arada bir  “mü(f)etdiş geldi” diye

okul çağındaki herkesi

            sınıflara doldururlardı

bi(r) sıraya üç kişi yerine

dört-beş kişi oturttururlardı

 

“mü(f)ettiş bir şey soracak” endişesi

soluğumuzu keserdi

heyecandan kalbimiz duracaktı

ö(ğ)retmen azametle cept(v)elini sallardı

 

“- mü(f)ettişin sorduğunu bi bilemen de!

ben size sonura sorarın

ananızdan emdiğiniz südü

burnunuzdan getirmezsem n’olayın” diye

            tehditler sıralardı,

yüzümüz kızarı(r), soluğumuz daşardı

“-acaba öğretmen okulunda

bunları mı öğretiyorlardıÄ

 

“-işaret etmesiynen barabar

            hemen ayağa gakın

            isminizi

            soy isminizi söyleyin

özellikle bana

 

“-ismin ne derse ne deycen”

“-………..”

“-İbrahim,

bak sakın İrbem, İbrem, İbirem,

İbirahim, İpirahim, İrbeğem, İrbahim,

İpram, ibo, iboş, ibiş filen dersen garışman”

..

“-neymiş”

“-İprahim!”

“-o gadar da sert deği(l)

            güzelcik: İb ra him neymiş!”

“-İbrahim!”

 

“-haah! böyle işde”

“-senin adın ne”

“-cavit”

“-senin”

“-sefer”

“-senin”

“-mammer”

itiraz etti gene

“-muammer”

arkadaş tekrarladı

“-muhammer”

“-muammer”          

“-muammer”

“-senin”

“-marem”

“-muharrem”

“-muharrem”

“-senin”

“-melat”

“-melahat”

“-melahat”

“-…”

“-a(y)şecik”

onu da düzeltti herkesinki gibi

“-ayşe”

“-neymiişş!”

“-aşee”

“-ay.. şee”

“-ay şee”

 

“-senin”

“-seren”

“-gülseren deycen”

“-senin”

“-hariye”

“-hayriye”

“-hayriyye”

“-hayriye”

“-hayyriyye”

sınıfta “tıss” yok

“-senin”

“-halil”

“-senin”

“-salim”

“-selim deycen”

“-selim”

 

“-senin”

“-gülüş”

“-gülafer deycen”

“-güllaferr”

“-gü la fer, de bakayın”

“-gülafer”

 

gözüyle işaret etti

“-sadet”

“-sedat”

“-se’dat”

 

“-senin”

“-ırafiye”

“-rafiye”

“-rafiye”

“-irecep”

“-recep”

“-erecep.”

“-recep”

“-recep!”

“ırafiye değil rafiye

irecep değiill, recep!

ısmayıl değil ismail

ilahana değil, lahana

iliğen değil, leğen”

 

“pekiii”

“-bobanız ne iş yapıyor derse

sakın ha! ileşber-,mileşber deme(yi)n,

çiftçi de(yi)n!”

ba(ğı)ralak

“-neyimiş?”

birkaç ağızdan “-çivtci”

adam hiddetlendi,

hiş de öle horata eder hali yoğudu vallahi billahi

 

“-neyimiişş!!”

bu defa  hep beraber var gücümüzle biz de bağırdık

“-çivtciiii!!!”

“-neyimiişş!!”

bu defa daha da gür

 “-çivtciiiiii!!!”

soluğumuz daşdı-tükendi

 

“-gözünün içine bakın”,

……….

“-sert cevap verin”

…….

“-efendim de(yi)n”

……..

“-evet ya(hu)t hayır de(yi)n”

“-ı - ıııh”,

-“cık” yok

“-hı hı”

..

“-heye” derseniz canınızı alırın

eşşolu eşekler..

 

-“heye” yok,

emme ille ‘buyur’

“buyur” dey(e)ce(ksi)iz tamam mı?!”

zopaynan tayin ederek

kısım kısım ama herkese mutlaka tekrarlattı,

“buyur!!!”

“buyur!”

“buyur!!”

dönü bütün sınıfa

“-neyimiş”

sınıfcak bağırdık

“buyuuurrr!!!!!”

 

“-sorusu olan var mı?”

baktı hiç birimizden  “tıss” yok

bu defa teker teker hepimize “evet” dedirtdi

“evet”

“evet”

“evet”

“evet”

“evet”

 

sil baştan cepd(v)elinen işaret etti

kimi gösderttiyse

“hayır”

“hayır”

“hayır”

sonra bütün sınıfa sordu aynı soruları

hep bir ağızdan bağırdık

tahtaya yazdıklarını,

sopayla gösdertdiklerini

……..

“buuyuuurrr!”

“evvveeeeet!”

“çivtciiii!”

“güllaffeerrr!!”

“hayriyyyeee!!”

“ibraahiiimmm!!”

“raffiyeee!!”

“recep!!”

“eveeet!!!”

“buyuuur!”

“çivtciii!”

“hayııırrr!”

 

 ömrü hayatımda ikdiba o ğün

camiden başga yerde de

ülöküs[1] yandığını gördüm

garannık basdıgdan çok sonura çıkdık nekdapdan

terefiden da(ğı)lıyo ğibi..

tenefis etmeden sahatlarca...

 “-annadınız mı?”

“-evet”

“-annadınız mıııııııı?”

“-evet  ö(ğ)retmeniiiim”

“-yaarın gör(eceği)cez bakalım” diye

kafasını salladı kaşlar tefa

 

her ihtimale karşı bir sıra dayağından geşdik..

yetmedi yaşından

uzunundan

zertinden

galınından

hemi söğüt, hemi de gavak dalı  kesdirtdi

mahanaya filen gerek duymadan bi-kaş gişide denedi

bazılarına bireş daha  şiddetli oldu emme

olacağ o gadarlık

dünden ırazıydık valla

valla billa şartlar şartossun

 

sonura öretmenimiz birden durup; annını şamarladı

“heyvaaah” dedik, hep birlik

“kimin o(ğ)lusunuz”

“kimin gızısınız” derse ne deceniz

“sen” dedi

Sâdet

“-bobamın oluyun”

tam gafasına “eşek daya(ğı)”nı indirceğdi ki, vazgeşdi

Hariye

“-bobamın gızıyın”

Sevim

“-muhtar Gara Amadın gızıyın”

melat da onara uydu

“-gayfacı Alibe(y)nin gızıyın”

Şayetse

“Devriş’in kızıyım”

 

adamın yüzünde en ufak bi memnuniyet yok

bilemediler demek ki

belli belli besbelli..

maazallah sıra gelir

bana sorarsa hazırlandım

“dedemin o(ğ)luyun” decen

 

 

 

birden yumuşadı adam…

yazzık, valla!

insanın içi “cız” ediyo acıyoru töbossun

zavallı o gızgıyla sıra dayağı atmaktan

birilerini, özellikle daha çok dövmekten

horsasını alamayıp

hazırolda bekledip de gerneşip arkadan

haşin bir tepmeyle kıçüstü düşürmekten

vazgeçti,

 

daha evel hiş duymadığımız ve hatda

ona hiş yakışmayan çok yımışak bir sesle

“arkadaşlar”

hidayete mi erdi ne..

acaba muhtar mı geldi

yonusa bekçi mi

candırma mı geldi

öle ya hu fakıt olmuş

analarımız-bobalarımız mı göründü

acabına ola herkeşin dede-ebesi,

köylü basgına mı geldiydi ki

bi tefa kesin Felek Haceri

Dal Güllü, Mevevşe

çocukları olsaydı Deli Gelin

hayırdır işallah..

“madem öyleyse her gün gelseler ya”

emme Deli Mamıt da gelir

“eti senin kemiği benim Hoca” der

 

neyise gısa kesen adamcaz yımışacııık

“-arkadaşlar..

çocuklar,

babanızın adını söyleyeceksiniz

muhtar,

bekçi,

çoban yokk!!

muhtar değil.. Ahmet Altınay

bekçi değil, Bayram Çay

Yan Efe olmaz, Mustafa Alacan

hademe değil.. Gafar değil.. Hasan Küçükçapraz

Akmemedin İbirem değil… İbrahim Karakurt

Bobuş değil.. İsmail Kirpi,

Mamaş değil Halil Gökaslan

Topal Ismayıl yok.. İsmail Avcı

Akgulak değil, Osman Sümbül

Semerci değil, Mustafa Şen

Dal Memet değil, Mehmet Yıldız

Goziroğlu olmaz, Ramazan Çay

Macaroğlu olmaz, Abdullah Çark,

Macar Apdıllası yookk, Abdullah Çark

tamam mı Halil!

“-evet örtmeniimm!!”

 

vay anasına

 ne zaman öğrenmiş herkesi biliyor vallaha

“hemi de adamların soyadını nerden biliyo kii”

bana bakdı

Hacımemetolu Hacımemet değil Yıldırım Çelikli

tamam mı ibirahim”

hiç düşünmeden

“-evet öğretmenim”i yapıştırdım

sonura kendi kendime

“Allah Allah niye ki dedim

Ildırım da ne ki..”

adam essah demiş, öleymiş

bobamın adı Yıldırım’ımış..

 

nayetinde kime cepdelinen işaret ettiyse

kitap harfleriyle bobalarımızın adını dedik

bobamın adı Hacı Mehmet değildi

Yıldırım Çelikli,

Cavidin

Mehmet Yıldız,

Irafiyenin

Mustafa Şen!

yıllardır semerci aşşa

semerci yokarı

hakket len gozir, gucur ne ki

anam tembihlediydi

“avilden emmi olmaz

arif emmi deycen”

niye?

ne bileyin ben..

 

neyse sadede gelelim

işin aslı ne yaparsak yapalım,

            ne edersek edelim

ne cevap verirsek verelim

müettiş gadak her şeyi bilebilecek değildik

naçar daha sert bir sıra dayağından geçecektik

ben bilsem başgası bilemese de

köylük yerde bu böyle

“Cöbe, Keklikolu, Çolak Mercen

ne ğözel şe(hi)re göşdüler

çocukları gurtuldu müetdişden

hinci ben bobama ne deyen

ne hayır bekler ki köyden

neye gorkar kı şeerden”

 

isdermin hinci

mesela meetdiş  adımızın manasını biliyosa

çıra ğibi cayır cayır yandık,

kurtuluş yok..

bu yıllardır böyleymiş

adam adını sorarımış

şükür adımız “amat” deği(l)

hani “gaz” demek, “angut” demek ya

mesela ben adımın manasını biliyon

“peygamber adı” deycen amma

ya müetdiş adımın manasını yannış biliyosa

yani metdiş derse ki ibirahim peygamberin adı ne demek

işde o zaman yandım..

hemi de maşala ğibi valla,

bobam bunu neye belletmedi ki

ya öretmene ne demeli

 

hani biğün öretmen Bobuşun Kezbana

“keziban” ne demek dedi

ne bilsin gızcaz,

kızardı bozardı

“bilmeyon öretmenim” dedi

Kezban’a “yalançı” dedi öretmenimiz

o da “valla billa yalan deği(l) öretmenim

adım keziban” dediydi

hakır hakır gülüşdüydük..

ordan biliyoz,

valla hepiciğimiz biliyoz “kezban yalançı” demek,

ıramazan da “oruç” demek

ya metdiş başka biliyo(r)sa,

 

amma gel-gelelim; cavit ne demek

halil ne

selim ne

ırafiye ne

irecep ne!

onnar ne bilecek adlarının ne olduğunu

hemi de bilseler ne

metdişin bildiği gibi değilise bildikleri

 

hu bi keş gün bi geçse de

get nalet ossun

ne dayak yeyceğsek yesek de

başımıza tebelleş olan hu mü(f)ettiş kabusu bi bitse

ürüyalarımıza giriyo töbossun ya

de(h)şet bi izdirap

ilanlı guyuya düşmüşüz gibi

ermanı-yonan mezaliminden galır yanı yok töbossun..

yok kelp olayın..

valla da yok

talla da yok

 

üürüyamıza girdi döyüs

gün boyu tekrallatdıklarını tekralladık

“çivtçi, evet, buyur, hayır, ibrahim, sedat, hayıriye”

“-annadınız mı?”

“-evet”

“-annadınız mıııııııı?”

“-evet  ö(ğ)retmeniiiim”

“-yaarın gör(eceği)cez bakalım” diye kafasını salladı

 

gene sıra dayağından geşdik..

elbirlik

gene bazılarına daha  şiddetli oldu

zabbaha gadak

onun yetmediği yerde

aldı metdiş kımçıyı

beğenmedi, öretmene nacağınan

daha böyüğünü kesdirtdi ba(h)çadan

verdi vurdu gafamıza gafamıza

arada bi fırsatını buldukça endirdi öretmene

gafasına, gözüne, gıçına, sırtına

muhtar geldi ona da

ne bekçi

ne candırma dinnedi

zabahı zabah etdik valla

herkeş ponturunu yudurttu o zabah

mendil, yakalık, garalık, evödevleri

hepiciği, hepiciği

tam tekmil evelallah

hiş kimse geş galmadı,

n’olur nolmaz maazallah..

 

“-inşallah bir taha gelmez mü(f)etdiş”

“- bobama deyen de biz de göçelim

bak Turgut ıp-ıra(ha)t.. Senget’de

Cöbenin Hatma Yalavaş’da

 

“-hay müetdiş gibi gelmeden gedesice

………..”

kökü kökme(ği) kesilesice

olmadan gedesice

sürüm sürüm sürünesice

..

 

“-yau devlet bu mü(f)etdişi neye

ğönderi(r) ki

yani; sanki o bi ğünde

            her şey tamamlanmış mı olacak

hemi de mü(f)etdişin her şeyi

tastamam bildiği ne malim

mersela biz de onu imtam[2] etsek

 

mü(f)etdiş tam puvan alabili(r) mi

mü(f)etdiş her şeyi bilebili(r) mi

mesela köyden kaş gişi asger,

Bobuş Emmi kaç yaşında,

mayışı ne zaman alıyo

Deli Yakıp esgerciği ne olalak, nerde yapdı,

kimlerin “Sefer görev emri” var

bi evde iki goca-ğarı kim,

 

Yakıp Hoca nereli,

Sarı Mamıdın Halis nerdeydi, nere tayın oldu

gerçi bunu ben de bilmeyon

önemli de deği(l) emme

maksat soru sormağısa de(ğil) mi?

hemi de onun sorcağı çok mu önemli

hayatta hankı işimize yaraycak

mesela İsdambolun fet(h)ini bilemesek

elimizden geri mi alacaklar..

 

bizim dö(v)letin işleri işdee..

doluya gorsun almaz

boşa gorsun dolmaz

ne demeğise..”

dö(v)let bi adamı durduk yer de mi

bu me(v)ki-makama getiriyo

helbet vardır bi bildiği..

 

dö(v)letin işine garışmaya bakma

hanı Nasretin Hoca bi cevizin altında

sele-selpe yatıyokana

aklına ğelmiş, “hey Allahım” demiş

“yerdeki kabağa baak

gocaman ağaşdakı  cevize” demiş de

başına okardan bi ceviz düşünce

“Allahım sen netçeni bilisin” demiş ya

devletin işine garışma bobam sen neneceen”

öretmen mi yollamış

ye daya(ğı) otur aşşa

metdiş mi gelmiş

kırk yıllık ileşberi çivtci et

sen sağ, ben selamet

gerisinden sana ne boba!

neyise de

yani valla alakası yok …”

 

“-işi gaydı olmayan adamı ö(ğ)retmen et ver mayışı

bireş torpilı olana mü(f)ettiş de

olmadı ormançı”

“-torpillilere mayış ba(ğ)laca(ğı)na

devletisen sen önüşlük

köye bi adam gibi öğretmen yollasan ya!”

 

çok şükür bin şükür “ya öretmen yerine

mü(f)etdiş yollasaydı köye”

dee(ğil) mi

gene de…

verilmiş sadakamız varımış

adam ileşberin ettiğini dutduğunu yemeycek baksana

ille ona özel bi “civtci” olacak

dedik ya verilmiş sadakamız varımış

ö(ğ)retmene gurban olasın

varsın her yanımızı çıbartsın,

cicik et etsin boba!

şükür emrine”

 

“-hepimizde bir endişe

acaba “müettiş ne sorar”

biz nereden bileceğiz soracaklarını

ömrü hayatımızda

            daha önce bi mü(f)etdiş mi ğördük

yenir mi, içilir mi

ne boka yarar,

            gelmese olmaz mı..

 

 

Adımın ibirem olduğu gibi eminin

Hiş bi Alla(hı)n gulu mü(f)ettişsiz uyumadı

o zabah hiş kimse geç galmadı

köycek müettişe hazırıdık

kimse küçük çalı,

az odun getirmedi

kimse yakalıksız,

karalıksız,

mendilsiz gelmeyi

kesilmemiş tırnaklı

sökük yırtık

yuncak, çamırlı pappaynan

ödevini yapmadan gelmeyi

çıkıntılık yapmayı göze alamadı

göze batmayı

şimşekleri üzerine çekmeyi

göze alamazdı, alamadı..

hacı uğurlamaya gelmiş gibi

cenaze namazı gılıyomuş gibi

melaikede gusur varıdı

bizde yoğudu sanki

 

mü(f)etdiş bobamdan daa mı eyi odun eder

mü(f)etdişin çocunu da mü(f)etdiş mi okuduyodur

mü(f)etdişin bobası da odun kesiyo mudur

mü(f)etdiş görenin boyu uzar mı

mü(f)etdiş görenle-görmeyen bir olur mu

 

nasibimiş biz de ğördük

çok şükür, bin şükür

hakgatan[3] iri-yarı bi insan azmanı

yanında Necdet Tosun halt etmiş

emme sert bakışlı

gür-çatık kaşlı bir adam,

            babacannıg[4] ne arar

işallah bizden yana bakmaz

“-titireyoz valla”

….

“-diz bağlarımız çözüldü”

 

mü(f)etdiş!

gonuşunca gülesimize getti

emme nası gülcen

sesi kısık, cılız, görseniz garı ğibi

emme hinci vakıt o fakıt deği(l)

Türkiyenin Başşehri?

İreys-i Cumhur?

Başbakan?

Milli Eğitim Bakanı?

Cumhuriyet Ne Zaman Kuruldu

Atatürk Ne Zaman Doğdu?

Nerede Doğdu?

Atatürk’ün Annesinin Adı

Atatürk’ün Babasının Adı

Türkiyenin Yüzölçümü

Komşularımız

En Büyük İlimiz

En Kalabalık Şehir

En Büyük Göl

En Uzun Irmak

….

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

sorduklarını bildiğim için olsa gerek

            adam benimle ilgilendi

“-aferin delikanlı adın ne senin bakıyim”

“-kimin benim mi”

adam başını salladı

“………..”

“-İbrahiiiim”

iyi ki öretmiş öretmenim

(elhamdürüllah şükür)

ne sorarsa sorsun bobam evelallah”

çivtçiyi filen de hep biliyon

“-soyadın”

“-kimin benim mi”

“………..”

gene başını salladı

“-Çelik”

..

“-peki kaç yaşındasın İbrahim”

“-kim ben mi”

“………..”

gene, “hı hım” dedi

“-dokuz” dedim

“-okuyacaksın değil mi İbrahim”

kararsız kaldım,

öretmen bunu belletmediy ki,

ne demem ilazım hinci,

“hı hı yani “evet” decen de..

ya yazarsa..

bobam da yollayamazsa,

o zaman! bobamı dama dıkarlarsa

bobam dedemden yeni ayrılmış..

ortakçı olcaz dedeme

halı file de dokuyoz anamınan emme..

bobamı mükellefiyete sokmayan hinci”

yutkundum!

 

usulca..

“-bobam bili” dedim

“-afferin delikanlı, ama

sen de bilmelisin, istemelisin”

“okuyunca ne olmayı istiyorsun bakıyim..”

“iyi ki bobam öretmiş valla

“-hoca” dedim

bazı bazı yolmaya gederkene bobam derdi..

“-cumayları.. hubbaya bi çıkacan

“ey cömat-ı müslümin.

ey ehvanı din” deye bi hubba edecen,

içi titreycek herkesin..

uyutmaycan cömatı

ülen bu hoca kimin o(ğ)lu deycekler

“Okar Tırtarlı Hacımemetolunun o(ğ)lu”

 

“haram yemen” deycen

“anaya bobaya üff dedirmen” deycen

“işgi haram”

“gumar haram”

“zina haram”

“fayız haram”,

“orucunuzu dutun”

“namazınızı gılın”

“yetim malı yemen” decen..”

 

“-o zaman okuycan,” dedi müetdiş

“ilk önce, ortaokula, sonura İmam-Hatıba”

“-Guran Gursuna ğetcen” dedim

“-neden” dedi gülümsedi adam,

eğildi başımı okşadı

“-Köse Emminin Abdılla orda okuyoru

ben de onun gibi mazin[5] olcan”

 

“-Abdullahın sesi güzel mi bari”

“-hu civarda onun gibi

gıraatı gözel olan yoğumuş

herkeşler öyle deyoru”

“-yok sen müezzinliği boşver,

herkes müezzinlik yapabilir

sen imam-hatıp mezunu olacaksın,

ilahiyatı bitirmeden de

sakın kürsüye çıkayım deme”

..

“tamam mı İbrahim”

“tamam” dedim, mezbur

“bu mamir gısmı hep böyle bireş tühafdır valla

sanki okulun sabısı gibi ireklam ediyo

beni bobam okudacak

parayı veren çalar düdü(ğü)

imam hatıp da okursam parayı senmi verecen”

..

“yarım dokdur candan

yarım hoca dinden eder değilmi çocuklar”

bütün sınıf canla-başla bağıralak

“evveeettt” dediler..

……..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“-Peki baban ne iş yapar İbrahim”

hele şükür,

işde öretmenin öretdiği can alıcı nokdaya ğeldik nayet

(onu bilmeycek ne var canım)

“-kimin benim mi”

“hı hımm” dedi

..

“en eyi bildiğim şey

öretmenim öretti ya

çok şükür, bin şükür..”

..!*”?

de (hhh)!

daha demin dilimin ucundaydı

da (hhh)!

hay anası (hhhooouuuuuuuffffff)!..

neydi o meret

o şeyi hatırlayamadım”

“………..”

 

öğretmene baktım

gözler çelerik[6],

kaşlar çatık

baş sağa-sola, sallanıyor

dudaklar büzük

yumruklar sıkılmış..

hay o soruları da bilmez olaydım

bak hiş bişi bilmeyenner

ıpıra(ha)t oturup duru

gan beynimden fışgırcak

ter sırtımdan boşandı

neydi yau

 

öretmen,…. dudaklarını büzmüş, kaşlarını çatmış

çevreden en ufak bi yardım aradım

herkeş idam mangasının hedefiymişcesine

perişaaann

(neydi o nalet olası) umut yok.. yok

neydi o anasını… *”!

kimsede bi gaynaşma

bilgişlik taslama

“bak İbrem bile bilemedi ben biliyorun”

horazlanması yok

hay ben de bilmeden gedeydim

 

 

 

 

 

 

 

aklıma “ileşberden” başka bir şey gelmeyo

varısa da yoğusa da “ileşber”

yok gardaşım başga bişi yoook

adam bekleyo

“-yavrum baban yok mu”

“-kimin benim mi”

“-……

hı hı”

“-vaaar”

“-peki baban bir iş yapmıyor mu”

..

“-ba b b aaam ……..”

yapmaz olur mu

şimdi kahvededir de

“-kahvede” desem kahveci sanacak

ya da gumar oynayyo demiş olcan

“dağdan odun keser” desem,

             ağaçları mı kesiyor diyecek

..

nadas eder deseeem

“nadas nedir” diyecek

işin gücün yoksa anlat gari

sabanı,

övendireyi

öküzlerin ne ediğini,

küspeyi

burçak, fink gırmasını,

geçen senenin anızını,

sulak daban tarlaların nadas yerine

fink, kelek ekildiğini

bizim öyle tarlamız olmadığını

taha doğrusu hiş tarlamız olmadığını,

“bobalı o(ğ)lanın

malı maşatının olmaca(ğı)nı”

dedemin tarlalarına ortakçı olduğumuzu

ooof off

 

öküz güder desem “çoban desene” diyecek

köyde her zaman her iş yapılıyor da

ileşber demek yasak

odunculuk değil,

nadascılık değil,

çobancılık değil

neyidi bu!

anasını …

avradını

ezzatını

……….

 

 

çattık belaya yau,

meetdişde ki de soru mu hinci

köyde sanki memurluk mu var

öyle ya babam müdür,

            dokdur, polis-çavış filan olsa

köyde ne  işimiz var

hoca değil,

            muhtar değil,

            bekçi değil

çoban değil,

..

galayçı, berber, saltıkçı,

semerçi, nalba(n)t değil

onnar şeerden geliyoru zati

bizim de şeerli halımız yok

öğretmen çocuğuna benzer durum asla

“ortakçılık” desem olmaz

dedemden yani ayrıldık

yanisi şu ki;

daha ortakçılık başlamadı

“zati öküzleri vermezse

bu iş yatar” deyo bobam,

halalarımın “gönü olmaz” deyoru anam..

hay bu ileşberliğin..

değil de ötekinin..

 

adam da beni bir göz hapsine almış ki

soluk alamıyorum,

şakaklarımdan aşşa(ğı) ter boşandı

sovuk sovuuk.. ooofff

ne olursa olsun anasını satayın

babamın yıl boyunca olmasa da

yaz boyunca, her fırsatta

pirinden başlayıp, yeline

ya(ğ)mır dovasından başlayıp seline

            kadar sövdüğü “ileşberlik”ten başka

            aklıma bir şey gelmeyo

bunu arkadaşlarım da benden beklemeyo

 

amma naçar en sonunda

ne olusa olsun anasına satayın

öyle de böyle de sıra dayağından geşcez nasıl olsa

sayemde arkadaşlar da..

emme mahanası ben olmuş olcan işde..

yüzüm kıpkırmızı

hay yer yarılaydı da içine gireyddim

meyuuus ve usulca

“-ileşber”dedim

sırtım üşüdü,

gışın dağda hatıla düşmüşün gibi

ala-ıslak titredim.

hinci bile içim titiredi valla..

 

“-ileşber”dedim ya…

betim benzim atdıı

sesim soluğum getdiii

ağşamüstü ilamba pacası gırmışlayın

yedi gat yerin dibine girmiş vaziyette

bütün sınıf perli perişan,

öldük öldük getdiiik

sıra dayanı peşin yediğimiz uçu bizi

bu sefte kesin bizi daha böyük bi felaket bekleyoru gari

 

amma ne..

ö(ğ)retmen ebi-cetti yasakladığına göre

me(üf)etdiş kesin bundan nefret ediyo olmalı

ya bi ileşber tarafından başına bi iş getirildi, kimbili

ya da güce filen mi görüldü ki

yazık..  yaa!! kimbili neye tisgindi

gariban..

 

elhasılı kelam, biz fücceten[7] .oku yedik..

isder misin hinci

üsdelik öretmen de dahil;

meetdiş tarafından zıpıdılalım

nayeti belli..

hepiciğimiz sıra dayanın fevkinde bi cezayı hak etdik,

hakgatan yaaa…

mü(f)etdiş döğmeye benden başlarsa

“ileşber” dedik ya gari

Allah beterinden saklasın, bak gör gari Alla(hı)m

Yarabbim bak gör gari

ne olacaksa olsun bitsin

alacağımız cezadan daha acısı bu işte

beklemek…

 

o.. birkaç saniye de olsa beklemek.. hani..

zobadaki çıtırdayan çalının bile sesi duyuluyo gari..

adam sakin, neşeli, yumuşacııkk

“-ne güzel” dedi

“-rençber eker

değirmen un eder

fırın ekmek

annelerimiz yemek”

sınıf gülüştü

ama temkinli

avına yaklaşan kedi ğibi

dıkgatlı

çok dıkgatlı

 

 

“-köylüler buğday yetiştirmese

değirmenler neyi un edecek

fırınlar ekmeği neden yapacaklar

biz ne yiyeceğiz

değil mi çocuklar”

içimizde ne değirmeni gören var

ne fırın ekmeğini bilen

bak adam da tandırı bilmiyor..

 

sonra..aklıma geldi

                        “çivtci”

emme neye yarar

önce içimden müetdişe söğüyodum

bu gadar möhüm mü,

            haralda bi iş yapıyo bobalarımız

sanki varıp da bi ucundan

            dutuvucan mı,

            döyüs!!

            ne yaparsa yapar

sana ne!

 

sonura öretmene söğmeye başladım

            tabii içimden

sanki metdiş ayrı bi dünyadan geldi

ne yani adam ileşberi bilip duru

ileşberin ne yapdığını da

 

(neye bizi sıkışdırıyon

çivtci olsa n’olcak

şeeyyy;  ileşber olsa ne

bobanız yaptığı işden memnin mi

            garnınız doyuyo mu

            bobalarımız çocuklarının

                        ileşber olmasını isder mi

            sen öretmenniği burağıp

            bobam gibi çivte geder misin

            …..

sen asıl ona bak

gavat)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Ä ilkokul dönemimde köye hiç Öğretmen Okulu’ndan mezun öğretmen gelmemiş (sonradan öğrediğim kadarı ile)

[1] ülöküs / löküs : lüks lamba, daha parlak ışık veren aydınlarma cihazı

[2] imtam : imtan, imtihan, sınav

[3] hakgat / hakget / hakgatan / hakkaten : hakikaten, gerçekten

[4] babacan : çocuklar için sevimli sempatik, büyükler için hoşgörülü, toleranslı

[5] mazin : müezzin, ezan okuyan

[6] çelerme: gözlerin sonuna kadar açılmış, donuk ve sert bakış. koyunun murdar ölmesi, gözleri açık ve donuk olarak

[7] fücceten / hücceten : aniden, birdenbire (ölmek için), burada topyekün (ölmek) anlamında kullanılmaktadır

( Müfettiş başlıklı yazı İ.ÇELİKLİ tarafından 20.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.