önünde, bir süredir de saat dokuz gibi Çaylı Otelin kahvaltı salonunda oluyordu. Her gün güvenlik hizmeti verdikleri iş yerlerini geziyor, Soner’le kuyumculara altın dağıtıyor, gün aşırı akşam Hatice’yle ayaküstü yemek yiyorlardı.  Yemekten sonra poligona veya spor salonuna gitmezse Bekir’in yanına takılıyor, gece yarısı geldiği evinde bir şeyler okuyup yatıyordu. Son beş aydır kitapları ve sakinleştiricileri olmasa kontrolünü kaybederdi mutlaka.

            Temmuz ayında İstanbul’a geldiğinden bu yana planladığı her şey ter yüz olmuştu. Meslek hayatı boyunca plansız, programsız yaşamıştı ama iki yıldır tek amacı düşmanlarını ortadan kaldırmaktı.  Beş aydır asla istemeyeceği bir ortamda yaşıyor, iki sene önce karşılaştığı anda düşünmeden tetiği çekeceği insanları koruyordu. Kader onu tetikçilikten mafyacılığa doğru götürmeye başlamıştı. Her gün kullandığı sakinleştiriciler olmasa sinir krizi geçirmesi işten bile değildi. 15 Kasımdan sonrası artık savaş haliydi.

            Küçük Ağa hedefine bir adım daha yaklaşmış, yaptığı operasyonla ciddi bir zafer kazanmış geçici bir süre ortadan kaybolmuştu. Sırada camianın hamlesi vardı. Ali camiadan birden fazla, eş zamanlı veya kısa aralıklarla büyük hamleler bekliyordu. Camianın hükümete operasyon çekmesi de beklentilerinin arasındaydı. Kendi adına bütün önlemleri almıştı, bundan sonra herkes gibi kader ne gösterirse ona göre hareket edecekti. Ali evden çıkmadan kullandığı sakinleştiriciyi kırdı, yarısını içti. Bu günlerde stresinin kontrol altında olması gerekmeyecek gibiydi.

            Saat sekiz buçukta Çaylı otelin önündeydi. Gözlemlediği kadarıyla Caner Çaylı’nın da bazı tehlikeli rutinleri vardı. Mesela her sabah sekiz buçuk ile dokuz arasında otelin giriş kapısının önünde ayaküstü kahve içmek gibi. Vardiya değişimi yapan personeliyle sohbet ediyordu. Caner Çaylı otel girişinde kahvesini içip personeliyle sohbet ederken Ali geriden takip etti. Caner Çaylı’nın daha önce Müşerref Hanımın akrabası olduğunu söylediği müdür yardımcısının tedirgin hali dikkatini çekti. Badem bıyıklı müdür yardımcısından bir türlü elektrik alamamıştı.  Adam iki adım gerisinde patronunu dinlerken sık sık saatine bakıyordu. Ali işkillendi. Sırtını otel girişine dönüp yolu gözlemeye başladı. Birden bire karşıdan gelen arabayı fark etti. Camdan sarkan adamların yüzleri maskeliydi.

            Caner Çaylı’ya doğru koşarken silahını çıkardı. Araba otelin önüne gelmeden yetişip konuştuğu adamları itekleyip Caner Çaylı’nın önüne geçti. Otomatik silahlarla ateş eden adamlara karşılık verdi. Ali Caner Çaylı’nın üstüne çullanıp yere yıktı, üstüne abandı. Hem göğsünde hem de sırtında dayanılmaz bir ağrıyla kendinden geçti. Sonrasını hatırlamıyordu.      

            Kendine gelmesi kısa sürdü. On beş dakika ya geçmiş ya geçmemişti. Otelin önünde büyük bir kaos yaşanıyordu. Siren seslerine bakılırsa ambulans gelmiş olmalıydı. Sırt üstü yuvarlandığı yerden zorlukla doğrulup oturdu. Caner Çaylı biraz ilerisinde yatıyordu. Gömleği kan içindeydi. Ali her ne kadar önüne geçse de kurşun yemişti. Ali sürünerek yaklaşmaya çalıştı.

-Caner Bey! Caner Bey! İyi misiniz?

            Caner Çaylı cevap veremeden Hatice koşarak ilk yardım ekibiyle yanlarına yaklaştı. 112 ekibiyle önce babasını sedyeye yerleştiren Hatice Ali’nin yanına koştu.

-Ali! Sen yaralısın.

            Ali o zaman yaralı olduğunu fark etti. Kendini yokladı. Pantolonun sol bacağı kan içindeydi. Sol kolundan kanlar akıyordu. Karnında ve göğsünde dayanılmaz ağrılar vardı. Gözlerini kapatıp geriye doğru uzandı. Sedyeye konulup hastaneye götürülürken kısa bir baygınlık daha geçirdi. Ambulansların ardından hastaneye giden Hatice ne yapacağını bir an bilemedi. Babası ameliyata alınmıştı. Hayati tehlikesi yoktu. Doktorlar iki kurşun yediğini söylemişlerdi. Ali’nin durumu daha ciddiydi. Sağ bacağına her iki koluna ve karnına kurşun isabet etmesine rağmen üstündeki çelik yelek korumuştu. Doktorlar kolları ve bacaklarındaki yaraların tehlikeli olmadığını söylemişlerdi.

            Hatice babası ameliyattan çıkmadan Ali’nin yattığı odaya uğradı. Kol ve bacaklarındaki kurşunlar çıkartılmış olan Ali yatakta yatıyordu.

-Ali iyi misin?

-İyiyim Hatice merak etme. Babanın durumu nasıl?

-Ameliyatta Ali. Doktor hayati tehlikesi olmadığını söylediler.

-Bu iyi Hatice. Güvenlikten gelen oldu mu?

-Devamlı bizi takip eden adamın dışarıda. Recep.

-Sana zahmet çağırabilir misin Hatice?

            Hatice odadan çıktı. Bir dakika geçmeden Recep girdi.

-Geçmiş olsun Ali Bey.

-Sağol Recep.

-Böyle bir saldırı bekliyor muydunuz?

-Bekliyordum Recep. O yüzden hazırlıklıydım. Çelik yelek vardı içimde. Serhat’ı ara hem hastane hem de otel güvenliğini artıralım. Soner’e de haber ver. Orhan Bey’in güvenliğini artırsın.

-Serhat hastanede Ali Bey. Soner Bey aradı. Gelmek üzeredir. Abdullah Bey ve Orhan Bey arayıp geçmiş olsun dileklerini ilettiler.

-Teşekkür ederim Recep. Caner Bey ameliyattan çıkınca bana haber. 

            Ali ancak üç saat yatabildi. Daha fazla dayanamadı, hemşirenin itirazına aldırmadan salona çıktı. Soner kat asansöründen yeni iniyordu. Gülerek yaklaştı.

-Selamün Aleyküm Ali. Kusura bakma halletmem gereken bazı işler vardı. Recep iyi olduğunu söyleyince biraz ağırdan aldım. Kusura bakma. Abdullah ve Orhan Bey’in selamları var. Geçmiş olsun dileklerini ilettiler.

-Aleyküm Selam Soner. Yıllarca dağda gezdim. Ovada kurşun yedim, kısmet.  

-Hazırlıklıymışsın Ali. Üstünde çelik yelek olmasaydı büyük ihtimal işi biterdi. Çelik yelek taktığını bilmiyordum.

-Bu gün taktım Soner. Aramızda kalsın Devlet 15 kasım da Camianın parasına çökmüş. Caner Çaylı’ya bir saldırı bekliyordum. Sen Orhan Bey’in güvenliğini artırdın mı?

-Hallettim ben Ali. Merak etme. Sence Karaşahin’lere saldırı olur mu?

-Pek tahmin etmiyorum Soner. Düşünceme göre camia Karaşahin’leri ortadan kaldırmayı değil ortaklığa zorlamayı düşünüyor. Orhan Bey’e fiili bir saldırı olmaz belki ama cezaevine aldırırlarsa Karaşahin’lerin alternatiflerin sıfırlanır. Her ihtimale hazırlıklı olmak lazım.

            Soner sandalyeden kalktı.

-Bana müsaade o zaman Ali. Caner Çaylı müsaitse patronların selam ve geçmiş olsun dileklerini ileteyim. Haberleşiriz.

( Bereli 65 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 11.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.