Meczup düşlerim var benim ne de münzevi bir yastayım sözcüklerse ayağımın altına serdiğim kilim ve iklimlerden aşkım ben aşikâr.

Yalnızlığın düz duvarlarına tırmanıyorum kimse de tutamaz beni.

Efkârın bam teline b/astınız madem:

Kimse yazmaktan alıkoyamaz beni.

Benim ben aşka şirk koşan.

Benim ben edebiyata şirk koşan.

Bir sirk hayvanı değilim asla o yüzden dikin gözlerinizi kendi iç dünyanıza ve azıcık kaldıysa haysiyetiniz azıcık sevin beni ve İlahi Adaleti.

Yakarmıyorum size:

Emrediyorum.

Çünkü tutunduğum dal kırıldığı yerden binlerce defa kırıldı o yüzdendir yazdıklarım kırıldığı yerden yüreğimin ben defalarca gonca gonca açmadım mı?

Ruhun şad olsun babam:

Bak, bak, ismiyle yaşıyor biricik kızın biricik Gül’ün ve acılardan acılar beğeniyorum derli toplu hayatımda kimse hoyrat sden kimse yüzüme öfke kusan umurumda değil artık nasıl ki umurunda değilim insanların…

Kırıldığı yerden de değil sadece:

İnceldiği yerden kopsun artık:

İnfilak edeceğim kaçınılmazdı bu yüzden kimse de gözlerini kaçırmasın benden seven insan bakar hisseder en derinden…

Şiirlerim var yaralı.

Matemim var mabedimin çatısı.

Mahremdir iç dünyam ve işte ifşa ediyorum yaza yaza çünkü mealimdir gerçek aşk ve İlahi Adalet.

Hicvi mi evrenin?

Yoksa hicretim mi?

Hicap duyduğum hiçbir şey çünkü hiçliğimle iştigalim ben ve yaşadığım yaşattığım kadar hiçlik makamını tüm kâinatı sığdırdım işte minnacık yüreğime.

Naftalin kokmuyor şiirlerim.

Mazimse asla naftalin kokmuyor çünkü güncelliyorum ben hayatı ve boykot ettiğim kadar dünyayı kendime inşa ettiğim cennetimde yaşıyorum aşikâr…

Afakiymiş meğer sevgiler ve dostluklar:

Hani, hani, beni çok sevdiğini söyleyen dostlarım nerede?

Ve de aşk…

Ah, ben ve aşk çok da gülerim hani kendime: âşık olmadığım kim/ne mi kaldı geride?

Ruhu dahi duymadı çoğunun ve ilk aşkım babaannem bir sonraki ilkokul öğretmenim ve de şarkılar Zeki Müren’in sesinden dinlediğim…

Aşktan da üstün.

Aşk.

Yandığım.

Âşık.

Kavrulduğum.

Aşkın ne dini var ne yaşı ne yas dinliyor ne de zaman.

Ne çok kere sevdim ben, ah…

Ne çok âşık oldum en çok da gizeme ve bilinmeze.

Aşka âşıksam aşikâr aşina olduğumsa hüzün ne de olsa hep imkânsızı sevdim ben.

Sıra geldi işte kendime.

Bir kuşluk vakti düştüm yola.

Akşam vakti döndüm kendime.

Defteri kebir tıklım tıklım ve mabedim ve matemim ve seyyah kalemim.

Hüznümle iştigalim ve coşkumla ve kalemimle.

İntihar mektubumun kaçıncısı.

İsyanım aşikâr ama af eyler beni Rabbim bilirim çünkü ben sevgisizliğe ve tepkisizliğe isyan edip bayraklarımı da indirdim.

İhtilaf halindeyim ve inkâr edemediğim kadar çok sevdim ben ama adını da sanını da unuttum sevdiklerimin kim bilir kaçı çoktan göç etmiştir vaktinden evvel.

Aşkın aşüfte gölgesi bizden değildir aşkın tezat gölgesi.

Aşkı aşk yapan masumiyettir bu yüzden ben hep imkansız aşkları sevdim mademki kavuşmak imkansızdı bu yüzden hep masum kalmayı başardım.

Aşka yakışan da bu değil midir?

Aşk, imkânsız olacak ki değer kaybetmesin.

Sözüm söz.

İmanım yerinde idrakim de ve kalemimle hasbıhal ettiğim bir vakitteyim yine.

Ömür sevmekle geçti ve de kendimden uzaklaşmama sebebiyet verdi insanlar sonra döndüm dolaştım geldim kürkçü dükkânına.

İçimdeki rüzgâr üşüten cinsten ve ellerim buz gibi ısıtansa annem yatağında yatıp bana dualar eden.

Bir onun için yazıyorum bir de kendim için.

Azabın dibini gördüm.

Hüznün de.

Çok kere düştüm uçurumun dibine ve her nasılsa sağ salim ayağa kalkıp devam ettim kaldığım yerden.

Şu kalemim de olmasaydı ya?

Yâd edilesi mazim ve de: başarı üstüne başarı.

Amma da haşarıymış meğer haşarat ilaçlarına dadanan böcekler gibi sevdikçe bir böceğe dönüştüm sevgili Kafka’nın da kulaklarını çınlatmadan olmaz hani ne de olsa görmeden âşık olduğum idi sefil Kafka ve adama mezarında rahat vermiyorum bir de rahmetli babama:

Eh, be, baba, kim dedi san adımı Gülüm koy, diye?

Sanır mısın ki insanlar beni ismimle çağırır?

İzniniz olursa sevgili baylar ve bayanlar: şimdi sıra kendimi sevmeye kendime âşık olmaya geldi.

İzniniz olsun ya da olmasın:

Sizce bunu hak etmiyor muyum?


( Ve Aşk... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 31.03.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu