Hay bu saatin ziline ayar verenin…deeeer ve orada kalırsınız,

Her sabah aynı muhabbet,

Ufaktan içiniz acır yine,

Atsan atılmaz,

Satsan satılmaz,

Çinko renkli,

Büyük rakamlı canım sirenim benim,

Ne var yani arada bedava askerlik anılarınıza takılırsınız,

“ dikkat dikkat bu bir tatbikattır ”

Ulan ne oluyoruz.. ürolojik dengeniz tavan yapmış ..

Anacığınız yıllardır o saatle uyandırmıştır sizi,

Yadigar be, çalsın varsın,

Eliniz alarmı kapatmaya uzandığında,

Emektar çoktaaan ayaklarının altı öpülesinin namelerini çalmaya başlamıştır,

Hem konu komşuya gönüllü uyandırma servisi işte,

Ha arada sülalenize saygılarını sunanlar da bonusu.


Halen adını tam belleyememiş olsanız da,

Sizin de hayatınıza girmiştir buckslu muckslu cafe’ler,

Ofisinizin köşesindeki cafeden orta boy filtre kahvenizi alacaksınız,

Yoook öyle içeride içmek filan,

Elinize alıp hem yürüyecek hem içeceksiniz

Aynen Hollywood filmlerinde olduğunca,

Millet o paraya öğlen karnını doyuruyormuş,

Bana ne kardeşim,

Hem ben büyüklerimi dinlerim,

Hamdolsun bize teğet geçti derim,

Ne yani hem G-20 de olacağım,

Hem de banal Turkish çay içeceğim,

Hadi len..

Dizi de mi seyretmiyorsunuz ya,

Büyük edebiyatçılarımız yıllar öncesinde görmüş bugünleri

Nasıl da götürüyorlar boy boy kahveleri

Bihteri Behlülü, Nejlası Şevketi,

Eeee tabii bunun öğlen, akşam, gece versiyonları da vaaar,

Nerede ne yenilir ne içilir,

Nasıl aile kurulur,

Eşler nasıl ve ne zaman aldatılır

Öğrenciler okul vakitlerinde ne yapar

Yaşasın medyamız

Yaşasın piyasa ekonomisi

Allahım yokluklarını göstermesin.


Neydi be o çektiğimiz yıllarca,

Her sabah fayda maliyet analizleri yapardım,

Hanımımı mı kaldırıp çay kahve istesem? ,

Ki bu geceden kalma mali konuları tartışma riski içerir,

En iyi ihtimalle vay senin anan benim babam magazini,

Boşveeeer,

Yoksaa işyerine kadar uyur uyanık bekleyip,

Orada mı içsem? ,

Genelde işyeri kazanırdı düşüncelerimde,

Amma o zaman iki nefes de tüttürme lüksümüz vardı.


“ kızım dikkat et biraz ya,

zaten yer gök kar olmuş,

beş dakika sonra çek şu paspası,

kayıp düşeceğiz şurada ”

Kısa ve ağır adımlarla ilerlediğiniz yolda

Bir çırpıda biter kahveniz buz gibi havada

Ağabey adamlar işi biliyor

Çatır çatır satıyor orada da, burada da.


Şakası bir yana,

Büyüklerimizi dinleriz sözümde bir kinaye yok

Bu da böyle biline

Yiğidi öldür hakkını yeme

Cumhuriyet tarihinin en istikrarlı ekonomisidir cari olan,

Benim sözüm yorumlayış şeklimize

Sana buckslara mudavim ol diyen mi var arkadaşım ?

Bırakınız yapsınlar

Bırakınız geçsinler

Zorlama yok,

IQ denen bir şey var ama de mi ?


Ofisinizden içeri süzülürken atarsınız boş bardağı ,

Onun da bir raconu var tabii ki,

Günaydın zamanlaması ile uyuşmalı bakışlar

Ve çöp kutusuna düşer boş bardak

Bu bir fenomendir dostum.


Üç beş dakika bir sörf yaparsınız,

Ne var ne yok haberlerde,

Bir manşet içinizi parçalar

“ yoğun kar yağışı nedeniyle…

Ameliyata yetişemeyen Doktor ve

Hastane için dava açıldı,…11 yaşında çocuk öldü “

Sizin de çocuklarınız vardır,

Okkalı bir küfür sallarsınız içinizden

Olası tüm sorumlulara,

İçiniz gerçekten çok ama çok acır,

Bir anda anlamını yitirir her şey,

O manşete odaklanırsınız,

Empatiden beri duramazsınız,

Anaya babaya takılır gözleriniz,

Minicik tabuta kayar düşünceleriniz,

Web tv ye tıklayamazsınız,

Eliniz telefona gider gayri ihtiyari

“ yavrum iyimisin ? “

“ ya baba uyuyorum yaaa,

Rüyanda mı gördün sabah sabah,

Hadi bye,

Ha dur dur,

Bi dakka ya,

Baba,baba,

Yani babacığım benim,

Karnem süper biliyosun yaaaa. “

“ elbette yavrum ”dersiniz “

Sesinizdeki titremeyi gizlemeye çalışarak .

Böylelikle güne ofiste başlamanın

Avantajlarından birisi gider bu arada,

Olsun, canımız feda evlatlarımıza,

Yüzünüzde hoş ama acı bir ifade,

Nasıl bir şeyse yarısı tebessüm eder yüzünüzün,

Diğer yarısı ağlarken

Bildiğiniz birkaç duayı olsun

Hediye etmek istersiniz rahmetliye,

Gerçi o bir melektir,

O bir melek ötesidir,

Küçücük ya,

Küçücük,

Daha 11 yaşında,

Ne suçu günahı olabilir ki

İyice buğuludur artık gözler,

Ailesini düşünmeye derman yetmez

Yürek dayanmaz

Amin fısıltısıyla noktalarken anı,

Vardır bir bildiği yüce Rabbimin dersiniz,

Onun hikmetinden sual olunmaz,

BEN NE YAPABİLİRİM Kİ ???,

Müebbet boyu müebbet isyanlara af çıkmaz yine,

Yoğun bir koşuşturmaca başlar …



Haydi Kelebek Etkisinin son bölümünü çekilmeden sokalım vizyona,

Aynı güne uyanırsınız tekrar,

Filmlerde oluyor ya,

Şiirlerde neden olmasın ?

Saatınızla ilgili özel faslınızı geçip bir kalem,

Gelelim Cafedeki muhabbete hemen,

Yanlış anlaşılmayı, ön yargıları bırakın bir yana,

Niyet halis olunca ne düşünürse düşünsün elalem.

Koşulsuz serbest bırakın içinizdeki güzel insanı,

Görsün ve ibret alsın dünyayı alem.


Ayağındaki Çin mucizesi çakma sebolarla,

Temizlikte yine kızımız,

paaaas, paaas, paas, pas

bir aşağı bir yukarı,

bir sağa bir sola,

sanki projelendirilmiş,

her gün aynı saatte,

her gün aynı ritimde,

kolay süper güç olunmuyor,

refah bedelsiz sağlanmıyor,

gavur böööyle çalıştırır işte adamı,

amma memleketinde de durum aynı,

bu satırları yazanın yerinde tespitleriyle

sabittir durum, biline.

Adamlar çalışıyor kardeşim,

Çalışıyor, çalışıyor, yine çalışıyorlar,

İnsanlıktan zerre taviz vermeden,

Olay bucksda değil bu mentalitede yatıyor.


Elinizde değil işte ne yapacaksınız,

Kahvenizi yudumlayana kadar güne başlayamıyorsunuz,

Surat sapat beş karış,

Önüne gelene düz giden bakışlar,

Zoraki bir kibarlık

“ orta boy bir kahve lütfen “

buuuz gibi ve metalik bir ses tonuyla,

elbette parabolik aynalar kuramı

“ buyrun kahveniz “

Taleple arz arasındaki notalar hep aynı

paaaas, paaas, paas, pas,

Saatin çalması ve susturana kadar geçen duygular senfonisi,

Burada da kahvenin istenmesi ve sunulması,

Neden aynı yaklaşımı gütmeyesiniz ki ?

“ ama orada benim annem var “

“ tamam işte, burada da bir kız çocuğu var”

“ ne alaka “

“ çok alaka, ikisi de insan, var mı daha büyük bir payda “

“ ya şimdi askıntı olur..,

yüz verdik astar ister..,

bir de bahşiş bekler …,

ya asılıyormuyum diye düşünürse..,

ne bileyim işte ya,

inmidir, cinmidir,

hırlısı var hırsızı var,

bunca zaman durup ta, şimdi ne diyeceğim yani,

dostum sen iyimisin,

kafayımı yedin,

bırak bu işleri ya,

ortamlar belli,

hayat zor,

kimseye güvenmeyeceksin,

inanmayacaksın…”

“ bir yerden başlamalısın, iki kelime ya,

altı üstü iki kelime KOLAY GELSİN,

11 harf, 1/bilmem kaç kalori, 2 saniye, hepsi bu ”

“ bu neyi değiştirecek ki, hem neden yapayım ? bana ne, ne faydası var bana, aksine bir dünya vesvese”

“ sen söyle, söyle hadi KOLAY GELSİN,

muhtemelen ilk deyişinde tepki vermeyecektir,

duyacaktır ama tepkisiz kalacaktır,

etrafına bakınacaktır kime diyorsun diye,

kendisine dediğine pek ihtimal vermeyecektir,

bir daha söyle KOLAY GELSİN,

kahveni ister gibi söyleme,

yumaşak ve sıcak bir ses tonuyla söyle ”

“ KOLAY GELSİN ”

Ve böylece sona erer içinizdeki gerçek siz ile robotik sizin diyaloğu.


Kız çocuğu, itinayla yaptığı 07:50 / 08:00 işini bitirmiştir,

Günün ilk çöp dökme eylemine başlamıştır,

Arka kapıdan çıkar ve çöp konteynerına doğru mutad yürüyüşüne başlar

Onun joggingi de budur işte,

Hava ayaz mı ayaz,

Yüzü al al olmuş,

Üçü 1 tl lik ojelerden filan da hak getire,

Ama bir dik yürüyor, bir dik,

Her günkü yaşama meydan okuyuşuyla,

Ama bugün bir şeyler farklı,

İçi sıcacık,

Hiç üşümüyor,

Adımlar balerin gibi raksediyor,

Fark edildi ya,

Birileri onu fark etti ve KOLAY GELSİN dedi,

Yaptığı işe saygı duyuldu,

Zaten helal olan her kuruşu akredite edildi,

Adamın yüzünü dahi görmedi,

Yasak müşteriyle laflamak,

İş aslanın midesinde kış uykusunda

Ama yumuşak bir müzik duydu,

Bu hit bir şarkı olmalı,


Emeğe duyulan saygının şarkısı;

KOLAY GELSİN.


Biraz mahçup,

Biraz borçlu hissetti kendini

Mutlumu mutlu ama

TEŞEKKÜR EDERİM diyemedi,

Zinhar yasak.


“ abla kolay gelsin ”

bir anlık tsunami böldü ruhunun sıcaklığını,

ve düşündü,

nereden çıktı yine bu salak,

hem nereden ablan oluyorum lan ben senin,

uyuz, yılışık herif,

ve binlerce malum vesveseler,

Her sabah aynı parodi…,

Ruhu birden huzurlandı,

Geldi sıcaklık firardan,

Al sana fırsat ,

Ve duraksamadan yanıtladı

“TEŞEKKÜR EDERİM ”.


Benzincide de çöpleri dökmek pompacı delikanlının işiydi,

Görev tanımında yazmasa da,

Kiiim takar ISO 9002 yi,

Amman patronlar kızmasın,

Her sabah dökerdi çöpleri,

Ve hayatının en heyecanları anlarıydı bunlar,

Öyle olmasa da öyleydi işte,

Pollyanna yı kim anacak başka,

Kız çocuğunu görüyordu,

Yoktu gerçekten bir kötü niyeti,

Belediye çöplüğü en hoş ayrıntısıydı işinin,

Arkasından bakakaldı delikanlı,

Hiiiç beklemiyordu,

Dondu kaldı,

Mert çocuktu,

Gereksiz yorumlara vs girmedi,

Sadece mutlu oldu,

Sadece mutlu,

Ama o da yanıtlayamadı,

Nutku tutuldu,

Bazılarının sıradan yaşanmışlıkları

Onun için çok özeldi,

Dolduruyordu hayatını,

Nasıl da yakalamıştı güzellikleri.


İçi kıpır kıpır

Döndü işinin başına,

Saatle kurulmuş gibi,

Haftalık benzinine geldi Doktor,

Arabanın camındaki ambleme bayılırdı

Askerde sıhhiyede yazıcıydı,

Ama o bu ilişkiyi yakalayacak gönüldeydi,

Tanırdı arabayı,

Camını hevesle silerdi,

Ama hiç konuşmamıştı,

Olsun bugün bir farklıydı,

Bir şeyler yapmak istiyordu,

İyi güzel bir şeyler yapmak,

Faydalı olmak,

Dünyayı daha yaşanabilir kılacak bir şeyler,

Doktor slip’in benzinci nüshasını tutuştururken delikanlının eline,

“ Pardon bir şey söyleyebilirmiyim? “ dedi

Yanıt vermedi Doktor,

Aslında iyi bir insandı,

Hangi insan kötü ki,

Sadece gıcık gıcık baktı,

Olsun,

Delikanlı kendini toparladı


“ Efendim hangi semte gidiyorsunuz bilmiyorum ama filanca falanca semtlere ulaşım sağlanamıyormuş, burası metroya binebileceğiniz son nokta “


“ sen nereden biliyorsun yol durumunu “ dedi bir şekilde kendinde sen deme hakkını görerek,


“ efendim taksiciler, dolmuşçular konuşuyor duyuyoruz, insaniyetlik olsun diye dedim di “ dedi cümleyi zar zor toparlayarak,


Doktor benzinlikten çıktı,

Doğru söylüyordu delikanlı,

Neden yalan söylesin ki,

Yine abuk sabuk iç hesaplaşmalar,

Gidip gelen düşünceler,

Sıcacık arabadan in,

Metroya yürü,

Cebinden bozuk para çıkart,

Biletini al,

Öğrencilik anıların sıraya girsin,

Tıkış tıkış bin metroya,

Yüzlerce asık, mutsuz, mahmur surat,

Sınavlara girerken bile moralini bozardı bu sahne,

Derken arabayı parkederken buldu kendini.


Ve bindi metroya Doktorumuz.

Hastanenin neredeyse tamamı boştu sanki vardığında,

Yollarda kilometrelerce kuyruklar,

Koridorlarda yankılanan bir ana babanın sesi vardı fonda,

Mevcutlarla derhal hazırlandı ameliyathane,

Acil müdahele başarıyla sona erdi.


O yorgun, o bitkin,

O mahvolmuş, o perişan

O çıldırtan merak dolu gözlerle yüzüne bakan ana babaya

“ ÇOCUĞUNUZ YAŞIYOR ” şimdilik yoğun bakımda ama müdahale tam zamanındaydı,

İyileşecek,

Merak etmeyin.


ANA BABAYI anlatmak,

O duygu selini kelimeleştirmek,

Satırlara ruh vermek,

İşte burası beni çoook aşıyor,

Kelimenin bittiği yer burası olsa gerek.


Bucksın bardağına rutin muamelesini yapıp

Yolladınız sepete

Ve yine masanızdasınız,

Yine sörf,

Ama 11 yaşında bir çocuk ölümü yok hiçbir haber sitesinde.


BEN NE YAPABİLİRİM Kİ ?????


KOLAY GELSİN = ÇOCUĞUNUZ YAŞIYOR.


Böylesi ancak filmlerde mi olur dersiniz ?

Filmleri Jüpiterden mi ithal ediyoruz ?

Yoksa insanoğlu mu yazıyor ?

Bu hayatın taa kendisi,

Gerçekliğin taa kendisi,

Hangimiz arkamıza dönüp bakıyoruz ki,

Atılan bir adımın nelere yol açtığını nasıl bilebiliriz ki ?

Gerekmiyor ki bilmemiz de,

Sadece insanca yaşamak gerekiyor,

Sorumlu,

Duyarlı,

Şefkatli,

Hoşgörülü,

Adamsendeciliğe boşvermiş,

İyi yaşayan,

İyilik yapan,

Hesapsız iyilik yapan,

İnsanca yaşayan olmak, SEN olmak, SİZ olmak yetiyor.


LAKİN ;

İyi bir baba olmak,

İyi bir anne olmak,

İyi bir evlat,

İyi bir eş,

İyi bir sevgili,

İyi bir çalışan,

İyi bir arkadaş olmak

Bizim extramız değildir

Zaten olmaz ise olmazlarımızdır

İnsan oluşumuzun değil

TC Kimlik no açılımlarımızın bir gereğidir

İyi insan olmanın çok küçük bir parçasıdır.


Bir günaydını,

Bir merhabayı,

Bir tebessümü,

Çevrenizden,

Özellikle hiç TANIMADIKLARINIZDAN esirgemeyin,

Paylaşım sitelerine,

Şiir olsun,

Sinema olsun,

Blog olsun,

İki satırlık yorum yapmaktan imtina etmeyin,

Sosyal sorumluluğunuzu kucaklayın sımsıkı,

Bir cümleniz,

Hiç tanımadığınız bir insanın hayatını baştan sona değiştirebilir,

Dünyayı sizsiz bırakmayın,

Sizsiz olmaz,

Bırakın ön yargıların hepsini bir kenara,

Yanlış anlaşılmaktan korkmayın,

Salıverin İÇİNİZDEKİ GÜZEL İNSANI

Size hepimizin ihtiyacı var,

En kötü hissettiğiniz anlarda bile,

Birileri için bir iyilik yapın,

Üstünüze vazife olmasa bile,

Bir konunun çözümünde yer alın,

İnsanları dinleyin,

Dinlemek için değil

Gerçekten dinleyin,

Günde 5 dakika yeter,

Yıllar sonra bir dostunuzu arayın,

Bırakın email kaçamağını,

Bir kart postal atın,

Elinizle mektup yazın,

O gün belki derdinize derman olmayacaktır,

Ama dönüp dolaşıp size koşacaktır güzellikler,

Kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.


Hepinize KOLAY GELSİN.


MCU

( Kolay Gelsin = Çocuğunuz Yaşıyor başlıklı yazı MCU :) tarafından 26.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.