“-len o bişiy mi

arada bunnarın yanına varıyoduk

gır-gır şamata

gırla

 

senin ki camın öğündeki abdaslığa

pompalı bi gaz ocağı gomuş

yeni yetmelerden birini de ocakcı tayin etmiş

yövmiyesi ne mi

işdiği çay bedafa

ötekinnere parayna

aklısıra gayfada yimbeş

Hasan a(ğa)da on’a

o yanıldı yenildiyse

çaylar beleş

aklısıra gumar oynadıyo

gaybeden üsdüne üslük

bi de bulaşıkları yüyo

 

emme bulguraşı bundan,

pişiren daşıran keleşlerden biri

yuka ekmek üstüne yay(ıy)o

üsdüne küflü deri peyniri

muhabbet ohhooo

geştiğimiz hafta  badılcan turşusu

yanında çay soğanı

top oynayıp gelmişiyiz

onca deliğanlı

o mubarekde galabalıkta nası yeniyo

gapışmaca, valla

sanı(r)sın ardımızdan atlı govalayo

varısa döken saçana

illet oluyo

gayınna ğibi adapdan mesul

hepimizi terbiye ediyo

 

vakıt da böğünkü ğibi gün endim-eniyo,

ağşam garannığı çökmeğ-üzere

evi bi ğözel, başdan aşşa temizledi, ufaklıklar

amma varısa haylamayı eyi beceriyodu.. gurnaz

valla kimse anasının evinde deği(l)

kendi evinde bile öyle hamarat çalışmaz

amma burda başlarına geleceklere dünden ırazılar

dışarıda galanı gurt gapar

emme bi tek Göğoğlan hariç..

ne onun umurunda

ne de bize göre o bizim köylü

Göğoğlan ayrı bi tavlıkadan

 

 

emme Gökoğlan,…

tamam dersine dıkkatlı da

ne emeye, ne gömmeye,

ne mu(h)abbete geliyo,

ne bi mencilise garışıyo

ne de bi ilece yarayo,

 

dediğim-dedik biri,

tabi zengin çocuğu olunşa da

eline yakışmayo,

can-ı yürekden sarılmayo bizimki ğibi

temizliğe gatılsa da

doslar alış-verişde görsün hesabı

barnağının ucuyna dutuyo

yeni ğelinin şey duttuğu gibi

emme bizim de gözümüzden gaşmayo..

 

Hasan Abi

“-siz ona aldırman”

“-ben ona gösderin”

“-fe(h)metmez görünün”

goya çakozlatman

            gibilerden başını salladı

“ooohhhh, şükür” dedik

macera başlayo gari

seyret filimi

 

hadi ben neyse de;

Gökoğlan, ötekinner gibi aç-açık galmayo

Göğebe başında

eve vardı mı ıscacık zobanın başında

“oooohh” kesdene kebap

ammaaa ya; ötekinner

Allahın unuttuğu gulları..

 

işdeee onarın hali harapdır,

irezillik-kepazelik had sf(h)ada

kiralık odalarda perişannıg

burcu burcu tüter

anasına satayın…

yol gapanır, gelen geden olmaz

ne ekmek ne odun..

ne harşlık..

 

aklıma ğeliyo daa..

insanın burnunun dire(ği) sızılayo hinci bile

neye derseniiiz

ya bizçileyin odunu yoktur

ya ekmeği, ya gatığı

ya harşlığı, ya da hepiciği

küllüyen mafiişş

 

onun uçu; biz..

birbirimizinen bağdaşmaya mecburuz

annacağ(ı)nız

bi de galabalık olunşa

biğümden biğüne..

bela da başımızdan eğsilmezdi,

her bela da bizi ganbağıynan

gazzık bağınan ba(ğ)lardı birbirimize

 

emme valla kimse bize bişiy deyemezdi

çokaşıvırıdık

sarıca ğibi..

çatdıklarına çatacaklarına bin pişman ederdik,

erkeğseler

bizim birimize yan baksınnar,

Dinarlılarınan akrabayız icabında

bi de Cuci, Alatakkanın oğlannar

bizim köylü olmasalar da

 

Gökoğlan mı..

onun zati elin etlisiynen,

            sütlüsüynen alakası olmazdı ki

ne zaman serserilik etçek Allahın garibi

varısa da yoğusa da.. sabah ağşam ders

Göğebe ona soluk aldırmayodu

“-netçen sen onnarı,” derimiş

“-iki ğün sonura sen müdür filen oldun muydu

Hasitlenirler, sen onara bakma,

garışma serserilere

sen de onnar gibi olcağsan

ben burada neye ömür çürüdüyon”

bize depeden bakıyodu Allah var

hani biz citdikiş gediyoz ya

onun durumu çoğ eyi

 

emme biz öyle edemeyoduk

            hinci ne yalan söyleyen

bizden.. trampet çalan var

top oynayoz eyi kötü

zatin sınıfın dakımı hep bizim köylü

eyi oynadığımızdan değil de

biz pası hep birbirmize atıyoz

 

fener formamız hazır hepimizin

maşda fenerliler alkışlayvıdı mı yetiyo

ötekinner gıcık olsa ne yazar anasına satayın

herkes bizi “eyi biliyo” sanıyo,

erkeklerise bi çelme falan daksınlar

valla hepimiz her yandan, hücum ederdik

garşı sınıf dakımları bizden çekiniyollar

şampiyonnuk; çantada keklik

Hasan Abi bize “çete” derdi

 

de! ona gelcen

            bizim birimizin odunu varısa

hepimiz onun evine çokaşırız

ekmek-katık paylaşırız

harşlığımız varısa

hiş değilise de tütümü,

cığara paketini ortaya atarız

 

amma Gökoğlan, evine gedemezsin

            “evde ebesi var”

o gelemez neye;

            “ebesi arar”

da bana galırsa mahana

işin aslı kendi de istemez ya neyse

harşlığından koklatmaz

“yaralı barnağa işemez”

neye; parasızlığın ne olduğunu bilmez ki

Arif ağanın o(ğ)lu

 

bizden üç yaş güçcük

emme sene kaybı olmadığından

geçen sene direk geşdi

bu sene bizi yakaladı

kopya vermez, neyye

            dersleri eyi

senin halinden anlamaz ki

mubarek “davşan boku,

kokmaz-bulaşmaz” bişi

 

zati bizim köylü olduğunu

            bizim sınıfdakınnar bile bilmezdi

biz çeteydik, Hasan Abi demişmelyin

onu çeteye ihtiyacı yoğudu

bizim köylü birine, biri bişiy dese, toplaşıvırıdık

o bizim içimize girmez

tenefislerde bile ders çalışır

            çalışkan da olunca

kimseynen takışmaz, kendi halinde

dedikleyin, davşan boku dedikleri cinsten biri

zati de bizim köylülere hiş benzemezdi

 

amma Hasan Abi eyi bilirdi

o’nun bizim köylü olduğunu

hiç zayıfı olmadığını,

biz çi(f)t dikiş gederkene

onun direk geşdiğini,

barnakla gösderildiğini,

bu sene de galır da belge alırsak

başımıza gelecekleri,

 

 

evvela kendisinin

            “-anam avradım olsun

hepinizi, kör eşşeg sudan gelesiye”

                        döğceğidiğini

sanki kendisi ne bok da

bırak akrannarının çoluk-çocuğa garışdığını

ondan kaş yaş gücük Cemal Aganın

            askerden geleli hanı vakıt olduğunu da

            biz bilirdik emme deyemezdik..

 

o da kendisi garnının zayıf yannı eyi bilir

gerçi ha! siz de:

“-sen önce kendin toparla deyceniz emme

benim yaptığım hataları,

            sizin de yapmanız şart mı

söz temsili ben hurdan atlasam,

siz de mi atlacanız..”

“-siz çalışın çocuklar; bana aldırman

bakın hinci; bizim oğlan;

adam ovaya gediyiyo

eşşek gibi çalışıyo emme

eve gelince üsdünü değişdiriviren

suyunu ılışdırıvıran var

adam gayfaya bile ğetse

yolunu gözleyen var”

..

“-ben kimin umrundayın

oyusa benim akrannarımın

çocukları okula ğediyo

ben hala dirsek çürüdüyon

yarın “tohh” dersiniz emme iş işden geçer;”

..

“-yok okumaycağsanız

boşuna bobanıza masraf etdirmen

bir an evvel gedin,

önce evlenin,

ondan sonurası Allah kerim

olu-geder..

 

hocanın dediğini dinlen

getdiği yoldan getmen

benim adım hıdır

elimden gelen budur” derdi

..

 

 

 

 

 

 

 

kış geşdi, günner uzamaya başladı

senin Gökoğlan;

            top mahanasıyınan file

            bizim dakıma, dakılmaya başladı

ebesi de arada bi köye gediyo

gene cumartesi Senget bazarından

Göğebe köye ğetmiş

bu gene top sahasında

 

geçen hafta da oynadık,

üsdelik o rakıp dakımda

            zırtıl bişiy olunca

galeye kimseyi geçitmeyo

çelme dakayın deye

            bir-iki yeltendim amma

narasın, çalım filene atılmayo,

“top geçer adam geşmez”

telefon dire(ği)e  gibi,

gazzığın teki mubarek

az daha kendim sürçülüp gedeyazdıydım

 

bereket versin bu hafta aynı dakımdayız

o ğün gene Hasan’ın gumarhanedeyiz

atmışaltıyı file bilmeyo

maça beyiynen

koz dokuzluyu almaya gakıyo

matrak bişiy gülmekten yerlere yatıyoz

 

Hasan abi de “-ulen Gökoğlan

            sen yahay bi gumarcı olusun emme

ben görmen” deyo

o da essah sanıyo,

görsen bi, gasılıyo

sanısın komedi ğelmiş

 

bu “-siz bana hile yapıyonuz

ben bey atıyon,

hepiniz de almaz deyonuz

benim beyi dokuzluynan alıyonuz

falan deye küsdü,  oyundan çıkdı,

çay parasına itiraz

belki gurur meselesi,

belki de ebesi olmadığından

gakıp gedemedi de

gorkuyo belki bilen mi var

amma ser veri(r), dır nermez bunun böylesi

 

 

 

 

 

senin ki getdi pencereye gamıtdı[1]

            gafayı da eğdi öğüne

herkesin dadı kaşcağdı

emme bereket versin

sesli gazocağındakı dığanda fokurdayan

aş yayıldı ekmek üsdüne

alagabıklı çay soğanı dörde bölündü

duz demişsin zati baş köşede

 

iteleye-kakalaya

bunu da sofraya oturtduk

Hasan abi;

“-bak dayıoğlu

anam avradım olsun

valla billa

şartlar şartossun

yalan-malan yok

üşden-dokuza şart olsun bu böyledir

yau

get

kime isdersen soralım”

kiyada yazdık, ilk gelene sorulcak

“maça beyini koz dokuzlusunu alır mı” deye

 

neyise de

biraz önceki gergin durum unuduldu

yumulduk aşa

harala-gürele[2]

Hasan ağabeynin menü hep aynı

gene bulguraşı, çay sovanı

girişdik hep-barabar

emme bu gayet efendi,

kibar, sosyete

emme besmeleyi de ağzından düşürmeyo

valla nerdeyse her dıkımda

Hasan abi etdi edemedi

“-yeter day(ı)oğlu yau

            bu gadarı da fazla”

deyince kesdi

emme eminim Göğoğlan bu!

içinden gene

besmele çekiyodu

 

 

 

 

 

 

 

 

gene bulguraşı, soğan

peynir de ekelemişiyiz üsdüne

Hasan abi gene vaaz etdi

“-genşler;

aşın yağında gavırdığımız dolaz

yağın ağırlığını alıyo tamam

gök peynirin küfü de penisilin yerine geçer

emme şu soğan var ya;

işde dananın guyruğu onda gopuyo

niye! derseniz

soğan; ikdiba işdahı açar,

guvat veri, tok dutar,

hazmı golaylaşdırı, amaaa;

 

bu mubareğin çocukları böyütdüğünü

fücutu koruduğunu, hücreleri yenilediğini

metebolizmayı düzennediğini

bildiğinizi hiş zannetmen

 

eveli; Yörük beyinin biri

deve yükünde bi baş soğan[3] olsa bilir

kervanı terkederimiş

soğandan nefret ederimiş ki

            o kadar olur

 

günün birinde adam hasdalanmış

ayakda duramayo,

başını duvarlara vuruyo

sapırdanıyo,

deli-deli bağırıyo

eletmişler bunu dokdura

dokdur hemen bunun rötgenine bakıyo

beyninin en depesinde ahtapot gibi bi garannıg

beyninin her bi yannına el atıp,

            kök salıp, sarmış-sarmalamış

dönüyo yörüğe

            “-ömrü hayatında hiş

            soğan yemedin mi sen!” deyoru

işdeciki bu soğan böyle mübarek bişiy”

 

sonura ekledi

“-bakın genşler,

günün birinde böğün hayal dahi edemeyeceğiniz

envayı çeşit yemekler yeyceniz emme

bu dadı hiş bi zaman bulamaycanız

ne öğünüzden gapan olacak,

ne gün boyu top oynayıp acıkacanız

ne de bu genşlik geri gelecek

ne de Gök gardaşıma utaşabileceniz

onun uçun dadını çıkarın .mına ğoyan”

 

“-aah” dedim,

………. yüzüme bakışdılar

“-hinci bu çay soğanının yanda

bi de geçen haftakı badılcan turşusu”

herkeş, hepbirlik

“olsa da yesek”

..

Gökoğlan da geri galmadı

herkeş Göğoğlana bakdı

“-emme valla bizim evde yok”

 “-kimsenin evinde yok o(ğ)lum

            emme var ediyoz”

 

Hasan Abi

“-bu hafta sıra kimde” dedi

sonra sıradan saymaya başladı,

 

Leylek üzüm getirdi

M(u)ammer odun,

Sefer bekmez

Köroğlan gayfadan iskambil vesayir

            oyun levazımatı ve

            bilumum takım-taklavat işlerini halletdi

            ki zati o onun asli görevi,

Cavit okeyin eksikleri tamamlandı mı

“-abey bi kara beşli

bi gırmızı dokuzlu galdı

onnarı da.. yarın hallederin işallah

mahçıp olman

veilen görevi bi hakkın tamam eyler

güvenine ilayık olurum

Alla(hı)n inayetiynen”

 

“peki goçum,

köy genşliğinin kültür gelişiminde

            bu hızmatların unudulmaycak

ve de görev annayışın

her türlü takdirin üzerindedir

…. 

“-evet abey, sağoll”

“-oğlum ben gelcek sene yoğun icabında

amma size bir düzen gurup da

bi teşgilat tesis edelim de

öyle gedelim heş değil

ikmalde filen geldim mi

oynarız anasına satayın

 

 

 

 

 

 

Cavit!

dayo(ğlu)!

bu arkadaşları sen goruyup,

            gollayacan yokluğumda

ne de olsa abeylik sana düşüyo

gerçi illa demek ilazım deği emme

sen gene de gulana küpe et”

“-tabi abey”

M(uh)arrem adı belli; oduncubaşı,

            süpürkecibaşı,

hemide ocakcıbaşı

            ve de şef garson

 

geçen hafta turşuyu kim getirdiydi”

hemen atıldım

“-ben”

“öyleye bu hafta sıra sende Gökoğlan”

“-tamam abey de,

dedim ya! valla bizim evde turşu yook”

 

“-yau gardaşım milletin  evinde

            üzüm, bekmez, odun, durşu

            kakılıp duru mu!

amma efradı aç bırakmamak uçu

            tedarik görülmesi ilazım

hemi de Heybeli Aşa’nın kileri

            ne güne duruyoru

 

“-valla ben isdeyemen,

            hemi de ebeme deyviri

zatin iki güne bi “gonşuuu” deyelek

            ebemin yanna çıkıp geliyo”

“-isdemeyecen goçum”

………

“-alacan”

“-nasıl abey”

“-ba ya”

“-……….. valla abey ben çalaman”

“-oğlum çalmayacan,

etiyacın gadar alacan”

 

“-abey günah”

“-etiyaş gadar almak

çalmak mıdır genşler”

hep birlik de

“hayır abeyy” dedik

 

 

 

 

 

 

“-Abi ben hinciye ğadar

hiş kimsenin bişiyini çalmadım da

                        çalaman da”

“-peki koçum yalan da günah,

            amma sen hiç yalan söylemedin mi”

“-…..ıııeu o başga”

“-bak gördün mü

            ehtiyaş olunca

akan sular duruyo değil mi”

….

“-doğru abey”

 

“-Allahın kulları burada soğuktan donarkan

Allahın yarattığı odun orada çürüyoru

            sorarın sana bunun neresi günah,

ha sen kışın gelsen de görev sıranı

bahçalardan odun getirelek savsaydın

mesele yoğudu

badılcan turşusu getirmek

            bu tingozalardan birine kalacaktı değil mi”

hemen atıldım

            “-evet Hasan Abey!”

 

“-hem sen de geçen hafta

            burda badılcan turşusu yemedin mi”

Gökoğlan sakin, soluk, durgun ve

acıklı, titirek bir sesle

“-yediiim” dedi

“-eee…”

“-iyiydi  değil mi”

“-ee.. evet”

“-hinci sıçıp da yeycek halimiz var mı”

“-yoğ abey”

 

ben gene atıldım

“-peki goçum şimdi de ben getirsem

            yermin

hıı aslanım” dedim

senin ki duraladı,

ekledim

“-geçen hafta yedin ya”

“-veriseniz yerin”

tabi akıllı çocuk “yemen” dese

geçen hafta gılıcı

zülfükar gibi

depesinin üsdünde dikilip duru

 

 

 

 

 

 

Hasan abey taşı gediğine godu

“-ha!, tamam goçum

pilavdan dönenin gaşşığı gırılır

akıllı adama can gurban

akıllı ol canımı ye

 

işde böyle; pozitif olacan

bakın genşler bu adam var ya

böyüğ adam olu valla

gördün mü bak

senin isdikbalin parlak len çocuk

hadi uzatma! gak

bu da bir nevi amme hızmatı

vijdan hukuku

görev bilinci

duruş meseledidir

 

demek ki  bütün bunların ışığında

böğün sıra sende

gorkma ev saabı yok

birez önşe üsd gapıdan çıkdı ğetdi

iki sahatdan evel gelmez,

emme gene de sen fazla tıngırdama

gapının tam annacındakı güp

göreyin seni…

 

çok değil, annaşılmasın,

iki, bilemedin üş dene badılcan

            gap gel yeter

efrat haftadan haftaya

            sayanda bi bayram etsin

bu da bir nevi vatan hizmetidir

alış! hadi!

hemi bak ilerde bana çok dova edecen

seni köylülükten gurtardığım uçu

bu senin tarihinde bi milattır

yörrü”

 

arkadaş  önde gönülsüz gönülsüz

Hasan abey onu, kilere ğadar

iteleyerek eletdi geldi

peşinde biz..

hemen de yüklüğün altından çıkardı

                        güçcük gübeci

gök domatizden de

sirkesinden de

mubarek de  nassı

ortalık bi anda

badılcan turşusu, sirke,

sarımsak kokusuna büründü[4] valla

o gadar olur

 

Gökoğlan’a süprüz yapcaz

amma eli bilmen de

            benim içim-içime sığmayo

            Gökoğlanı’ı faka basdırdık deye

“Hasan abeye ne çanak dutdum amma!

                        yahay valla”

hemencik ışığı söndürdük

kıranlara çekildik,

saklandık

ses-soluk yok

………………..

 

derken

hanaydan ayak sesleri gelmeye başladı

kapı yavaşcık açıldı

yusyuvarlak, topaç gibi biri

            gelip tam orta yerde durdu

biz soluklarımızı dutduk

ben ışığı açarına-açmaz

hep bir ağızdan

“-süüprüz!” deyelek baardık

ve aynı anda bi ağlama

arkadaş,

ganadı gırık bi vaziyette

sağ kolunu çemremiş[5] tutuyo

ancak;

sol eli dahil sağ kolu

            olduğu gibi batmış

ve geldiği yerden, durduğu yere

rotasını belli eden bi çızgı

kıpkırmızı

koldan,

parmaklarına siğmeye devam eden,

parmaklarından da yere süzülen

ev sa(hi)bı Heybeli Aşa’nın bekmezi

arkadaş

baya badılcan aramış belli

 

valla insan üzülüyo

benim başıma da

            gelmiş olabilirdi amma,

oldu bi kere, neydelim hinci

arkadaşın ağlamasını görceniz

gülmekten atıldık getdik

 

 

 

 

 

Hasan abi

tecirbeli[6] adam tabi

“-valla len ev sabısı görüse ayıp olu”

hemen goşduk hanaydakı

Gökoğlan rotasını sabınnı çapıdına sildik

can havliynen[7], elbirlik

o gamıtdığı yerden gakmayo

iki gözü iki çeşme hâlâ ağlayo

 

Hasan abi

“-şaka yapdık yau dayıoğlu

esbiriden de anlamayon yau

gübün dolu olduğunu valla bilmeyodum”

file dedi,

seninki gocaman adam

hüngür hüngür ağlayo

demek ki biz baya deligannı olmuşuz

tühafıma getdi

o ağlama içimizi acıttı

canımız sıkıldı,

 

Hasan Abi

“-gel otur şuraya

valla döğerin” dedi

“-ı – ıh!”

ardı sıra

aklımız sıra

elimizden geldiğince

hepimiz ayrı ayrı teselli etdik

Gökoğlan sofraya oturup ekmek-aş

sovan turşu yemedi

hemen ordan ekmeğin arasına dürüp

            yarım çomaç verdim

omuz silkdi

“-al olum”

valla bize de yedirtmedi

boğazımıza cizdi

 

Hasan abi bu sefte

“-tabi canım adam haklı

bekmezin üsdüne turşu yenir mi” dedi

sil baştan gülüşmeye başladık

tabi o gene gamıtdığı yerde

gözleri öğünde

nuh deyo

peygamber demeyo

elimizden ne geli

biz  biraz sonra koro halinde

            şarkılar söylemeye başladık..

 

“aman şu kilerin yolları daşdan

sen çıkardın bekmezi başdan”

 

“pekmezimin güğümleri kalaylı

gübe batmış, bak golları gırmızı”

 

“akşam olduuu, pekmezlendin sen yine”

 

“gök yüzünde yalnız gezen pekmezler”

“pekmez gözlüm sana meylim nedendir”

 

“bekmez koymuşsun vazoya,

kolların bekmezden boya

başla turşu-aramaya,

 pekmez pekmeze karışır”

 

“anladım turşu yemek harammış

üstelik yanın da soğan da varmış”

 

Gökoğlan koroya katılmadı,

ama en sonunda gülmeye başladı

 

gülmekden ne aş, ne soğan yedik

            ne de turşudan yeyebildik

amma arkadaş bi daha

            dersde barnak kaldırmadı

haylazlığa başladı,

hemi nası, bizi godu geşdi valla

            zolda zıfır bırakdı

 

mesela;

ben hiç bi öğretmenimin

            lakabını pencereden

            avazımın çıkdığı gadar

“Bedeloluuuu”

ya da nebileyinne deye

                        bağıramamışıyındır

hemi de adamın yüzüne garşı

            o bunu becerdi

gızların arasına saklansa da

tesbit edildi,

dayağı yedi

bizim köylü disipline bi o getdi

 

sonra efendime söyleyen

sınıfdakı gızlara açık saçık hikayeler

herkeşin asıldığı gızlara

başgalarının adına mekdup yazmalar

ortalığı garışdırdı

            son bir-birbyuçuk ayda

daha neler neler,

            gabak çiçeği gibi açıldı valla

 

uyandı çeteler

bi ğün öğünü kesdileridi

            buna dayak atçaklar

Hasan abi döğdürtmedi

            bereket versin okullar kapandı da

yırtdı senin Gökoğlan

            valla başımız belaya girceğdi

 

sene sonunda

bizim kadar olmasa da

            onun da zayıfı varıdı

bazılarını geşdi ortalamadan

o da bütünlemeye ğaldı

amma o sene sayamızda

delikanlılığa adım attı

hemi de ıldırım fızıynan

bodoslamadan

bizden sonra açıldı amma

bizi fersah fersah geşdi

bileğinin hakkıynan

şahıdı şahbaz

bencileyin cumayı gaçırmazdı

beynamaz oldu

helal osun valla

 

ertesi yıl,

bu tasdiknamesini aldı dooru Yalavaca

gederkene sarıldı-sarıldı ağladı valla

sonura hep barabar güldük, o da..

yeni-yeni ısınmaya başladıydık, kerataya

 

biz Gökoğlan’a doyamadan

felek gene felekliğini yapdı

efratçak uğurladık, cıdavıyı[8]

bakakaldık ardından

Allaha emanet

gitti vardııı manolyaynan

bizim Gökoğlan

 

gardaşım hakkını helal et

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

bir araya geldikçe

            yıl boyunca

Gökoğlanlı espiriler yapdık

            güldük

sınıfdakı gızlara

arkadaşın selamını iletdik

o sayada

ahbaplık gurduk

 

ya yazılılar bahane oldu

ya parasızlık

yanına gedemedik

ama çok özledik keratayı, çok özledik

 

bekmezli şarkılarla büyüdük o sene

o olmasa da Senget de

yaşatdık kendisini, yokluğunda

emme Senget çekilmez oldu valla

bizi birbirimize zamkladı da getdi

bu sene de aramızda olsa

ufkumuz ne açılırdı kim-bili

gader vefa etmedi



[1] kamıtmak/gamıtmak: huysuz, hareketsiz bir şelikde oturmak

[2] harala-gürele : telaşla, acele ile, kapışarak

[3] .. baş soğan: kuru soğan, soğanın hasattan sonraki, kışın ki hali

[4] bürünmek / bürümek: örtünmek, kaplamak, doldurmak,

[5] çemremek: giysini kolunu, paçasını ya da eteğini sığamak, yukarıya çekmek, kaldırmak, kendi içinde bükmek, bükülü kalmasını sağlamak

[6] tecirbe : tecrübe, deneyimli

[7] can havliynen / can havliyle: canı riskteymişçesine, ölüm korkusuyla

[8] cıdavı: aksi yaramaz, afacan, serseri

( Gök Oğlan başlıklı yazı İ.ÇELİKLİ tarafından 9.10.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.