1 Bereli 49

16 Ekim

 

Ali sabah saat dokuzda Ali Abdullah’ın bürosuna damlamıştı. Güneş gözlüğü yüzündeki morlukları kapatmamıştı.

-Bu halin ne Ali? Ne oldu?

-Önemli değil Abdullah Bey. Dün kendine istihbaratçı diyen birileri Soner’le beni aldılar, biraz ezdiler. Önemli değil. Adamlar silahlı oldukları için karşı koymadık. Akşam Karabulut diye biri geldi kurtardı.

Ali Abdullah Orhan Metin’e baktı.

-Karabulut? Sen tanıyor musun Orhan?

-Bilmiyorum ağabey. Mesele neymiş?

-Meseleyi anlatmadan izniniz olursa işten ayrılmak istiyorum Abdullah Bey.

-İznim yok Ali. Çalışmandan memnunuz öyle değil mi Orhan?

-Evet ağabey. Meseleyi anlatacak mısın Ali?

-Funda Yılmaz’ı kurtardığımız gece evde para dolu bir çanta buldum, Suphi’nin arkasındakileri öğrenmek istiyordum. Bu yüzden çantayı almak için sizi aramıştım hatırlıyorsanız.

-Evet bende sana sorumluluk sende istiyorsan al dedim.

-Dün paranın sahipleri Soner’e ulaşmışlar. Anladığım kadarıyla adamların ellerinde benim ve Soner’in görüntüleri var. Saddam diye biri. Bana parayı Soner’e Burak Çaylı’ya neden sıktığını sordu. Daha sonraki konuşmalarından anladığım Saddam camianın bağış parasına çökmüş. Bize yaptıkları için Saddam’ı öldüreceğim.

            Orhan Metin umursamazdı.

-Öldürürsen öldür. İzin mi istiyorsun?

-İzin istemiyorum Orhan Bey. Diyarbakır’a gideceğimiz gece bir arabanın bizi takip ettiğini, iki sokak sonra kaybolduğunu söylemiştim hatırlarsanız. Plakayı araştırttım. Araba bir iş adamına ait ama Bedrettin Koç’un adamları kullanıyor.

Orhan Metin dikkatini topladı bir anda.

-Bedrettin Koç seni mi takip ettiriyormuş, sebep?

-Bilmiyorum. Geçen hafta Suphi Tekin ve Bedrettin Koç görüşmüşler. Suphi’nin mekanında. Diyarbakır dönüşü peşime 5 kişiyi neden taktığınızı sordum size. Evimin önündeki arabada iki kişi beni takip ediyor, sizin adamlarınız. Recep Çağ adında başka biri takip ediyor. Adamınız olduğu için bir şey yapmadım. En son iki kişi daha takip etmeye başladı. Adamlar Bedrettin Koç’un adamları. Suphi, Bedrettin ve Saddam benim meselem. Üçünü de ortadan kaldıracağım. Kişisel meselem yüzünden kimsenin zarar görmesini istemiyorum. Bu yüzden işten ayrılmak istiyorum.

            Ali Abdullah Bedrettin’i hatırlamıştı.

-Bedrettin bizi de tehdit etmişti Orhan hatırladın mı?

-Hatırladım, hatırladım. Suphi’yle meselen ne Ali?

-Şahsi bir meselem yok Orhan Bey. Tamirhanesini basıp kasasını boşaltınca Suphi delirmiş olmalı. Beni öldürtmek için Bedrettin Koç’la temas ettiğini düşünüyorum. Bu sayede hamilerini kırmayacağını düşünmesi doğal. Hatırlı dostları yüzünden tazminat talebinden vaz geçti biliyorsunuz. Bana bulaşacağını tahmin ettiğim için takip ettiriyordum. Para dolu çantayı ev Suphi’ye ait olduğu için aldım. Suphi’yi himaye edenleri öğrenmek istedim. Suphi, Bedrettin ve Saddam bana saldıracaklar. Kimsenin zarar görmesini istemiyorum. Saddam’ın işi kolay olacak. Saldırmaya fırsat kalmadan adresinin geleceğini tahmin ediyorum.

-Kim gönderecek adresi?

-Karabulut adındaki istihbaratçı gönderecek diye tahmin ediyorum Abdullah Bey. Saddam’ın camianın parasına çöktüğünü düşündü. Saddam’ı bana öldürtür. Olmazsa da araştırıp adresini bulacağım. Size sıkıntı olmasını istemiyorum.

-Biz sana para çantasını al emri verdik mi Ali?

-Vermediniz Abdullah Bey.

-Saddam, Suphi veya Bedrettin’i infaz emri verdik mi?

-Vermediniz.

-Vermediğim emirden dolayı kimse beni sorumlu tutamaz. Sorumluluk sende Ali. Sadece güvenliği artır. Ne yapacaksan da kimseyi tehlikeye atmadan bir an önce yap.  İşine devam edebilirsin. Parayı ne yaptın?

-Bende bunu söylemek üzereydim Abdullah Bey. Soner sabah paraları kontrol ettirdi. Sahte değil. Orhan Bey’in dükkanda bozdurup Çocuk Esirgemeye vereceğim. Sorun olur mu Orhan Bey?

-Olmaz Ali. Çakal’a söylerim halleder.

            Ali müsaade isteyip çıkınca Ali Abdullah kendisini dik dik süzen kardeşi Orhan Metin’e baktı.

-Ne oldu Orhan?

-Cevap vereceğin soruların sayısı artıyor ağabey. Haberin olsun. Bende kalkıyorum. Alo Çakal..  Kasada para varsa Ali’nin dövizini bozun.

            Holding binasından çıkan Ali Recep Çağ’ın şoför koltuğunda oturduğu araca bindi. Çıkarken Serhat’ı aramıştı.

-Anlat bakalım Recep. Alo Serhat Bey. Araştırman istediğim bir konu var. Ordu ve Emniyet’ten ayrılmış temiz birilerini bulabilir misin? Araştır bakalım. Bugün belli olmaz. İş yerlerimizi gezeceğim. Çaylı’lara uğrayacağım. Tamam görüşürüz. Seni dinliyorum Recep. Beni niye takip ediyorsun?

-Prosedür Ali Bey.

-Prosedürler bizi takip ediyorlar Recep. Prosedürlerin arkasındakileri fark ettin mi?

            Recep belini yokladı.

-Fark ettim Ali Bey. Durdurayım mı?

-Şimdi değil Recep. Uygun bir yerde halledeceğiz. Kim oldukların biliyor musun?

-Bilmiyorum istiyorsanız öğrenirim.

-Öğren bakalım.

-Nereye gidiyoruz efendim.

-Çaylı Holding’e gidiyoruz Recep. Alo Soner. Çanta şimdilik sizde dursun. Sonra bozduracağım. Vaz geçmedim ama miktar çok. Düşük bağışlar için adam ayarlamam lazım. Beni takip etmeni Orhan Bey’mi istedi Recep?

-Evet Ali Bey. Orhan Bey istedi.

-Tahmin etmiştim. Seni dinliyorum Recep, kimsin necisin güvenlik işine neden girdin anlat.

            Recep bu soruyu bekliyordu. Dikiz aynasına bakıp gülümsedi.

-Adrenalin desem inanmazsınız. Yapacak başka işim yoktu.

-Ailen yok mu?

-Benim peder tefeciydi Ali Bey. Öldürüldü. Pederin tefeci olduğunu öğrendiğimde lisedeydim. Gözümün önünde adamın birinin ağzını burnunu kırdılar. Sağlığında pederin bayağı parasını çarçur ettim. Yurt dışına bile gittim. En son çapından büyük birine bulaştığı için vuruldu. Peder ölünce bize çöktüler. Banka hesaplarını, kasalarını boşaltıp borçlarını ödedik. Annem ve kız kardeşim bize kalan evlerin kiralarıyla geçiniyorlar. Başımı belaya sokmamak için ben uzak duruyorum. Bir ara niyetlenmedim değil ama işin doğrusu tırstım. Pederi ortadan kaldıranlar çok güçlüler. Dövüş sanatları falan bir sürü eğitim aldım. Orhan Bey’in yanına girdim.

-Seni niye yanıma aldım biliyor musun?

-Bilmiyorum Ali Bey.

-Öldürmemek için. Yanımda yürüyenleri öldürmem. Şüpheli takip edenleri öldürürüm. Yanımda veya önümde yürümeye dikkat et.

            Çaylı Holdingin önüne gelmişlerdi. Ali arabadan inerken bir çocuk abi abi diye seslenerek arabaya yaklaştı. Elindeki küçük kağıdı uzattı.

-Kağıdı sana gönderdiler ağabey.

-Kim gönderdi?

            Çocuk etrafına bakındı.

-Bilmiyorum ağabey. Bir adam kağıdı sana verirsem para vereceğini söyledi.

            Ali gülümsedi. Cebinden çıkardığı yüz lirayı çocuğa uzattı. Kâğıda baktı. 

-Saddam’ın evinin adresi.......................................

            Recep’le göz göze geldi.

-Akşama icraata gideceğiz Recep. Hem gittiğimiz yerdekileri, hem arkamızdakileri.

-Kime gideceğimizi söyleyecek misiniz efendim?

-Dün bizi ezenlere gideceğiz Recep. İlave makine ve mühimmat al.

-Takip edenler?

-Bedrettin Koç’un adamları. Tanıyor musun?

-Duydum Ali Bey. Bedrettin Koç dağdan gelmiş İstanbul’a, tehlikeli diye duydum.

-Büyükşehir’de yaşamak her zaman tehlikelidir Recep. Benimle çalışmak istiyorsan net olmalısın. Hakkımda ne biliyorsun.

-Hakkınızda her hangi bir bilgim yok Ali Bey. Günlerdir sizi izliyorum ama bir şey öğrenemedim.

-Bu iyi Recep. Sırrımı başkasına verirsen seni öldürürüm. İstersen akşam gelmeyebilirsin. Geleceksin senden istediklerim var.

-Peki efendim.

-Bedrettin ve Suphi Tekin hakkında bilgi istiyorum. Evleri, mekanları.

-Bu adamlarla bir sıkıntı mı var Ali Bey?

-Kişisel mesele Recep. Yakında bana yürüyecekler. Hazırlıklı olmak lazım.

-Peki efendim nasıl isterseniz.

            Ali elindeki kağıdı Recep’e uzattı. Holding binasına girdi. Doğrudan güvenlik odasına yürüdü. Odadakilerin verdikleri böcek ve kameraları alıp lobiye geçti. Hatice lobide birileriyle konuşuyordu. Konuşmanın bitmesini bekledi. Hatice’ye yaklaştı.

-Geçmiş olsun, kaza mı geçirdiniz?

-Teşekkür ederim Hatice Hanım. Küçük bir kaza önemli değil.

Hatice Ali’nin elindekilere baktı.

-Bunlar ne Ali Bey?

-Ofis katında bulunan böcek ve kameralar Hatice Hanım.

-Siz ciddi misiniz?

-Arkadaşlar ofis katındaki tüm odalarda bol miktarda böcek ve kamera bulmuşlar Hatice Hanım. Aramada çalışanlarınızda bulundu değil mi?

-Evet asistanım buradaydı. Şaşkınlığımı mazur görün lütfen. Bizi kimler niçin dinlesin, kaydetsin ki? Anlam veremiyorum.

-Bir isteğiniz olacak mı? Çıkmam lazım. İş yerlerini geziyorum da.

-Henüz şaşkınlığımı atamadım Ali Bey. Odalarda olabilir mi? Veya sizin koymadığınızı nereden bileceğiz?

            Ali güldü.

-Güvenliğinizi yeni devraldık Hatice Hanım. Bildiğim kadarıyla Çaylı Holding ile Karaşahin Holding arasında bir iş birliği olmadı. Yanılıyor muyum? Şüphelenmekte haklısınız ama bana mantıksız geldi.

-Düşününce bana da mantıksız geldi Ali Bey. Sizi suçlamak gibi bir düşüncem yoktu. Durumu tam olarak kavrayamadım.

-Odalarda arama yapmamızı ister misiniz?

-Bu bizim için çok büyük bir risk Ali Bey. Odalarda kamera çıkarsa ticari olarak biteriz. Babamla görüşüp size haber veririm.

-Sonucu bana bildirirsiniz Hatice Hanım. Görüşürüz.

 

            Ali arabasını Saddam’ın kaldığı evin 500 metre kadar uzağına park etti. Recep kendi arabasıyla evin ilerisine konuşlanmıştı. Takipçilerde 750 metre geriye park etmişlerdi. Ali yürüyerek ilerledi. Recep’in arabasına bindi.

-Evin arkasından geçiş var mı?

            Recep’in gözü takipçilerin arabasındaydı.

-Evin arkasından tam takipçilerin arabasının önüne çıkarız Ali Bey. Evde çilingir sofrasının başında dört kişi, arkadaki arabada ise iki kişi var. Nasıl yapacağız?

-Birazdan sırrıma ortak olacaksın Recep. Olmam dersen geri dönebilir veya arabada bekleyebilirsin, kızmam. Olurum dersen geri dönüş yok.

-Bana güveniyor musunuz Ali Bey?

-Kendimden başka kimseye güvenmem Recep. Sen güvendireceksin. Sana güveneyim mi?

-Her türlü güvenebilirsiniz Ali Bey. Kimlere sıkacağız?

-Saddam adında bir itirafçı. İstihbarat kimliğini kötü işlerde kullanan bir itirafçı. Susturucun var mı?

-Var Ali Bey.  Çıkalım mı?

-Çıkalım Recep. Birinci kural, maske ve eldiveni asla çıkartma. İz bırakma. Önce takipçileri halledelim.

Ali ve Recep silahlarını bellerine takıp arabadan indiler. Hızlı bir şekilde evin arkasına dolaştılar. Takipçileri arabanın farlarını kapatmış bekliyorlardı. Arabanın içinde bekleyenleri öldürmeleri zaman almadı. Beklemeden Saddam’ın kaldığı eve yöneldiler. Mutfak kapısından girdiler. İçerdekileri öldürüp evi kolaçan etmeleri ve arabaya geri dönmeleri 15 dakikalarına almıştı. Ali arabasından aldığı parayı Recep’e uzattı.

-Bu senin Recep.

-İhtiyacım yok Ali Bey. İhtiyacım olursa isterim. Adrenalin yeterli geldi. Merakımı mazur görün Biraz önce devletin affettiği adamlara sıktık. Bedel ödeteceklerdir.

-Saddam kredisini çoktan tüketmişti Recep. Adres gönderen hak aramaz, değil mi?

-Haklısınız Ali Bey.

           

17 Ekim

Hatice Çaylı ve annesi Müşerref Çaylı akşam yemek masasına oturmuşlardı. Caner Çaylı henüz gelmemişti. Müşerref Çaylı her zamanki agresifliğindeydi.

-Sinirden uyuyamıyorum kızım. Babanın yaptığını hazmedemiyorum. İntikam almadığın yetmezmiş gibi sen tut oğlunun katilini işe al. İnanamıyorum Hatice.

-Babam kafasındaki şüphelerden kurtulmadan intikam çabası içine girmez anne. Babamı tanımazmış gibi konuşuyorsun.

-Tanımıyormuşum kızım. 34 yıllık kocamı hiç tanımamışım.

-Anne niye böyle konuşuyorsun? Babamı katil yapmak istediğinin farkında mısın? Şüphelerinden kurtulur kurtulmaz bir şeyler yapacaktır mutlaka. Ben babamın elinin altında olması için Ali Yıldırım’ı yanında tuttuğunu düşünüyorum.

 

Çaylı ailesinin kadınları yemek masasında iken Caner Çaylı Holding binasından Ali’yi aramıştı.

-Buyurun Caner Bey.

-Ali müsaitsen ofise kadar gelebilir misiniz? Bekliyorum.

-Geliyorum Caner Bey. Görüşürüz.

            Caner Çaylı’nın ofisinin kapısı açıktı. Çıkmaya hazırlanan Asistan Ayşe konuşulanları duymuştu. Hemen Hatice Çaylı’yı aradı.

-Hatice Hanım. Rahatsız ediyorum kusura bakmayın.

-Tam olarak sorun sayılmaz Hatice Hanım. Caner Bey ofiste.  Çıkmak üzereydim. Asansöre binmek üzereyken duydum.  Ali Yıldırım’ı ofise çağırdı.

            Telefonu kapatan Hatice aceleyle yemek masasından kalktı.

-Ne oldu kızım. Nereye bu saatte?

-Babam Ali Yıldırım’ı ofise çağırmış.

Müşerref Çaylı’nın yüzü beklenmedik şekilde güldü.

-Çok şükür Elhamdülillah. Nihayet oğlumuzun intikamını almaya karar verdi demek.

-Saçmalama anne! İnşallah zamanında yetişirim.

Ali nihayet beklediği telefonu nihayet almıştı. İki yıldır çektiği azap sona erecekti nihayet. Ölmeyi hayal ederek Çaylı Holding binasına gelen Ali asansörle ikinci kata çıktı.  Asansörden inip açık olan kapıdan sol taraftaki büyük ofise kapıyı itekleyip girdi. Caner Çaylı bekliyordu.

-Selamün Aleyküm Caner Bey.

-Aleyküm Selam Ali. Bir şeyler içmek istersen dolaptan alabilirsin.

            Ali Caner Çaylı’nın işaretiyle büyük masanın önündeki misafir koltuğuna oturdu.

-Teşekkür ederim Caner Bey. Ofis katında bulduğumuz böceklerle mi ilgili?

-Yok Ali. Konu böcekler değil. Konu oğlum. Öldürdüğünüz oğlum Burak.

            Ali cevap veremedi.

-Anlıyorum Caner Bey.

-Oğlumu sen mi öldürdün Ali?

-Burak öldüğünde evdeydim Caner Bey.

-Oğlumu sen öldürmedin yani.

-Eve oğlunuzu öldürmek için gitmiştim ama ben öldürmedim.

Caner Çaylı çekmecesinden çıkardığı kâğıdı uzattı. Fotoğrafta Ali’nin yüzü gayet net belliydi. Yanında Bekir Özayhan ve Soner Çakal vardı.

-Bu fotoğraftaki sen misin?

            Ali duygusuz cevap verdi Caner Çaylı’ya;

-Ben değilim.

-Oğlumun öldürüldüğü evde neler vardı?

-İçki şişeleri, uyuşturucu ve bir kadın vardı.

-Kadın, uyuşturucu ve içki. Yalan söyleme Ali.

-Yalan söylemiyorum Caner Bey. Burak ve arkadaşları Helin Karaşahin’in asistanı Funda Yılmaz’ı kaçırıp tecavüze yeltendiler.

            Caner Çaylı biraz önce basılı kâğıt aldığı çekmeceden tabancasını çıkardı masanın üstüne koydu. Bu sırada Hatice Çaylı telaşla büroya girdi. Telaş ve heyecanla bağırdı.

-Babaa! Ne yapıyorsun?

            Caner Çaylı gereğinden çok sakindi. Ali’nin karşısındaki koltuğu işaret etti kızına.

-Geldin mi kızım. Ali ile Burağı niçin öldürdüklerini konuşuyorduk.

-Burağı sen mi öldürdün Ali?

-Burak öldüğünde evdeydim Hatice Hanım.

-Kim öldürdü?

            Ali cevap vermedi. Sakinliğini bozmadan belindeki silahı çıkardı. Masanın üstüne koydu. Hatice şaşkınlıkla seyrediyordu.

-Sakin olun. Caner Bey acınızı anlıyorum. Oğlunuzun intikamını almak istiyorsunuz. Silah kullanmayı biliyor musunuz?

-Bilmiyorum.

Ali aynı sakinlikle masanın üstüne koyduğu silahı kurdu. Ağzına mermiyi verdi. Namlu kendine gelecek şekilde yeniden masaya yerleştirdi.

-Tetiğe basmanız yeterli. Size karşı koymayacağım. Bir soruma cevap verir misiniz?

........

-Hakkınızda internette bulunan bütün yazıları okudum. Dindar birisiniz. Cuma namazlarınızı çoğunlukla Sultanahmet camisinde kılıyorsunuz. Her sene umre’ye gidiyor üç ay kalıyorsunuz. Merak ettiğim Suphi Tekin’le nasıl bir ilişki içindesiniz?

            Caner Çaylı cevap veremedi. Caner Çaylı’nın bu soruya verebileceği bir cevap yoktu.

.......

 

-Suphi Tekin kim Ali?

            Birkaç saniye önce ölmekten kurtulan Ali her zaman ki sinir bozucu sakinliğiyle cevap verdi.

-Suphi Tekin büyük bir hırsızlık çetesinin lideri Hatice Hanım. Her hafta cuma günü şirketinize ait bir arabayla soygun paralarını bir yere gönderiyor.

            Şaşırma sırası Hatice’ye gelmişti.

-Bu doğru mu baba?

            Caner Çaylı kızına cevap vermedi. Doğrudan Ali’ye hitap etti.

-Git buradan Ali. Fikrimi değiştirmeden git buradan.

            Ali konuşmadan silahını beline taktı. Odadan çıktı. Hatice şaşkınlıktan kurtulamamıştı,

-Duyduklarım doğru mu baba? Şirketin arabasıyla soygun parası mı taşınıyor?

Caner Çaylı cevap veremedi. Hatice ısrar etmedi. Babası ayağa kalkınca hareketlendi.

-Gidelim kızım.

-Gidelim baba. Katil olmadığına memnunum baba.

-Ben de kızım. Ben de.

 

( Bereli 49 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 25.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.