1
Demek ki ameliyat, olmanız gerek imiş,
Hastane masasını, bil de gel Mehmet Fikret.
Oralarda bir şifa, bulmanız gerek imiş,
Lahza lahza her andan, çal da gel Mehmet Fikret
Damarları kalp ile, barıştır Mehmet Ali
Hocamız bize lazım , bekliyor tüm ahali
Bir yanlışın olursa basarız o mahali
Yeter ki bize haber sal da gel Mehmet Fikret.Mehmet Ali ağabey sana şifa dilerim
Umarım operasyon başarılı da geçer
Rabbime niyaz eder sana şifa dilerim
Dünyada hayırlı bir ömürü sana biçer.
-Şifa dilekleriniz için çok teşekkür ederim ama hasta olan Mehmet Fikret bey. Bana değil ona şifa dilemen gerekmiyor mu? Hem ayak ta bozulmuş.
Der demez İshak Aras'ın kafası da görüldü.
-Valla helal doktorum. Şiirden anlıyorsunuz. Ben de dedim ''Ayak bozuldu'' diye ama arkadaş dinlemedi.
-Sen kimsin?
-Bendeniz İsak Aras. İzin verirseniz şiir okuyacağım biraz.
Emeklerin çok büyük, Aras'ta nasip alsın
O tatlı gümüşlerin sevdiklerine kalsın
Yüreğin saat olsun, dostların için çalsın
Başkente selam sabah sal da gel Mehmet Fikret
-Mehmet Fikret Bey'in gümüşleri çok mu tatlı?
-Ha? Anlamadım.
-O Tatlı gümüşlerin demişsiniz de...
-Klavye hatası doktor bey. Gülüşlerin olacak tabii ki.
-Yahu arkadaş hastane hastane olmaktan çıktı resmen şiir etkinliği yaptığımız bir salona dönüştü. Başka kimse var mı? Dur durr durrr. Bir baş gördüm sanki.
-Evet doktor Bey yakaladınız beni. Ben Nuri Baş.
-İyice çıldırmadan sen de oku şiirini ve hemen çıkın
Görmeyesin ne acı ne sıkıntı ne keder
İnşaallah doktordan alırız güzel haber
Şu sitede kim var ise hepisi seni sever
Hemen uyanmak için bir uykuya dal da gel.
-Üstad sen de ayağa uymamışsın. Bu kıtada Mehmet Fikret nerede?
-Aha işte yatakta yatıyor ya.
-Hay Allah'ım ya. Yatak demesen dikkatimi çekmeyecekti? Kim var o yatakta. Hemen çıksın dışarı.
Mehmet Fikret'in üzerindeki pikeyi hışımla çeken Doktor Mehmet Ali gördüğü manzara karşısında hiç şaşırmadı. Mehmet Fikret'in yatağında ona sarılarak yatmakta olan şahıs Mehmet Çağatay Ünlütürk'ten başkası olamazdı zaten aynen tahmin edildiği gibi.
-MCU sen ha...
-Şeyyy kem küm
-Ne yapıyorsun kardeşim o yatakta?
-Şeyyy. Döviz kurlarını ve borsayı takip ediyorum desem inanmazsınız değil mi?
- İnanırım kardeşim. İnanırım. Siz şair milleti ne yaparsa yapsın artık şaşırmıyorum. De bakalım sen ne diyeceksin?
-Ben diyeceğim ki doktor bey:
Haydi ağabeyciğim sağ salim kurtul hemen
Sitede faaliyet sanki cümlemize men
Uzun sürmesin gelmen, müjdedir alo demen
Çokça sevildiğini bil de gel Mehmet Fikret
-Hımm güzelmiş. Şimdi hep beraber ikileyin bakalım. Bırakın da hasta rahat nefes alsın.
-Doktor Bey aramızda kalsın. Hani benden duymuş olmayın ama odada bir kaç kişi daha var.
Der demez paspasın arkasına gizlenmiş olan Silgisizce çıktı ortaya.
-Vay seni ispiyoncu / Vay seni gammaz MCU
Doktor Mehmet Ali şaşırmıştı.
-Sen de kimsin?
- Efendim ben silginin olumsuzunun ce eki almış haliyim.
-Şiir mi okuyacaksın sen de?
-Hım evet. Dinleyin:
Bazen yollar kapansa da, barikatı aşmak gerek imiş
Önünde dağ olsa da , dolanda gel Mehmet Fikret
Oralar soğuk olur,ben iyi bilirim
Sen en sevdiğine sarıl da gel Mehmet Fikret
-Güzelmiş ama '' da '' ayrı olacak. '' Dolanda '' demişsin. Orada '' Dolan da '' olması lazım. Hay Allah ben de havaya girdim. Başka kimse var mı?
-Ooo hem de nasıl doktor bey. Hatun sadece kendisini değil bağını bahçesini bile getirip sakladı.
-Demeee. Saklı Bahçe de mi burada?
Derken bağıyla bahçesiyle Aslıhan Savaş yani Saklı Bahçe de çıktı ortaya.
Beklemek yormaz sizi hastaneleri aşın
Dualarımız sizle çabucak iyileşin
O şiirlerinizi bir an önce paylaşın
Bahtınız açık olsun, gül de gel Mehmet Fikret.
-Tamam arkadaşlar. Şiirlerinizi de okudunuz. haydi çıkın artık.
MCU Yine atıldı.
-Doktor bey ! Size bir ipucu vereyim mi?
Der demez Erdoğan Çalışkan yani namı diğer İpçi Erdoğan da çıktı saklandığı yerden ve hışımla bağırdı.
-Ver ver.. Bari açık açık '' İpçi Erdoğan da burada '' diseydin.
- Oh oh maşallah. İpçi burada olduğuna göre Tüpçü de vardır muhakkak.
MCU etrafına bakındı.
-Yok doktor bey. Bildiğim kadarıyla aramızda tüpçü yok. Olsa hemen söylerdim zaten.
-Erdoğan Bey. Şiirinizi okuyun ve hep birlikte çıkın. Yoksa güvenliği çağırmak zorunda kalacağım.
-Hay hay tohtur bey. Hemen ohuyom.
Amanın galhtı göç eyledi Avşar elleri elleriiiii.
Ağır ağır giden eller bizimdir oooy bizimdir.
Arab atlar yahın eyler irağı irağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir oooyyy bizimdir.
-Yahu bu Hacı Taşan'ın bozlağı değil mi?
-Pardon dohtur bey. Gaza geldim. Kendi şiirimi ohuyayım.
Bozkırda Ankara soğuktur kışın
Şifa aramakmış orada işin
Daha ne ki henüz gençlikte yaşın
İnan çok yaşarsın bil Mehmet Fikret
Çok yönlü bir sınav bu dünya bize,
Doğru yazar isek defterimize
Dertler şifa olur yüreğimize
Şifalar dilerim Fikret bey size...
-Herhalde hepsi bu kadar. Artık çıkabilirsiniz.
Tuvalete gizlenmiş olan bir kişi daha çıktı ortaya.
-Ama bu haksızlık doktor bey. Mustafa oğlu okusun da Türkmenoğlu okumasın mı yani?
Doktor Mehmet Ali daha '' yeter yahu '' diyemeden Türkmenoğlu da başladı şiirini okumaya.
Dileğimdir Mevlâ'dan sağlık, sıhhat, afiyet
Dua edip gönülden şair dostuma niyet
İnşallah sona erer, biter dert ve şikâyet
Aradığın şifayı bul da gel Mehmet Fikret
Doktor Mehmet Ali Bey bu şair milletini rica ile odadan çıkartmayacağını anlayınca çaresiz güvenliği çağırdı.
-Alo Güvenlik. Acele Mehmet Fikret Bey'in yattığı odaya gelir misiniz?
Banyodan anında cevap geldi:
-Hemen geliyoruz Doktor Bey.
Mehmet Fikret'in odasındaki banyodan iki güvenlik görevlisi birden çıktı. Daha doğrusu özel güvenlik görevlisi kılığına girmiş iki şair birden...
-Buyurun doktor bey. Arzunuz neydi?
-Arkadaşlar sizin ne işiniz var banyoda?
-Hocam ! Şiirlerimizi okumak için sıranın bize gelmesini bekliyorduk.
-Hımm adın ne senin bakayım?
-Ben Murat Özden ama herkes bana Çerkezoğlu der. Bu arkadaşım da Gökhan Kavcı.
-Siz de mi şairsiniz?
-Şiirlerimizi dinleyin kararı siz verin.
-İyi madem oldu olacak siz de okuyun.
Önce Murat Özden ( Çerkezoğlu ) okudu:
Sizler hep ustasınız bense daha bir çırak,
Ankara'ya gelirdim inanın yollar ırak,
Bütün derdi kederi yattığın yerde bırak,
Çabucak ameliyat ol da gel Mehmet FİKRET
-Bravo. Ölçüsü- ayağı- uyağı- uyumu - armonisi yerinde bir şiir tebrik ederim. Hay Allah'ım ya. Neler diyorum ben? Neyse arkadaşın da okusun madem.
Gökhan Kavcı da başladı tane tane okumaya:
Rabb im uzun, bereket ömürler versin sana
Bedenine afiyet, huzur katsın o cana.
Eller şemaya açık, dilim niyazdan yana
Dualarda şifayı bul da gel Mehmet Fikret
-Amin. Allah razı olsun. haydi şimdi şu odada gördüğünüz herkesi dışarı çıkartın.
-Şeyyy. Görmediklerimiz kalsın mı doktor bey?
-Ya hâlâ görmediklerimiz yani gizlenen mi var?
-Oooo hem de nasıl. Mesela Balkonda bir tanesi.
Der demez Gülüm Çamlısoy girdi içeri.
-Nihayet birileri benim varlığımı da farketti. Çok mutluyum.
-Siz kimdiniz hanımefendi?
-Ben pembeyim. Yalnızım. Kararsızım. Yüreğim sızım sızım.
-Haa bak sizi tanıdım. Gülümsünüz siz.
-Siz de ''Bay'ım '' olmalısınız.
-Hafız olmadığıma göre öyle sanırım. Buyurun. Sizi dinliyorum.
Gülüm Çamlısoy başladı şiirini okumaya.
Olur mu hiç tadı şiirlerin, sensiz Mehmet Fikret hocam
Yan gelip yatıyoruz da sanma sakın sen
İçinin güzelliği vurmuş yüzüne hocamın
Varlığınla yeniden kanatlanacağımız günler çok yakın
Bu kadar şiir okununca nihayet Mehmet Fikret de gözlerini hafifçe açtı ve etrafına bakınmaya başladı. Birisini arıyor gibiydi ama aradığını görememişti sanki. Usulca seslendi:
-Sami Hoca yok mu? O nerede?
Adem cevap verdi:
-O da buradaydı ama nereye saklandıysa artık göremiyorum.
Sonra arkadaşlarına sordu Sami Hoca'nın nereye saklandığını ama hiç kimse görmemişti. Hiç kimse bilmiyordu onun nerede olduğunu.
Yatağın altına gizlenmiş olan Çiğdem Şahbaz çıktı.
-Ayol o yoksa ben varım. Okuyayım mı bir şiir?
Mehmet Fikret her zamanki kibarlığıyla cevap verdi:
-Lütfen...
Çiğdem Hanım başladı okumaya:
Edebiyat evinin ak yüzü
Kalbi sevgi dolu baldır sözü
Uzaktan uzağa sevdim seni
Vardır her çiçeğin ayrı özü.
''Çok teşekkür ederim Çiğdem Hanım.'' Dedi Mehmet Fikret.
Doktor Mehmet Ali saatine baktı. Mehmet Fikret'in iğne saati gelmişti ama hemşireler ortada yoktu. Kendi kendisine '' nerede kaldı bu hemşireler?'' dediği anda Elbise dolabından iki hemşire birden çıktı.
Doktor Mehmet Ali daha önce hiç görmediği bu hemşirelerin üstelik dolaptan çıkması üzerine şaşırmalıydı ama şair milletinin nasıl bir deli millet olduğunu kavramıştı artık. Belli ki bunlar da şairdi.
- Evet hanımlar. Belli ki siz de şairsiniz.
İçlerinden sarışın olanı cevap verdi:
- Bir kalp doktoru olduğunuza göre bunu en azından bana baktığınız an anlamalıydınız doktor bey. Zira ben Şiir Yürekliyim her ne kadar nüfusta Melahat Çetinkaya yazsa da...
-Valla ben en son lisede bir Aslan Yürekli Rişar okuduğumu hatırlıyorum ama şimdiye kadar bir Şiir Yürekli tanımamıştım. Müşerref oldum efendim.
-Okuyayım mı?
-Okuyun elbette. Buyurun.
Hep muhabbet dostluk idi ereğin
Kolay kolay bükülmezdi bileğin
Tekledi mi şiir yüklü yüreğin
Çabuk iyileşip gel Mehmet Fikret
Doktor Mehmet Ali diğer hemşireye baktı.
''Aman Allah'ım sanki bir melek.'' Dedi içinden. Ama içinden söylediği bu sözü hemşire kılığına girmiş olan şair duydu.
-Doğru bildiniz doktor bey. Benim Adım Melek.
-Aynen dizideki gibi mi yani?
-Ha ha haaa. Hayır Benim nüfustaki adım Melek'tir. Dizi ile alakası yok.
- Ve tabii ki siz de şiir okuyacaksınız?
-Hiç şüpheniz olmasın.
-O zaman buyurun.
Melek de okudu şiirini:
Dilinde dualarla, Yaradana teslim ol
Sundukları şifa'dan, senin olanları al
Deva bul dertlerine, ömrünce hep mutlu kal
Sağlıklısın görerek, gülde gel Mehmet Fikret
Derken efendim dolaptan bir de erkek çıktı. O da sağlık görevlisi kılığındaydı.
-Durunnn. Mehmet Fikret abim erkek adamdır. Ona iğneyi bir erkek sağlık görevlisinin yapması lazım. Ben gerçek bir sağlık görevlisiyim.
Doktor Mehmet Ali hayret etmişti.
-Kardeşim ! Madem sağlık görevlisisin ne diye dolapta saklanıyorsun?
-Ama aynı zamanda bir şairim
-Fesüphanallah.. Şimdi sen şiir mi okuyacaksın yoksa hastaya iğne mi yapacaksın. Hem adın ne senin?
- Önce şiir doktor bey. İğne Allah kerim. Adıma gelince bana kısaca Gök Hasret deyin yeter.
- Tamam Gök Hasret sen de oku da bitsin artık bu azap.
Gök Hasret başladı:
Yağmurlar yağıyormuş başkente sicim sicim
Dolmuş damarlarına akıyormuş o biçim
Selden artmış su bu habere sevindi içim
Bir ton yedek şifanı alda gel Mehmet Fikret
Doktor Mehmet Ali içeridekileri dışarıya çıkarmaya çalışırken tin tin yürüyen bir amca girdi içeri kolunda iki başka kişi olaraktan. Doktor Mehmet Ali merakla sordu?
-Siz de kimsiniz yahu? Nasrettin Hocanın fıkrasında olduğu gibi ışığı gören geliyor.
-Şiir etkinliği bitmemiştir inşallah.
-Amca bey ! Ne şiiri ne etkinliği. Burası hastane. Bulunduğunuz yer de bir hasta odası.
-Olsun farketmez. Bize her yer Trabzon. Yani bize her yer şiir etkinliği.
-Yani sen de şiir okuyacaksın öyle mi?
-Sadece ben değil. Yanımdaki arkadaşlar da okuyacak.
Kapıdaki onca güvenliğe rağmen ta bu odaya kadar gelebilmiş olan ihtiyarı kıramadı Doktor Mehmet Ali bey.
-Pekala siz de okuyun. Ama önce sizleri tanıyalım.
-Ben Emekli öğretmen Kemal Doğanay. Sağ yanımdaki kardeşim Yahya Koza. Sol yanımdaki kardeşime de kısaca Rasay derseniz olur.
-Pekala Kemal Hocam. Buyurun. Ama heyecanlanmayın lütfen. Mehmet Fikret Bey'den sonra bir de sizi almayalım ameliyathaneye.
Kemal Doğanay da başladı tane tane okumaya:
Şifalar diliyorum Allah sağlıklar versin
İki Cihan Muradın ne varsa ona ersin
Site de Arkadaşlar, seni yıllarca görsün,
Sana Selam Gönderdim Mehmet Fikret Ünalan!
Sonra Rasay okudu:
Rabbim acil şifalar versin sana,
Sevin de gel Mehmet Fikret.
Mutluluklar dolsun yuvana,
Duam seninle gül de gel Mehmet Fikret.
Ve sıra Yahya Koza'ya gelmişti. O da okudu.
Yüreğini ferah tut, kalbin nazı say bunu
Başkentten bir hayli, anı doldur heybeni
Şifa der huzur topla, koşa koşa gel hani
Dualarla dostların seninle kul Mehmet Fikret.
- Çok güzel arkadaşlar. Artık şiir okuyacak kimse kalmadığına göre beni Mehmet Fikret Bey'le baş başa bırakır mısınız?
Der demez Mehmet Fikret'in su bardağından bir kafa uzandı.
-Haçan ben ogumaycak muyum daa?
-Sen de kimsin?
-Ula sen peni tanımay misun?
-Gözüm bir yerden ısırıyor ama...
-Ula ben Cercef daaa.
-Anlamadım?
Mehmet Fikret Zorlukla izah etti:
-Yani Gergef demek istiyor doktor bey. Asıl adı...
-Canan Sercul.
-Canan Sergül demek istiyor doktor bey.
-Buyurun Canan hanım.
-Haçan şimdi mi oguyum?
-İsterseniz yarın gelin o zaman okuyun.
-Haçan yarın oguyacaksam niye buyrun deysun?
-Canan Hanımmmmm. Hırrrr amaa..
-Tamam ula tama gızma. Oguyrum.
Kum değil kayasın bil dağılma hocam hemen
Nasıl mücadele vermiştin hatırla birden
Sislerin içinden de çıkarsın gayret etsen
Seni bekliyoruz neredesin Mehmet Fikret--
-Evet beyler ve bayanlar. Şimdi odayı boşaltıyoruz. Herkes dışarı. Odada sadece Mehmet Fikret Bey ve Nevin Hanım kalsın.
Bu sefer Adem itiraz etti.
-Vallahi Mücella ablamı almadan bir yere gitmem.
-Mücella abla mı? O nerede?
-Valla son gördüğümde etajerin içine saklanmaya çalışıyordu.
Mücella Pakdemir etajerin içinden çıktı ve Adem'e çıkıştı.
-Teessüf ederim Adem. Hani ser vermek var sır vermek yoktu?
Doktor Mehmet Ali artık dayanamadı. Resmen zembereği boşaldı adamcağızın.
-Yahu nine sen nasıl sığdın o etajere? Hay Allah'ım ya. Kafayı yiyeceğim.
-Ha ha haaa. Daha neler var neler ah bir bilsen. Ama sen yine de o Sami denen mendebur moruğa uyup da her genç bayana nine filen deme. Sağlığın açısından diyorum yani.
-Haydi sen de oku şiirini de çıkın yahu. Yeter. Hastanede miyiz şiir etkinliğinde mi belli değil.
Mücella Hanım üstüne çeki düzen verdi. Daha sonra tane tane okumaya başladı:
Ameliyat sonrası üçüncü vitese tak.
Tez elden bekliyoruz, yolda dörtlüleri yak.
Edebiyatevi’nden doktora selam bırak.
Kalpten gamı, kederi, sil de gel Mehmet Fikret.
- Oh ya Rabbi şükür yahu. Nihayet bitti.
Nereden geldiği belli olmayan bir ses cevap verdi:
-Ben bitti demeden bitmez.
Bütün şairler ve hatta hasta yatağında Mehmet Fikret bile sevinçten zıpladı ve hep birlikte bir şarkıya başladılar:
Onun sesi ta kendisi
Geri gelmiş demek
Sensiz diyor yaşanmıyor
Aşk bu olsa gerek.
Doktor Mehmet Ali Bey saçlarını yolmaya başladı.
-Kimin sesi? Kim o gelen? Geldiyse hani nerede?
Hep birlikte cevap verdi şairler:
-Sami Hoca'nın sesi. Vallahi de ta kendisi. Ama nerede olduğunu biz de bilmiyoruz. Adam ruh oldu adeta. Sesi var kendisi yok.
Evet.. Sami Hoca'nın sesi vardı ama kendisi nereye saklanmış idiyse hiç kimse onu göremiyordu. Bir insanın gizlenebileceği her yere baktılar. İlaç kutularının içine bile baktılar ama yoktu. Oysa okuduğu şiir sadece odayı değil neredeyse bütün hastaneyi dolduruyordu.
Dört nala gidiyorken ömrümüzün kır atı
Hep geride bıraktık çürük-çarık- bayatı
Velhasılı güzel dost yapıştığın hayatı
Çöz de al Çöz de al Çöz de Al Mehmet Fikret.
Şiir tamam da neredeydi Sami Hoca?
İşte bunu gerçek hemşire gelip Mehmet Fikret'e serum bağladıklarında ve dahi Mehmet Fikret serum damarlarında dolaşmaya başladığı anda kalkıp göbek atmaya başladığında anladılar.
Sami Hoca serumun içine gizlenmiş ve dolayısıyla direkt Mehmet Fikret'in damarlarına gitmişti.
***********
EVET... UMUDUMUZ ÇOK. BEKLENTİMİZ ÇOK. RABBİM İNŞALLAH HEPİMİZİN ÇOK SEVİNECEĞİ HABERLERİ ALMAYI NASİP EYLER .
BU ARADA SİTE DOSTLARIM EĞER BİR SÜRÇ-Ü LSANIMIZ OLMUŞSA AFFETSİNLER. HAKLARINI HELAL ETSİNLER.
BEN BU YAZIYI BİTİRENE KADAR İMECE ŞİİRİMİZE DAHİL OLAN TÜM ŞAİR ARKADAŞLARIN İSİMLERİNİ VE ŞİİRLERİNDEN BİR KITA YAZIMA ALMAYA ÇALIŞTIM. ARADA UNUTTUKLARIM VEYA GÖZDEN KAÇAN VARSA YİNE AFFINIZA SIĞINIRIM.
HERKESE SONSUZ SELAM SAYGI VE SEVGİLER.
MEHMET FİKRET KARDEŞİMİZ BAŞTA OLMAK ÜZERE DUA BEKLEYEN TÜM HASTALARI DUALARINIZDAN EKSİK ETMEYİN LÜTFEN