Her düş’ün özeti sensin öznesi de
ruhun ve istimlak edilmiş o tutulmuş nutkun soytarı sessizliği elbet duvağıdır
gecenin yazdıklarım en çok da yaldızlı yolu mevsimin bense şerh düştüğüm
güncenin mazhar olduğu tek heceden çıkıp da yola kaykıldığım aşkın detone
yalnızlığında çaputlar bağladığım kadar sazı olmayan bir aşık gibi derlediğim
sözlerden inşa ettiğim dünyama verip veriştirdiğim en sert rüzgar.
Gecede doğdum ben.
Bendim güne gebe.
Gündü hüznüme tek çare.
Çare olan yine bendim içimde
aşamadığım bentlere.
Hüznün karesi ile çarpıldım ve
sığamadım sayfaya:
Yeltendim sonra roman olup kendimi
yazmaya.
Yazdım da yazdım oysaki azgın olandı
yazgım elbet içerlediğim kimse hala saklı tutarken dualarımda bir nebze de olsa
sevilmekti son arzum: ilkini ise sakın sorma.
Rüyalarım renk değiştirdi.
İnsanlarsa ağız değiştirdi.
Bense hüznümü yıkadım aşkla ve safkan
yüreğimle saf tuttum sağda solda.
Gezindiğimdi gece gezdiremediğim içim
seyyah bilmece.
Hükmedendi Mevla ve işte defalarca
aşkla doldum taştım.
Ant içtiğimdi doğruluk ve nüvesi
ikram edilen onca acı açılandıramadığım bir pencere ki efkârın rüzgârı esti de
esti hala içimdeki şifreyi çözemedim.
Hazandım.
Kimilerine göre sazan.
Sancılandım bir şiire ve şiir çağırdı
beni gün ve gece.
Arsızdı ruhum ve kalemim elbet kale
alınmadığım kimi zaman: mümkün müydü alınmamak ve salındım kendimce bir şiirden
ötekine.
Ulaşılmazdı kimi insan kimisi kindar.
Sevdim sadece dindar rüyalarımı ve
dini bütün istemez miydim kabul görmek O’nun katında hele ki kabul görmediğim cihanın
eşrafı verip veriştirirken anbean.
Hüzündü sarkaç.
Yalnızlık idi giyindiğim mizaç.
Döşünde iklimin sefil bir güldüm:
güldüğüm kadar güldüremediğim kimse bazen küllerimde açan binlerce hece ve
solmaya muktedir ne zaman ki kalem küsse içimdeki sefile.
Bıçkındı mevsim…
Ah, yapraklarım ve dikenlerim.
Bitkindim ve içinde yürüdüğüm o
dehliz:
Elbet bir ara yol bulamadım.
Ana yoldan ayrılmak mı? Ya tali olan
diğerleri?
Tabi olduğum ömrün karesi ve hüzün
bildirgesi elbet çatık kaşlarında elemin giyindiğim şunca söylence
dillendirdiğim en çözümsüz bilmece.
Dilemması yüreğin bozguna uğradığım.
Şehla gözleri göğün hani bata çıka
yürüdüğüm şu yol misali.
Yoldan çıkmadım çıkamazdım ve
çıkamadım da bir o kadar işin içinden ve çaldırdığım yüreğimde saklı tuttuğum
onca gizin reçetesi elbet şiirdi şifam ve sevgim ve semiren sözcüklerim ve
sezilerim de düşmek bilmedi yakamdan hele ki iki yakam ancak bir şiirde bir
araya gelirken özendiğim sevdalı şehir ve konduğum bir yakanın yankısı
duyulmazken diğer yakanın sakinlerinden elbet duyulmadığım kadar da sakin
kalamadım kapıldığım rehavete söylendim ve anladım ki mutluluk bir rivayetti…
Belki de bir emanet hani duygularımı
teslim ettiğim o şehir efsanesi kaç vakte kadar kalacaktım ki olduğum yerde?
Hüzne biat ise gece gün dediğin ne
ki? Mademki üzümü yemiştim bana ne bağından? Lakin durmadım ve dönendim yine de
bulamadım ne bağı ne bağcıyı belli ki çöreklenen üzüm çekirdeklerinden ibaretti
içimdeki çerçöp öyle ya duyguların ardında bıraktığı ne ki?
Belki bir yenilgi belki yanılgı ve
ağırdan aldım hem hayatı hem mutluluğu ne de olsa bir kere muhtırası verilmişti
ömrün ve kat çıktıkça duygularda can da çıkmadıkça mademki huyum da
çıkmayacaktı ve gözden çıkardım nihayetinde elbet ağzımdaki baklayı da.
Revaçta olandı aşk ve mevsim ve
bilsem de mutluluğun bir rivayet olduğunu elbet sevdikçe yaklaşacaktım içimdeki
ganimete ve beni bana sunan o ki; sevdikçe çözülüyordu içimdeki kör düğüm belki
de boş yere sevmiyor ve yazmıyordum elbet yazgımın gölgesinde kurumamak adına
sevgiyle suladım içimdeki toprağı ve nadasa aldığım neyse bir ömür ve işte
kıvançla söylüyordum içimdeki saflığın derecesini ve gözüm asla yüksekte
değildi yeter ki ulaşayım o tepeye ki Rabbime sadık ve sevdalı ne de olsa aşkın
ilahi olanı güzeldi ve huzura dönük yüzü sevmelerin andıkça Rabbimi sevgiydi
meali işte ömrün ve dokunmak sonsuzluğa.
Ne de olsa mutabık kalmak zorundaydım
içimdeki rüzgârla ve aşılası o engeller sadece sevginin nazarında açılacaktı
kapılar ta ki son kapıya ulaşana değin saklı tutayım içimdeki saf çocuğu ve
hüznün direktifinde elimi uzatıp uzatacağım o son kapı ki hakkıyla yaşamak ve
sevmenin dışında ulaşmak olası mı Hak kapısına…