19 Ekim 2013

 

Ali Abdullah apartmandan çıkarken kız kardeşi Hızma’nın kocası Tamer’le çıktığını görünce bekledi. Kendisini fark eden Hızma ve Tamer yaklaşıp selam verdiler.

-Günaydın ağabey nasılsın?

-Günaydın Hızma hasta mısın?

-Akşam eve gelirken Helin’i aradım. Migren krizim tuttu. İğne, hap biraz daha iyiyim. Başka bir problem yok ağabey. Günaydın demek istedim sadece. Şirkete mi?

-Harun’la randevulaştık Hızma Kahvaltı yapacağız. O yüzden oyalanıyorum.

-Dün neler oldu ağabey? Dün tam gün dışardaydım. Müşavirlerle toplantıya bir girdik, bir daha çıkamadık. Helin aramış bakamadım. Akşam gelecektim. Migren krizim tuttu. Duyduklarım doğru mu Orhan ağabeyim sıkıntı yok merak etme dedi ama.

-Ali abartıyor Hızma. Orhan ısrar edince benim odayı değiştirdik. Önemli bir şey yok merak etme.

-Ayrıntıları öğrenmek için yanına geleceğim bu gün.

Hızma Ali Abdullah’la kucaklaşıp arabasına doğru yürüdü.

-Sorun yok değil mi Tamer?

-Yok ağabey. Akaryakıt’a bina yapılacakmış. Yakın zamanda aldığımız bir arsa var, biraz uzak ama istediğiniz gibi.

-Tapuyu Oylum’a gönder baksın. Çamaşır makinesi nasıl?

-Gayet iyi ağabey. Emlak alımlarımız son sürat devam ediyor. Bir şey sorabilir miyim?

-Tabi sorabilirsin Tamer.

-Çamaşır makinesinden ben de para kazanıyorum ama niye bu kadar zahmete giriyoruz. Komisyon karşılığı sıkıntısız bu işi yapan adamlar var. Az zaman içinde para yurt dışından hesabınıza geçer.

-En önemli sebebi Tamer… Kayıt dışı dövizimizden herkesin haberi zaten var. Miktarını bilmeseler de olduğunu biliyorlar. Ben bu adamlara bulaşmak istemiyorum. Emlak güvenli limandır her zaman işimize yarar. Çok para kazanma derdinde değilim sağlam para kazanma derdindeyim. Başkasının çamaşır makinesinde temizlik yaparsan dikkat çekersin. Sırtlanlar yemeye adam arıyorlar. Yavaş yavaş çamaşır makinemiz çalışsın. Bu sayede herkes para kazansın. Devlet te kazansın. Oda seçimlerine niyetleniyordun ne oldu?

-Bir iki nabız yokladım ama sıkıntılı ve zor iş. Yönetime girebilsem her yönden rahatlarız. Maliyeyi bile uzak tutabiliriz.

-Bizim Maliyeyle bur sorunumuz yok Tamer. Dert etme. Rüşvet hariç yardımım olursa hatırlat mutlaka. Gerçi şu anda ortak tanıdık kimse kaldı mı orası meçhul ama. Yine de hatır koyabileceğimiz birileri olur belki. Aklında olsun. Üç sene önceki anlaşmamızı sakın unutma. Paranı kazan, ama kız kardeşimle evli olduğunu unutma.

-Unutmam ağabey. Görüşürüz.

Tamer tokalaşıp uzaklaştı.

            Ali Abdullah arabaya bindi. Emektar şoförü Hasan Kara arabayı çalıştırdı. Murat apartmandan çıkmış arabaya yaklaşıyordu.

-Hasan Harun Saraylı’nın oteline gidiyoruz Hasan. Kahvaltı yaptın mı?

-Yaptım Abdullah Bey. Niye sordunuz?

-Otelde kahvaltı yapacağız Hasan. Akşam aramak aklıma gelmedi. Otel kahvaltısı doyurmaz zaten. Bir kahvaltı daha yaparsınız.

 

Ali Abdullah kayınbiraderi Harun Saraylı Elit Otel’in yemek salonunda kahvaltıda buluşmuşlardı. Hasan Kara ve Murat uzak bir masada kahvaltı yapıyorlardı.

-Biraz önce tanıdığım biri bir şey sordu Harun. Ben de sana sorayım.

-Buyur enişte.

-Piyasada bu işi yapan adamlar varken transferi niye siz yapıyorsunuz? Araç ayarlama, adam ayarlama bunlar gereğinden çok sıkıntılı işler. İnternet üzerinden daha güvenli yapılabilir.

-Birkaç sebebi var enişte. Birincisi arkadaşlar Temizlikçileri devreden çıkarmak istiyorlar. Temizlikçiler sıkışırlarsa hiç düşünmez satar. Bu tam bir skandal olur. İkincisi miktar büyük olunca komisyon da haliyle büyük. Komisyon vermektense transferi biz yapalım. Komisyon cebimize kalsın denildi. Transfer için küçük yatırımcıdan meblağlar toplandı. İki bin dolar veren de var 20 bin veren de. Adamlara % 10 komisyon dersek olmaz dediler. Paralar Londra’daki bankada bir yılda belki bu komisyonu karşılamaz. Birde buraya gelirken masrafı olacak.

-Başka sebebi yok mu Harun. Siyasi mesela?

-Ben siyasi sebeplerle ilgilenmiyorum ama işin o tarafı da var enişte. Biliyorsun bir yıldır hükümetle camianın arası açık, gerginlik gittikçe artıyor. Önce Müsteşarın tutuklanmak için ifadeye çağırılması, ardından özel okul ve dershanelerin kapatılma kararı ve kararda ısrar. İpler iyice gerildi anlayacağın. Bu transfer sorunsuz halledilirse ki halledilecek, hükümetin imajı ciddi bir darbe alacak. Aklıma başka bir şey gelmiyor.

-Sen bu iyin neresindesin Harun? Bildiğim kadarıyla camiayla hiçbir ortak noktan yok. Bırak camiayı sağcı bilinen partilere oy verdiğini bile zannetmiyorum. Yanılıyor muyum?

-Haklısın enişte. Camiayla tek ortak noktam para. Yasallaşmasını istediğim kayıt dışı parayı aklamak istiyorum. Emlak veya şirket kurtarma gibi işlerle uğraşamam. Ama camia pek öyle senin zannettiğin gibi değil. Tamamen dini bir gurup değil anlayacağın. Amerikalılarla, İngilizlerle ortaklıkları var. Normal de transferlerimi garantili yapmayı tercih ederim. Camianın gücünü bildiğim için transfer teklifini kabul ettim. Sana bu yüzden ilettim.

-Ben de bu yüzden kabul ettim Harun. Değil se dernek yönetimindekilerin hiç birini tanımam. 2001 krizinden hatırladığım bir cümle var: Devlet bir fil biz yıllardır bu filden beslendik büyüdük. Benim tedirginliğim fil dönerse altında kalırız.

-Orasını merak etme. Camianın devletteki gücünü biliyorum. Transferde hiçbir sorun çıkmayacak. Paralarımız Londra’da hem yasallaşacak, hem büyüyecek.

-Sen camianın gücünü biliyorsun. Ben de devletin gücünü biliyorum Harun. Camia karşıtı klikten emin miyiz?

-Eminiz enişte. Camia karşıtı Devletçi klik pasifize oldu. Transferi kimse engelleyemez.

-Umarım dediğin gibi olur Harun. 100 milyon hazır. En başında dediğim gibi seni bilir seni tanırım. Muhatabım sensin. Paramın başına bir iş gelirse Orhan’ı yönetimdekilerin üstüne salarım bilmiş ol. Parayı kaybetmek bir tarafa devlet düşmanı pozisyonuna düşmeyi kabullenemem.

-Bir duyum falan mı aldın enişte?

-Duyum falan almadım Harun. Sermayemi korumak için teklifini kabul ettim. Ailemden kimsenin haberi yok. Devletten bahsediyoruz. Devletin içinde milliyetçi bir klik her zaman vardır. Anlaşılırsak hain ilan ediliriz. Farkındaysan hükümet savaş baltasını çıkardı. Her an camia ve yandaşları hain ilan edilebilirler. Gümbürtüye gideriz. Devlet yanlısı olduğum için benimle iş yapan insanlara bunu izah edemem. Kimse edemez. Nasıl olacak?

-Bir iki gün içinde haber bekliyorum enişte. Haber gelince parayı verilen adrese teslim edip makbuzu ve hesap cüzdanını teslim alacağız. Sanıyorum bir ay sonra Londra’dan asıl hesap cüzdanları gelir. Sonrasında Franklin kraliçenin kucağında büyüsün. Sen kamyonları ayarla. Haber gelince plakaları vereceğiz. Kamyonlar yolda durdurulmayacak. Benim parayı da senin arabayla gönderebilir miyiz?

-Olur. Paraya ben götüreceğim zaten. Haber gelince parayı bizim depoya gönder. Hallederiz.

-Sen niye götürüyorsun enişte? Bir sürü şoförün var.

-Böyle bir yük için kendimden başkasına güvenmem Harun. Kendi ellerimle teslim eder cüzdanımı teslim alırım. Prensip meselesi. Kahvaltı için teşekkürler.

-Afiyet olsun enişte. Her zaman beklerim. Bu genç kim? Yeni koruman mı?

-Yeğenim Murat iki yıldır il dışındaydı. Orhan’ın oğlu.

-Orhan’ın yetişkin oğlu olduğunu bilmiyordum.

-Orhan’da bilmiyordu. Haber bekliyorum senden. Görüşürüz. 

 

19 Ekim 2013 Akşam

Orhan Metin ve Sevcan lüks araçlarından inip restauranta girdiler. Rezerve edilmiş iki kişilik masaya oturup siparişlerini verdiler.

-Gazinoya gideriz diye düşünmüştüm.

-Beğenmediysen.

-Olur mu Orhan çok beğendim. Sadece beklemiyordum.

-Hayatımda bu aralar beklemediğim çok şey oydu Sevcan. Yakın zamanda iki çocuğum olduğunu öğrendim mesela.

-Sen ciddi misin? Bu çok güzel değil mi?

-Güzel mi değil mi henüz karar veremedim Sevcan. Ama ya yaşlanıyorum veya yumuşuyorum. Doğal karşıladım, hatta içten içe sevindim. Gerçi yaptıklarımdan sonra çocuklarım bana baba demiyorlar ama halledeceğim.

Garsonların servis ettiği yemeği sessizce yediler.

-Sen bana bir şey mi söyleyeceksin Orhan?

-O kadar belli mi?

-Bu aralar garip davranıyorsun. Daha doğrusu bayağıdır garip davranıyorsun. Yıllar önce kısa süreli bir ilişki yaşadık. Beni hayatından uzaklaştırdın. Ama peşimi bırakmadın. Oturduğum evi senin aldığını biliyorum. Uzaktan beni takip ettiriyorsun. Hiç iş sıkıntısı çekmiyorum. Tekrar ilişki yaşamaya başladık. Bunlar senden beklenmeyen garip davranışlar öyle değil mi?

-Aslına bakarsan öyle. Diyorum ya yaşlanıyorum galiba pek eskisi gibi değilim. Çalışmanı istemiyorum Sevcan. Diyorum ki sen de istersen tamamen bana taşın. Çocuğun ve teyzende gelsin.

-Bu ne demek Orhan açıklar mısın?

Orhan cevap veremedi, düşündü. Cebinden çıkardığı yüzük kutusunu masanın üstüne koydu.

-İstersen sana nikah kıyarım Sevcan. İstersen. Ailesiz olmaktan bıktım artık.

Sevcan yüzük kutusunu şaşkınlıktan açamadı yerinden kalkıp Orhan’ın boynuna sarıldı. Yanağından öptü.

-Bu evet demek mi?

-Evet Orhan Evet. Senin böyle bir karar vereceğini düşünemezdim. İnanamıyorum. Senin birini sevebileceğini asla düşünemezdim.

-Sen yine de düşünme Sevcan. Ali ağabeyim hariç Ben insanları sevmem. Sevmek zaaftır. Birini sevdiğin zaman taviz verirsin. Benim işimde zaaf hayatına mal olur. Ben bu günlere zaafım olmadığı için geldim. Zaafım olacak korkusuyla bilhassa kadınlarla duygusal bağ kurmadım. İstemesem de kader işliyor. Yakın zamanda iki çocuğum olduğunu öğrendim. Garip duygular yaşadım. Çocuklarımın bana baba demelerini istedim sanki. Sana bir soru soracağım bana dürüst ol. Çocuğunun babası kim?

Sevcan beklemediği bu soru karşısında şaşırdı hemen cevap veremedi.

-Önemli mi?

-Çok önemli Sevcan. Tahmin edemeyeceğin kadar önemli. Biz on sene önce ayrıldık. Çocuğun 9 yaşında. Çocuk benden değil se bile önemli değil. Nüfusuma geçiririm. Babası bensem bilmem lazım.

-Oğlumun babası sensin Orhan. Senden ayrıldıktan sonra hamile olduğumu öğrendim. Seni bilmesini istemedim. Senin yolundan gitmesini istemedim. Bildiğini sanıyordum.

-Kuvvetli şüphem her zaman vardı Sevcan. Şüphelenirsin diye araştırmadım. Ben avukatlarla görüşürüm, gerekli işlemleri yaparlar. İlk fırsatta da seni aile yemeğine götüreceğim. Çocuk şimdilik aramızda kalsın. Peşin peşin söyleyeyim düğün falan yapmam.

-Tamam canım sen nasıl istersen.

 

20 Ekim 2013

 

      Murat Soylu Kibar Karaşahin ve Yasemin’i önce alışverişe götürdü. Ama götürüp götüreceğine pişman oldu. Kısa zamanda hallederiz diye sabah hafif bir kahvaltı yapmıştı. Zaman ilerledikçe yorulmuş, sıkılmıştı. Emlakçı Erhan Ak ile saat 12,00 a kadar yaya olarak restaurant için yer baktılar ama hiç birini beğenemediler. Saat 12,30 da yorgun argın bir kafeye otururlar.

-Valla Kibar Hanım elimdeki, hatta arkadaşlardaki bütün binaları gösterdim. Gösterebileceğim başka bina maalesef yok. Sanırım bir karar veremediniz.

-Mesele tam olarak binalar değil Erhan Beyciğim. Anlamışsınızdır. Kafamda restaurantımın tarzını belirleyemedim. Gösterdiğiniz binaların hepsi de çok güzel inanın ki?

-Bence daha fazla düşünme yenge. Açacağın mekan belli değil mi? Ortamına uygun elit bir mekan açacaksın. Hem kendi aileni hem de amcamları düşününce farklı bir konsept uygun olur mu sence? Fiyatı en uygun gelen binayı tutalım.

Beyaz gömlekli garson yaklaştı.

-Efendim ne arzu edersiniz?

-Sizi bilmem ama ben hem terledim hem yoruldum. Soğuk bir limonata istiyorum. Yanına sarma baklava üstüne dondurma. Hem serinlemeye hem enerjiye ihtiyacım var.

-Ben de aynından istiyorum.

-Birader benim karnım aç. Yiyecek neler var? Poğaça, tost, börek?

-Hepsi var efendim. İsterseniz gözleme de yaptırabilirim.

-Gözleme çok yağlı olur birader. Sen bana tost yaptır. Tost ekmeğine değil normal ekmeğe. Kaşarı bol olsun. Yağının akmasını isterim ona göre. Yanına bende limonata alayım. Yoksa portakal suyu veya ayranda olabilir. Fark etmez. Tatlıyı sonra söylerim.

-Bana bir peynirli poğaça getirin. Çayınız varsa çay alırım.

-Bir ekmek fazla gelmesin Murat, bu sıcakta.

-Yok yenge anca doyarım. Siz baklavanızı yemeden ben yerim tostu.

-Muratt?

-Ne var Yasemin? Üç saattir geziyoruz. Açlıktan bayılmak üzereyim. Yarı aç gezmeye alışkın değilim. Ben yaşamak için yiyen biriyim. Kusura bakma yenge böyle gezeceğimizi bilseydim bu tostu sabah yer akşama kadar mola vermeden gezerdim. Müsaaden var mı? Bende fikrimi söyleyeyim.

-Müsaade ne demek Murat? Her kesin fikrine ihtiyacım var.

-Ben öyle trendmiş elitmiş anlamam yenge. Avuç içi kadar tosta bir avuç para da vermem. Yasemin böyle şeylere meraklıdır. Günlerdir İstanbul’daki trend mekanların fotoğraflarını inceliyor. İki yıldır şantiyelerde çalışıyorum yenge. Biraz önce dediğim gibi yaşamak için yiyen biriyim. Kusura bakmazsan bir iki soru sormak isterim sana.

-İlginç gidiyorsun Murat buyur.

-Daha önce bir lokanta, pastane ve ya buna benzer bir yer çalıştırdın mı?

-Harun’un otelin mutfağında bir süre çalıştım. Bu ilk olacak ondan karasızım ya.

-Sözlerinden şunu anlıyorum yenge. Açacağın mekana kesin gelir dediğin kimse yok öyle mi?

-Haklısın Murat.

-Yani piyasayı bilmiyorsun. Sabahtan bu yana baktığımız bütün binalar uygun. Sorun şu bana göre. Sıfırdan müşteri toplayacağına göre ve atıyorum elit bir mekan açmak istiyorsun öncelikle mekanına kendi müşterisi olan bir şef bulmalısın. Benim bildiğim yemek yemeye giden herkes önce şefe, aşçıya sonra mekana gider. Herkes bilir ki uzman bir şef her yerde çalışmaz. Öyle mi?

-Doğru tespit Murat.

-Belki fakında değilsiniz ama kutuplaşan bir ülkede yaşıyoruz. Teşekkür ederim birader. Her mahallenin insanı kendi mahallesinde yemek yer, takılır. Örnek veriyorum; Muhafazakar bir mahallede açacağın mekanda mescid olmalı. Ama burjuva semtte alkollü mekan çalışır. Ama benim gibi yaşamak için yiyenler böyle şeyleri dikkate almaz. Ben fiyat ve lezzete aynı anda bakarım. Sabah işe giderken çorbamı içecek, öğle arasında karnımı doyuracağım yer ararım. Ucuz ama kaliteli olsun isterim. Yemek dediğin yarım saatlik iş. İş yemeği dersen en az iki saat muhabbet yemeği dersen, alkol de varsa en az dört saat.

-Sen Turan Kara’yla görüşmedin değil mi Murat?

-O Kim yenge tanımıyorum.

-Sen devam et Murat, konuşman iyice ilginçleşmeye başladı. Bu arada Erhan Bey. Sizi de işinizden alı koyduk ama…

-Önemli değil Kibar Hanım. Murat beyin sözleri benim de ilgimi çekti.

-Ben olsam ne yaparım? Param var ama tecrübem yok. Açacağım mekanın hedef kitlesi var ama bu kitlenin zaten devam ettiği mekanlar var. Bu durumda iki şıkkım var demektir yenge: 1 Batıracağım parayı tecrübe kazandım diye sineye çekerim ama sonrasında yeniden bir mekan açmaya karar verebilir miyim bilemem. 2 Daha az masrafla para kazanacağım bir yer açarım. Piyasayı öğrenirim. Kaliteli bir iş yaparsam başarı hikayem duyulur ya mekanıma sınıf atlatırım veya ikinci mekanımı istediğim gibi açarım. Karar vermen gereken bu bence.

Murat dediğini yapmış konuşurken garsonun getirdiği tostu diğerlerinden önce bitirmişti. Müsaade ister lavaboda elini yüzünü yıkadı. Masaya geri gelirken bekleyen garsona siparişini verdi.

-Murat bey bir şey sormak istiyorum. Daha önce işletmecilik deneyiminiz oldu mu?

-Hiç olmadı Erhan Bey. Ücretli bir çalışanım. Niye merak ettiniz?

-Bir işletmeci gibi profesyonel konuşuyorsunuz. Böyle bir niyetiniz varsa…

Kibar Karaşahin güldü.

-Bir dakika Erhan Bey. Murat benim danışmanım lütfen. Tüm söylediklerinden sonra ne tavsiye ediyorsun Murat?

-Bu mahallede resmi daire veya okul var mı Erhan Bey?

-Var Murat Bey yürüme mesafesinde iki devlet lisesi var.

-Aklıma ilk geleni söylememi ister misin yenge? Bu Yasemin’in hiç hoşuna gitmeyecek. Büyük olasılıkla senin de hoşuna gitmeye bilir.

-Sen söyle Murat.

-Sondan bir önceki dükkanı hatırladın mı yenge? Çift cepheli, iki katlı olan. Sanırım daha önce lokantaymış.

-Haklısınız Murat Bey. Önce lokantaydı, sonra pastane açtılar çalıştıramadılar.

-Ben olsam oraya minimum masrafla self servis lokanta açarım. Bir aşçı, iki bulaşık ve temizlikçi. Sen zaten işin başındasın. Menü dersen standart. Kuru fasulye, tavuk pilav. Güveç ve benzeri yani herkesin yiyeceği yemekler. Sonrası maharetinize kalmış. Erhan Bey dedi ya. Yakınlarda devlet liseleri varmış. En az 100 öğretmen, yüzlerce öğrenci. Kalite ve fiyat size kalmış. Gördüğüm kadarıyla buralar orta sınıf mahalleler.

-Yuh artık Murat. Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?

-Bir sus Yasemin. Beğenmeyeceğini biliyordum zaten. Bari moral bozma.

-Bana son derece mantıklı geldi Yasemin. Siz ne dersiniz Erhan Bey?

-Ben bir şey demiyorum Kibar Hanım. İşiniz bitince Murat Bey’le çalışmak isterim. İlginç fikirler beni her zaman cezbetmiştir.

Erhan kartını Murat’a uzattı.

-Ağzım açık kaldı Murat. Senin söylediklerini duymak için birisine üste para ödedim biliyor musun?

-Doğrudur yenge.

-Fazla düşünmeye gerek yok Erhan Bey. Murat’ın dediği dükkanla ilgili kararımı en geç yarın size bildiririm. Araştırmanızı istediğim bir konu daha var. Binaya ilerleyen zamanda teras kat yapabilir miyiz? Resmi olarak sıkıntımız olmasın.

-Yenge inanmıyorum sana.

-Tam kararımı vermedim henüz Yasemin. Self servis veya normal lokanta. Sadece bina aklıma yattı. Batırırsam üzülmeyeceğim ama tecrübe kazanacağım fikri hoşuma gitti. Kalkalım mı?

-Teşekkür ederim Erhan Bey. Bu gün sizi çok yorduk kusura bakmayın. Biz o binaya bir daha bakalım.

( Bereli 52 Kovit Molası Sonrası Devam başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 28.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.