Edebiyatın Gücü...






Müstehcen bir ölümdü adeta:

Tohuma kaçan aşkın son perdesi.

İhtiva edilesi yalnızlıkla da sınanan şairin

Azat edilesi yüreğinde saklı

Her beste her şiir

Mal değildi canın yongası

Sevgiye mahal veren her duygu

 

Bazen kırık bir toka

Bazen gamlı bir nota

Ve işte çeyiz sandığı şehrin

Kıtalardan kıta beğenen

Sefil şairin de tek vecizesi iken

Aşka düşkün şiire yoldaş

Unutulmuşluğun telaşında

Varsın olsun gözünden dökülsün yaş.

 

Sistematik bir reverans.

Müdür koltuğundayım hayatın.

Özlemini çektiğim o mutlu yıllar:

İster inanın ister inanmayın

Muallime olduğum günleri mumla değil tüm ruhumla arıyorum ve anıyorum dünde kalan müdürümü can ciğer öğrencilerimi.

Hicvettiğimdir kendim:

En çok kendime güldüğüm ama yetmez…

Benden başka kimse de beni tek sıfatla yeremez:

Bazen aciz addedilen.

Genelde hüzünlü bir peyzaj.

Azadesi dünün emre amade kaderin yolcusu kederin uzantısı her şeye rağmen şükrettiğim kadar günüme güdüleyen belki de yüzümde açan güllerdir mademki ismiyle müsemmadır her insan ve nabzını tuttuğum kadar duyguların bilmez miyim nasıl da açık veriyorum ve yüzüme kapanan kapıların ardında değil en önde bekliyorum.

Ben ki aralıksız nöbette.

Bitmeyen vardiyası döngünün.

Hicreti ömrün hicvi sözcüklerin hicranıma ve aşka yenik düştüğüm.

Mevsimin kıblesi atar damarı sözcüklerin ve ar bildiğim en çok da haysiyetime düşkünlüğüm kadar da kodaman bir ateştir içimde yanan kalemle eşleşen belleğim benlik kaygım değildir de tek servetim varsa yoksa sevgi kendimi keşfettim keşfedeli.

Bir kâşifim.

Kalantor bir gölge ise peşimde.

Bir redifim.

Duyguların titrinde.

Bir de rölantiye aldığım hayat bekleme yaptığım yine yolun başında ve hayallerinin peşinde.

Bir tindir ki yaşamak.

Bir renktir ki âşık olmak.

Bir imgeden doğan şiir ve şiirden doğan nesir nesirden uyarladığım yüzlerce deneme ve iyi kötü yazdığım iki roman:

Bense hala kendimin derdinde.

Sözcüklerim benim çocuklarım tıpkı dünde kalan sevgili öğrencilerim gibi.

Öğretmen kürsüsü bir dakika bile oturmadığım ve sınıfı arşınlarken koşa koşa geldiğim sınıfım ve bilgiye hasret minik yüreklerin beklentisi ki…

Şükür ki beklentilerine karşılık verdim onların sevgisinde nasıl da cennet bildim eğitim dünyasını ve her ne kadar nerede ise olmayan bir bütçe ile ifa etsem de mesleğimi her ne kadar yarınımı garantiye almasam da ben bir kere konumlanmıştım mesleğime ve işin manevi yönünde tesirli olan bir melek gibi her dokunuşunda bana uzanan umut gibi belleğimde de hali hazırda saklıdır duygularım.

Zaten beni benden eden hep duygularım olmadı mı?

Ve beni bana sunan yine duyguların ritmi.

Bir baltaya sap olamasam da maddi anlamda illa ki bir kulp takmıştı insanlar bir ömür boyu:

Kırık fincanın kulpu.

Mutfak dolabının çekmecesindeki kırık çaydanlığın kulpu.

Ve ben ve ben…

Öylesine demlendim ki hayat yolunda:

Koyu ve şekersiz bir özlemle…

Ve ben öylesine dertlendim ki Allah yolunda:

Boynum nasıl da kıldan ince Rabbin Dergâhında.

Günü geçiştirmek değil asla bilakis layığı ile yaşamak ve yazmak ve sevmek.

Geçkin bir zaman dilimi ki ah etmediğim aman vermediğim.

Gücüme de gitmiyor artık insanların sunduğu zanlar ve sıfatlar çünkü ben metazori yaşamıyorum içimden geldiğini yapıp insanlığımı yaşatıp Rabbime koşuyorum.

Azadesi sözcüklerin.

Ar bildiğim ölü nefsim.

Nefesimde saklı anne sevgim.

Annem bende saklı ben annemde.

Bir boğuntu iken yaşamak bazen ve bir avuntu iken yazmak.

Savunma mekanizması belki de hayatın ve ben dilinde yaşamadığım kadar biz olmaya meyyal ve her ne kadar çoğu kere soyutlanmış olsam da somut olan tek şey:

Benim hayal dünyam ve iman gücüm.

Kıtalardan taşıyorum.

Bentler aşıyorum.

Kıta kıta yaşıyorum hayatı ve sevgiyi kata kata.

Kıtlama yaptığım da değil varsa yoksa evrenin merkezi.

Seyyah kalemim.

Seferisi iken özlemin.

Sefasını sürdüğüm sevginin.

Ve işte aşkın da yankısıdır kalemimle sözleştiğim.

Geç bulduğum bir mutluluk öncemde en çok öğrenci ve öğretmen olmayı sevmişken ve işte pekişen dünyam ve ruhum ve tek servetim kalemin ılık dokusunda ve d/okunuşunda kendimi uçarcasına salıverdiğim bir özgürlük iken kalemin hegemonyası.

Mademki evren bana:

‘’Yaz’’ dedi…

İklimlerin seferberliğinde.

Bazense aklıma ve kendime ihanet ettiğim.

Ve sürmanşet duygularım.

İflah olmaz bir hayalperestim ben mademki ama asla mütereddit değilim ve duraksamadan yazıp yaşıyorum ve iklimlerden en çok hazanı seviyorum içime yağan rahmet dur durak bilmezken yaşımla yasımla bir yasa bellemişken edebiyatın gücünden güç aldığım kadar ve edebiyattan da değil sadece umuttan ve hayallerden ibaret iç dünyam sevgili Kafka’ya ek olarak sevdiğim kadar da var hani hayatı ve edebiyatı içselleştirip kendimi keşfetmenin de mutluluğuna haizim yazdığım her yeni şiir ve metin benim için bir servet değerinde iken…

 


( Edebiyatın Gücü... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 12.01.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.