Tezgahın karşısında duvarda asılı duran resmin üstündeki yazıya dikti gözlerini Oğul Usta. Bakır kabın içinde duran iki çift küpeye hiç bakmadan yılların verdiği aşinalıkla öz suyunu boşalttı. Küpelerin tamamı suyun altında kaldıktan sonra yine harladı ocağın altını. Gözleri resmin üstünde, dudakları dua okur gibi kıpırdadı durmadan. Çok müstesna bir andır bu. Oğul usta ağartma işini bir ayin gibi ve hep kendisi gibi yapardı. Çatık kaşlar ve asık bir suratla başlar tatlı bir tebessümle işini, yüzünü ve yüreğini ağartırdı. Kim bilir, dedi içinden, belki bir gün can suyu sırrını da içinde tuttuğu nefesi salıverir gibi anlatırdı şu çırağa.

Kemal, dedi, kafasını çırağa çevirerek. Çırak duymadı, duymadığı için de kıpırdatmadı aynada duran gözlerini.

Aynaya asık iki asık göz gördü usta. Asık göz görmez aşık gözün gördüğünü, demedi; diyemedi. Cüce, diye seslendi bir müddet sonra. Kemal doğruldu taburesinden. Gözlerini oğul ustaya çevirerek bekledi.

Yaklaş, sana diyeceğim var, gel hele.

Oğul Usta evvela gelirken kabristan kapısının önünde gördüğü kendisine mendil uzatan kız çocuğunu anlattı. Sonra biraz sohbet ettiği kıza ‘Mezarlıkta mendil satılır mı!’ dediğinden bahsetti.

Kız ne cevap verdi biliyor musun cüce? Ölüler ağlamaz ama ağlatır amca. Senin kaç ölün var mezarda?

Dokuz mendil istemişti Oğul Usta. İşte, dedi kaçını vereyim sana. Altı, dedi Kemal, altı usta. Altı mı, dedi, şaşırdı Oğul Usta mendilleri Kemal’in eline sayarken.

Biri babam için, diyebildi Kemal gözyaşlarını silerken. Solgun, yorgun ve sarsılmış bir ruh haletini elleriyle gönül odacıklarına tekrar yerleştirmeye çalışarak defterini çarçabuk kapadı mazinin…

Ustanın hizmetinde, gassalın elindeki meyyit gibi olmalı çırak, dediğinde Kemal daha küçük bir çocuktu. Ancak üç ay sonra sorabilmişti ustasına ‘gassal’ ne demek, ‘meyyit’in anlamı ne. Evirip çevirmişti çırağın ruhunu usta Allah’ın kalpleri evirip çevirdiği gibi belki de.

Hiçbir insanın ölümünü bir sayma, dedi Oğul Usta, mütebessim ve derin gözlerle. Kim bilir neler de ölür insanla birlikte. Kemal’in bakışlarında suskunluk vardı, atölyenin camlarında damlalar…

Gerçeği tanımalı. Her ölüm ve her doğum arası çekilenlerin mükafatı verilir. Ayaz vurur kış öldürür tabiatı. Baharı bekleyen her canlı alır ödülünü. Yaşadıkça öldüreceksin kendinden oğul ta ki oğul veresin.Bu babasının ilk nasihatıydı Oğul Usta’ya. Meğer gerçek oymuş evlat, dedi Oğul Usta, bakışlarında tanımsız bir parlaklıkla…

Kemal içindeki fırtınanın biteceği anı bekledi. Oğul Usta içinden Rabbine seslenerek kasırgalar istedi. Babasında görmüştü savaşının bittiği anı. O gece, ertesi gün ve her gece ve her gün biraz daha sessizleşen, beni siz artık anlayamazsınız, der gibi bakan yüzüne alışıyorlardı. Benlikte savaş bitince mi ölürdü insan, belki, ölmese de ölü gibi yaşardı.

Ustamızın babası da böyle yaşadı tam iki yıl, gassalı bekleyen tıpkı bir meyyit gibi. Sonraları anladı Oğul Usta insanların kendi savaşlarını kazandıklarını, kaybettiklerini ya da savaşın ortasında ölüverdiklerini…

Rabbine seslendi Oğul Usta: ‘Ey Rab, göster bana, okut defterini!’


Sönmez Korkmaz

( Ölüm Vı - Bölüm Iı - başlıklı yazı SönmezKORKMAZ tarafından 10/31/2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.