Anlamsızlığın kıyısında
ceberut ve rahvan kimlikler:
Alabildiğine yoksun ve
takatsiz,
Dip sancısı eşkâlini
yitirmiş gümbürtülü ve heyula coşkular.
Kırık bir haznenin
tefekkürü iken sakıncalı üç beş imge,
Çala-kalem o naif
dokunuşu belli ki tezahürü yetisizliği
Metruk varsıllarda
hüküm süren kayıp dirayeti iken,
Alabildiğine kayıp ve
ucu yanık bir mektup:
Dokunuşu hakkaniyet
dolu, rahmeti gök kubbenin
Süzülürken oluk oluk
gözlerimden.
An’ı kayıp bir varlık,
Sonu bilindik bir hikâye
kadar devingen iken
Mahrem tanımsızlığında
heyecan yüklü
Soluk pervasızlığım,
Haybeden çalan bir
şarkı dermansızlığında
Kırılgan o tekerleme
dolanmış dilime:
Sağım, solum sobe,
dediğime aldırma sen ey, aşk
Patavatsızlığı iken
yürekteki tekmil sancı,
Hanidir yüz sürdüğüm düş
baz kanmazlığı evrenin,
Soyut bir tecelli belli
ki o revnak dokunuşu
Hele ki konuşlandığım
gök kubbe iken,
Aşka nazire eden bir
sevda yeli başımda esen,
Başı kayıp bil ki bu hikâye
Ve duraksadığım ara
durağın sona hacizli yok oluşu.
Bilfiil sorgulandığım
hanesiz aşkların
Melez çocuğu iken
Soluklandığım gece
yarısı
Hele ki aniden bastıran
sağanak nasıl da o rahvan kimliğiyle
Nazire edercesine
kırptığım yıldızlara,
Bil ki tefekkürünü
soluduğum iç sesi
Anlamsız varlığımın
gömülü yalnızlığını tetikleyen
Asılsız bir sağduyu
kimine göre,
Bir kez kaybolmuşken
merkezini teğet geçtiğim
O izafi yoksunluğumun
tekil mizacı kadar yeknesak bir miras
Ardında bıraktığın:
Bir düş karesinden
ibaretim alabildiğine vakur
Ve istikrarlı bir yok
oluşun tecellisi.
Ritmik bir sessizlik
iken hâsıl olan,
Niyeti bozuk aşkın ta
ezelden:
Kayıp bir sarnıcın öbek
öbek dipsizliğinde
Gölgesinden muzdarip
bir yankı,
Duyduğum en derinden:
Hanidir okşarken başımı
melekler,
Anne sıcaklığında
başımı yasladığım her bir imge:
Saf kan bir aşkın
teyakkuzunda saklı tüm yok oluş,
Doğmaksa düşen rahmeti
göğün derininden,
Defalarca ölebilirim
yeniden.