Mesken bellemişti o araştırma hastanesini,eşinden dostundan çok doktorları -hemşireleri görüyordu,her geçen gün hastalığı ilerliyor ama o mutlu ve umutluydu.

Son tahlilleri yapılmış ve doktor bey kararını vermişti,acı haberi ona hemşire hanım duyurmuştu:
"Amaliyat olacaksınız yarın saat dokuz buçukta ama..." Hiç de sevmezdi "ama"ile biten cümleleri,bir bit yeniği olmalıydı ki hemşire bunu söylerken başını öne eğmiş,gözlerini kaçırmış ve yutkunmuştu.

"Ama bacağınızı kaybedeceksiniz beyefendi,vücudunuzun tamamına dağılmadan bu hastalığın sağ bacağınızı dizden  kesmek zorundayız."

Ne kızdı ne üzüldü sadece  gülümsedi sevinçli bir haber almışcasına,her gün 20-30 kilometre uzaklıktan kendi aracıyla gelen,merdiven basamaklarını ve koridorları  koşar adımlarla yürüyen birisi ansızın tekerlekli  sandalyeye mahkum olacak ve çocuğuyla halı saha maçı artık yapamayacaktı.

Bacağının kesileceğini kimseye söylemedi ancak  karısına şöyle imalarda bulunuyordu:
"Hayat  bu hanım;yürüyen ayaklar yürümez,gören gözler  görmez olur."

Şu tevekküle  bakar mısınız,o gün  elini kolunu sallayarak,içinde bir dirhem korku ve şüphe olmadan nöbete giden er  gibi sağlam adımlarla girdiği o amaliyattan,bir bacağıyla çıktı ne hüzün ne keder,soranlara hep:

"Veren aldı,diyordu,veren aldı."
( Tevekkül başlıklı yazı berberce tarafından 6.08.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.