1
16 Ekim
Ali sabah saat dokuzda
Ali Abdullah’ın bürosuna damlamıştı. Güneş gözlüğü yüzündeki morlukları
kapatmamıştı.
-Bu halin ne Ali? Ne oldu?
-Önemli değil Abdullah Bey. Dün kendine
istihbaratçı diyen birileri Soner’le beni aldılar, biraz ezdiler. Önemli değil.
Adamlar silahlı oldukları için karşı koymadık. Akşam Karabulut diye biri geldi
kurtardı.
Ali Abdullah Orhan Metin’e baktı.
-Karabulut? Sen tanıyor musun Orhan?
-Bilmiyorum ağabey. Mesele neymiş?
-Meseleyi anlatmadan izniniz olursa işten ayrılmak
istiyorum Abdullah Bey.
-İznim yok Ali. Çalışmandan memnunuz öyle değil mi
Orhan?
-Evet ağabey. Meseleyi anlatacak mısın Ali?
-Funda Yılmaz’ı kurtardığımız gece evde para dolu
bir çanta buldum, Suphi’nin arkasındakileri öğrenmek istiyordum. Bu yüzden
çantayı almak için sizi aramıştım hatırlıyorsanız.
-Evet bende sana sorumluluk sende istiyorsan al
dedim.
-Dün paranın sahipleri Soner’e ulaşmışlar.
Anladığım kadarıyla adamların ellerinde benim ve Soner’in görüntüleri var.
Saddam diye biri. Bana parayı Soner’e Burak Çaylı’ya neden sıktığını sordu.
Daha sonraki konuşmalarından anladığım Saddam camianın bağış parasına çökmüş. Bize
yaptıkları için Saddam’ı öldüreceğim.
Orhan
Metin umursamazdı.
-Öldürürsen öldür. İzin mi istiyorsun?
-İzin istemiyorum Orhan Bey. Diyarbakır’a
gideceğimiz gece bir arabanın bizi takip ettiğini, iki sokak sonra kaybolduğunu
söylemiştim hatırlarsanız. Plakayı araştırttım. Araba bir iş adamına ait ama Bedrettin
Koç’un adamları kullanıyor.
Orhan Metin dikkatini topladı bir anda.
-Bedrettin Koç seni mi takip ettiriyormuş, sebep?
-Bilmiyorum. Geçen hafta Suphi Tekin ve Bedrettin
Koç görüşmüşler. Suphi’nin mekanında. Diyarbakır dönüşü peşime 5 kişiyi neden
taktığınızı sordum size. Evimin önündeki arabada iki kişi beni takip ediyor,
sizin adamlarınız. Recep Çağ adında başka biri takip ediyor. Adamınız olduğu
için bir şey yapmadım. En son iki kişi daha takip etmeye başladı. Adamlar Bedrettin
Koç’un adamları. Suphi, Bedrettin ve Saddam benim meselem. Üçünü de ortadan
kaldıracağım. Kişisel meselem yüzünden kimsenin zarar görmesini istemiyorum. Bu
yüzden işten ayrılmak istiyorum.
Ali
Abdullah Bedrettin’i hatırlamıştı.
-Bedrettin bizi de tehdit etmişti Orhan hatırladın
mı?
-Hatırladım, hatırladım. Suphi’yle meselen ne Ali?
-Şahsi bir meselem yok Orhan Bey. Tamirhanesini
basıp kasasını boşaltınca Suphi delirmiş olmalı. Beni öldürtmek için Bedrettin
Koç’la temas ettiğini düşünüyorum. Bu sayede hamilerini kırmayacağını düşünmesi
doğal. Hatırlı dostları yüzünden tazminat talebinden vaz geçti biliyorsunuz.
Bana bulaşacağını tahmin ettiğim için takip ettiriyordum. Para dolu çantayı ev
Suphi’ye ait olduğu için aldım. Suphi’yi himaye edenleri öğrenmek istedim.
Suphi, Bedrettin ve Saddam bana saldıracaklar. Kimsenin zarar görmesini
istemiyorum. Saddam’ın işi kolay olacak. Saldırmaya fırsat kalmadan adresinin
geleceğini tahmin ediyorum.
-Kim gönderecek adresi?
-Karabulut adındaki istihbaratçı gönderecek
diye tahmin ediyorum Abdullah Bey. Saddam’ın camianın parasına çöktüğünü
düşündü. Saddam’ı bana öldürtür. Olmazsa da araştırıp adresini bulacağım. Size
sıkıntı olmasını istemiyorum.
-Biz sana para çantasını al emri verdik mi Ali?
-Vermediniz Abdullah Bey.
-Saddam, Suphi veya Bedrettin’i infaz emri verdik
mi?
-Vermediniz.
-Vermediğim emirden dolayı kimse beni sorumlu
tutamaz. Sorumluluk sende Ali. Sadece güvenliği artır. Ne yapacaksan da kimseyi
tehlikeye atmadan bir an önce yap. İşine
devam edebilirsin. Parayı ne yaptın?
-Bende bunu söylemek üzereydim Abdullah Bey. Soner
sabah paraları kontrol ettirdi. Sahte değil. Orhan Bey’in dükkanda bozdurup
Çocuk Esirgemeye vereceğim. Sorun olur mu Orhan Bey?
-Olmaz Ali. Çakal’a söylerim halleder.
Ali
müsaade isteyip çıkınca Ali Abdullah kendisini dik dik süzen kardeşi Orhan
Metin’e baktı.
-Ne oldu Orhan?
-Cevap vereceğin soruların sayısı artıyor ağabey.
Haberin olsun. Bende kalkıyorum. Alo Çakal..
Kasada para varsa Ali’nin dövizini bozun.
Holding
binasından çıkan Ali Recep Çağ’ın şoför koltuğunda oturduğu araca bindi.
Çıkarken Serhat’ı aramıştı.
-Anlat bakalım Recep. Alo Serhat Bey. Araştırman
istediğim bir konu var. Ordu ve Emniyet’ten ayrılmış temiz birilerini bulabilir
misin? Araştır bakalım. Bugün belli olmaz. İş yerlerimizi gezeceğim. Çaylı’lara
uğrayacağım. Tamam görüşürüz. Seni dinliyorum Recep. Beni niye takip ediyorsun?
-Prosedür Ali Bey.
-Prosedürler bizi takip ediyorlar Recep.
Prosedürlerin arkasındakileri fark ettin mi?
Recep
belini yokladı.
-Fark ettim Ali Bey. Durdurayım mı?
-Şimdi değil Recep. Uygun bir yerde halledeceğiz.
Kim oldukların biliyor musun?
-Bilmiyorum istiyorsanız öğrenirim.
-Öğren bakalım.
-Nereye gidiyoruz efendim.
-Çaylı Holding’e gidiyoruz Recep. Alo Soner. Çanta
şimdilik sizde dursun. Sonra bozduracağım. Vaz geçmedim ama miktar çok. Düşük
bağışlar için adam ayarlamam lazım. Beni takip etmeni Orhan Bey’mi istedi Recep?
-Evet Ali Bey. Orhan Bey istedi.
-Tahmin etmiştim. Seni dinliyorum Recep, kimsin
necisin güvenlik işine neden girdin anlat.
Recep
bu soruyu bekliyordu. Dikiz aynasına bakıp gülümsedi.
-Adrenalin desem inanmazsınız. Yapacak başka işim
yoktu.
-Ailen yok mu?
-Benim peder tefeciydi Ali Bey. Öldürüldü. Pederin
tefeci olduğunu öğrendiğimde lisedeydim. Gözümün önünde adamın birinin ağzını
burnunu kırdılar. Sağlığında pederin bayağı parasını çarçur ettim. Yurt dışına
bile gittim. En son çapından büyük birine bulaştığı için vuruldu. Peder ölünce
bize çöktüler. Banka hesaplarını, kasalarını boşaltıp borçlarını ödedik. Annem
ve kız kardeşim bize kalan evlerin kiralarıyla geçiniyorlar. Başımı belaya
sokmamak için ben uzak duruyorum. Bir ara niyetlenmedim değil ama işin doğrusu
tırstım. Pederi ortadan kaldıranlar çok güçlüler. Dövüş sanatları falan bir
sürü eğitim aldım. Orhan Bey’in yanına girdim.
-Seni niye yanıma aldım biliyor musun?
-Bilmiyorum Ali Bey.
-Öldürmemek için. Yanımda yürüyenleri öldürmem.
Şüpheli takip edenleri öldürürüm. Yanımda veya önümde yürümeye dikkat et.
Çaylı
Holdingin önüne gelmişlerdi. Ali arabadan inerken bir çocuk abi abi diye
seslenerek arabaya yaklaştı. Elindeki küçük kağıdı uzattı.
-Kağıdı sana gönderdiler ağabey.
-Kim gönderdi?
Çocuk
etrafına bakındı.
-Bilmiyorum ağabey. Bir adam kağıdı sana verirsem
para vereceğini söyledi.
Ali
gülümsedi. Cebinden çıkardığı yüz lirayı çocuğa uzattı. Kâğıda baktı.
-Saddam’ın evinin
adresi.......................................
Recep’le
göz göze geldi.
-Akşama icraata gideceğiz Recep. Hem gittiğimiz
yerdekileri, hem arkamızdakileri.
-Kime gideceğimizi söyleyecek misiniz efendim?
-Dün bizi ezenlere gideceğiz Recep. İlave makine ve
mühimmat al.
-Takip edenler?
-Bedrettin Koç’un adamları. Tanıyor musun?
-Duydum Ali Bey. Bedrettin Koç dağdan gelmiş
İstanbul’a, tehlikeli diye duydum.
-Büyükşehir’de yaşamak her zaman tehlikelidir
Recep. Benimle çalışmak istiyorsan net olmalısın. Hakkımda ne biliyorsun.
-Hakkınızda her hangi bir bilgim yok Ali Bey.
Günlerdir sizi izliyorum ama bir şey öğrenemedim.
-Bu iyi Recep. Sırrımı başkasına verirsen seni
öldürürüm. İstersen akşam gelmeyebilirsin. Geleceksin senden istediklerim var.
-Peki efendim.
-Bedrettin ve Suphi Tekin hakkında bilgi istiyorum.
Evleri, mekanları.
-Bu adamlarla bir sıkıntı mı var Ali Bey?
-Kişisel mesele Recep. Yakında bana yürüyecekler.
Hazırlıklı olmak lazım.
-Peki efendim nasıl isterseniz.
Ali
elindeki kağıdı Recep’e uzattı. Holding binasına girdi. Doğrudan güvenlik
odasına yürüdü. Odadakilerin verdikleri böcek ve kameraları alıp lobiye geçti.
Hatice lobide birileriyle konuşuyordu. Konuşmanın bitmesini bekledi. Hatice’ye
yaklaştı.
-Geçmiş olsun, kaza mı geçirdiniz?
-Teşekkür ederim Hatice Hanım. Küçük bir kaza
önemli değil.
Hatice Ali’nin elindekilere baktı.
-Bunlar ne Ali Bey?
-Ofis katında bulunan böcek ve kameralar Hatice
Hanım.
-Siz ciddi misiniz?
-Arkadaşlar ofis katındaki tüm odalarda bol
miktarda böcek ve kamera bulmuşlar Hatice Hanım. Aramada çalışanlarınızda
bulundu değil mi?
-Evet asistanım buradaydı. Şaşkınlığımı mazur görün
lütfen. Bizi kimler niçin dinlesin, kaydetsin ki? Anlam veremiyorum.
-Bir isteğiniz olacak mı? Çıkmam lazım. İş
yerlerini geziyorum da.
-Henüz şaşkınlığımı atamadım Ali Bey. Odalarda
olabilir mi? Veya sizin koymadığınızı nereden bileceğiz?
Ali
güldü.
-Güvenliğinizi yeni devraldık Hatice Hanım.
Bildiğim kadarıyla Çaylı Holding ile Karaşahin Holding arasında bir iş birliği
olmadı. Yanılıyor muyum? Şüphelenmekte haklısınız ama bana mantıksız geldi.
-Düşününce bana da mantıksız geldi Ali Bey. Sizi
suçlamak gibi bir düşüncem yoktu. Durumu tam olarak kavrayamadım.
-Odalarda arama yapmamızı ister misiniz?
-Bu bizim için çok büyük bir risk Ali Bey. Odalarda
kamera çıkarsa ticari olarak biteriz. Babamla görüşüp size haber veririm.
-Sonucu bana bildirirsiniz Hatice Hanım. Görüşürüz.
Ali
arabasını Saddam’ın kaldığı evin 500 metre kadar uzağına park etti. Recep kendi
arabasıyla evin ilerisine konuşlanmıştı. Takipçilerde 750 metre geriye park
etmişlerdi. Ali yürüyerek ilerledi. Recep’in arabasına bindi.
-Evin arkasından geçiş var mı?
Recep’in
gözü takipçilerin arabasındaydı.
-Evin arkasından tam takipçilerin arabasının önüne
çıkarız Ali Bey. Evde çilingir sofrasının başında dört kişi, arkadaki arabada
ise iki kişi var. Nasıl yapacağız?
-Birazdan sırrıma ortak olacaksın Recep. Olmam
dersen geri dönebilir veya arabada bekleyebilirsin, kızmam. Olurum dersen geri
dönüş yok.
-Bana güveniyor musunuz Ali Bey?
-Kendimden başka kimseye güvenmem Recep. Sen
güvendireceksin. Sana güveneyim mi?
-Her türlü güvenebilirsiniz Ali Bey. Kimlere
sıkacağız?
-Saddam adında bir itirafçı. İstihbarat kimliğini
kötü işlerde kullanan bir itirafçı. Susturucun var mı?
-Var Ali Bey. Çıkalım mı?
-Çıkalım Recep. Birinci kural, maske ve eldiveni
asla çıkartma. İz bırakma. Önce takipçileri halledelim.
Ali ve Recep silahlarını bellerine takıp
arabadan indiler. Hızlı bir şekilde evin arkasına dolaştılar. Takipçileri
arabanın farlarını kapatmış bekliyorlardı. Arabanın içinde bekleyenleri
öldürmeleri zaman almadı. Beklemeden Saddam’ın kaldığı eve yöneldiler. Mutfak
kapısından girdiler. İçerdekileri öldürüp evi kolaçan etmeleri ve arabaya geri
dönmeleri 15 dakikalarına almıştı. Ali arabasından aldığı parayı Recep’e
uzattı.
-Bu senin Recep.
-İhtiyacım yok Ali Bey. İhtiyacım olursa isterim.
Adrenalin yeterli geldi. Merakımı mazur görün Biraz önce devletin affettiği adamlara
sıktık. Bedel ödeteceklerdir.
-Saddam kredisini çoktan tüketmişti Recep. Adres
gönderen hak aramaz, değil mi?
-Haklısınız Ali Bey.
17 Ekim
Hatice Çaylı ve annesi
Müşerref Çaylı akşam yemek masasına oturmuşlardı. Caner Çaylı henüz gelmemişti.
Müşerref Çaylı her zamanki agresifliğindeydi.
-Sinirden uyuyamıyorum kızım. Babanın yaptığını
hazmedemiyorum. İntikam almadığın yetmezmiş gibi sen tut oğlunun katilini işe
al. İnanamıyorum Hatice.
-Babam kafasındaki şüphelerden kurtulmadan intikam
çabası içine girmez anne. Babamı tanımazmış gibi konuşuyorsun.
-Tanımıyormuşum kızım. 34 yıllık kocamı hiç
tanımamışım.
-Anne niye böyle konuşuyorsun? Babamı katil yapmak
istediğinin farkında mısın? Şüphelerinden kurtulur kurtulmaz bir şeyler
yapacaktır mutlaka. Ben babamın elinin altında olması için Ali Yıldırım’ı
yanında tuttuğunu düşünüyorum.
Çaylı ailesinin
kadınları yemek masasında iken Caner Çaylı Holding binasından Ali’yi aramıştı.
-Buyurun Caner Bey.
-Ali müsaitsen ofise kadar gelebilir misiniz?
Bekliyorum.
-Geliyorum Caner Bey. Görüşürüz.
Caner
Çaylı’nın ofisinin kapısı açıktı. Çıkmaya hazırlanan Asistan Ayşe konuşulanları
duymuştu. Hemen Hatice Çaylı’yı aradı.
-Hatice Hanım. Rahatsız ediyorum kusura bakmayın.
-Tam olarak sorun sayılmaz Hatice Hanım. Caner Bey
ofiste. Çıkmak üzereydim. Asansöre
binmek üzereyken duydum. Ali Yıldırım’ı
ofise çağırdı.
Telefonu
kapatan Hatice aceleyle yemek masasından kalktı.
-Ne oldu kızım. Nereye bu saatte?
-Babam Ali Yıldırım’ı ofise çağırmış.
Müşerref Çaylı’nın yüzü beklenmedik şekilde
güldü.
-Çok şükür Elhamdülillah. Nihayet oğlumuzun
intikamını almaya karar verdi demek.
-Saçmalama anne! İnşallah zamanında yetişirim.
Ali nihayet beklediği telefonu nihayet
almıştı. İki yıldır çektiği azap sona erecekti nihayet. Ölmeyi hayal ederek
Çaylı Holding binasına gelen Ali asansörle ikinci kata çıktı. Asansörden inip açık olan kapıdan sol
taraftaki büyük ofise kapıyı itekleyip girdi. Caner Çaylı bekliyordu.
-Selamün Aleyküm Caner Bey.
-Aleyküm Selam Ali. Bir şeyler içmek istersen dolaptan
alabilirsin.
Ali
Caner Çaylı’nın işaretiyle büyük masanın önündeki misafir koltuğuna oturdu.
-Teşekkür ederim Caner Bey. Ofis katında bulduğumuz
böceklerle mi ilgili?
-Yok Ali. Konu böcekler değil. Konu oğlum.
Öldürdüğünüz oğlum Burak.
Ali
cevap veremedi.
-Anlıyorum Caner Bey.
-Oğlumu sen mi öldürdün Ali?
-Burak öldüğünde evdeydim Caner Bey.
-Oğlumu sen öldürmedin yani.
-Eve oğlunuzu öldürmek için
gitmiştim ama ben öldürmedim.
Caner Çaylı çekmecesinden çıkardığı kâğıdı
uzattı. Fotoğrafta Ali’nin yüzü gayet net belliydi. Yanında Bekir Özayhan ve
Soner Çakal vardı.
-Bu fotoğraftaki sen misin?
Ali
duygusuz cevap verdi Caner Çaylı’ya;
-Ben değilim.
-Oğlumun öldürüldüğü evde neler vardı?
-İçki şişeleri, uyuşturucu ve bir kadın vardı.
-Kadın, uyuşturucu ve içki. Yalan söyleme Ali.
-Yalan söylemiyorum Caner Bey. Burak ve arkadaşları
Helin Karaşahin’in asistanı Funda Yılmaz’ı kaçırıp tecavüze yeltendiler.
Caner
Çaylı biraz önce basılı kâğıt aldığı çekmeceden tabancasını çıkardı masanın
üstüne koydu. Bu sırada Hatice Çaylı telaşla büroya girdi. Telaş ve heyecanla
bağırdı.
-Babaa! Ne yapıyorsun?
Caner
Çaylı gereğinden çok sakindi. Ali’nin karşısındaki koltuğu işaret etti kızına.
-Geldin mi kızım. Ali ile Burağı niçin
öldürdüklerini konuşuyorduk.
-Burağı sen mi öldürdün Ali?
-Burak öldüğünde evdeydim Hatice Hanım.
-Kim öldürdü?
Ali
cevap vermedi. Sakinliğini bozmadan belindeki silahı çıkardı. Masanın üstüne
koydu. Hatice şaşkınlıkla seyrediyordu.
-Sakin olun. Caner Bey acınızı anlıyorum. Oğlunuzun
intikamını almak istiyorsunuz. Silah kullanmayı biliyor musunuz?
-Bilmiyorum.
Ali aynı sakinlikle masanın üstüne koyduğu
silahı kurdu. Ağzına mermiyi verdi. Namlu kendine gelecek şekilde yeniden
masaya yerleştirdi.
-Tetiğe basmanız yeterli. Size karşı koymayacağım.
Bir soruma cevap verir misiniz?
........
-Hakkınızda internette bulunan bütün yazıları
okudum. Dindar birisiniz. Cuma namazlarınızı çoğunlukla Sultanahmet camisinde
kılıyorsunuz. Her sene umre’ye gidiyor üç ay kalıyorsunuz. Merak ettiğim Suphi
Tekin’le nasıl bir ilişki içindesiniz?
Caner
Çaylı cevap veremedi. Caner Çaylı’nın bu soruya verebileceği bir cevap yoktu.
.......
-Suphi Tekin kim Ali?
Birkaç
saniye önce ölmekten kurtulan Ali her zaman ki sinir bozucu sakinliğiyle cevap
verdi.
-Suphi Tekin büyük bir hırsızlık çetesinin lideri
Hatice Hanım. Her hafta cuma günü şirketinize ait bir arabayla soygun
paralarını bir yere gönderiyor.
Şaşırma
sırası Hatice’ye gelmişti.
-Bu doğru mu baba?
Caner
Çaylı kızına cevap vermedi. Doğrudan Ali’ye hitap etti.
-Git buradan Ali. Fikrimi değiştirmeden git
buradan.
Ali
konuşmadan silahını beline taktı. Odadan çıktı. Hatice şaşkınlıktan
kurtulamamıştı,
-Duyduklarım doğru mu baba? Şirketin arabasıyla
soygun parası mı taşınıyor?
Caner Çaylı cevap veremedi. Hatice ısrar etmedi.
Babası ayağa kalkınca hareketlendi.
-Gidelim kızım.
-Gidelim baba. Katil olmadığına memnunum baba.
-Ben de kızım. Ben de.