‘’Gelinciklerle dolu tarlalara baktığımda üzüntüsünden kan tüküren Allah’ı görüyorum. Aslında bir tür veremli kız şarkısı söylüyorum, herkes bunun şiir olduğunu düşünüyor. Ne yapayım, aşkın başka türlüsünü bilmiyorum.

Dergilerde falan bazen okuduğum şiirler öyle süslü ve özenli ki, bazen utanıyorum. ‘’(Alıntı)

 

 

Başka türlü olmayı sadece bir kereliğine denedim hatta sadece kısa bir süreliğine…

Mutsuzluğumla mutluyum ben ve bir kelamın yerini sadece bir selam tutar, dercesine sevmeyi seviyorum, azizim.

Tükürdüğümü neden yalayım ki?

Evet, epey zaman oldu doğalı ama hala içimdeki iklim bahardan öteye gitmiyor…

Ve evet, yalanım yok hazanla da barışığım.

İçimde tükenmeyen bir kaynak var, azizim: yoksa seni bu kadar çok nasıl severdim?

İçimde tükenmeyen bir hazine var, azizim ve bulduğum tek kelimeden sayfalarca dolu mektup yazarım sana hem yazmadım mı defalarca?

İçimdeki iklimse gün içinde defalarca deviniyor ve illa ki aşk gözümde tütüyor ama bildiğinden değil asla.

Öldürdüğüm nefsim ve ölmeyen çocuk yanım bir de ölümsüz mizacım bazen hazana öykündüğüm ve ansızın yerimden zıplayıp başımı tavana çarptığım.

Yerin dibine girdiğim zamanlar da olmuyor değil hani: lakin bencil rüzgârlar beni küçümserken ben insanları ve sevgiyi gözümde büyütürken…

Ve işte çeliştiğim nokta derken anneme sesleniyorum:

‘’Haydi, anne, bana güzel bir şey söyle!’’

Ya da telefonun ucundaki arkadaşıma yakınıyorum…

Ve işte bir şey beni olduğum yerde tutup öyle bir sarsıyor ki…

Sanırsın ki; deprem oluyor ve arkası geliyor da.

Yüreğimin kırık fay hattından çıkıyorum yola ve uzadıkça uzuyor yolum.

Sonra çılgın gibi bağırıyorum ve işte başım göğe eriyor.

Farklı olduğumu kabul ettim, azizim ve sen de buna vakıfsın madem bir de vakıf olamadıkların…

Bunları izah edemiyorum asla gerçi defalarca denedim ama…

Diyemediklerim var karşımdakine bir bir.

Bense toplu halde koruyup her cümleyi her duyguyu gece oldu mu kalemle söyleşiyorum ve kalemimle kurduğum güçlü bağ sayesinde bir bir aksediyor sözcüklerim ve beni bekleyen okuyucuların kulağına fısıldamaya başlıyorum bir bir…

Dünyanın çivisi çıktı diyorlar.

Bense bir çivi bir çakmıyorum duvara.

Lakin duvarın öte tarafında yaşayan aklı evvel komşularım gün ve gece boyu sayısız çivi çakıyorlar ve ben hala hükmediyorum güzel şeylerin de olabileceğine:

Ve evet, iddia ettiğim üzere:

Hala güzel ve iyi insanların varlığına duyduğum inançla yaşıyor ve seviyorum ötesinde yine onların varlığına duyduğum inanç ve şükürle yazıyorum.

Bir yudum su içmenin bile şükür vesilesi olduğu o kadar aşikâr ki ve kendime ettiğim zulmün meyvelerini topluyorum şimdi.

Katı bir disiplinle yetiştirildiğim yetmezmiş gibi kendime koyduğum kurallar, azizim…

Bazense asker adımlarında yalnızlığın:

Rap rap rap, diye yürüyorum ve yer inliyor.

Tıp tıp tıp…

Al işte, azizim şimdi de gök ağlıyor.

Tik tak tik tak…

Elbet yüreğimin sesi, azizim bu sevgi olmasa nice olurdu halim hem?

Telaffuz ettiğim hiçbir karşılık da yok işte.

Ben zaten seve seve ve umut ede ede kendimi ve Rabbimi bulmuşken…

Öykündüğüm yine kendimim.

Öyküler derlediğimse benden öte hayatlar, azizim.

Ve üstü örtülü hayatımdan akan gizin ve umudun sesi tüm yazdıklarım ve de yüreğimin sesi…

Devamı mı?

Bekle ve gör.

Şimdilik bu kadar.

 


( Azizim Şimdi De Gök Ağlıyor başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 2/15/2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu