“-len o bişiy mi
arada bunnarın yanına varıyoduk
gır-gır şamata
gırla
senin ki camın öğündeki abdaslığa
pompalı bi gaz ocağı gomuş
yeni yetmelerden birini de ocakcı tayin etmiş
yövmiyesi ne mi
işdiği çay bedafa
ötekinnere parayna
aklısıra gayfada yimbeş
Hasan a(ğa)da on’a
o yanıldı yenildiyse
çaylar beleş
aklısıra gumar oynadıyo
gaybeden üsdüne üslük
bi de bulaşıkları yüyo
emme bulguraşı bundan,
pişiren daşıran keleşlerden biri
yuka ekmek üstüne yay(ıy)o
üsdüne küflü deri peyniri
muhabbet ohhooo
geştiğimiz hafta badılcan turşusu
yanında çay soğanı
top oynayıp gelmişiyiz
onca deliğanlı
o mubarekde galabalıkta nası yeniyo
gapışmaca, valla
sanı(r)sın ardımızdan atlı govalayo
varısa döken saçana
illet oluyo
gayınna ğibi adapdan mesul
hepimizi terbiye ediyo
vakıt da böğünkü ğibi gün endim-eniyo,
ağşam garannığı çökmeğ-üzere
evi bi ğözel, başdan aşşa temizledi, ufaklıklar
amma varısa haylamayı eyi beceriyodu.. gurnaz
valla kimse anasının evinde deği(l)
kendi evinde bile öyle hamarat çalışmaz
amma burda başlarına geleceklere dünden ırazılar
dışarıda galanı gurt gapar
emme bi tek Göğoğlan hariç..
ne onun umurunda
ne de bize göre o bizim köylü
Göğoğlan ayrı bi tavlıkadan
emme Gökoğlan,…
tamam dersine dıkkatlı da
ne emeye, ne gömmeye,
ne mu(h)abbete geliyo,
ne bi mencilise garışıyo
ne de bi ilece yarayo,
dediğim-dedik biri,
tabi zengin çocuğu olunşa da
eline yakışmayo,
can-ı yürekden sarılmayo bizimki ğibi
temizliğe gatılsa da
doslar alış-verişde görsün hesabı
barnağının ucuyna dutuyo
yeni ğelinin şey duttuğu gibi
emme bizim de gözümüzden gaşmayo..
Hasan Abi
“-siz ona aldırman”
“-ben ona gösderin”
“-fe(h)metmez görünün”
goya çakozlatman
gibilerden başını salladı
“ooohhhh, şükür” dedik
macera başlayo gari
seyret filimi
hadi ben neyse de;
Gökoğlan, ötekinner gibi aç-açık galmayo
Göğebe başında
eve vardı mı ıscacık zobanın başında
“oooohh” kesdene kebap
ammaaa ya; ötekinner
Allahın unuttuğu gulları..
işdeee onarın hali harapdır,
irezillik-kepazelik had sf(h)ada
kiralık odalarda perişannıg
burcu burcu tüter
anasına satayın…
yol gapanır, gelen geden olmaz
ne ekmek ne odun..
ne harşlık..
aklıma ğeliyo daa..
insanın burnunun dire(ği) sızılayo hinci bile
neye derseniiiz
ya bizçileyin odunu yoktur
ya ekmeği, ya gatığı
ya harşlığı, ya da hepiciği
küllüyen mafiişş
onun uçu; biz..
birbirimizinen bağdaşmaya mecburuz
annacağ(ı)nız
bi de galabalık olunşa
biğümden biğüne..
bela da başımızdan eğsilmezdi,
her bela da bizi ganbağıynan
gazzık bağınan ba(ğ)lardı birbirimize
emme valla kimse bize bişiy deyemezdi
çokaşıvırıdık
sarıca ğibi..
çatdıklarına çatacaklarına bin pişman ederdik,
erkeğseler
bizim birimize yan baksınnar,
Dinarlılarınan akrabayız icabında
bi de Cuci, Alatakkanın oğlannar
bizim köylü olmasalar da
Gökoğlan mı..
onun zati elin etlisiynen,
sütlüsüynen alakası olmazdı ki
ne zaman serserilik etçek Allahın garibi
varısa da yoğusa da.. sabah ağşam ders
Göğebe ona soluk aldırmayodu
“-netçen sen onnarı,” derimiş
“-iki ğün sonura sen müdür filen oldun muydu
Hasitlenirler, sen onara bakma,
garışma serserilere
sen de onnar gibi olcağsan
ben burada neye ömür çürüdüyon”
bize depeden bakıyodu Allah var
hani biz citdikiş gediyoz ya
onun durumu çoğ eyi
emme biz öyle edemeyoduk
hinci ne yalan söyleyen
bizden.. trampet çalan var
top oynayoz eyi kötü
zatin sınıfın dakımı hep bizim köylü
eyi oynadığımızdan değil de
biz pası hep birbirmize atıyoz
fener formamız hazır hepimizin
maşda fenerliler alkışlayvıdı mı yetiyo
ötekinner gıcık olsa ne yazar anasına satayın
herkes bizi “eyi biliyo” sanıyo,
erkeklerise bi çelme falan daksınlar
valla hepimiz her yandan, hücum ederdik
garşı sınıf dakımları bizden çekiniyollar
şampiyonnuk; çantada keklik
Hasan Abi bize “çete” derdi
de! ona gelcen
bizim birimizin odunu varısa
hepimiz onun evine çokaşırız
ekmek-katık paylaşırız
harşlığımız varısa
hiş değilise de tütümü,
cığara paketini ortaya atarız
amma Gökoğlan, evine gedemezsin
“evde ebesi var”
o gelemez neye;
“ebesi arar”
da bana galırsa mahana
işin aslı kendi de istemez ya neyse
harşlığından koklatmaz
“yaralı barnağa işemez”
neye; parasızlığın ne olduğunu bilmez ki
Arif ağanın o(ğ)lu
bizden üç yaş güçcük
emme sene kaybı olmadığından
geçen sene direk geşdi
bu sene bizi yakaladı
kopya vermez, neyye
dersleri eyi
senin halinden anlamaz ki
mubarek “davşan boku,
kokmaz-bulaşmaz” bişi
zati bizim köylü olduğunu
bizim sınıfdakınnar bile bilmezdi
biz çeteydik, Hasan Abi demişmelyin
onu çeteye ihtiyacı yoğudu
bizim köylü birine, biri bişiy dese, toplaşıvırıdık
o bizim içimize girmez
tenefislerde bile ders çalışır
çalışkan da olunca
kimseynen takışmaz, kendi halinde
dedikleyin, davşan boku dedikleri cinsten biri
zati de bizim köylülere hiş benzemezdi
amma Hasan Abi eyi bilirdi
o’nun bizim köylü olduğunu
hiç zayıfı olmadığını,
biz çi(f)t dikiş gederkene
onun direk geşdiğini,
barnakla gösderildiğini,
bu sene de galır da belge alırsak
başımıza gelecekleri,
evvela kendisinin
“-anam avradım olsun
hepinizi, kör eşşeg sudan gelesiye”
döğceğidiğini
sanki kendisi ne bok da
bırak akrannarının çoluk-çocuğa garışdığını
ondan kaş yaş gücük Cemal Aganın
askerden geleli hanı vakıt olduğunu da
biz bilirdik emme deyemezdik..
o da kendisi garnının zayıf yannı eyi bilir
gerçi ha! siz de:
“-sen önce kendin toparla deyceniz emme
benim yaptığım hataları,
sizin de yapmanız şart mı
söz temsili ben hurdan atlasam,
siz de mi atlacanız..”
…
“-siz çalışın çocuklar; bana aldırman
bakın hinci; bizim oğlan;
adam ovaya gediyiyo
eşşek gibi çalışıyo emme
eve gelince üsdünü değişdiriviren
suyunu ılışdırıvıran var
adam gayfaya bile ğetse
yolunu gözleyen var”
..
“-ben kimin umrundayın
oyusa benim akrannarımın
çocukları okula ğediyo
ben hala dirsek çürüdüyon
yarın “tohh” dersiniz emme iş işden geçer;”
..
“-yok okumaycağsanız
boşuna bobanıza masraf etdirmen
bir an evvel gedin,
önce evlenin,
ondan sonurası Allah kerim
olu-geder..
hocanın dediğini dinlen
getdiği yoldan getmen
benim adım hıdır
elimden gelen budur” derdi
..
kış geşdi, günner uzamaya başladı
senin Gökoğlan;
top mahanasıyınan file
bizim dakıma, dakılmaya başladı
ebesi de arada bi köye gediyo
gene cumartesi Senget bazarından
Göğebe köye ğetmiş
bu gene top sahasında
geçen hafta da oynadık,
üsdelik o rakıp dakımda
zırtıl bişiy olunca
galeye kimseyi geçitmeyo
çelme dakayın deye
bir-iki yeltendim amma
narasın, çalım filene atılmayo,
“top geçer adam geşmez”
telefon dire(ği)e gibi,
gazzığın teki mubarek
az daha kendim sürçülüp gedeyazdıydım
bereket versin bu hafta aynı dakımdayız
o ğün gene Hasan’ın gumarhanedeyiz
atmışaltıyı file bilmeyo
maça beyiynen
koz dokuzluyu almaya gakıyo
matrak bişiy gülmekten yerlere yatıyoz
Hasan abi de “-ulen Gökoğlan
sen yahay bi gumarcı olusun emme
ben görmen” deyo
o da essah sanıyo,
görsen bi, gasılıyo
sanısın komedi ğelmiş
bu “-siz bana hile yapıyonuz
ben bey atıyon,
hepiniz de almaz deyonuz
benim beyi dokuzluynan alıyonuz
falan deye küsdü, oyundan çıkdı,
çay parasına itiraz
belki gurur meselesi,
belki de ebesi olmadığından
gakıp gedemedi de
gorkuyo belki bilen mi var
amma ser veri(r), dır nermez bunun böylesi
senin ki getdi pencereye gamıtdı[1]
gafayı da eğdi öğüne
herkesin dadı kaşcağdı
emme bereket versin
sesli gazocağındakı dığanda fokurdayan
aş yayıldı ekmek üsdüne
alagabıklı çay soğanı dörde bölündü
duz demişsin zati baş köşede
iteleye-kakalaya
bunu da sofraya oturtduk
Hasan abi;
“-bak dayıoğlu
anam avradım olsun
valla billa
şartlar şartossun
yalan-malan yok
üşden-dokuza şart olsun bu böyledir
yau
get
kime isdersen soralım”
kiyada yazdık, ilk gelene sorulcak
“maça beyini koz dokuzlusunu alır mı” deye
neyise de
biraz önceki gergin durum unuduldu
yumulduk aşa
harala-gürele[2]
Hasan ağabeynin menü hep aynı
gene bulguraşı, çay sovanı
girişdik hep-barabar
emme bu gayet efendi,
kibar, sosyete
emme besmeleyi de ağzından düşürmeyo
valla nerdeyse her dıkımda
Hasan abi etdi edemedi
“-yeter day(ı)oğlu yau
bu gadarı da fazla”
deyince kesdi
emme eminim Göğoğlan bu!
içinden gene
besmele çekiyodu
gene bulguraşı, soğan
peynir de ekelemişiyiz üsdüne
Hasan abi gene vaaz etdi
“-genşler;
aşın yağında gavırdığımız dolaz
yağın ağırlığını alıyo tamam
gök peynirin küfü de penisilin yerine geçer
emme şu soğan var ya;
işde dananın guyruğu onda gopuyo
niye! derseniz
soğan; ikdiba işdahı açar,
guvat veri, tok dutar,
hazmı golaylaşdırı, amaaa;
bu mubareğin çocukları böyütdüğünü
fücutu koruduğunu, hücreleri yenilediğini
metebolizmayı düzennediğini
bildiğinizi hiş zannetmen
eveli; Yörük beyinin biri
deve yükünde bi baş soğan[3] olsa bilir
kervanı terkederimiş
soğandan nefret ederimiş ki
o kadar olur
günün birinde adam hasdalanmış
ayakda duramayo,
başını duvarlara vuruyo
sapırdanıyo,
deli-deli bağırıyo
eletmişler bunu dokdura
dokdur hemen bunun rötgenine bakıyo
beyninin en depesinde ahtapot gibi bi garannıg
beyninin her bi yannına el atıp,
kök salıp, sarmış-sarmalamış
dönüyo yörüğe
“-ömrü hayatında hiş
soğan yemedin mi sen!” deyoru
işdeciki bu soğan böyle mübarek bişiy”
sonura ekledi
“-bakın genşler,
günün birinde böğün hayal dahi edemeyeceğiniz
envayı çeşit yemekler yeyceniz emme
bu dadı hiş bi zaman bulamaycanız
ne öğünüzden gapan olacak,
ne gün boyu top oynayıp acıkacanız
ne de bu genşlik geri gelecek
ne de Gök gardaşıma utaşabileceniz
onun uçun dadını çıkarın .mına ğoyan”
“-aah” dedim,
………. yüzüme bakışdılar
“-hinci bu çay soğanının yanda
bi de geçen haftakı badılcan turşusu”
herkeş, hepbirlik
“olsa da yesek”
..
Gökoğlan da geri galmadı
herkeş Göğoğlana bakdı
“-emme valla bizim evde yok”
“-kimsenin evinde yok o(ğ)lum
emme var ediyoz”
Hasan Abi
“-bu hafta sıra kimde” dedi
sonra sıradan saymaya başladı,
Leylek üzüm getirdi
M(u)ammer odun,
Sefer bekmez
Köroğlan gayfadan iskambil vesayir
oyun levazımatı ve
bilumum takım-taklavat işlerini halletdi
ki zati o onun asli görevi,
Cavit okeyin eksikleri tamamlandı mı
“-abey bi kara beşli
bi gırmızı dokuzlu galdı
onnarı da.. yarın hallederin işallah
mahçıp olman
veilen görevi bi hakkın tamam eyler
güvenine ilayık olurum
Alla(hı)n inayetiynen”
“peki goçum,
köy genşliğinin kültür gelişiminde
bu hızmatların unudulmaycak
ve de görev annayışın
her türlü takdirin üzerindedir
….
“-evet abey, sağoll”
“-oğlum ben gelcek sene yoğun icabında
amma size bir düzen gurup da
bi teşgilat tesis edelim de
öyle gedelim heş değil
ikmalde filen geldim mi
oynarız anasına satayın
Cavit!
dayo(ğlu)!
bu arkadaşları sen goruyup,
gollayacan yokluğumda
ne de olsa abeylik sana düşüyo
gerçi illa demek ilazım deği emme
sen gene de gulana küpe et”
“-tabi abey”
M(uh)arrem adı belli; oduncubaşı,
süpürkecibaşı,
hemide ocakcıbaşı
ve de şef garson
geçen hafta turşuyu kim getirdiydi”
hemen atıldım
“-ben”
“öyleye bu hafta sıra sende Gökoğlan”
“-tamam abey de,
dedim ya! valla bizim evde turşu yook”
“-yau gardaşım milletin evinde
üzüm, bekmez, odun, durşu
kakılıp duru mu!
amma efradı aç bırakmamak uçu
tedarik görülmesi ilazım
hemi de Heybeli Aşa’nın kileri
ne güne duruyoru
“-valla ben isdeyemen,
hemi de ebeme deyviri
zatin iki güne bi “gonşuuu” deyelek
ebemin yanna çıkıp geliyo”
“-isdemeyecen goçum”
………
“-alacan”
“-nasıl abey”
“-ba ya”
“-……….. valla abey ben çalaman”
“-oğlum çalmayacan,
etiyacın gadar alacan”
“-abey günah”
“-etiyaş gadar almak
çalmak mıdır genşler”
hep birlik de
“hayır abeyy” dedik
“-Abi ben hinciye ğadar
hiş kimsenin bişiyini çalmadım da
çalaman da”
“-peki koçum yalan da günah,
amma sen hiç yalan söylemedin mi”
“-…..ıııeu o başga”
“-bak gördün mü
ehtiyaş olunca
akan sular duruyo değil mi”
….
“-doğru abey”
“-Allahın kulları burada soğuktan donarkan
Allahın yarattığı odun orada çürüyoru
sorarın sana bunun neresi günah,
ha sen kışın gelsen de görev sıranı
bahçalardan odun getirelek savsaydın
mesele yoğudu
badılcan turşusu getirmek
bu tingozalardan birine kalacaktı değil mi”
hemen atıldım
“-evet Hasan Abey!”
“-hem sen de geçen hafta
burda badılcan turşusu yemedin mi”
Gökoğlan sakin, soluk, durgun ve
acıklı, titirek bir sesle
“-yediiim” dedi
“-eee…”
“-iyiydi değil mi”
“-ee.. evet”
“-hinci sıçıp da yeycek halimiz var mı”
“-yoğ abey”
ben gene atıldım
“-peki goçum şimdi de ben getirsem
yermin
hıı aslanım” dedim
senin ki duraladı,
ekledim
“-geçen hafta yedin ya”
“-veriseniz yerin”
tabi akıllı çocuk “yemen” dese
geçen hafta gılıcı
zülfükar gibi
depesinin üsdünde dikilip duru
Hasan abey taşı gediğine godu
“-ha!, tamam goçum
pilavdan dönenin gaşşığı gırılır
akıllı adama can gurban
akıllı ol canımı ye
işde böyle; pozitif olacan
bakın genşler bu adam var ya
böyüğ adam olu valla
gördün mü bak
senin isdikbalin parlak len çocuk
hadi uzatma! gak
bu da bir nevi amme hızmatı
vijdan hukuku
görev bilinci
duruş meseledidir
demek ki bütün bunların ışığında
böğün sıra sende
gorkma ev saabı yok
birez önşe üsd gapıdan çıkdı ğetdi
iki sahatdan evel gelmez,
emme gene de sen fazla tıngırdama
gapının tam annacındakı güp
göreyin seni…
çok değil, annaşılmasın,
iki, bilemedin üş dene badılcan
gap gel yeter
efrat haftadan haftaya
sayanda bi bayram etsin
bu da bir nevi vatan hizmetidir
alış! hadi!
hemi bak ilerde bana çok dova edecen
seni köylülükten gurtardığım uçu
bu senin tarihinde bi milattır
yörrü”
arkadaş önde gönülsüz gönülsüz
Hasan abey onu, kilere ğadar
iteleyerek eletdi geldi
peşinde biz..
hemen de yüklüğün altından çıkardı
güçcük gübeci
gök domatizden de
sirkesinden de
mubarek de nassı
ortalık bi anda
badılcan turşusu, sirke,
sarımsak kokusuna büründü[4] valla
o gadar olur
Gökoğlan’a süprüz yapcaz
amma eli bilmen de
benim içim-içime sığmayo
Gökoğlanı’ı faka basdırdık deye
“Hasan abeye ne çanak dutdum amma!
yahay valla”
hemencik ışığı söndürdük
kıranlara çekildik,
saklandık
ses-soluk yok
………………..
derken
hanaydan ayak sesleri gelmeye başladı
kapı yavaşcık açıldı
yusyuvarlak, topaç gibi biri
gelip tam orta yerde durdu
biz soluklarımızı dutduk
ben ışığı açarına-açmaz
hep bir ağızdan
“-süüprüz!” deyelek baardık
ve aynı anda bi ağlama
arkadaş,
ganadı gırık bi vaziyette
sağ kolunu çemremiş[5] tutuyo
ancak;
sol eli dahil sağ kolu
olduğu gibi batmış
ve geldiği yerden, durduğu yere
rotasını belli eden bi çızgı
kıpkırmızı
koldan,
parmaklarına siğmeye devam eden,
parmaklarından da yere süzülen
ev sa(hi)bı Heybeli Aşa’nın bekmezi
arkadaş
baya badılcan aramış belli
valla insan üzülüyo
benim başıma da
gelmiş olabilirdi amma,
oldu bi kere, neydelim hinci
arkadaşın ağlamasını görceniz
gülmekten atıldık getdik
Hasan abi
tecirbeli[6] adam tabi
“-valla len ev sabısı görüse ayıp olu”
hemen goşduk hanaydakı
Gökoğlan rotasını sabınnı çapıdına sildik
can havliynen[7], elbirlik
o gamıtdığı yerden gakmayo
iki gözü iki çeşme hâlâ ağlayo
Hasan abi
“-şaka yapdık yau dayıoğlu
esbiriden de anlamayon yau
gübün dolu olduğunu valla bilmeyodum”
file dedi,
seninki gocaman adam
hüngür hüngür ağlayo
demek ki biz baya deligannı olmuşuz
tühafıma getdi
o ağlama içimizi acıttı
canımız sıkıldı,
Hasan Abi
“-gel otur şuraya
valla döğerin” dedi
“-ı – ıh!”
ardı sıra
aklımız sıra
elimizden geldiğince
hepimiz ayrı ayrı teselli etdik
Gökoğlan sofraya oturup ekmek-aş
sovan turşu yemedi
hemen ordan ekmeğin arasına dürüp
yarım çomaç verdim
omuz silkdi
“-al olum”
valla bize de yedirtmedi
boğazımıza cizdi
Hasan abi bu sefte
“-tabi canım adam haklı
bekmezin üsdüne turşu yenir mi” dedi
sil baştan gülüşmeye başladık
tabi o gene gamıtdığı yerde
gözleri öğünde
nuh deyo
peygamber demeyo
elimizden ne geli
biz biraz sonra koro halinde
şarkılar söylemeye başladık..
“aman şu kilerin yolları daşdan
sen çıkardın bekmezi başdan”
“pekmezimin güğümleri kalaylı
gübe batmış, bak golları gırmızı”
“akşam olduuu, pekmezlendin sen yine”
“gök yüzünde yalnız gezen pekmezler”
“pekmez gözlüm sana meylim nedendir”
“bekmez koymuşsun vazoya,
kolların bekmezden boya
başla turşu-aramaya,
pekmez pekmeze karışır”
“anladım turşu yemek harammış
üstelik yanın da soğan da varmış”
Gökoğlan koroya katılmadı,
ama en sonunda gülmeye başladı
gülmekden ne aş, ne soğan yedik
ne de turşudan yeyebildik
amma arkadaş bi daha
dersde barnak kaldırmadı
haylazlığa başladı,
hemi nası, bizi godu geşdi valla
zolda zıfır bırakdı
mesela;
ben hiç bi öğretmenimin
lakabını pencereden
avazımın çıkdığı gadar
“Bedeloluuuu”
ya da nebileyinne deye
bağıramamışıyındır
hemi de adamın yüzüne garşı
o bunu becerdi
gızların arasına saklansa da
tesbit edildi,
dayağı yedi
bizim köylü disipline bi o getdi
sonra efendime söyleyen
sınıfdakı gızlara açık saçık hikayeler
herkeşin asıldığı gızlara
başgalarının adına mekdup yazmalar
ortalığı garışdırdı
son bir-birbyuçuk ayda
daha neler neler,
gabak çiçeği gibi açıldı valla
uyandı çeteler
bi ğün öğünü kesdileridi
buna dayak atçaklar
Hasan abi döğdürtmedi
bereket versin okullar kapandı da
yırtdı senin Gökoğlan
valla başımız belaya girceğdi
sene sonunda
bizim kadar olmasa da
onun da zayıfı varıdı
bazılarını geşdi ortalamadan
o da bütünlemeye ğaldı
amma o sene sayamızda
delikanlılığa adım attı
hemi de ıldırım fızıynan
bodoslamadan
bizden sonra açıldı amma
bizi fersah fersah geşdi
bileğinin hakkıynan
şahıdı şahbaz
bencileyin cumayı gaçırmazdı
beynamaz oldu
helal osun valla
ertesi yıl,
bu tasdiknamesini aldı dooru Yalavaca
gederkene sarıldı-sarıldı ağladı valla
sonura hep barabar güldük, o da..
yeni-yeni ısınmaya başladıydık, kerataya
biz Gökoğlan’a doyamadan
felek gene felekliğini yapdı
efratçak uğurladık, cıdavıyı[8]
bakakaldık ardından
Allaha emanet
gitti vardııı manolyaynan
bizim Gökoğlan
gardaşım hakkını helal et
bir araya geldikçe
yıl boyunca
Gökoğlanlı espiriler yapdık
güldük
sınıfdakı gızlara
arkadaşın selamını iletdik
o sayada
ahbaplık gurduk
ya yazılılar bahane oldu
ya parasızlık
yanına gedemedik
ama çok özledik keratayı, çok özledik
bekmezli şarkılarla büyüdük o sene
o olmasa da Senget de
yaşatdık kendisini, yokluğunda
emme Senget çekilmez oldu valla
bizi birbirimize zamkladı da getdi
bu sene de aramızda olsa
ufkumuz ne açılırdı kim-bili
gader vefa etmedi
[1] kamıtmak/gamıtmak: huysuz, hareketsiz bir şelikde oturmak
[2] harala-gürele : telaşla, acele ile, kapışarak
[3] .. baş soğan: kuru soğan, soğanın hasattan sonraki, kışın ki hali
[4] bürünmek / bürümek: örtünmek, kaplamak, doldurmak,
[5] çemremek: giysini kolunu, paçasını ya da eteğini sığamak, yukarıya çekmek, kaldırmak, kendi içinde bükmek, bükülü kalmasını sağlamak
[6] tecirbe : tecrübe, deneyimli
[7] can havliynen / can havliyle: canı riskteymişçesine, ölüm korkusuyla
[8] cıdavı: aksi yaramaz, afacan, serseri