Güneş doğalı saatler olmuştu. Bentara erken kalkmayı severdi. Fakat bu sabahın tembelliği onun değil, olsa olsa yazarın kabahati sayılabilirdi.
Yazarın şüpheleri vardı. Kelimeler gerçekten bu denli güçlümü idi? Bentara’yı uyandırıp bir fincan çay sohbeti yapabilirdik belki. Bentara hazır oluncaya kadar bende bir fincan çay alıp geleyim o halde.

İçeriye girdiğimde otel odasının camından vuran sabah güneşi pencerenin önünde dimdik duran Bentara’nın yüzünün sol yanını aydınlatıyor, kendinden emin duruşunu daha da ortaya çıkarıyordu.
“Sana da bir fincan çay içireyim mi Bentara”?
“Bir an önce başlamak istiyorum, değiştirebileceğim bir yığın dünya var beni bekleyen.”
“Hadi ama Bentara dünyada her ölen hırsızın yerine, yenisi doğar. Kurallar değişmez, yalnızca çıkarlar taraf değiştirir.”
Bentara öfkeli bir ses tonuyla;
“Sen ne biliyorsun ki kaleme ve kelâma dair. Kelâmın gizli ve edimsel gücü üzerine yazılmış yüzlerce eser taşıyorum zihnimde. Ve sonunda…
Onu kullanmayı öğrendim ben.”
Nedir peki der gibi kelâmsız bir bakış atıyorum kendinden fazlasıyla emin kahramanıma.
“İşte bu” diyor Bentara
“Sükuta yüklenen anlamlar… Sükutu yazabilir misin yazar? Hayır. Yazdığın sürece kelâmın gücünü asla tamamen kullanamazsın.”
“Başlangıçta kelam vardı” diyerek başlar Yuhanna incili. Ve kelâm Tanrıyladır. Söz sükuta öncelenir. Varlık ki o başlangıçta Tanrının kendisinden başka bir şey değildir. Tanrı yokluktan, Logosta Kaostan önce gelir. Bu durum şaşırtıcı değil mi? Aslında değildir sevgili yazar, Tanrının varlık ya da yokluk kategorisinden özge olması pek çok filozofunda dikkatini çekmiştir. Ve yazar, ne yazık ki şu günlerde Kant, varlık bir yüklem olamaz diyerek bu kabulleri bozdu. Kant yanıldı dostum. Düşünmenin de bir eylem olduğunu düşünmeyerek yanıldı. Yüklemin varlığı öznenin kanıtıdır.”
“Başlangıçta kelâm ve varlık “tanrıyla” olmasaydı kelâmı sükûttan, varlığı yokluktan türetmek durumunda kalacaktık” der Parmenidus.
“Parmenidus’ta yanıldı dostum. Kelâm gerçekte iki sessizlik durumu arasında bir oluşumdur. Başlangıç ve sonda sükut vardır. Nasıl ki başlangıç ve sonda “Hiç”lik varsa… Nasıl ki yaşam ölümle sarılı ise, kelam da sükut ile çevrelenmiştir. Öyle ise yazar söyleyeceğin her sözden önce ve sonra sükutun gücünü eklemeyi bilmelisin. Çünkü sükut anlamın en temel önkoşuludur.”

“Güzel konuşuyorsun da okuyucu sıkıldı Bentara, reytingler düşüyor. Kim bilir kaç kişi sayfayı kapattı.”
“Boş ver, buraya kadar anlatılanları anlamadılarsa bundan sonrasını da okumasınlar yazar.”
“Haklısın Bentara nerede kalmıştık.”
“Utancın verdiği anlamlı sükut ya da sevgili karşısında nutku tutulan aşık, gerçekte suçsuz olan kişinin demir parmaklıklar ardındaki çaresiz sessizliği, işte bu sükutu yüzüne yansıtmayı başaran kişinin, dudağından çıkan kelâmın gücünü düşün.
Ölüm nasıl ki hayatın her anında gizli ise sükuttan doğan anlam kelamın her bir sesinde gizlidir. Bunu en iyi aşıklar bilir”

“Ne yapmamı istiyorsun Bentara.”
“Yaz ve çıkart beni buradan ve bir daha asla işime karışma. Kendi hikayemi kendi kelamımla yazacağım. Tanrının sana verdiği cüz’i irade gibi.”

“Pekala Bentara yürü öyleyse cebinde binlerce soyut ve somut kelimelerle, yüzlerce yüklemle yürü…

***
Bentara 1786’da kasabalının alaycı bakışları arasında Bendeta’da kelimeler dükkanını açtı. Meşk rengiyle boyayarak dükkanını, bir masa ve iki tabure satın aldı.
Veda etmek için uğradığımda masanın sağ köşesinde kiliseden kaçarken yanına aldığı kalınca sözlüğü vardı. Masanın hemen ardında bulunan duvara: Dünyada her insanın bir kelimesi vardır. Diye yazmıştı.
“Güzel söz” dedim.
“Sözün gücüne inanıyorum çünkü” diye cevapladı Bentara. Masanın kenarında duran gaz lambasının ışığını kısarken “Şimdi gitmeni isteyeceğim, çalışmalıyım” dedi. Meşk rengine boyadım dükkanımı. Uzun bir yolculuğa daha çıkmak istemiyorum çünkü...
(DEVAM EDECEK)
( Kelimeler Dükkanı Iı başlıklı yazı SönmezKORKMAZ tarafından 2/4/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.