1 Elli Yıl Önce Daha Mı Mutluyduk?

        ELLİ YIL ÖNCE DAHA MI MUTLUYDUK?

 

Geçen gün elime bir elektronik mağazasının katalogu geçti. Sayfaları incelerken binlerce ürünün hayatımıza katkılarını düşündüm. Plazmalar, en son model bilgisayarlar, cep telefonları, matbaaları kıskandıracak mükemmellikteki yazıcılar fakslar ve daha binlercesi.

Yaşım itibari ile 1950 lerde bütün bunlardan mahrum o dönemdeki yaşantıyı gayet iyi hatırlıyorum. Sanki her şey gibi hayat da daha güzel gibiydi. Hiç bir beyaz eşyanın olmadığı hayatın, ucuzluğu ve basitliği dolayısıyla yaşam boğaz tokluğuna sürer giderdi. Dolayısıyla da, insan ilişkileri en üst düzeydeydi. Aynı sokakta yaşayanlar akraba gibi birbirlerine yakındılar. Şimdi apartman yaşamlarında aynı katta oturanın komşunla belki bir merhabası ya vardır, ya yoktur? 

Talebeliğimi sürdürdüğüm İstanbul o devirde de en büyük kent olduğu için nispeten daha farklıydı. Ama bayramlarda ve tatillerde babamın Sıtma Mücadele Doktorluğu yaptığı ilçe olan Uzunköprü’ ye gittiğimde yaşam gece 11 de biterdi. O dönemde santral veya büyük jeneratörlerle elektrik üretimi sağlandığı için kesintiden bir müddet önce 3 defa yanıp sönen lambalar insanları ikaz eder, kimi mumunu kimi gaz lambalarını yakıp hazırlar, daha tuzu kurular ise Olimpos marka lüx lambası tabir edilen güçlü ışık veren pompalıların yakıt ikmallerini yaparlardı. Herkes erken yatar erken kalkar, gün bereketli olurdu.

Açtığında on beş dakika sonra sesi gelen lambalı radyoların haricinde, ikinci teknoloji ürünü olan manyetolu telefonlarla şehir içi ve şehirlerarası konuşmalar PTT santralı vasıtasıyla yapılırdı. Uzak mesafede yaşayan bir yakınınızla konuşabilmek için hatlar doluysa bir iki saat, belki de daha fazla beklemeniz gerekirdi. Akşamları ailece radyoların başına geçer, meyve ve çerezler yiyerek en büyük zevkimiz olan piyesleri veya radyo tiyatrolarını dinlerdik. Komediyse güler, dramsa gözyaşı dökerdik. 

Şimdi, ne alırsan kısa bir müddet sonra modası geçtiği ve yaşam da bu temel kural üstüne kurulduğu için doyumsuzluk almış başını gidiyor. Eskiden ihtiyacın olan şeyi alabilmek için cebinde paran olması gerekirdi. Şimdi son icat olan kredi kartı ile tüm özlemlerine kavuşabiliyorsun. Sonra? Sonrası, tüketim çılgını haline sokulan insanların içine düştüğü ve intiharlara kadar varan dram hepimizin malumu. Ayrıca, işin bir acı tarafı da, eskiden gavur icadı diye reddedilen bir malın şimdi fiyatını ödeyip malik oluyorsun.  Ama gelişimine katkıda bulunmadığımız o ürüne layık mıyız, diye hiç düşünür müyüz? Örneğin, gençlerin muska gibi ellerinde gezdirdiği cep telefonları. Amacının dışında bir gösteriş aracı. Sanki her saniye aranacakmış gibi ceplerine bile koyamıyor, ellerinde mıncıklıyorlar. Geçen gün öğle paydosunda ortaokuldan çıkan bir talebe yanımdan geçerken iki dakika sonra göreceği annesine yemekte ne var diye soruyordu.

Ne ilginçtir! Bu garabetlerin yaşandığı ülkemizde teknoloji, onu yaratan geliştiren ülkelerdeki insanlara refah sağlarken yurdum insanının imkânsızlık ve hazımsızlığı nedeniyle onu mutsuz ediyor.

Ben yaştakilerin haricindekilere bu satırlar bir şey ifade eder mi bilmiyorum ama inanın, insanlar eskiden daha mutlu, daha huzurluydular. Elli senedir sistematik bir şekilde dünyayı bu hale getirenlerin kulakları çınlasın.

Düşünüyorum da, bu güzel dünyayı cehenneme çevirmeye çalışan insanoğlu, kendi sonunu hazırladığının farkında değil mi acaba? 

( Elli Yıl Önce Daha Mı Mutluyduk? başlıklı yazı Çetin İMER tarafından 8.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.