1 Çöz De Al Mehmet Fikret Çöz De Al.



Koridordan  ayak  sesleri  geldiğini  duyan  Edebiyat  Evi  sakinleri  erkete  olarak  görev  yapmakta  olan  Erol Başçı'nın  yani  sitedeki  adıyla  Gödeniz'in  Hicaz- Hümayun  bir  adet  ıslık  peşrevi  üzerine  hemen  kendileri  için  saklanacak  bir  yer  aramaya  başladılar.  Zira  hastanelere  neredeyse  iki  senedir  ziyaretçi  alınmadığı  halde  ve  dahi  bu  sebeple  hastane  kapılarında  güvenlik  görevlileri  yanında  polis- özel  tim-  özel  harekat  dairesi  başkanlığı-  Sat  Komandoları  -  Hava  indirme  tugayı-  Deniz  Piyade  Bölüğü  gibi  engellere  rağmen  içeriye  girmeyi  başarmış  olsalar  da  neticede  yasak  yasaktı  ve  doktor  Mehmet  Ali  bey  onları  Mehmet  Fikret'in  odasında  görürse  kızılca  kıyamet  kopabilirdi.

Evet.. Herkes  güya  bir  yerlere  saklanmıştı.  Dikkatli  olmayan  bir  göz  odada  sadece  yatağında  yatan  Mehmet  Fikret'i  ve  baş ucunda  ona  yumuşak  bir  sesle  ninni  okuyan  Nevin  Hanım  dışında  kimseyi  göremezdi. Nitekim  Doktor  Mehmet  Ali  Bey'in gözüne  ilk  çarpan  da  kocasına  '' Dandini  dandini  dastana / danalar  ne  halt  etmeye  girdi  bostana/  kovsana  bre  angut  bostancı  danayı /  yedi  bitirdi  şerefsizler  lahanayı''  Diye  çok  bilinen  bir  ninni  okuyan  Nevin Hanım  ve  yatağında  huzur  ve  hûşû  içinde  bebekler  gibi  uyuyan  arasıra  ''  Ingaaa.  Agucuk gugucuk''  diye  sesler  çıkaran  Mehmet  Fikret  oldu.

-Oh  oh  ne  güzel.  Tam  bir  mutluluk  tablosu.  Hastamız  nasıl  bakalım? 
-Çok  çok  iyi  sayın  hocam.  Allah  sizden razı  olsun.
-Ya  bu  oda  niçin  havasız  kalmış  böyle? 
-Ay  bilmem  ki  hocam.  Pencereleri de  açtım  oysa.
-Aman  Allah'ım.  O  tüplerin  arkasına  saklanan  da  kim  öyle. Beyefendi  çıkar  mısınız  lütfen?  Kimsiniz  siz?  Ne  işiniz  var  odada?
-Şeyyy.  ben Sufiyem.  Pardon  ben  Adem  Efiloğlu.  Değerli  hastamıza bir  kıta  şiir  okuyup hemen  çıkacaktım.
-Yahu  olur  mu  kardeşim?  Olur  mu  hiç?  Koronası  var-  omicronu  var-  bu  mikronu  var- şu  mikronu var.  Hiç  düşünmez  misiniz  hasta  virüs  kaparsa  ne  olur?
-Düşünmez olur muyuz  doktor  bey.  Virüs  kaparsa  format atarız  olur  biter.  Bu  kadar  küçük  şeyleri  dert  etmeyin. Ben  şimdi  bir  şiir  okuyayım  bakın  ne  o micron  kalır  ne de  bu  mikron. 

Dinleyin:

Demek ki ameliyat, olmanız gerek imiş,

Hastane masasını, bil de gel Mehmet Fikret.

Oralarda bir şifa, bulmanız gerek imiş,

Lahza lahza her andan, çal da gel Mehmet Fikret


Doktor  Mehmet Ali  daha  Adem Efiloğlu'na  cevap  vermeden  perdenin  arkasında  bir  kıpırtı hissetti.

-Heeyy.  Kim  var  orada.  Çık  bakayım  ortaya.

Perdenin  arkasındaki  de  çıktı.

-Sen  kimsin?
-Efendim  ben  de  Edebiyat  Evi  sitesindenim.  Adım  Erol  Başçı  ama  herkes  bana  Gökdeniz  der.
-Sen  de  şöyle  bir  uğrayıp  şiir  okumak  için  geldin  mutlaka.
-Aynen.
-Kafayı  yemek  işten  değil 
- Bak  dinle  doktor  buna  bayılacaksın  ama  sen  yine  de  bayılma.  hastaya  lazımsın  daha.

Damarları kalp ile, barıştır Mehmet Ali

Hocamız bize lazım , bekliyor tüm ahali

Bir yanlışın olursa basarız o mahali

Yeter ki bize haber sal da gel Mehmet Fikret.

- Vaaayyyy  şiirde  benim  adım da  geçiyor.  Sevdim  bunu.  Aferin. 

-  O  çöp  kovasının  arkasına  saklanan  kim  peki?
-Yabancı  değil  doktor  bey.  Ben  Saffet  Kuramaz.  Dostlar  bana  kısaca  safdeha  derler.
-Sen de  şiir  okuyacaksın  di mi?
-Elbette doktor.  Şiir  hayat  demektir.  Evet..  Okuyorum.

Mehmet Ali ağabey sana şifa dilerim

Umarım operasyon başarılı da geçer

Rabbime niyaz eder sana şifa dilerim

Dünyada hayırlı bir ömürü sana biçer.

-Şifa  dilekleriniz için  çok  teşekkür ederim  ama  hasta  olan  Mehmet  Fikret  bey. Bana değil ona  şifa  dilemen  gerekmiyor  mu? Hem  ayak ta  bozulmuş.

Der  demez  İshak  Aras'ın  kafası da  görüldü.

-Valla  helal  doktorum.  Şiirden  anlıyorsunuz.  Ben  de  dedim  ''Ayak  bozuldu''  diye  ama  arkadaş  dinlemedi.

-Sen  kimsin?

-Bendeniz  İsak Aras. İzin  verirseniz  şiir okuyacağım  biraz.

Emeklerin çok büyük, Aras'ta nasip alsın

O tatlı gümüşlerin sevdiklerine kalsın

Yüreğin saat olsun, dostların için çalsın

Başkente selam sabah sal da gel Mehmet Fikret

-Mehmet  Fikret Bey'in  gümüşleri  çok mu  tatlı?
-Ha?  Anlamadım.
-O  Tatlı  gümüşlerin demişsiniz  de...
-Klavye  hatası  doktor  bey.  Gülüşlerin  olacak  tabii  ki.

-Yahu  arkadaş hastane  hastane  olmaktan  çıktı resmen  şiir  etkinliği  yaptığımız  bir salona  dönüştü.  Başka  kimse  var  mı? Dur  durr  durrr.  Bir  baş  gördüm  sanki.

-Evet  doktor  Bey  yakaladınız  beni.  Ben  Nuri  Baş. 
-İyice  çıldırmadan  sen  de  oku  şiirini  ve  hemen  çıkın

Görmeyesin ne acı ne sıkıntı ne keder

İnşaallah doktordan alırız güzel haber

Şu sitede kim var ise hepisi seni sever

Hemen uyanmak için bir uykuya dal da gel.

-Üstad  sen  de  ayağa  uymamışsın.  Bu  kıtada  Mehmet  Fikret  nerede?
-Aha  işte  yatakta  yatıyor  ya.
-Hay  Allah'ım ya.  Yatak  demesen  dikkatimi  çekmeyecekti?   Kim  var  o  yatakta.  Hemen  çıksın  dışarı.  

Mehmet  Fikret'in  üzerindeki  pikeyi  hışımla  çeken  Doktor  Mehmet  Ali  gördüğü  manzara  karşısında hiç  şaşırmadı.  Mehmet  Fikret'in  yatağında  ona  sarılarak yatmakta  olan  şahıs  Mehmet  Çağatay  Ünlütürk'ten  başkası  olamazdı  zaten  aynen  tahmin  edildiği  gibi. 

-MCU  sen  ha...
-Şeyyy  kem  küm 
-Ne  yapıyorsun kardeşim o  yatakta?
-Şeyyy.  Döviz  kurlarını  ve  borsayı  takip  ediyorum  desem  inanmazsınız değil  mi?
- İnanırım  kardeşim.  İnanırım.  Siz şair  milleti ne  yaparsa  yapsın  artık  şaşırmıyorum.  De  bakalım  sen  ne  diyeceksin?
-Ben  diyeceğim  ki doktor  bey:

Haydi ağabeyciğim sağ salim kurtul hemen

Sitede faaliyet sanki cümlemize men

Uzun sürmesin gelmen, müjdedir alo demen

Çokça sevildiğini bil de gel Mehmet Fikret 

-Hımm  güzelmiş.  Şimdi  hep  beraber  ikileyin  bakalım.  Bırakın  da  hasta  rahat  nefes  alsın.
-Doktor  Bey  aramızda  kalsın.  Hani  benden  duymuş  olmayın  ama  odada  bir  kaç kişi  daha  var.

Der  demez  paspasın  arkasına  gizlenmiş  olan Silgisizce  çıktı  ortaya.

-Vay  seni ispiyoncu / Vay  seni  gammaz MCU

Doktor  Mehmet  Ali  şaşırmıştı.

-Sen  de  kimsin?
- Efendim  ben  silginin  olumsuzunun  ce  eki  almış  haliyim.
-Şiir  mi  okuyacaksın  sen  de?
-Hım  evet.  Dinleyin:

Bazen yollar kapansa da, barikatı aşmak gerek imiş

Önünde dağ olsa da , dolanda gel Mehmet Fikret

Oralar soğuk olur,ben iyi bilirim

Sen en sevdiğine sarıl da gel Mehmet Fikret

-Güzelmiş ama  '' da ''  ayrı  olacak.  '' Dolanda ''  demişsin.  Orada  '' Dolan  da ''  olması  lazım.  Hay  Allah  ben de  havaya  girdim.  Başka  kimse  var  mı?
-Ooo  hem de  nasıl  doktor  bey.  Hatun  sadece kendisini değil  bağını  bahçesini  bile  getirip  sakladı.
-Demeee. Saklı  Bahçe de mi burada? 


Derken  bağıyla  bahçesiyle  Aslıhan  Savaş   yani  Saklı  Bahçe de  çıktı  ortaya. 


Beklemek yormaz sizi hastaneleri aşın

Dualarımız sizle çabucak iyileşin

O şiirlerinizi bir an önce paylaşın

Bahtınız açık olsun, gül de gel Mehmet Fikret.

-Tamam arkadaşlar.  Şiirlerinizi  de  okudunuz.  haydi  çıkın  artık.

MCU  Yine  atıldı.

-Doktor  bey !  Size  bir  ipucu  vereyim  mi?

Der  demez  Erdoğan  Çalışkan  yani  namı  diğer İpçi  Erdoğan da  çıktı  saklandığı yerden  ve  hışımla  bağırdı.

-Ver  ver.. Bari  açık  açık  '' İpçi  Erdoğan da  burada ''  diseydin.
-  Oh  oh  maşallah.  İpçi burada  olduğuna  göre  Tüpçü  de  vardır  muhakkak. 

MCU  etrafına  bakındı.

-Yok doktor  bey.  Bildiğim  kadarıyla  aramızda  tüpçü  yok. Olsa  hemen  söylerdim  zaten.

-Erdoğan  Bey.  Şiirinizi  okuyun  ve  hep birlikte  çıkın.  Yoksa  güvenliği  çağırmak  zorunda  kalacağım.
-Hay hay  tohtur  bey.  Hemen  ohuyom.

Amanın  galhtı  göç  eyledi  Avşar  elleri  elleriiiii.
Ağır  ağır  giden  eller  bizimdir  oooy  bizimdir.
Arab atlar  yahın eyler  irağı  irağı
Yüce  dağdan  aşan  yollar  bizimdir  oooyyy  bizimdir.

-Yahu  bu  Hacı  Taşan'ın  bozlağı  değil  mi?
-Pardon  dohtur bey.  Gaza  geldim.  Kendi  şiirimi  ohuyayım.

Bozkırda Ankara soğuktur kışın

Şifa aramakmış orada işin

Daha ne ki henüz gençlikte yaşın

İnan çok yaşarsın bil Mehmet Fikret


-Siz  de  çok  yaşayın Erdoğan Bey.  Ama  artık  çıkın.
-Mustfaoğlu  okumasın  mı  yani?
-Bir  de  o  mu  vardı?
-He  ya  bir  de o  vardı.  Haydi  ne  olur  bir  kıta  da  o  ohusun. 
-İyi  okusun  madem. Ama  bu  son  olsun

Mustafaoğlu  da  çıktı  ve  başladı  okumaya.

Çok yönlü bir sınav bu dünya bize,

Doğru yazar isek defterimize

Dertler şifa olur yüreğimize

Şifalar dilerim Fikret bey size...

-Herhalde  hepsi  bu  kadar.  Artık  çıkabilirsiniz. 

Tuvalete  gizlenmiş  olan  bir  kişi daha  çıktı   ortaya.

-Ama  bu  haksızlık  doktor  bey.  Mustafa  oğlu  okusun da  Türkmenoğlu  okumasın mı  yani?

Doktor  Mehmet  Ali daha  ''  yeter  yahu ''  diyemeden  Türkmenoğlu  da  başladı  şiirini  okumaya.

Dileğimdir Mevlâ'dan sağlık, sıhhat, afiyet

Dua edip gönülden şair dostuma niyet

İnşallah sona erer, biter dert ve şikâyet

Aradığın şifayı bul da gel Mehmet Fikret

Doktor  Mehmet  Ali  Bey  bu  şair  milletini  rica  ile  odadan  çıkartmayacağını  anlayınca  çaresiz  güvenliği  çağırdı. 

-Alo  Güvenlik.  Acele  Mehmet  Fikret  Bey'in  yattığı  odaya  gelir  misiniz? 

Banyodan  anında  cevap  geldi:

-Hemen  geliyoruz  Doktor  Bey.

Mehmet  Fikret'in  odasındaki banyodan  iki  güvenlik  görevlisi  birden  çıktı.  Daha  doğrusu özel  güvenlik görevlisi kılığına  girmiş iki  şair  birden...

-Buyurun doktor  bey. Arzunuz  neydi?
-Arkadaşlar  sizin  ne  işiniz  var  banyoda?
-Hocam !  Şiirlerimizi  okumak  için  sıranın  bize  gelmesini  bekliyorduk.
-Hımm  adın  ne  senin  bakayım?
-Ben  Murat  Özden ama  herkes  bana Çerkezoğlu der.  Bu  arkadaşım  da  Gökhan  Kavcı.
-Siz  de  mi  şairsiniz?
-Şiirlerimizi  dinleyin  kararı siz  verin.
-İyi  madem  oldu  olacak  siz de  okuyun.

Önce  Murat  Özden ( Çerkezoğlu )  okudu:

Sizler hep ustasınız bense daha bir çırak,

Ankara'ya gelirdim inanın yollar ırak,

Bütün derdi kederi yattığın yerde bırak,

Çabucak ameliyat ol da gel Mehmet FİKRET

-Bravo. Ölçüsü-  ayağı-  uyağı-  uyumu -  armonisi  yerinde  bir  şiir  tebrik  ederim. Hay  Allah'ım  ya.  Neler  diyorum  ben?  Neyse  arkadaşın  da  okusun  madem.

Gökhan  Kavcı da  başladı  tane  tane  okumaya:

Rabb im uzun, bereket ömürler versin sana

Bedenine afiyet, huzur katsın o cana.

Eller şemaya açık, dilim niyazdan yana

Dualarda şifayı bul da gel Mehmet Fikret

-Amin.  Allah  razı  olsun.  haydi  şimdi  şu  odada  gördüğünüz  herkesi  dışarı  çıkartın.

-Şeyyy.  Görmediklerimiz  kalsın  mı  doktor  bey?
-Ya  hâlâ  görmediklerimiz  yani  gizlenen  mi  var? 
-Oooo  hem  de  nasıl. Mesela  Balkonda  bir  tanesi.  

Der  demez  Gülüm  Çamlısoy  girdi  içeri.

-Nihayet  birileri  benim  varlığımı  da  farketti.  Çok  mutluyum. 
-Siz  kimdiniz  hanımefendi?
-Ben  pembeyim.  Yalnızım.  Kararsızım.  Yüreğim  sızım  sızım. 
-Haa  bak  sizi  tanıdım.  Gülümsünüz  siz.  
-Siz  de  ''Bay'ım ''  olmalısınız. 
-Hafız olmadığıma  göre  öyle  sanırım. Buyurun.  Sizi  dinliyorum.

Gülüm  Çamlısoy  başladı  şiirini  okumaya.

Olur mu hiç tadı şiirlerin, sensiz Mehmet Fikret hocam

Yan gelip yatıyoruz da sanma sakın sen

İçinin güzelliği vurmuş yüzüne hocamın

Varlığınla yeniden kanatlanacağımız günler çok yakın

Bu kadar  şiir  okununca  nihayet  Mehmet  Fikret de  gözlerini  hafifçe  açtı  ve  etrafına  bakınmaya  başladı.  Birisini  arıyor  gibiydi  ama  aradığını görememişti  sanki.  Usulca  seslendi:

-Sami  Hoca  yok  mu? O  nerede?

Adem  cevap  verdi:

-O da  buradaydı  ama  nereye  saklandıysa  artık göremiyorum.

Sonra  arkadaşlarına  sordu  Sami  Hoca'nın  nereye  saklandığını  ama  hiç  kimse  görmemişti.  Hiç  kimse bilmiyordu  onun  nerede  olduğunu.

Yatağın  altına  gizlenmiş  olan  Çiğdem  Şahbaz  çıktı.

-Ayol  o  yoksa  ben  varım.  Okuyayım mı  bir  şiir?

Mehmet  Fikret  her  zamanki  kibarlığıyla  cevap  verdi:

-Lütfen... 

Çiğdem  Hanım  başladı  okumaya:

Edebiyat evinin ak yüzü

Kalbi sevgi dolu baldır sözü

Uzaktan uzağa sevdim seni

Vardır her çiçeğin ayrı özü.

''Çok  teşekkür  ederim  Çiğdem  Hanım.''  Dedi  Mehmet  Fikret.  

Doktor  Mehmet  Ali  saatine  baktı.  Mehmet  Fikret'in  iğne  saati  gelmişti  ama  hemşireler  ortada yoktu.  Kendi  kendisine  ''  nerede  kaldı  bu  hemşireler?''  dediği  anda  Elbise  dolabından  iki  hemşire  birden  çıktı. 

Doktor  Mehmet  Ali daha  önce  hiç görmediği  bu  hemşirelerin  üstelik  dolaptan  çıkması  üzerine  şaşırmalıydı  ama  şair  milletinin  nasıl  bir  deli  millet  olduğunu  kavramıştı  artık.  Belli  ki  bunlar  da  şairdi.

- Evet  hanımlar.  Belli ki  siz  de  şairsiniz. 

İçlerinden  sarışın olanı  cevap  verdi:

- Bir  kalp doktoru  olduğunuza  göre  bunu  en  azından  bana  baktığınız  an  anlamalıydınız  doktor  bey.  Zira  ben  Şiir  Yürekliyim her  ne  kadar  nüfusta  Melahat  Çetinkaya  yazsa  da...
-Valla  ben  en  son  lisede  bir  Aslan  Yürekli  Rişar  okuduğumu  hatırlıyorum  ama  şimdiye  kadar  bir  Şiir  Yürekli  tanımamıştım.  Müşerref  oldum  efendim. 
-Okuyayım  mı?
-Okuyun  elbette.  Buyurun. 

Hep muhabbet dostluk idi ereğin

Kolay kolay bükülmezdi bileğin

Tekledi mi şiir yüklü yüreğin

Çabuk iyileşip gel Mehmet Fikret

Doktor Mehmet Ali  diğer  hemşireye  baktı.

''Aman  Allah'ım  sanki  bir  melek.''  Dedi  içinden.  Ama  içinden  söylediği bu  sözü hemşire  kılığına  girmiş  olan  şair  duydu.

-Doğru  bildiniz  doktor  bey.  Benim  Adım Melek.
-Aynen  dizideki  gibi  mi  yani?
-Ha  ha  haaa.  Hayır  Benim  nüfustaki  adım  Melek'tir.  Dizi  ile  alakası  yok.
- Ve  tabii  ki  siz  de  şiir  okuyacaksınız?
-Hiç  şüpheniz  olmasın.
-O  zaman  buyurun. 

Melek  de  okudu  şiirini:

Dilinde dualarla, Yaradana teslim ol

Sundukları şifa'dan, senin olanları al

Deva bul dertlerine, ömrünce hep mutlu kal

Sağlıklısın görerek, gülde gel Mehmet Fikret 

Derken  efendim  dolaptan  bir  de  erkek  çıktı.  O  da  sağlık  görevlisi  kılığındaydı.


-Durunnn.  Mehmet  Fikret  abim  erkek  adamdır.  Ona  iğneyi  bir  erkek  sağlık görevlisinin  yapması  lazım.  Ben  gerçek  bir  sağlık  görevlisiyim.

Doktor  Mehmet Ali hayret  etmişti.

-Kardeşim ! Madem  sağlık  görevlisisin  ne diye  dolapta  saklanıyorsun?
-Ama  aynı  zamanda  bir  şairim
-Fesüphanallah.. Şimdi sen  şiir  mi  okuyacaksın  yoksa hastaya  iğne  mi yapacaksın.  Hem  adın  ne  senin? 
- Önce  şiir  doktor  bey.  İğne  Allah  kerim. Adıma  gelince  bana  kısaca  Gök  Hasret  deyin  yeter. 
- Tamam  Gök  Hasret  sen  de  oku  da  bitsin  artık  bu  azap.

Gök  Hasret  başladı:

Yağmurlar yağıyormuş başkente sicim sicim

Dolmuş damarlarına akıyormuş o biçim

Selden artmış su bu habere sevindi içim

Bir ton yedek şifanı alda gel Mehmet Fikret

Doktor  Mehmet  Ali  içeridekileri  dışarıya  çıkarmaya  çalışırken tin  tin  yürüyen  bir  amca  girdi  içeri  kolunda iki başka  kişi  olaraktan.  Doktor  Mehmet  Ali merakla  sordu?

-Siz  de  kimsiniz  yahu?  Nasrettin  Hocanın  fıkrasında  olduğu  gibi ışığı  gören  geliyor.
-Şiir  etkinliği bitmemiştir  inşallah.
-Amca bey !  Ne  şiiri  ne  etkinliği.  Burası hastane.  Bulunduğunuz  yer  de  bir  hasta  odası. 
-Olsun  farketmez.  Bize  her  yer  Trabzon.  Yani  bize  her  yer  şiir  etkinliği.
-Yani  sen  de  şiir  okuyacaksın  öyle  mi? 
-Sadece  ben  değil.  Yanımdaki  arkadaşlar  da  okuyacak.

Kapıdaki  onca  güvenliğe  rağmen  ta  bu odaya  kadar  gelebilmiş  olan ihtiyarı  kıramadı  Doktor  Mehmet  Ali  bey.

-Pekala  siz  de  okuyun.  Ama  önce  sizleri  tanıyalım.
-Ben  Emekli  öğretmen  Kemal  Doğanay.  Sağ  yanımdaki  kardeşim  Yahya  Koza.  Sol  yanımdaki  kardeşime  de  kısaca  Rasay  derseniz olur.
-Pekala  Kemal  Hocam.  Buyurun. Ama  heyecanlanmayın  lütfen.  Mehmet  Fikret  Bey'den  sonra  bir  de  sizi almayalım  ameliyathaneye.


Kemal  Doğanay  da  başladı  tane  tane  okumaya:

Şifalar diliyorum Allah sağlıklar versin

İki Cihan Muradın ne varsa ona ersin

Site de Arkadaşlar, seni yıllarca görsün,

Sana Selam Gönderdim Mehmet Fikret Ünalan!

Sonra  Rasay  okudu:

Rabbim acil şifalar versin sana,

Sevin de gel Mehmet Fikret.

Mutluluklar dolsun yuvana,

Duam seninle gül de gel Mehmet Fikret.

Ve  sıra  Yahya  Koza'ya  gelmişti. O  da  okudu.

Yüreğini ferah tut, kalbin nazı say bunu

Başkentten bir hayli, anı doldur heybeni

Şifa der huzur topla, koşa koşa gel hani

Dualarla dostların seninle kul Mehmet Fikret.

- Çok  güzel  arkadaşlar.  Artık  şiir okuyacak  kimse  kalmadığına  göre  beni  Mehmet  Fikret Bey'le  baş başa  bırakır  mısınız?

Der  demez Mehmet  Fikret'in su  bardağından  bir  kafa  uzandı.

-Haçan  ben  ogumaycak muyum  daa?
-Sen  de  kimsin?
-Ula  sen peni  tanımay  misun?
-Gözüm  bir  yerden  ısırıyor  ama...
-Ula  ben  Cercef  daaa.
-Anlamadım?

Mehmet  Fikret  Zorlukla  izah  etti:   

-Yani  Gergef  demek  istiyor  doktor  bey.  Asıl  adı...
-Canan  Sercul.
-Canan  Sergül  demek  istiyor  doktor  bey.

-Buyurun Canan  hanım. 
-Haçan  şimdi  mi  oguyum?
-İsterseniz  yarın  gelin  o  zaman okuyun.
-Haçan  yarın  oguyacaksam  niye  buyrun  deysun? 
-Canan  Hanımmmmm.  Hırrrr  amaa..
-Tamam  ula  tama  gızma.  Oguyrum.

Kum değil kayasın bil dağılma hocam hemen

Nasıl mücadele vermiştin hatırla birden

Sislerin içinden de çıkarsın gayret etsen

Seni bekliyoruz neredesin Mehmet Fikret--


-Evet  beyler  ve  bayanlar.  Şimdi  odayı  boşaltıyoruz. Herkes  dışarı.  Odada  sadece  Mehmet  Fikret Bey ve   Nevin  Hanım  kalsın. 


Bu  sefer  Adem  itiraz  etti. 

-Vallahi  Mücella  ablamı  almadan  bir  yere  gitmem.
-Mücella  abla  mı?  O  nerede?
-Valla  son  gördüğümde  etajerin  içine  saklanmaya  çalışıyordu.

Mücella  Pakdemir  etajerin  içinden  çıktı  ve  Adem'e  çıkıştı.

-Teessüf ederim  Adem. Hani ser  vermek var  sır  vermek  yoktu?

Doktor  Mehmet Ali artık  dayanamadı.  Resmen  zembereği  boşaldı  adamcağızın.

-Yahu  nine  sen  nasıl  sığdın  o  etajere? Hay  Allah'ım  ya. Kafayı  yiyeceğim. 
-Ha  ha  haaa.  Daha  neler  var  neler  ah  bir  bilsen. Ama  sen  yine  de  o  Sami denen  mendebur  moruğa  uyup  da  her  genç  bayana  nine  filen  deme.  Sağlığın  açısından  diyorum  yani. 
-Haydi  sen  de  oku şiirini de  çıkın  yahu.  Yeter.  Hastanede  miyiz  şiir  etkinliğinde  mi  belli  değil.

Mücella  Hanım  üstüne  çeki  düzen  verdi.  Daha  sonra  tane  tane  okumaya  başladı:

Ameliyat sonrası üçüncü vitese tak.

Tez elden bekliyoruz, yolda dörtlüleri yak.

Edebiyatevi’nden doktora selam bırak.

Kalpten gamı, kederi, sil de gel Mehmet Fikret.



- Oh  ya Rabbi  şükür  yahu.  Nihayet  bitti.

Nereden  geldiği  belli  olmayan  bir  ses  cevap verdi:

-Ben  bitti  demeden  bitmez.

Bütün  şairler   ve  hatta  hasta  yatağında  Mehmet  Fikret  bile  sevinçten  zıpladı ve  hep  birlikte  bir  şarkıya  başladılar:

Onun sesi ta kendisi
Geri gelmiş demek
Sensiz diyor yaşanmıyor
Aşk bu olsa gerek.

Doktor  Mehmet  Ali Bey  saçlarını  yolmaya  başladı.

-Kimin  sesi?  Kim  o  gelen?  Geldiyse  hani  nerede?

Hep  birlikte  cevap  verdi şairler:

-Sami  Hoca'nın  sesi.  Vallahi de  ta  kendisi.  Ama  nerede  olduğunu  biz  de  bilmiyoruz.  Adam  ruh  oldu adeta.  Sesi var  kendisi  yok.

Evet..  Sami  Hoca'nın  sesi vardı  ama  kendisi  nereye  saklanmış  idiyse  hiç  kimse  onu  göremiyordu.  Bir  insanın  gizlenebileceği her  yere  baktılar.  İlaç  kutularının  içine  bile  baktılar  ama  yoktu.  Oysa  okuduğu  şiir sadece  odayı değil  neredeyse  bütün  hastaneyi  dolduruyordu.

Dört  nala  gidiyorken  ömrümüzün  kır atı
Hep geride  bıraktık   çürük-çarık- bayatı
Velhasılı  güzel  dost yapıştığın  hayatı
Çöz de  al  Çöz de  al  Çöz de  Al  Mehmet  Fikret.

Şiir  tamam  da  neredeydi  Sami  Hoca?

İşte  bunu  gerçek  hemşire  gelip  Mehmet  Fikret'e  serum  bağladıklarında ve  dahi  Mehmet  Fikret  serum  damarlarında  dolaşmaya  başladığı  anda  kalkıp  göbek  atmaya  başladığında  anladılar.

Sami  Hoca  serumun  içine  gizlenmiş  ve dolayısıyla  direkt  Mehmet  Fikret'in  damarlarına  gitmişti. 

***********

EVET...  UMUDUMUZ  ÇOK.  BEKLENTİMİZ  ÇOK.  RABBİM  İNŞALLAH HEPİMİZİN  ÇOK  SEVİNECEĞİ  HABERLERİ  ALMAYI  NASİP  EYLER .

BU  ARADA  SİTE  DOSTLARIM  EĞER  BİR  SÜRÇ-Ü  LSANIMIZ  OLMUŞSA  AFFETSİNLER.  HAKLARINI  HELAL ETSİNLER.

BEN  BU  YAZIYI  BİTİRENE  KADAR  İMECE ŞİİRİMİZE   DAHİL  OLAN  TÜM  ŞAİR  ARKADAŞLARIN  İSİMLERİNİ VE  ŞİİRLERİNDEN  BİR  KITA  YAZIMA  ALMAYA  ÇALIŞTIM.  ARADA  UNUTTUKLARIM  VEYA  GÖZDEN  KAÇAN  VARSA  YİNE  AFFINIZA  SIĞINIRIM.

HERKESE  SONSUZ  SELAM  SAYGI  VE  SEVGİLER.

MEHMET  FİKRET  KARDEŞİMİZ  BAŞTA  OLMAK ÜZERE  DUA  BEKLEYEN  TÜM  HASTALARI  DUALARINIZDAN  EKSİK  ETMEYİN  LÜTFEN 





&autoplay=1" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( Çöz De Al Mehmet Fikret Çöz De Al. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 15.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.