Âdem Hocamın, ‘’Avucuma Gizlediğim
Hüzünler’’ ve de sevgili Aslıhan Hanımın, ‘’Kayıp’’ isimli şiirinden akabinde Mehmet
Hocamın son şiiri ‘’Kayıp Bulundu’’ şiirinden özümsediğim esinti neticesinde naçizane
kaleme aldığım…
Hayatı yaşanır kılan güzellikler
saklı ve biz bunları bulma ve koruma telaşında yaşarken güzellikleri de
birbirimizle pay etmenin verdiği hoşlukla huzur buluyoruz.
Elbet sevgili Edebiyat Evi: huzurun
ve dostluğun ve edebiyatın adresi…
İyi ki iyi ki varsınız…
Hangi düş’ün iklimidir sahi içimde
sakladığım bir gizi sırtlamanın verdiği o nahoş kabulleniş…
Günün örüntüsünde belki ya da bir
öğreti nispetinde görmeyi temenni ettiğim bir düş gibi…
Sıra sayı sıfatları havada uçuşuyor
belki de sıramdan ayrılmanın ne zor olduğunu düşünüyorum ilk günden beri.
Bir sıra ise başında saf tuttuğum,
sıradan bir günü bazen sonsuzluğa değişmeyeceğim.
Gözden geçiriyorum içimdeki sıraların
ve sıralıyorum bir bir düşünce gücüme her yenik düştüğümde adeta cereyanda
kalmış bir kuş gibi uçmaya yeltenip üşüyen kanatlarımı da hissetmezken artık.
Aslında her şey çok basit ve sıradan
belki de bu sıradanlığı şükür vesilesi bilip de daim olmasını dilemek hayatın
ve alışılmış ne varsa ve de kim elbet görmeyi erteleyemediğim sesini duymadan da
geçmezken gün.
Küskün bu gün hayat içimizde
yaşattığımız hayallere aslında hayaller gıpta ile bakıyorlar gündelik hayata.
İlla ki izi kalmış bir şeylerin en
içimde.
Bazen gözlerim yanarken bazen ellerim
titrerken.
İstirham ediyorum hecelerden ve
duyguların külfet değil hazine olduğuna inanmak adına ve zarif bir şekilde
hüzünlerimden hayaller ve umut damıtıyorum.
Revnaksa acılar.
Bir rivayetse mutluluk.
İade-i itibar belki de şairin
küfesinde saklı iken şiarı ve edimlerinde saklı ayak izi…
Muhatabı olduğumsa makul olmayan ne
ise ve gidişlerin rüştü henüz ispatlanmamışken.
Aynam hep parlak.
Yüzüm de.
Rengim soluk mu sahi bu gün?
Gece çok ağladım: ondandır belki de.
Ve işte tam da gidecekken kendimden
bir el uzanıp beni kendime sunan ve dilediğinizi söyleyin: kimdir sahi
kurtuluşun ana yurdunda ve de umudun coğrafyasında sizi size sunan?
Bir ışıksa göz kırpan ve nemli
gözlerimde saklı bir isim bir izi bir giz.
Renkler de kor ve kör
Yalnızlığınsa iman gücüme eşlik
ettiği ve işte peşinde koştuğum İlahi Ateş ve Yaratan’dan dolayı yaratılanı hep
sevdiğim…
Ve ben de bir yaratı iken kendimle
olan hesaplaşmak ve saklı tutmak çocukça güleç simamı.
Özümdekini koruduğum ve sunduğum ve
illa ki sözümü koruduğum sakınmadan da söylememekte.
Kaybolmaksa.
Ya da kaybetmek…
Ilıman bir mevsimde doğduğum da değil
yalan bir o kadar zemherilerde üşümeye doyamadığım.
Bir kardelen olduğuma yeni yeni
vakıfım bu yüzden buz tutmuş yüreklerde buluyorum kendimi severken…
Ah, o içimdeki devasa buz dağı elbet
acılardan ve yarım kalan masallardan inşa ettiğim ve kimse de bilmez içinde ve
içimde saklı tuttuğum cenneti yoksa kolay mı öyle yola devam etmek?
Gittim hep gittim.
Bulunduğum hangi mekân ya da mecra
ise.
Arkama dahi dönüp bakmadan gittim
işte çünkü önemli olan kendimden gitmemekti.
Kendimi aldım da gittim.
Kendimle sığındım sonra bir kovuğa.
Kalem-kakan yüreğimle de sayısız sözcük ve duygu kazıdım o içine sığındığım ve
de yaslandığım dev ve de sevdalı çınara.
Kendimde kalmalıydım ama ansızın öyle
bir şey oldu ki…
Kopmuştu o pamuk ipliği ile bağlı
olduğum bir temas ya da var oluş ya da ne derseniz artık.
Saatler geçmek bilmedi.
Gün geçmedi.
Geceye demir attım ve ıssızlığımda
sadece O idi yanımda olan ve ‘’gitme’’ diyen.
Beni geri çağıran oydu üstelik beni
yoktan var eden ve dedi ki:
‘’Zamanın dolmadı henüz.’’
Beni ikaz eden aslında bendin acımı
ve yalnızlığımı ibraz eden üstelik en yakın dostuma en yakınlarıma.
Defalarca aradığım ve tuşladığım bir
telefon numarası o gece açılmak bilmedi.
Ve işte anladım ki o gece; en
sevdiğim dostum benden çoktan gitmişti ve peşi sıra tam da ben gidecekken
kendimden…
Sandım öncesinde kendimden defalarca
gittiğimi lakin bedenim sıcaktı ellerim boş ve titrek gözlerimse yaşlı ve yaslı
ama ölümün rüştünü ispatlamak adına sadece duygularımdı benden giden ve yasını
tuttuğum ömrüm bedenimle ve ruhumla ayakta ama kalbimdi bu sefer benden giden.
İkaz lambası yanarken ve evren, geçiş
hakkı tanırken…
Kolay mı kolay mı sanıyorsunuz hani,
kendinden gitmeyi? Ve bunu benden başka kimse iyi bilemez.
Benden gidenler.
Benim de çok insandan çok mekândan
mecradan gitmişliğim.
Denedim de kendimi terk etmeyi ama
yarım yamalak ve yine döndüm kendime çünkü yüzüm hep ama hep dönüktü Rabbime ve
umuda ve hayal dünyam…
Defalarca hayallerim de gitti benden
hatta hayallerim çalındı defalarca ama ben bu sefer yeni hayaller kurdum ve
kurmaktayım da ve de kuracağım umudun eşliğinde üstelik bunu benden isteyen
biri var ve asla elini, gücünü geri çekmeyen…
Denedim ama son kez.
Kendimi kucaklayacağım günlerin
ümidiyle kendimden yeniden gitmek mi?
Asla.
Elbet Allah izin verdiği sürece…